YAZARLAR

Tarımda yapısal reformlar için ilk adım atıldı, paydaşlar unutuldu!

Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik’ geçen hafta yürürlüğe girdi. Var olan tüm genel müdürlükler bu kurulda temsil edilecek. Bürokratik silsile tamam, peki ya paydaşlar? Yani çiftçiler, tedarik zincirindeki aktörler?. Ayrıca ben dahil pek çok kişinin kafasını karıştıran bir mesele daha var. Bu planlamalar hangi verilere dayanılarak yapılacak? Veriler yetersizse alınacak kararlar ne kadar doğru olabilir?

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları saymakla bitmez. Özellikle de stratejik sektörlerdeki yapısal sorunların faturasını halk öder. İklim kriziyle birlikte, artık tarım sektörü istisnasız tüm ülkeler için en stratejik sektör, zira yapılan hatalar gıda güvenliğinde ciddi krizlerle karşı karşıya kalınmasını getiriyor ve ilerleyen yıllarda bu çok daha büyük sorun olmaya aday. Türkiye’nin ise uzun bir süredir planlı bir tarımsal üretimi yoktu. Neoliberal politikaların ortadan kaldırdığı tarımsal üretimde planlamanın eksikliğini özellikle son iki yıldır yaşıyoruz. Tarım ÜFE, TÜİK rakamlarına göre bugün yüzde 72.86 düzeyinde. Girdi fiyatlarındaki artışın etkisi, tabii ki önce üretici fiyatlarını etkiliyor ve bunun faturası çok kısa bir süre sonrasında, gıda enflasyonu olarak çarşı-pazarda karşımıza çıkıyor. Yine TÜİK verilerine göre gıda enflasyonu yüzde 76.35. Tek tek meyve ve sebze fiyatlarını sıralayarak kimsenin sinirini bozmaya gerek yok, kırmızı et, beyaz et, süt ve süt ürünlerinin fiyatlarının geldiği nokta ise pandemi öncesinde hayal bile edemeyeceğimiz düzeylerde. Yine su ürünlerinde de benzer astronomik artışları görüyoruz.

Gerek Tarım ÜFE gerekse gıda enflasyonunun kronik bir hal aldığını ve kısa vadede normalleşmesinin mümkün olamayacağını söyleyeyim önce... Temel gıda maddeleri başta olmak üzere, beslenmeye ayırmak zorunda kalacağımız para daha da artacak. Bunun Türkçesi hayat kalitemiz düşmeye devam edecek. Hadi daha da net söyleyeyim, dar ve orta gelirli yurttaşlar sağlıklı gıdaya erişmekte çok zorlanacak ve nüfusun önemli bir kesimi sağlıksız beslenme sorunuyla karşı karşıya kalacak.

PALYATİF ÇÖZÜMLERLE OLAMAYACAĞI ANLAŞILDI

Oysaki gerek tarım sektörünün tüm paydaşları ve uzmanlar, yıllardır tarımda yapısal sorunların acilen çözümlenmesi gerektiğini anlatıp duruyorlardı ve yetkililer sağır sultanı oynuyordu. Palyatif çözümlerle yılı kurtarmak ve üreticinin tepkisini bir ölçüde azaltmak amaçlı taban fiyatları uygulamasıyla geldiğimiz nokta işte bu. Bunun yanı sıra, kırmızı ette görüldüğü gibi her sıkıştığında ithalatla fiyatları baskılama politikasının hayvancılığı bitme noktasına getiren de yetkili kurumlar.

Neyse ki çok geç de olsa artık tarımsal üretimde planlamanın önemi kavranmış gibi görünüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik’ geçen hafta yürürlüğe girdi. Bundan böyle, bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünleri üretiminde tarım havzası veya işletme bazında üretimin planlanmasını kapsayan yönetmeliğe göre artık çiftçi kendi kararıyla izin almaksızın üretim yapamayacak. Tarımsal üretimin planlanması uygulamaları, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ilgili merkez ve taşra teşkilatlarıyla Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu, teknik komiteler, il ve ilçe tahkim komisyonları, il ve ilçe keşif komisyonları ve il ve ilçe tespit komisyonları tarafından yürütülecek. 

BÜROKRATİK SİLSİLE TAMAM DA...

Tarımsal üretimde planlamaya geçiş, gerçekten de yapısal sorunlar içinde boğulan Türkiye tarımı için çok önemli bir adım. Hemen belirtmek gerek ki, bu iktidarın yetkili kurumları ilk adımları attıklarında pek çok şeyi eksik ya da çarpık başlatıyor. Bu sorun, tarımsal üretimin planlanmasında da geçerli. Yine de plansız üretimin yarattığı sorunlar düşünüldüğünde önemli bir adım olduğunu kabul etmek gerek!
Temel hedef, tarımsal üretimin öngörülebilir ve yönetilebilir olmasını sağlamak. Bu doğrultuda, Tarım ve Orman Bakanı tarafından görevlendirilecek bakan yardımcısı başkanlığında; Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü, Bitkisel Üretim Genel Müdürü, Devlet Su İşleri Genel Müdürü, Hayvancılık Genel Müdürü, Bakanlık Strateji Geliştirme Başkanı, Tarım Reformu Genel Müdürünün üyesi olduğu Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu oluşturulacak.

TARLA, MANDIRA, BORSALAR NEREDE?

Buraya kadar görüldüğü üzere var olan tüm genel müdürlükler bu kurulda temsil edilecek. Bürokratik silsile tamam, peki ya paydaşlar? Yani çiftçiler, tedarik zincirindeki aktörler?.. İşte orası biraz muğlak bırakılmış, daha doğrusu ikinci plana itilmiş. Deniyor ki, ‘ihtiyaç duyulması halinde kurul toplantılarına katılmasında yarar görülen kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, ürün konseyleri, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör kuruluşlarından temsilciler davet edilebilir’! İşte bu, hem tepeden inmeci, hem sorunların tespitinde yetersiz kalınmasına davetiye çıkartacak hem de planlanmanın sahiplenilmesinde ciddi pürüzler yaratacak tam anlamıyla bürokratik bir yaklaşım. Konunun çözümü için bizzat tarladaki, mandıradaki üreticilerin ve bu ürünleri pazarlayan paydaşların kurulda temsilcilerinin bulunması gerekmez mi? Cevabı çok net, tabii ki gerekir! Umarım, bürokrasi bu burnu büyük yaklaşımı bırakır ve tarım sektörünün asli aktörleri bu kurulda karar alıcılar arasında yer alabilir.

İşleyişle ilgili pek çok yönetsel süreç var, ama burada tek tek onları açıklamak gereksiz. Önemli olan ulusaldan yerele tarımsal planlamanın nasıl gerçekleşeceği meselesi... 

ÜRÜN, ÜRETİM MİKTARI, NEREYE VE NE KADAR EKİLECEĞİ PLANLANACAK

Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu, üretimden Tarım ve Orman Bakanlığı birimlerinin teklifi üzerine, üretim planlamasına konu ürün veya ürün gruplarını belirleyerek değerlendirecek. Tarımsal üretim planlanmasına esas olmak üzere, üretim dönemleri itibarıyla ürün veya ürün gruplarıyla asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek. Mevcut sosyo-ekonomik koşulları, üretim maliyetlerini ve gelir düzeyini, uluslararası gelişmeleri, iç ve dış ticareti, tarım ve gıda sektörünün mevcut durumunu ve gelişme trendiyle çevre faktörlerini dikkate alacak ve tarım, tarımsal sanayi ve kırsal kalkınmada entegrasyonu sağlayacak yönlendirmeleri yapacak.

Arz güvenliğinin temin edilmesi, verimliliğin artırılması ve tarımsal üretimin geliştirilmesi için iklim değişikliğini de dikkate alarak uygun ekolojilerde arz ve talep miktarıyla yeterlilik oranına göre tarımsal üretim planlaması yapacak olan kurul, üretim planlamasını tarımsal faaliyet alanlarına göre havza veya işletme bazında saptayacak. Buraya kadar ulusal ölçek... 

İL DÜZEYİNDE ANA PAYDAŞLAR DA YER ALIYOR

İl bünyesinde valilik oluruyla Teknik Komite oluşturulacak. Teknik Komite; vali yardımcısı başkanlığında Tarım ve Orman Bakanlığı il müdürü, il müdürlüğünden tarımsal üretimden sorumlu en az üç şube müdürü ve tarımsal üretim planlama birim sorumlusu, araştırma enstitüsünden bir temsilci, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün ilde bulunan yetkili bir temsilcisi, büyükşehirlerde büyükşehir belediyesinden, diğer illerde il özel idare genel sekreterliğinden yetkili bir temsilci, ilde bulunan ziraat, veterinerlik ve su ürünleri alanında faaliyette bulunan fakültelerden birer öğretim üyesi, ziraat odasından yetkili bir temsilci, ticaret  borsasından yetkili bir temsilci, il genelinde bitkisel üretim, hayvancılık ve su ürünleri alanlarında faaliyet gösteren en fazla üyeye sahip üretici birliği, yetiştirici birliği, kooperatif veya derneklerden her bir faaliyet alanı için bir kişiden fazla olmamak üzere en fazla üç temsilciden oluşacak.

Bakanlık gerektiğinde teknik komite toplantılarına temsilci gönderebilecek. Görüldüğü üzere, il düzeyinde ana paydaşların temsili sağlanmış görünüyor. Ve tüm katılımcıların oyları eşdeğerde. Burada eksik olan ise gıda tedarik zincirinde yer alan aktörler... Ve tüm katılımcıların oyları eşdeğerde. İlçe düzeyinde de benzer bir yaklaşım söz konusu. 

ÜÇ YILLIK ÜRETİM PLANLAMALARI

Tarımsal üretimin planlanması öyle kolay bir iş değil. Zira on yıllardan bu yana biriken sorunlar saymakla bitmiyor. Öncelikle tüm bu sorunlara sürdürülebilir çözümler üretilmesi gerekecek. Yetersiz su kaynakları, pazarlama olanakları, örgütlülük durumu, tarımsal altyapı, tarımsal sanayinin durumu, depolama ve işleme kapasitesi, çiftçilerin ekipman varlığı, sulama, işgücü, mera varlığı, otlatma kapasitesi, hayvan varlığı, su ürünleri üretim potansiyeli ve çiftçi deneyimleri göz önüne alınarak hazırlanacak rapor doğrultusunda ürün veya ürün gruplarında, üç yıllık dönemleri kapsayacak şekilde havza veya işletme bazında her yıl üretim planı hazırlanacak.

Şimdi birkaçını ele alalım... Söz gelimi su kaynaklarının yetersizliği ve yanlış kullanımı en temel sorunlardan biri ve ha deyince bu sorunu çözmek kolay değil. Hayvancılıkta besi hayvancılığının suni yeme mahkum edilmesi ve meraların talanı sebebiyle yine kısa sürede sorunların çözülmesini beklemek çok iyimser bir yaklaşım olur. Hayvan varlığında büyükbaşa kayma eğiliminden tekrar Anadolu’ya çok daha uygun küçükbaş hayvan varlığına geçmek de bir zorunluluk. Ve bu da zaman alacak bir dönüşüm. Bu ve buna benzer sorunların çözülmesi için üçer yıllık planlamaların ulusal ölçekte yapılması gerek ve ulusal ölçekteki planlamada paydaşların görüşlerine ‘gerek görülürse' başvurulacak olması çok yanlış! Hatta önce onların görüşleri dikkate alınmalı.  

GEÇİŞ SÜRECİ İHTİLAFLARA GEBE

Tarım sektöründeki en önemli sorunlardan biri çiftçilerin demografik yapısı ve plansızlıklardan kaynaklanan davranışsal kalıplar... Ne yazık ki, planlamasız geçen yılların birikimi olarak sürdürülebilirlik yerine, kısa vadeli kazanç temelli üretim kararı alma eğilimi yerleşmiş. Bu eğilim, yeni süreçte önemli bir sorun yaratacak ve büyük olasılıkla planlamaya yönelik ciddi bir direnç oluşacak. Bu sebeple, yetkili birimlerle çiftçiler arasında ihtilaflar sıklıkla görülebilir. İşte bu noktada, il ve ilçe tahkim komisyonları devreye girecek. Tahkim komisyonları, yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında ortaya çıkan ihtilaflı konuların çözümünde karar almaya yetkili kılınacak. Tabii bu planlama sürecinin işleyişinde, en azından ilk üç yıllık süreçte pek çok sıkıntıya sebep olacak gibi görünüyor. Herhalde emir demiri kesecek!
Planlamanın daha katılımcı olması, bu sorunların daha az yaşanmasını sağlayabilirdi ve belki de süreç içinde yetkililer katılımın önemini daha iyi kavrar. 

ELDE DOĞRU VERİLER YOKSA DOĞRU KARAR NASIL OLUR? 

Sonuçta, eksiğiyle de olsa artık tarım sektörü yeni bir sürece adım atıyor. Dedik ya ne kadar eksik gedik olsa da olumlu bir adım. Ancak ben dahil pek çok kişinin kafasını karıştıran bir mesele daha var. Bu planlamalar hangi verilere dayanılarak yapılacak? Söz gelimi envanterler ve haritalar yeterli mi bu planlama için? Tarım arazilerinin miktarını ve nasıl kullanıldığını anlamak için yerel çiftliklerin ve tarım arazilerinin bir envanteri var mı? Peki ya istatistiki veriler ne alemde?.. Tarım Sayımı ve TÜİK’in raporları gerçeklikle ne kadar bağdaşıyor? Hemen hatırlatayım, en son Tarım Sayımı 2001 yılında yapılmış. Veriler yetersizse alınacak kararlar ne kadar doğru olabilir?  İşte bu da ayrı mesele!