YAZARLAR

Sitnikov

Türkiye’nin güncel politikası neredeyse hep boş işlerle meşguldür ama Muharrem İnce’nin bu rutine kattığı yeni bir şey var. Bunun nasıl bir şey olduğunu Turgenyev’in "Babalar ve Oğullar"daki özentili bir serbestliği olan, son derece pişkin Sitnikov karakteriyle açıklamak mümkün.

Muharrem İnce, ortalıkta görünmemelerinin dünyada bir eksiklik, bir boşluk yaratacağını zanneden tiplerden. Böylesi bir boşluğa gönlü elvermediği için, tuttu Cumhurbaşkanı adayı oldu.

Onsuz bir seçim sürecinin çok önemli bir şeyden eksik kalacağına o kadar inanmış ki, gelen bütün eleştirilere rağmen adaylığından vazgeçmiyor. Bu uğurda herkesle polemiğe girmeyi baştan göze almış; Fazıl Say’dan Doğu Perinçek’e kadar herkesle. Dur durak bilmeden sürekli birilerine laf yetiştiriyor İnce. Eksik kapatacağım, boşluk dolduracağım derken yok yere, boş yere meşgul ediyor gündemi.

Gerçi Türkiye’nin güncel politikası neredeyse hep boş işlerle meşguldür ama Muharrem İnce’nin bu rutine kattığı yeni bir şey var. Bunun nasıl bir şey olduğunu Turgenyev’in "Babalar ve Oğullar"daki Sitnikov karakteriyle açıklamak mümkün. Turgenyev’in, özentili bir serbestliği olan, son derece pişkin karakteri Sitnikov’un bir ortamda belirivermesi tuhaf bir etki yaratır. "Bayağılığın ortaya dökülüşü, çoğu zaman hayatta faydalı sonuçlar verir" diyordu Turgenyev, bu etkiden bahsederken: "Çok gergin olan telleri gevşetir. Sitnikov’un gelişiyle her şey daha budalaca, daha boş, daha yalın bir hâl alır." İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak güncel politikaya girişinin de Sitnikov’un gelişine benzer bir etkisi oldu. İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığıyla da (bayağılığın bu tarz ortaya dökülüşüyle de) güncel politikada her şey daha budalaca, daha boş bir hâl aldı.

Böyle olmasının sebebi, İnce’nin gerçek bir muhalefet değil, onun kötü bir taklidini yapıyor oluşundandır.

İnce, dün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "kişisel ikbal, makam, koltuk derdinde değilim" demiş; "Benim derdim memlekettir" diyor, bu memleketi düze çıkarmak için yola çıktığını söylüyor. O yüzden, kendisini eleştirenlere "ortak hedefimiz olan bu iktidarın gönderilmesi konusuna odaklanalım" diyor. Gelin görün ki, "bu iktidarın gönderilmesi" için yola çıkan Muharrem İnce’nin, "kafa kafaya giden seçimlerde Erdoğan’a can simidi olabileceği"ni, sosyal medya kullanan sıradan bireylerden politik analistlere kadar herkes, elin ajansı Reuters bile, görüyor, söylüyor. Kamuoyu araştırmaları, İnce'nin oy desteğinin yüzde 8-9 civarında olduğunu söylüyor. Bu iddia kendini doğrularsa, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan'ı ilk turda yenmesi zorlaşacaktır. Zira ilk turda Erdoğan yüzde 38-42, Kılıçdaroğlu yüzde 36-46 bandında duruyor. İlk turda İnce’ye oy verecek seçmenin yüzde 60’ının ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vereceği de yine kamuoyu araştırmaları tarafından söylenen bir şey.

Konu kamuoyu araştırması olunca en çok kulak vermemiz gereken Bekir Ağırdır da dün, "Muharrem İnce yüzde 6'yı aşarsa seçim ikinci tura kalır" dedi. Ağırdır, seçimin ikinci tura kalması durumunda Erdoğan'ın kazanma şansının artabileceğini söyledi. 

Yani bütün veriler gösteriyor ki, İnce’nin inadı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’nı, Millet İttifakı’nın da Meclis’teki çoğunluğunu riske atıyor, ve iktidarın kazanma ihtimalini de güçlendiriyor.

İnce’nin bütün bunlardan habersiz olduğunu düşünemeyiz herhalde. İşte bu yüzden gerçek bir muhalefet değil, onun kötü bir taklidini yapıyor İnce.

Kamuoyu araştırmasının mucitleri Ocak 1939’da Amerikalılara Sovyetler Birliği ile Almanya arasında savaş çıkması durumunda kimden yana olacaklarını sorduğunda, bu anti-komünist kapitalist ülke yurttaşlarının yüzde 83’ü anti-kapitalist komünist ülkeden yana olduğunu söylemişti. Yani o bildiğiniz klasik ilkeye uymuşlardı: Hasmımın hasmı dostumdur!

Bugün Erdoğan’a oy verecek AKP-MHP seçmenlerine sorulsa, "Kılıçdaroğlu mu İnce mi, kimden yanasınız?" diye, ne sonuç çıkar dersiniz?

Yüksek bir olasılıkla onlar da aynı ölçüyle hareket edeceklerdir: Hasmımın hasmı dostumdur!

Tahmin etmek zor değil; bugün tablette televizyonda çizgi film izleyen her çocuğun sahip olduğu son derece basit bir ölçü bu.

Ergin ve yetişkin bir insan olarak İnce, bu ölçüye sahip olmayabilir mi?

Mümkün değil. Biliyor ama yapıyor.

Neden yapıyor? Yukarıda andığımız dünkü açıklamasına göre "kişisel ikbal, makam, koltuk" için değil; memleketi düze çıkarmak için birlikte yola çıktığı, ona inanmış, bu yola gönül vermiş insanları yolda bırakmamak için!

Şimdi bu her şeyden uzak, zamandan ve mekândan kopuk, havada asılı durduğunda erdemli bir tavır gibi duruyor. Ama belli bir zamanda ve belli bir yerdeyiz. O yüzden, bu erdem gösterisinin yeri ve zamanı değil.

İnce’nin halihazırdaki tutumu, Erdoğan’a muhalefette yetkili tek kurumun Millet İttifakı olmadığı, Kılıçdaroğlu dayatmasından çıkılması gerektiği yönünde yorumlarla haklı bir temele oturtulmaya da çalışılıyor bazen. Ama dün burada Ümit Kıvanç, TİP-HDP ilişkisi üzerinden yorumluyordu bu bakış açısını. HDP ile mesafe koyma tutumu nedeniyle TİP’e yöneltilen eleştirilerde önemli bir yeri "kimse HDP dışında hiçbir adım atamazmış gibi tuhaf bir şart şurt dayatmasının" tuttuğunu,  HDP tribünlerinde "Siz de kim oluyorsunuz?" demeye varan haller görüldüğünü söylüyor, "gölgesinden çıkmak gereken hiçbir şey de yok değil yani" diyordu. Yine de TİP’in "ayrı liste" tutumunun "bugünkü zulüm rejimini devirecek bir seçim sonucu oluşturmaya yararı olmayacağı"nı söylüyordu.

İnce-Kılıçdaroğlu ilişkisi de böyle değerlendirilmelidir. İnce’nin haklı olduğu taraflar olabilir ama yeri ve zamanı değil. Mevcudu değiştirip dönüştürme arzusuna kilitlenmiş gerçek bir muhalefet böyle yapmaz. "Birlikte yola çıktığım, bana inanmış, bu yola gönül vermiş insanları yolda bırakamam”, bir bahane değil. Dostoyevski’nin "Karamazov Kardeşler"de hafızalarımıza kazıdığı genç Rus devrimcisi Kolya, "Rezalet vız gelir bana. Batacak olan adlarımız olsun" diyordu. Tabi ki öyle... Batacak olan adlarımız olsun! Kendisi de söylüyor işte; "Ortak hedefimiz olan bu iktidarın gönderilmesi konusuna odaklanalım" diyor. O halde varsın İnce’ye "sana inanmış, bu yola gönül vermiş insanları yolda bıraktın" desinler, ne olacak?

Sayın İnce, adımız temiz kalsın diye can sıkıcı konuşmalarla yetinmek yerine, her türlü demokratik açılımın içinde yer almayı tercih etmeli.

Ama Millet İttifakı’nın da artık daha fazla geç olmadan Muharrem İnce ile sağlıklı bir diyalog kurması gerekiyor. Kılıçdaroğlu "Halil İbrahim sofrasını genişletmeye" istekli biri. Ahmet Özal, kendisini destekleme kararı aldıklarını söyledi. Desteklerini almak için Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül’le, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal’la görüşüyor Kılıçdaroğlu. İnce ile de diyaloğun bir yolu bulunmalı.

Politikanın tilkisi Lenin, "Dün erkendi, yarın geç olur, şimdi tam zamanı" demişti.

Dün kırgınlıklar vardı, haklar vardı, haksızlıklar vardı, erkendi. Ama yarın seçim var. O gün geldiğinde İnce’nin kendisi de anlayacak ki, Cumhurbaşkanı adaylığı projesi yalnızca bir fiyasko değil, başından itibaren bir hataymış. O yüzden, şimdi tam zamanı. Sonuca varmayacak bomboş bir iş yüzünden bayağılığın bu şekilde ortaya dökülüşünün önüne geçmeli. Aksi halde, tam Sitnikov tarzında, her şey fazlasıyla budalaca sonuçlanacak.