YAZARLAR

Türkiye yüzyılı: Mankurt, mankurtlaşma, aile hukuku

Toplum Mankurtlaşacak siyasi ve dini iktidar karşısında. Kadınlar ve kız çocukları ise siyasi ve dini otoritenin yanı sıra evdeki erkek otoritesi karşısında Mankurt, iradesiz ev kölesi olacak. Hepsi din adına yapılırken haram ile helal, günah ile sevap, emir ile yasak yer değiştirmekte Türkiye Yüzyılında.

Ünlü Kırgız destanı Manas, pek çok yazar gibi Cengiz Aytmatov’a da çokça ilham vermiş. Romanlarında hikayelerinde destanın izini taşıyan figürler, konular ustaca işlenmiş. Gün Olur Asra Bedel adlı dünyaca ünlü romanı, bazı basımlarda Gün Uzar Yüz Yıl Olur adıyla çıkar karşımıza. Dünyaya armağan ettiği Mankurtlaşma kavramını bu romanda kullandı Cengiz Aytmatov. Manas destanında geçer Mankurt. Bir günlük yürüyüş sırasında asırlık hikayeleri canlı yaşanıyormuş gibi roman örgüsüne serpiştirdiği olaylardan birisi, bir insanın çocuk yaşta mankurt haline dönüştürülmesiydi.

Ülkemizde çok sevildi Kırgız yazar Cengiz Aytmatov. Türkiye Türkçesine çevrilmeyen eseri yoktur sanırım. Romandaki mankurt karakterinden yola çıkarak kavramsallaştırdığı Mankurtlaşma, Mankurtlaştırma, insan iradesinin elinden alınmasını anlatır. İradesiz, zihinsel becerileri yok edilmiş, efendiye sorgusuz sualsiz itaatten başka yeteneği olmayan köle haline getirilmiş insandır Mankurt. Dindar, milliyetçi mahallenin gözbebeği yazarlardan Aytmatov’un kavramlaştırdığı Mankurtlaşma ise mahallenin bıçkın delikanlılarının kavrayışına birkaç gömlek büyük gelir. Akıllarında kalan tek kısmı, anasına, atasına, soyuna, sopuna düşmanlaştırılmış çocukları, insanları anlar mahalle bu kavramdan. Hikayeden yola çıkıldığında kavramın bu şekilde anlaşılması tümüyle yanlış değil elbette ancak kavramı çok daraltan yetersiz bir anlayışla yetinir mahalle.

Kasımpaşa lügatinde de böyle geçiyor olmalı ki Erdoğan bir kere daha bütün muhaliflerini, muarızlarını Mankurt ilan ediverdi. Malazgirt’in 952’nci yıldönümünde kendisini 1000 yıllık tarihin efendisi ilan etmenin de aracı oluverdi Mankurt. Türkiye Yüzyılını Mankurtlara rağmen inşa edeceğinden söz etti. Her zamanki gibi Türkiye Yüzyılı, hakkında hiçbir içerik açıklaması yapılmadan sihirli sözcük gibi kullanıldı. İlk yüz yılın toplum ve devlet düzeni yerine yeni bir toplum ve devlet düzeni inşa etmenin kast edildiği çok açık ama neler gidip neler kalacak belirsiz. Slogan artık düşünen herkesin aklında başka bir çağrışım yapıyor ki istenen de bu olmalı. Kimse tam olarak neyden söz edildiğini bilmesin ki planların gerçekleşip gerçekleşmediği de anlaşılmasın. Rıza üretmenin en kolay yöntemi bilinmezin beklenişine ikna etmek. Aytmatov’un söz ettiği Mankurtlaşma ise tam olarak böyle insanların yaratılması. Beklentisiz, sorgulamayan, salt itaat-biat düzenine uymuş insan. Konuşmasını hayranlıkla dinleyen, bir gün önce söylediğini alkışlayan, ertesi gün sözünü değiştirmesine de şaşırmadan aynı düzeyde itaat edip alkışlayan aynı insanlardan oluşan kitleler, Mankurt tanımıyla örtüşüyor. Ancak O, dönüp itiraz eden, sorgulayan, iradesiyle karşı koyan, iradesiyle kendisine çizdiği yolda yürüyen insanları Mankurt ilan ediyor. Sözcüğün cazibesine kapılıp coştukça coşuyor insanlar. Mankurtlaşma kavramını bütün yönleriyle ve temeline özgür iradeyi koymadan düşündükleri gibi Türkiye Yüzyılı sloganı da ancak bu sınırlılıkla düşünülüyor olmalı, eğer düşünülüyorsa.

Yakınlarda ölen Menzil şeyhi için yaşarken gavs, bir nevi yarı tanrı sıfatını/unvanını kullananlar Erdoğan gibi öldükten sonra manevi rehber ilan etmişlerdi. Yaşarken ölümsüz, ölünce manevi olarak yer yüzüne tasarruf edebilen!? İşte bu şeyhlik meselesi Mankurtlaştırma meselesinin ta kendisi. Çünkü "şeyh karşısında mürit gassal elindeki meyyit gibi olmalı" derler. Şeyhe itaatin ölçütü, ölü yıkayıcının elindeki ölü bedene benzemek. İradesiz, şüpheye düşmeden, sorgulamadan itaat eden insanlar olmalı müritler, şeyhin karşısında tıpkı Mankurt gibi. Destandaki Mankurt istilacı efendinin elinde suç makinasına dönüştürülmüş, iradesiz, köle savaşçılardı. Şeyhin karşısında Mankurtlaşmış müritler de benzer değilse de iradesiz itaat işlerinde kullanılıyor elbette. Şeyhlere bu kadar övgüde bulunan Erdoğan’ın inşa edeceğini vaat ettiği Türkiye yüzyılı mottosu da böyle bir Mankurt nesil yetiştirme vaadini düşündürüyor bana. İrfanı hür, vicdanı hür, özgür iradeyle hareket eden insanlara övgü yok çünkü reyizin dilinde. Tersine düşünen, sorumlu yurttaşlıkla itiraz eden ve bazı yanlışları düzeltmek için harekete geçenlere cezaevi yolları açık ne de olsa.

Kamu kaynaklarıyla 1000 yıllık tarihe “çökme” yetmiyor, tarihi ve yarım anladığı kavramı kullanarak, insan iradesine ipotek koyanları överek seçim kampanyası yürütmeyi ahlaken sakıncalı görmüyor. Bir yaratılmışın gavs olduğuna inanılan dinde tüyü bitmedik yetimin hakkı kimsenin umurunda olmaz tabii ki. Tıpkı Mankurtlaşma gibi ahlak kavramı da tepe taklak edilmiş. Hoş neye şaşırıyorum ki ayetleri tepe taklak edenleri övdüklerine göre ve Diyanet de bu işte emre amade olduğuna göre, üç beş kavramın lafı olmaz. Türkiye yüzyılı da eşit özgür yurttaşlar yerine Mankurtlar cehennemi olmalı. Cehennem dedimse sana, bana canım kardeşim, Mankurtlaşmışlara ve Mankurtlaştıranlara cennet olacak bir sömürü düzeni canlanıyor zihnimde. En çok da kadınlar ve kız çocukları için ülkenin cehenneme çevrileceği bir düzenin adı olarak kullanılıyormuş gibi geliyor bu Türkiye Yüzyılı. Adalet Bakanı “nafaka dahil aile hukuku” Ekimde gelecek teklifle düzenlenecek buyurdu ya. Uzun süredir bu ihtimali bekliyorduk ya. Hani muhalefet adı verilen siyasi partileri ve yöneticilerini bir türlü ikna edemiyorduk ya, işte o düzenleme geliyor. Kadınların ve çocukların nafakasına göz dikenlerin derdi aile hukukunun dinileşmesi idi ya. Din derken de o gavsların falanların dini söz edilen din. Katolik nikahı gibi kadınların boşanma hakkını kısıtlamak. Hatta boşanmadan erkek çok eşliliği düzenine boyun eğmesini sağlamak istedikleri bir düzenleme gelirse kimse şaşırmasın. 14 Temmuz tarihli torba yasanın 15 maddesiyle gerçekleştirdikleri infaz düzenlemesiyle düşünce suçlarından başka suçların yatarı kalmadığı gibi artık çocuk istismarcılarını yargılamakla da uğraşmayacakları bir düzen getirecekler, Türkiye Yüzyılı adıyla.

Kadınlar için evlilik yaşını aşağıya çekmek istedikleri malum. Tek eşlilik kuralını değiştirmek istedikleri de. Boşanmayı isteyen erkekse hızlandırmak, kadın boşanmak istediği takdirde her hakkını gasp etme yolunu açmak oluyor, boşanmaların hızlandırılması projesi. Boşanma davasından nafaka, velayet, tazminat ve mal bölüşümü dosyaları ayrılırsa kadınlar tüm haklarını kaybedecek. Birkaç yıl önce Diyanet fetvasında belirtildiği gibi boşanmak isteyen erkek olduğu takdirde SMS ile boşanmış sayılabilecek derecede, arabulucuya vereceği tek imza ile çekip gitmesi mümkün olacak. Boşanmak isteyen kadın olduğu takdirde tüm haklarını kaybetmeyi göze alacak. İşte Türkiye Yüzyılının bendeki çağrışımları. Toplum Mankurtlaşacak siyasi ve dini iktidar karşısında. Kadınlar ve kız çocukları ise siyasi ve dini otoritenin yanı sıra evdeki erkek otoritesi karşısında Mankurt, iradesiz ev kölesi olacak.

Malazgirt’teki illüzyon gösterisinin düşündürdükleri böyle. Her şeyin sahte, her sözün çarpıtma, her politikanın gözbağcılığı olduğu bir düzen inşa edilmekte. Hepsi din adına yapılırken haram ile helal, günah ile sevap, emir ile yasak yer değiştirmekte Türkiye Yüzyılında.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.