Starlink, özgürlük mü dağıtacak esaret mi?

İnsanlığın üzerine 'bir cisim' yaklaşıyor! Elon Musk gibi isimlerin tahayyülümüze sunduğu 'özgürlük' takdimiyle, fiili olarak gerçekleşen arasındaki tezat neyin yaklaştığı konusunda kaygı yaratıyor.

Google Haberlere Abone ol

Özcan Yazıcı [email protected]

Elon Musk Twitter’ı satın alacak mı, almayacak mı?

Şu sıralar teknoloji dünyasında en çok konuşulan ve yanıtı merak edilen sorulardan birisi bu. Musk, her ne kadar 44 milyar dolara ön anlaşma yapsa da Twitter’ı alacak mı, almayacak mı henüz belli değil. Alırsa neden almak istiyor, Twitter’la ne yapmak istiyor, bu ayrı bir tartışma ve yazı konusu.

Ama hayranları ve nefret edenleriyle popüler bir figüre dönüşen Elon Musk’ın teknoloji girişim ve yatırımlarının en önemlisi hangisi diye soracak olsanız, ben Starlink projesi derim.

2000’lerin başından itibaren “teknolojinin dahi çocuğunun” kurduğu şirketleri anımsatalım. Tesla (2003, elektrikli ve otonom araç üretimi), SpaceX (2002, uzay araştırmaları), Solar City (2006, güneş enerjisi panelleri), The Boring Company (2016, Hyperloop, tüp içinde raylı sistem), OpenAI (2015, Yapay zeka araştırmaları), Neuralink (2016, implant ile beyin okuma). PayPal ve Stripe (online ödeme) gibi önemli girişimlerin de kurucu ortakları arasında yer aldığını anımsatmadan geçmeyelim. Ve şimdi, kurucusu olmasa da Twitter’ı da bu yatırım zincirine eklemeye çalışıyor.

Starlink’e gelince… Starlink aslında SpacesX bünyesinde kurulmuş bir girişim, şirket.

Yeni duyanlar için anımsatalım. Starlink, 2015 yılında geliştirilmeye başlanan, 2018’deki testlerin ardından 24 Mayıs 2019’da 60 uydunun yörüngeye yerleştirilmesiyle hayata geçirilmiş bir uydu internet projesi. Elon Musk’ın deyişiyle “dağda, bayırda, okyanusta, nerede olursanız olun internete ulaşmayı” vaat eden Starlink projesi kapsamında SpacesX roketlerinin biri kalkıyor, biri iniyor ve Dünyamız’ın etrafını uydularla örüyor. 14 Mayıs 2022’deki son seferle birlikte 53 uydu daha yörüngeye yerleştirildi ve şu ana kadar gönderilen uydu sayısı 2 bin 500’ü aştı. Elon Musk, 340 kilometre ile bin 550 kilometre yükseklikteki yörünge aralığına yerleştirdiği bu uyduların sayısını ilk etapta 12 bine, uzun vadede 42 bine çıkarmayı hedefliyor. 12 bin uydu hedefine ise 2027’de ulaşılması planlanıyor.

Açık, berrak gecelerde dünya kentlerinin semalarında süzülen ve gözle de seçilebilen bu uydular kimi zaman “uzaylı gördüm” telaşına neden olsa da, Starlink’in taşıdığı esas “telaşın” içeriği henüz tam anlamıyla anlaşılabilmiş değil.

MARS MI, YOKSA DÜNYA İMPARATORU MU OLMAK İSTİYOR?

Kiminiz hemen anımsayacaktır, Elon Musk, 2018 yılının başlarında SpaceX Falcon Heavy roketinin kargosunda taşıdığı Tesla Roadster spor aracının hoparlöründen yayılan David Bowie’nin şarkısının büyüsüne yerküredeki herkesi hayranlıkla ve kolayca dahil edivermişti.

Astronot görünümlü maket sürücülü Roadster ile mavi yerküreyi birlikte gösteren fotoğraflardan SpaceX’in istikametinin Mars olduğunu düşünürken, birde baktık ki meğer maruz kaldığımız bu gösteri ve görsel şov “biraz sonra” Starlink’in uydularını burnumuzun dibine (yörüngemize) yerleştirmeye başlayacak Falcon roketlerinin “kamuoyu ve basın” lansmanıymış!

Yakın zamanda kendisini “Mars’ın İmparatoru” ilan eden Elon Musk’ın Mars’a gönderdiği Tesla Roadster her ne kadar gezegeni ıska geçecek olsa da, çevremize ördüğü uydularla “Dünya İmparatorluğu” yolunda pek ıska geçmeye niyeti olmadığını her geçen gün kuvvetlendiriyor.

Starlink, 2021 sonundan itibaren Kuzey Amerika, Kanada ve daha sonra Avrupa kıtası başta olmak üzere genişleyen halkalarla hizmeti BETA programıyla kullanıma da sundu. Wikipedia’da kullanım alanları da dahil olmak üzere daha teknik ve ayrıntılı bilgiler de bulabilirsiniz. Elon Musk Rusya-Ukrayna savaşı başladığında Ukrayna’ya Starlink istasyonları göndermiş ve Ukrayna için hızlıca kullanıma sunmasıyla da gündeme gelmişti. Ancak ön talep alınan Türkiye için henüz planlama aşamasında olduğunu 2022’nin sonuna kadar hizmete açılmasının beklendiğini aktaralım.

Starlink’in kurulumunu sağlamak ve onu kullanmaya başlamak kolay gözüküyor. Elbette başlangıç paketini kapsayan 549 dolarlık kurulum ücretiyle 110 dolarlık aylık abonelik ücretini ödemek koşuluyla. Bu fiyat paketindeki internetin hızı 50 mb/s ile 150 mb/s arasında değişiyor.

Eğer 'premium' paketi seçerseniz daha hızlı internete de ulaşabilirsiniz; tabii yine 2 bin 500 dolar kurulum ücretiyle aylık 500 dolarlık aylık bedeli ödemek koşuluyla. Bu fiyat paketindeki internetin hızı ise 50 mb/s ile 500 mb/s arasında değişiyor.

Proje ilerledikçe Starlink’in küresel büyüme, fiyatlandırmaları, satış stratejisi nasıl ilerler kestirmek güç. Muhtemelen yerel pazarlara göre esneklikler, stratejiler geliştirilecek.

ELON MUSK’IN TAŞLARINI DÖŞEDİĞİ GELECEK

Buraya kadar aktardıklarım aslında işin biraz teknik kısmı, teknoloji geliştirmeyle ilgili yönü. Doğal aklın uzantısı, dağın başında, okyanusun ortasında ya da her nerede olursan orada internete bağlı olmayı kim istemez? Üstelik daha hızlı bir altyapıyla bu hizmeti kullanmak… Aklı başında herkesin isteyeceği bir olanak.

Zaten, Elon Musk’un hemen her girişiminde yaratmayı başardığı tahayyül nedeniyle epey “meftunu” oluşmuş vaziyette. İki dudağının arasına bakan, hatta Twitter’da paylaştığı emojilerden bile “mesaj” alan, harekete geçen azımsanmayacak bir kitle de var.

Ama ya taşlarını döşediği yeni dünya, bizlere sunduğu, “muştuladığı” gelecekten farklı bir Dünya’ysa!

Ne demek istiyorum?

Şimdi düşünün, Starlink, uydu internet teknolojisini önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde 42 bin uyduyla tamamladığında internet erişimini tüm Dünya’ya yaymış ve tüm ülkelerde kullanıma sunmuş olacak. Güçlü bir olasılıkla abonelik ve bağlantı kitlerini de ucuzlatacak, kullanımı kitleselleştirecek. Yani Dünya’daki veri altyapısı ve iletiminin önemli bir omurgasını elinde tutuyor ve yönetiyor hale gelecek.

Şu anda baş döndürücü bir hızla ilerleyen nesnelerin interneti (IoT), yapay zeka, metaverse gibi dijital teknolojilerle yaşamımızın tüm alanlarının, bireysel ve kurumsal olarak dijitalleştiğini ve ağa bağlı hale geleceğini düşündüğünüzde Starlink’in ne kadar büyük bir gücü elinde tutacağını hesaplayın. İnternet teknolojileriyle bütün süreçlerin birbirine bağlandığı ve küreselleştiği bir dünyada bu veri akışından ülkelerin, kurumların ve bireylerin nasıl uzak durabileceğini düşünün.

Starlink’i yalnızca bir uydu internet hizmeti ve teknolojisi olarak görmek ve bugüne kadar bildiğimiz bir operatöre, servis sağlayıcıya benzetmek büyük hata olur. Harari’nin de hem kitaplarında hem de söyleşilerinde sıklıkla vurguladığı gibi gelecekte “veriyi ve veri akışını” kontrol eden dünyayı da kontrol edecek. Şu ana kadar insanoğlunun geliştirdiği dijital teknolojiler ve ağ entegrasyonları muazzam, ama önümüzdeki 10 yıl sonrasına baktığımızda daha değişim dalgasının bebeklik çağındayız. İş ve yaşam döngümüzün hemen her alanının ağa entegre olduğu andan itibaren sahip olduğumuz ve ürettiğimiz biyometrik verilerimiz de dahil olmak üzere her türlü verimiz bu “ağ otoyolunu” işleten ve kontrol edenlerin inisiyatifine teslim edilmiş olacak.

Bu muazzam ve dehşetengiz bir güç!

ABD yönetiminin desteğini de arkasına alarak Elon Musk’ın neden bu kadar acele ettiğini anlayabiliyoruz. Kimi uzmanların “uzayı çöplüğe” çevirmekle eleştirdiği binlerce uydu yörüngeye yerleştirdikten sonra benzer bir projeyi bundan sonra kaç ülke, kaç şirket daha yapabilecek? Neredeyse hiçbir regülasyonun olmadığı, erken kalkanın yol aldığı, “uzak hukukunun” esamesinin okunmadığı koşullarda ekosistemi ele geçirdikten sonra kim, nasıl karşı koyabilecek? Üstelik bir süre sonra hâkim olanın kendi tasarımını ve regülasyonunu yeni oyunculara dayattığını da biliyoruz.

ÇİN, STARLINK UYDULARINI MI VURACAK?

Tahmin edebileceğiniz gibi Starlink sürecinden en büyük rahatsızlığı Çin duyuyor. Kısa bir süre önce ABD Savunma Bakanlığı ile SpaceX arasında imzalanan anlaşma ile ABD ordusunun Starlink'i askeri amaçlar için kullanma hakkını elde etmesi Çin’in bu rahatsızlığını daha da büyüttü. Kısa sürede Çin’in de Starlink benzeri bir projeyi hem teknolojik hem de aynı yörüngeye fiili olarak binlerce uyduyu yerleştirmesinin zorluğunu düşündüğünüzde Pekin yönetiminin yaşadığı kaygı düzeyini hayal edebiliyorsunuz.

Bu nedenle, birkaç gün önce medyaya da yansıdığı gibi, Çin yönetimi her aşamasında eleştirdiği Starlink’i bugünlerde nasıl engelleyebileceğini araştırıyor. Hatta Çin'de bir savunma dergisinde yayımlanan makalede Pekin yönetiminin Starlink uydularını gerektiğinde işlevsiz hale getirmeyi planladığı, hipersonik füzeler ya da lazer ışınlarıyla bu uyduları imha etme seçeneklerini de masada tuttuğu önü sürüldü. Eğer bu yapılamazsa Pekin yönetimi ihtiyaç halinde bu uyduların topladığı ve aktardığı verilere müdahil olmayı, verilerin toplanması ve aktarılmasını engelleyerek, ABD ordusunun bir işine yaramayacak hale getirmeyi hedeflediği konuşuluyor. Bunu da mikrodalga ışınları kullanarak Starlink uydularının iletişimini engelleyerek ve elektronik parçaları etkisiz hale getirerek yapmayı planlıyor.

Bunlar medyada yazılıp çizilenler kuşkusuz. Çin bunu yapar mı ya da yapabilir mi; yaparsa nasıl bir uluslararası kriz tablosu yaratır meçhul.

Ama meçhul olmayan insanlığın üzerine “bir cisim” hızla yaklaşıyor! Elon Musk gibi isimlerin dehası ve teknolojik devrimleriyle tahayyülümüze sunduğu “özgürlük ve refah” takdimiyle, fiili olarak gerçekleşen arasındaki tezat ve sisli hava neyin yaklaştığı konusunda derin kaygılar yaratıyor.

Dünyamızın sorunları da çözümleri de küreselleşiyor. 250 yıldır kapitalizmin gelişimiyle hâkim olan “ulus devlet” çağının sonuna yaklaşıyoruz. Dijital kapitalizmin “uluslar ötesi” ihtiyaç ve dayatmaları, bizi “dijital diktatörlüklere” mi evrilteceği yoksa yaşadığımız bu karmaşa ve sancılı dönemden post-kapitalizm dönemine yeni bir sıçrama ve yeni bir demokrasi çağına doğru mu yol alacağımız belirsiz.

Ama bugüne kadar aldığımız yol ve ufukta gözüken yakın gelecek pek de umut vaat etmiyor!