YAZARLAR

Üniformalı şiddet karşısında Yeşim Akbaş için dayanışma çağrısı

Yasalar uygulanmadığı için önlenebilir cinayetlerde her gün en az bir kadının eril şiddetle öldürüldüğü bir ülkeyiz. Kadınların öldürülmesinden sonra peşinden koştuğumuz adaletin gecikmeden gerçek adalet olarak tecellisini bekliyoruz, ülkenin her yanındaki mahkeme salonlarında. Şimdi Yeşim Akbaş için tüm toplum olarak ailesinin yanında ve adalet nöbeti tutmak gerekiyor.

Bayram günlerinde acı olayları yazmak, konuşmak pek adetten değildir ama bayramı sevdiklerinin mezarı başında geçirenlerin yanında olmak da gerekir. Özellikle ölümü henüz aydınlatılamamış kadınların aileleriyle dayanışma toplumsal görevlerimizden birisi olarak kabul edilmeli. Yeşim Akbaş 26 yaşında genç bir güzellik salonu işletmecisi. Başarılı bir kadın üstelik. Ailesinin yaşadığı Kütahya Simav’da bir salon işletirken işini genişletmeyi hatta annesi Aysun hanımın söyleyişiyle zincir kurmayı planlayan bir girişimci. İkinci salonunu ailesinin yaşadığı ilçeye 45 dakika uzaklıktaki Manisa Demirci’de açmış. Burada yaşamaya başlamış. 14 Nisan günü Yeşim’in ölüm haberini alıyor aile. Oysa ölümünden çok kısa süre önce ailesini ziyaret etmiş ve evlenmek niyetini bildirerek erkek arkadaşını ailesiyle tanıştırmış. Umutlu, mutlu, özgüvenli, dost canlısı, can dostu bir kadın. Ve kızlarının mutluluğuyla huzurlu, Ramazan Bayramından sonrası için söz, nişan hazırlığına girişmiş bir aile… Ve şimdi ikinci acılı bayram…

Anne Aysun Akbaş sosyal medyada adalet ararken destek bekliyor, kadınlardan örgütlerden Henüz iddianame hazırlanmamış. Çok yavaş ilerliyor incelemeler. Şüpheli Demirci İlçe Emniyet Müdürlüğünden Komiser Yardımcısı Doğancan Y. Başından tek kurşunla vurulmuş olan Yeşim Akbaş’ın öldüğü mekan ise polis karakolunun üst katı. Gariptir, silah sesi duyduğunu söyleyen polis çıkmıyor o karakoldan. Güvenliğimizi sağlamak için orada olan polislerin üst kattaki silah sesini duymayışını açıklamak zor ya da çok kolay. Esasen Yeşim’in vurulduğu odada iki boş kovan bulunmuş ama hiç mermi çekirdeği bulunamamış. Şüpheli, Yeşim’in intihar ettiği yönünde ifade vermiş. Hadi genç bir kadının kendisini sağ kulağının arkasından tek elle ve ağır bir silahla vurabileceğine inandık diyelim intihar eden kadın, kalkıp mermi çekirdeğini mi yok etmiş? Bu soru ilk ifade sonrası mahkemenin aklına gelmedi mi her nasılsa gözaltına alınan Doğancan Y. kısa sürede serbest bırakılmış. Savcılık itirazı ile üç gün sonra tekrar gözaltına alınıp tutuklandı neyse ki. Soruşturmayı ise Jandarma birimleri yürütüyor. Fakat çok yavaş ilerliyor incelemeler.

Ailenin avukatı halen ellerde atış artığı, cinsel saldırı şüphesiyle araştırma, mermi çekirdeği ve Yeşim Akbaş’ın tırnak dipleri incelemesinden çıkacak sonuçlarını beklendiğini söyledi. Ancak beklemek gerekmeyen bulgular da mevcut. Örneğin yine şüphelinin ifadesinde yer alan bir mesaj bilgisi var. Şüphelinin telefonuna annesinden gelen bir mesajı Yeşim’in gördüğünü söylüyor. Mesaja göre bir başka kadın komiser yardımcısından hamile olduğunu annesine söylemiş. Yeşim’le evlilik planları yaparken bir başka kadının hamile olması Doğancan Y.’nin yaşamına dair bir fikir veriyor. Ama bu kadarla da kalmıyor. Demirci malum küçük yer ve özellikle esnaf herkesi tanır. Şüphelinin pek çok üniversite öğrencisi genç kadını rahatsız ettiğine dair tanıklıklar dile getiriliyor. Hakkında daha önce kadına yönelik şiddet şikayeti de bulunuyor. Özellikle eski eşinin şiddet başvurusu ve tedbir kararı bilgisine ulaşılmış halde. Aysun hanımla görüştüğümde olaya ilişkin duygularını aktardı ancak bunları daha önce P24blog’ta Aslıhan Gençay yazdığı için tekrarlamayacağım. Sadece damat adayı olarak tanışmaya geldiği zaman evlerinde Doğancan Y.’nin “kızınız bundan sonra bana emanet, başına hiçbir şey gelmeyecek” dediği zaman ürperdiğini belirteyim. Aysun hanım “böyle bir söze ne gerek var, nereden çıktı” şeklindeki düşüncesini nezaketen dile getirmemiş o an. Ve anne yüreği şimdi o an söylemediği endişeyle kavruluyor. Çok zor… Teselli kar etmiyor. Adalet arayışının gecikmeden ve gerçek adaletle sonuçlanmasını dileyelim.

Fakat diğer yandan görmemiz gereken diğer gerçekler yasanın uygulanmasıyla ilişkili. 6284 sayılı şiddet yasasına ve yönetmeliğine göre silah taşıma, kullanma yetkisine sahip kamu görevlileri için özel hükümler düzenlenmiş halde. Hakkında kadına yönelik şiddet şikayeti olan kamu görevlisinin silahına el konulması ve masa başı göreve çekilmesi gerekiyor yasaya göre. Anlaşılan uygulanmamış. Yazık ki Doğancan Y. hakkında bu tedbirin işletilmediği, sadece sürgün niyetine görev yeri değiştirildiği anlaşılıyor. Ancak bu yer değiştirme şüpheli için bir ders etkisi yaratmamış. Çünkü dava vekili, şüphelinin beylik silahını bulundurma şeklinin en hafifinden sorumsuzluk örneği teşkil ettiğini belirtiyor. Zira olay sonrası verdiği ifadeye göre şüpheli, emniyet kilidi olmayan silahının namlusunda her zaman mermi sürülü olarak bulundururmuş. Ve o gün de odasında bir masanın üzerine öylece bırakmış. Bu arada Yeşim’in silahtan uzak durduğunu, elini dahi sürmediğini belirtmiş. Silahtan hiç hoşlanmayıp uzak duran bir kadının ateşli silahla intihar ettiğini iddia etmeye devam ediyor ama yine iddiasını çürüten önemli bir bulgu daha mevcut. Yeşim, ölüm saatinden yarım saat kadar önce iş yerindeki epilasyon cihazının bakımı için servis görevlisine, gün içinde kendisini beklediğine dair mesaj atmış. İntihar ihtimalini tümüyle ortadan kaldıran bu mesajın, yakında hazırlanacağı umulan iddianamede ve mahkeme nezdinde dikkate alınmasını beklemek, sağlamak gerekiyor. Yasalar uygulanmadığı için önlenebilir cinayetlerde her gün kadınların eril şiddetle öldürüldüğü bir ülkeyiz. Kadınların öldürülmesinden sonra peşinden koştuğumuz adaletin gecikmeden gerçek adalet olarak tecellisini bekliyoruz, ülkenin her yanındaki mahkeme salonlarında. Şimdi Yeşim Akbaş için tüm toplum olarak ailesinin yanında ve adalet nöbeti tutmak gerekiyor.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.