Yargıda 'torpil' iddiası: Çok uzun yıllardır işliyor

Her yıl binlerce avukatın girdiği hakim ve savcılık sınavında adaylardan bazıları derece yapmalarına rağmen mülakatta elendi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, “Mülakatın ahlaki olmadığı kanısındayım. Ahlaki olduğunu iddia eden varsa, bu mülakatın kayda alınması ve isteyen herkese izletilmesi gerekiyor” dedi. Avukat Several Ballıkaya ise bu yöntemin yargı üzerindeki denetim mekanizmasının ilk aracı olarak çok uzun yıllardır işlediğini anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Her yıl binlerce avukat, savcı ve hakim olma umuduyla girdiği sınavlarda eleniyor. Bazı adaylar defalarca sınava girerek birinci oldu ancak her defasında mülakatta elendi. Mülakatlardaki elenmeler doğal olarak adaylarda şüphe oluşturuyor.

Oğuzhan Mete, 20 Aralık 2016'da 18 bin 754 kişi arasında birinci oldu ancak mülakatta elendi. Mete, 3 Haziran 2017'de 10 bin 439 kişinin girdiği yazılı sınavda da birinci oldu ama bir kez daha mülakatta elendi.

Hüseyin Erdoğan, 29 Aralık 2018'de 3 bin 405 adayın katıldığı adli yargı-avukat yazılı sınavında beşinci oldu, mülakatta elendi.


Nükhet Gökçe, 24 Aralık 2016'da 5 bin 889 adayın katıldığı adli yargı-avukat yazılı sınavında üçüncü oldu, mülakatta elendi. Gökçe aynı sınava 3 Haziran 2017'de tekrar girerek 14'üncü oldu ve bu sefer de mülakatı geçemedi.

Fırat Uysal, 20 Aralık 2016'da 18 bin 754 kişinin girdiği yazılı sınavda 58'inci, 3 Haziran 2017'de 10 bin 439 kişinin girdiği yazılı sınavda 72'nci oldu, mülakatta elendi.

Mahpare Tanın, 24 Aralık 2016'da 18 bin 754 adayın katıldığı yazılı sınavda 127'nci, 3 Haziran 2017'de 10 bin 430 adayın katıldığı yazılı sınavda 205'inci, 29 Aralık 2018'de 17 bin 935 kişinin katıldığı yazılı sınavda 2 bin 629'uncu oldu, mülakatta elendi.

Erdi Şık, 2018 adli yargı yazılı sınavında 242'inci, adli yargı-avukat yazılı sınavında dördüncü ve idari yargı yazılı sınavında ise 19'uncü oldu, mülakatta elendi.

Ünal Aydın, 29 Aralık 2018'de 13’üncü oldu ancak mülâkatta elendi. Aynı sınavda 2 bin 647’nci sırada olan başka bir aday mülakatı geçti.

 

Mehmet Öner, 29 Aralık 2019'da 18 bin 887 kişi arasında 96'ncı oldu, mülakatta elendi.

'MÜLAKAT AHLAKİ DEĞİL'

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu

Hakim ve savcılık yazılı sınavlarını geçtikten sonra adaylar mülakata girmeye hak kazanıyor. Türkiye sıralamasında ilk yüze giren adayların mülakatlarda geçmesi bekleniyor ancak bugüne kadar birçok aday ilk 100'e girmesine rağmen elendi. İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, mülakatın ahlaki olmadığını, ahlaki olduğunu iddia eden varsa, mülakatın kayda alınması ve isteyen herkese izletilmesi gerektiğini söyledi. Yargıya format atıldığını belirten Durakoğlu şunları söyledi:

"Çok başarılı olan insanların, 80, 90 alıp da daha sonra mülakatta elenmesini anlayamıyorum. Üstelik kazandığı söylenen kişilere ilişkin bilgiler de mülakatla ilgili bana böyle bir değerlendirme imkanı veriyor. Kimsenin saf olması gerekmiyor. Yargıya yeniden format atılıyor. Özellikle hakim ve savcılık seçimlerinde mülakat sisteminden yararlanmak suretiyle, başarılı olan kişilerin de önü kesiliyor. Bu, o kadar açık bir gerçeklik ki, 2016'da OHAL çerçevesinde çıkartılan Kanun Hükmünde Kararnamelerden biri ile yazılıdan 70 alma zorunluluğu bile kaldırılmıştı. Bir buçuk sene boyunca 70 alamayan kişilerin dahi yargıç ve savcı yapıldığına tanık olduk. Bugün yargıda çok ciddi bir yetmezlik söz konusu. Özellikle iyi yetişmemişlikten kaynaklanan bir yetmezlik sorunu söz konusu."

'ADALET BAKANI'NIN ŞİKAYET ETMEYE HAKKI YOK'

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün 'Mesleğe başlayan yeni hâkim ve savcıların verdiği kararlardan pek memnun değiliz' sözlerine vurgu yapan Durakoğlu şöyle devam etti: “Sayın Bakan, şikayet etmesi gereken noktada değil çözmesi gereken noktadadır. Eğer gerçekten mülakat sistemini ahlaki bir temele oturturlarsa, mülakatı kaldırırlarsa ya da mülakatı açık hale getirirlerse, kimsenin herhangi bir kaygısının, kuşkusunun olmayacağı bir hale getirirlerse bu sistemin önemli ölçüde hızlı bir biçimde değişebileceğinden eminim. Ama bu yapılmıyor. Yapılmadığı sürece de özellikle bakanlık noktasında şikayet etmeye hakkı olmadığını düşünüyorum.”

'REFERANSI OLANLAR KABUL EDİLİYOR'

Hangi kriterleri esas alarak mülakatta başarılı ya da başarısız nitelendirilmesi yapıldığının belli olmadığını söyleyen Durakoğlu, “Dolayısıyla geriye bir tek şey kalıyor. Referansı olanlar ancak kabul edilebiliyor. Onun dışında bir şey olmuyor. Kazananlara ya da kazanamayanlara baktığım zaman bu, çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor zaten. Biz bunu her yerde dile getiriyoruz. Yargı bağımsızlığı konusunda yaptığımız mücadelenin işaret ettiği temel noktalardan biri budur. Biz yargı bağımsızlığını arıyoruz. Yargı bağımsızlığını ararken de söylediğimiz şu: Çok açık bir şekilde yargıya yeniden format atıldı. Çok ciddi sorunlar var bu sorunların kaynağı da özellikle mesleğe kabulden başlıyor” dedi.

'YARGI BÜYÜK SİYASAL İKTİDARIN ETKİSİ ALTINDA'
Avukat Several Ballıkaya

 

Avukat Several Ballıkaya, mülakatta elenen adayların yargının genel bir sorunu olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. “Yargı, yürütmeyi denetleyen ve yürütmenin karşısında bir denge unsuru sağlayacak bir organ ise bağımsız ve tarafsız olması gerekiyor” diyen Ballıkaya şunları söyledi: “Hem özgürlüklerin güvencesi, hem de yürütmenin yaptığı işlemlerin denetime tabi olması açısından önemli. Ne yazık ki çok uzun süredir yargının büyük oranda siyasal iktidarın etkisi altında olduğu, tartışmasız bir gerçek. Son AYM seçiminde yapılan atamalar bunun en açık göstergeleri. İktidar yargı üzerinde iki aşamalı bir denetim yapıyor. Birincisi, hakim ve savcıların ataması yapıldıktan sonra özlük ve ekonomik hakları bir baskı aracı olarak kullanarak yargıyı belli bir rotada tutmak... İkincisi ve en önemlisi yargıç ve savcı alımı esnasında liyakata göre değil, siyasal iktidarın bakış açısına, inancına göre veya yargı üzerinde etkisi bulunmasını sağlayacak kişilerin atanmasını istemek. Dolayısıyla hakim ve savcıların başarısı ve liyakati değil, siyasal iktidarın taleplerine ne kadar uygun davranacağı, bir ölçüt olarak belirleyici oluyor.”

'SADECE TORPİL DEĞİL TORPİLİN ÜZERİNDE BİR YÖNTEM'

Ballıkaya, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra hakim ve savcılar açığa alınınca çok sayıda atama yapıldığını, atamaların büyük bir kısmının ya stajını tamamlamamış hakim ve savcı adayları arasından ya da parti il ve ilçe teşkilatları içindeki avukatlar arasından yapıldığını söyledi. Ballıkaya şöyle devam etti: “Bu, düşündüğümüzden çok daha büyük rakamları teşkil ediyor. Çok sayıda hakim ve savcı bu şekilde atandı. Bazı kişilerin torpille atandığı düşünülebilir ama bu, daha üst boyutta bir sorun. Sadece torpil değil, siyasal iktidarın hakim ve savcı olmasını istediği kişilerin atanmasını sağlayan bir yöntem. Torpilin üzerinde bir yöntem söz konusu. Dolayısıyla bu, yargı üzerindeki denetim mekanizmasının ilk aracı olarak çok uzun yıllardır işliyor. Sınavda yüksek puan almasına rağmen mülakat aşamasında eleme yöntemi uygulanıyor. Dolayısıyla siyasal iktidarın yargıya bu şekilde yaklaşımı devam ettikçe ne yazık ki bu sorun çözülemeyecek. Yargının bağımsızlığının sağlanması gerekiyor. Bu bağımsızlığın sağlanmasından sonra da hakim ve savcı alımlarında ölçütün liyakat olmasını sağlayacak bir yöntem gerekiyor. Sorun sadece atanmayanların sorunu değil hepimizin sorunu... Bizim yargıyı bağımsız ve tarafsız olarak görmediğimiz her süreçte bu devam edecektir. Kamuoyunun yargı bağımsızlığına giden yolun buradan geçtiğini görmesi ve buna müdahil olması gerekiyor. Özellikle baroların bunu kendi sorunu olarak görmesi ve buna ses çıkarması gerekir."