Surp Giragos Kilisesi’nde Anton Dayı’nın hayaleti

Diyarbakır’ın Gavur Mahallesi’ndeki Surp Giragos Ermeni Kilisesi 7 yıl aradan sonra onarıldı ve ibadete açıldı. Ancak Gavur Mahallesi yıkıldığı için kilisenin açılışı buruk bir sevince neden oldu.

Google Haberlere Abone ol

Bölge siyasetinin başkenti olarak kodladığım Diyarbakır’ın kültür ve tarih kenti olduğunu sezmeye başladığım yıllar içinde gitmiştim Surp Giragos Ermeni Kilisesi’ne. Kilise harabe haldeydi ve kiliseyi bekleyen Anton Dayı* (Antranik Zor) da en az kilise kadar harabeydi. Beyaz pos bıyıkları içtiği sigaralardan sararmıştı. Kamburu, kilise kadar yorgun ve harap olduğunu gösteriyordu. Bıkkın ve sinirli bir adamdı ve belki sırf bu nedenle "haçını Dicle’ye fırlatmış/başıboş bir şiirin imgesi" izlenimi bırakmıştı bende.

Xançepek’teki kilise, harabe haline rağmen, çok eski zamanlara götürüyor, Ermeni halkının seslerini, ayak izlerini hatırlatıyordu insana. Bir boşluk duygusu da bırakıyordu elbette. Çünkü, Anton Dayı'nın da hatırlattığı gibi, kimse kalmamıştı artık. Kilisenin sahipleri dünyanın dört bir yanına dağıtılmıştı.

BİR KİLİSENİN MACERASI

Oysa benim gezdiğim harabe kilisenin macerası çok uzundu, ta 14’üncü yüzyıla dayanıyordu. Bu uzun macerada kilise, Ermeni halkının kaderini paylaşmıştı.

Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi, kaynaklara göre, 1376 yılında, 3 bin metrekarelik alan üzerinde inşa edildi. Merkez Sur ilçesinde Ermenilerin yoğun yaşadığı, daha çok Xançepek ve Gavur Mahallesi olarak bilinen Fatihpaşa Mahallesi’ndeki kilise, 1880’li yıllarda yandı. Yangından sadece taş dokusu ayakta kaldı. Ermeni halkı iki yıl süren bir çalışmanın sonunda kiliseyi yeniden işlevine kavuşturdu.

Kilisesinin çan kulesi, 1913 yılında, yıldırımın isabet etmesi üzerine yıkıldı. Yeni çan kulesi David Gazaryan tarafından iki yılda yapıldı. Çan, Ermeni halkının hibe ettiği altın ve bakır karışımıyla hazırlandı.

1915 yılında Ermeni halkının uğradığı vahşetten kilise de payına düşeni aldı. Çan kulesi, caminin minaresinden yüksek olduğu gerekçesiyle, top atışıyla bir kez daha yıkıldı.

Fotoğraflar: Vecdi Erbay


KARARGÂH OLARAK KULLANILDI

Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman askerlerinin karargâh olarak kullandığı kilise, daha sonra bir süre Sümerbank’ın pamuk deposu olarak kullanılacak, ibadete açılması için 1960 yılını bekleyecekti.

Ermeni halkının Diyarbakır’daki nüfusu, 1915’ten sonra azaldı. Geriye kalanların büyük göçü 1980’den sonra başladı. Benim 2001 yılında gördüğüm kilise, yalnız bırakılmış olmanın bütün tahribatını gösteriyordu. Kiliseyi hırsızlara ve definecilere karşı tek başına koruyan Anton Dayı’nın varlığı, tahribatın önüne geçememişti.



Kilise, 2011 yılında restore edildi ve ibadete açıldı. Moskova’da yaptırılan çan, binlerce insanın katıldığı bir törenle, 2013 yılında kuledeki yerine konuldu. Restorasyon için gerekli bütçenin yüzde otuzunu Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, kalan kısmını Ermeni toplumu ve Ermeni Patrikhanesi karşılamıştı.

Dünyanın her yerinden Ermeniler gelmişti açılış törenine. Yıllar önce Xançepek’ten göç etmek zorunda bırakılmış insanlar, torunlarına doğdukları evi, çocukluklarının geçtiği sokakları gösteriyordu.

Anton Dayı İstanbul’da, hastanede yatıyordu. Ancak o görkemli kalabalığın içinde, akrabalarına kavuşmuş olmanın tarifsiz mutluluğuyla dolaştığına yemin edebilirim.

2015 yılında Sur ilçesinde çatışmalar başladı. Kilise çatışmaların ortasında kalmıştı. Özel harekât polisleri kiliseyi karargâh olarak kullandı. Kilise bir kez daha tahrip edildi. Yasaklı bölgede kalmasına rağmen kiliseden değerli emanetlerin çalındığı öğrenildi.

7 YIL SONRA CİNAYET MAHALLİNDE 

2015 yılında yaşanan çatışmalardan büyük zarar gören kilise, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından bir kez daha onarıldı. Onarımı tamamlanan kilisenin açılışı için geçtiğimiz hafta sonu tören düzenlendi. Törene, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti milletvekilleri Mehdi Eker, Oya Eronat, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu ile İstanbul ve yurt dışından gelen Ermeniler katıldı.

Surp Giragos Kilisesi Başkanı Ergün Ayık kilisenin tarihi ile ilgili bilgi verdi. Geçmişten bugüne geçirdiği tadilatları anlattı. Ayık, "Bu kiliseyi sonsuza kadar korumayı umut ediyoruz" dedi.

Kilisenin içinde ve avluda hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Bakan ve vali kiliseden ayrıldıktan sonra kalabalık neredeyse yarı yarıya azaldı. Açılış için İstanbul’dan gelen Ermeni dostum, "Yahu kalabalığın yarısı polismiş" dedi.

2013’te yapılan açılışın ruhu, belki de bu nedenle 2022’de yoktu. İnsanlar neşesizdi ve "Yıktıklarını onardılar ve teşekkür bekliyorlar" şeklinde serzenişlerini dile getiriyorlardı.

Kilise, Xançepek ile bir bütündü. Xançepek herkesin gözü önünde öldürülünce bir başına kaldı, bütünlüğü bozuldu, neşesi uçup gitti. Kilisenin içinde devlet erkanına teşekkür edilirken, avluda bu hisse dokunmak mümkündü neredeyse. Herkes 7 yıl sonra cinayet mahallinde olduğunu biliyordu.

BUYURGAN EDA, BURUK SEVİNÇ 

Konuşmalardan anlaşılan oydu ki devlet erkanı, kiliseye turistik bir mekân olarak bakıyordu. Hafızanın üzerine beton dökülmüştü ve cinayet mahallinde gerçekleşen törende oluşturulmaya çalışılan yeni hafıza övgüyle sunuluyordu. Xançepek, namı diğer Gavur Mahallesi acı tatlı hatıralarıyla yok edilmiş, yerine TOKİ marifetiyle yaptırılan evler inşa edilmişti ve insanların bundan sevinç duyması bekleniyordu. Sevinçteki burukluk, bu buyurgan edadan kaynaklanıyordu.

Halıcıoğlu Ermeni Mezarlığı’nda yatan Anton Dayı’nın da bıkkın ve sinirli, bir köşede olup bitenlere baktığından eminim.

* Rober Koptaş’ın Agos gazetesinde yayımlanan "Bir garip Anto ölmüş diyeler" başlıklı yazısından öğrendim, doğrusu Anto imiş. Ancak ben hafızamda kalan ismini kullanmayı tercih ettim.