YAZARLAR

Uzaktan okullar meselesi

Uzaktan eğitim ile ‘genel okul sistemi’ kendini tehlikeye atıyor ama televizyon seyretmekten ibaret okul, okulların tek yararlı şeyi ‘orta kantin’i de, ‘Hergele Meydanı’nı da imha ettiği için, ‘Hababam Sınıfı’ bile bir tarih öncesi anısı gibi kalacak…

Yaz boz tahtasına döndü hayat. Devletlerin açık aciziyeti karşısında, sadece biz değil kapitalizm de ne yapacağını şaşırdı. Bir yandan hiçbir şey değişmiyormuş gibi hareket edip, diğer yandan yasaklarıyla, bu halinin üstüne maske örtmeye çalışıyor. Covid travması bir sürü şeyin, -yine ‘kapitalist’ olarak bile olsa- yeniden inşa edilmesini gerektiriyor, meğer ki virüs, bir sabah geldiği gibi, sessiz sedasız çekip gitmezse…

Bu baş aşağı düşen hegemonyanın katırı ‘genel okul sistemi’ de bu işten payını alıyor. Ivan Illich’in deyimiyle ‘dünyanın en bölücü’ şeyi okullar, oturma odalarımıza, arkası biraz toplanmış yatak odaları köşelerine düştüğünden beri eski büyüsünü kaybetmiş gibi. ‘Okul’ seyredilen bir televizyona dönüştüğünde, hâlâ bahşettiği değerli kağıtlar, ‘diplomalar’ geçerli ve önemli görünse de eski havasını kaybediyor gibi.

İşte tam bu sırada, ‘başka türlü bir eğitim’e ilişkin, MST’nin kolektif liderlerinden, Charles Trocote röportajına gidelim;

‘Büyük toprak sahiplerine karşı toprağın özgürleşmesi, toprağın demokratikleşmesidir aynı zamanda. Brezilya’da büyük toprak sahibi olan çok az kişi vardır. Brezilya için toprağın monopolize karakteri önemlidir. Tarihsel olarak Brezilya’da toprağın  monopolize olması demek, aynı zamanda açlığın kültürü, aynı şiddetin kültürü demektir. MST’nin ise her zaman uyguladığı işgal, Paulo Freire’nin dediği gibi bir işgal aynı zamanda özgürlüğün kültürüdür. Bir işgalde herkes anlar ki “yapabiliriz”. Politik olarak, bir eğitim ve bir kültür inşa edilir. Bir toprak işgali, politikanın ve kültürün kardeşliğini yansıtır. Bunu nasıl elle tutulur hale getiririz? Birinci olarak, bir kimliğin inşa edilmesidir.’

‘MST düşünsel çalışmasında “Sem Tierra” topraksızları içerir. Sem Tierra, tarımı ve köylülerin toprakla birlikteliğini içerir. İlk olarak kolektifin politikası, katılım kültürü ve kalıcı kültürel mücadeledir. Kalıcı kültür mücadelesinin birçok farklı etkisi vardır. Kalıcı onurlu yaşam, bir başka formdur.’  

 ‘Bu kültürün yaratılmasında büyük bir etki yaratır. Bir ülke eğer toprağı demokratize etmezse yoksuldur. İkincisi, bizim tarihimizin yüzde sekseni böyle geçmiştir. İşçiler her şeyi yaparlar, buna rağmen hiç sesleri yoktur. Burjuvazi ise hiçbir şey yapmaz ama her şey onun sesidir. Bu nedenle Brezilya’daki asgari ücret dünyanın en düşüklerindendir. Brezilya yoksul bir ülkedir. Hiçbir zaman ücret işçinin geçinebilmesini sağlamaz. Burada asgari ücret az diye diğer ülkelerden iş gelir. Bu çalışma kültürü olarak böyledir yani kültür, işçiler için güçsüzlük kültürüdür. Kişinin kafasında subjektif olarak, kültürel olarak 400 yıldır tarihsel olarak bu böyledir. Yani üretimin yansıması sayı olarak farklı, dışarı yansıması farklıdır.

Yarın için ise perspektif demokrasidir. Şu anda buradaki demokrasi sadece burjuvazinin figürüdür. Sadece figür. Elli yıldır tekelleştirdiler. Bu yüzden her zaman politika demek şiddet demektir. ‘

‘MST işgal mücadelesinde yoksulların politikasını sürdürüyor. Geçen yıllarda MST birçok kez büyük toprak sahiplerinin yerlerini doğallaştırdı. Buna karşın onlar her zaman iki şeyi kullandılar: sosyal olarak bölme/ayrıştırma ve suç. Şu anda işçiler, işgal topraklarında esenlik için çalıştıklarında bağımsız bir kültürle, bağımsız bir kültür için çalışırlar. Kolektif bir kültür ile sosyal bir kimlik edinilir. Nasıl bir pozisyonda olduğumuzu göstermek, değişimi göstermek için bu önemlidir.’

Yani uzaktan eğitim ile ‘genel okul sistemi’ kendini tehlikeye atıyor ama televizyon seyretmekten ibaret okul, okulların tek yararlı şeyi ‘orta kantin’i de, ‘Hergele Meydanı’nı da imha ettiği için, ‘Hababam Sınıfı’ bile bir tarih öncesi anısı gibi kalacak…

Ve yaşamı yeniden örgütlemeyi bırakıp, seyre dalarsak, eğitimden de geriye hiçbir şey kalmayacak galiba…

 


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...