Kadın işçilerin direnişi: İşveren kovdu, polis ateş bile yaktırmıyor

SF Trade Tekstil'de çalışırken sendikaya üye oldukları için işten atılan kadın işçilerden Sevcan Sarıoğlan ve Ayşe Erim yıllardır emek verdikleri işlerinden nasıl atıldıklarını anlattı.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - İzmir Gaziemir Serbest Bölgede yer alan SF Trade Tekstilde, Deriteks Sendikası’na üye oldukları için işlerine son verilen kadın işçilerin başlattığı direniş sürüyor. Gaziemir’de uluslararası markalara üretim yapan SF Trade Tekstil’de çalışan 4 kadın işçi, soğuk havaya rağmen polis izin vermediği için çadır kurup, ateş yakamıyor.

Gaziemir serbest bölgede mesaiye gelir gibi iş yerine gelen işçiler her sabah çalışan arkadaşlarını karşılıyor, akşam mesai bitiminde onlar servise bininceye kadar da fabrika önünde bekliyorlar. Eyleme başladıklarında serbest bölgenin girişindeki kantinden parayla çay alan işçilerin bu imkanları da ellerinden alındı. Kantin işletmecisi, işverenin talimatıyla, onlara çay vermeyi keserek tuvaleti kullanmalarını yasakladı. 4 kadın işçi, tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için bölgenin girişinde tır şoförleri için yapılmış olan tuvaleti kullanıyor.

SORGUYA ALINARAK BASKI YAPILAN ARKADAŞLARIM OLDU

8 yıldan beri SF Trade Tekstil’de çalışan ve zorunlu mesai ile üretim baskılarına karşı 2 ay önce Deriteks Sendikası’na üye olan Sevcan Sarıoğlan, “arkadaşlarından borç para istemek ve zorla evine davet etmek” gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı. “Ben 3 aydır maaşımı bile çekmiyorum, kimden niye borç isteyeyim?” diyen Sarıoğlan, “Bir gün işe geldiğimde bana iş başı yaptırmadılar. Servisten indirip bir odaya aldılar. Önce sendikal faaliyetlerim nedeniyle bana soru soracaklarını düşündüm. Çünkü daha önce sorguya alınarak baskı yapılan arkadaşlarım oldu. Bu şekilde beklerken insan kaynakları müdürü “hakkında şikayet var” dedi. Benim insanlardan zorla borç para aldığımı ve baskı yaparak evime davet ettiğimi söyledi. 8 yıldır burada çalıştığımı ve bugüne kadar en yakın arkadaşlarımla bile aramızda böyle bir diyalog geçmediğini söyledim. “Sana neden iftira atsınlar?” diye sordu. O zaman bunu söyleyen kişiyle yüzleştirmelerini istedim. Ama karşılığında bana bir kağıt getirip savunmamı istediler. Sonra ihtar yazıp imzalatmaya çalıştılar. Evrakları imzalamak istemediğimde tazminatsız işten çıkarıldığımı söylediler. İki görevli eşliğinde soyunma odasına gönderildim. Dolabımdan eşyalarımı aldım. Kapıya kadar bana eşlik ettiler. Bunca yıl çalıştığım yerden bu şekilde gönderildim… ”

TUVALETİ YASAKLADILAR

Sendikal faaliyetlere öncülük ettiği için işten çıkarıldığını söyleyen Sarıoğlan, fabrika yönetiminin sendikaya üye olanları değil, sendikal faaliyetlerde öncülük yapanları işten çıkarttıklarını söyledi. “Beni tazminatsız çıkardıklarında fabrikada çalışan herkesin gözü korktu. İşten atılmanın yanı sıra iftiraya da uğramak benim açımdan çok onur kırıcı oldu. Bizler sendikayla beraber yola çıktık. İnşallah beraber de sonuçlandıracağız. Dışarıdaki kantinden parayla çay alıyorduk Şimdi onu da yasakladılar. Yetmedi tuvaleti yasakladılar. Biz de semaver getirip kendi çayımızı kendimiz yapıyoruz. Tuvalet ihtiyacımızı da tır şoförleri için yapılmış olan tuvaleti kullanarak gideriyoruz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bizi yıldıramazlar. Kesinlikle vazgeçmeyeceğiz”

MESAİYE KALMAYANLARA BASKI UYGULANIYORDU

Ege Serbest Bölge önünde seslerini duyurmak için direnen 4 kadın işçiden birisi de Ayşe Erim. 11 yıldan beri kalite kontrol bölümünde çalışan Erim, “Burada işe başladığımda çocuktum. Sürekli mesaisi olan bir yer. Düşünün ben 13 yıldan beri aynı mahallede yaşıyorum ama hiç kimseyi tanımıyorum. Çünkü Pazar günleri hariç sabah 6.45’de fabrikaya girip, akşam 9.5’da evde oluyordum. Bu fabrikada mesai her zaman mecburiydi. Zaten mesaiye kalmama gibi bir şansınız yok. Mesaiye kalmayan arkadaşlarımıza da baskı uyguluyorlardı. Sürekli kapının önüne kovulmakla tehdit ediliyorduk. Hep böyle tehditler altında korkarak yaşıyorduk.”

TELEFONUMU ELİMDEN ALIP BAŞKA ODAYA GÖTÜRDÜLER

Sendikaya üye olduktan sonra savunması istenilen ve telefonuna el konularak odaya kapatılan Erim’in sözleşmesi de tazminatsız işten çıkarma tehdidiyle sona erdirildi. Erim, işten çıkarılma sürecini ise şu sözlerle anlattı:

“Beni insan kaynaklarına çağırdılar. Yönetimden 4 kişi birden beni karşısına aldı. Yaptığım işten bir tanesinde hata çıktığını, bunun kendilerine maliyetinin çok yüksek olduğunu söylediler. Arkasından savunma yazmamı isteyerek “Biz bu savunmayı değerlendirip sana döneceğiz” dediler. Çalıştığım bölümde yeni bir metot uygulaması başlatıldığını ve bu arada bir hatayı kaçırmış olabileceğimi yazdım. Ama savunmamı değerlendireceklerini söyledikleri halde savunmamı yazar yazmaz işten çıkarttıklarını söylediler. İmzalamak istemediğimi, avukatla ve ailemle görüşmek istediğimi söylediğimde telefonumu elimden alıp başka bir odaya götürdüler. Hiç kimse ile konuşmama izin vermediler. Ben de dayanamayarak imzaladım ve işten çıkarılmayı kabul ettim.”

HAKLARIMI SONUNA KADAR ARAYACAĞIM

“Bu hata sadece bana ait değil. Diğer arkadaşlarımın da başına geliyor. Bu fabrikada daha büyük hatalar da oldu zaten. Çünkü biz bir robot değiliz!” diyen Erim, “İşveren her yere kamera koydu. Bu tür önlemlerle içerideki arkadaşlarımızı korkutuyorlar ama yüreği bizimle beraber çok sayıda arkadaşımız var. İşveren bizi köle gibi kullanıp istediği maaşı veriyor. Alacağımız primleri istedikleri gibi kesiyorlar. Hiç kimse neden diye soramıyor. Dolayısıyla sendikalı olduğumuzda bunları yapamayacaklarını onlar da biliyor. Onca yıl buraya emek verdim. Ama onlar hiçbir şey yaşanmamış gibi beni kapının önüne koydular. Ne yaparlarsa yapsınlar haklarımı sonuna kadar arayacağım.” diye konuştu.