Bridget'den son bir gayret

Bridget Jones'in Bebeği bu hafta vizyonu girdi. Film bütün cazibesini zıt kavramların birlikteliğinden alıyor.

Google Haberlere Abone ol

Esra Karatas  [email protected]

30'lu yaşlarının ortalarında bıraktığımız Bridget Jones, 12 yıl aradan sonra 40'lı yaşlarının ortalarına yaklaşırken tekrar çıkıyor karşımıza. 2004 yapımı Bridget Jones: Mantığın Sınırı / Bridget Jones: The Edge of Reason'ın iş ve aşk yaşamında basamakları yavaş yavaş tırmanan Bridget'ı artık daha olgun bir kadın. Fakat hala şaşkın, hala dinamik, sevimli ve ne yazık ki hala bekar.

Film, Bridget Jones (Renée Zellweger) hayranlarının alışık olduğu kareoke sahnesiyle başlıyor. Bridget, bir rap şarkısına eşlik ederek çağını yakaladığı izlenimi veriyor. Bir başına doğum gününü kutlayan Bridget'in etrafında bu özel günü birlikte geçireceği arkadaşları kalmamıştır. 40'ını deviren herkes gibi çoğu evli ve çocuklu ya da evlat ediniyordur. Yalnızlığını fazlasıyla hissettiği 43. yaş gününde Bridget, değiştiremediği hayatını son bir gayretle tekrar değiştirmeye karar verir.

Alışılageldiği gibi evli ve çocuklu insanlar görmeye hazır toplum, kendine benzemeyenleri bir an evvel hizaya getirmeye çalışır. Bridget Jones, kendi tercihi mi toplumun baskısı sayesinde mi çözemediği bir ruh haliyle o kimliğe girmeye çabalıyor yine ve yine.

Geçen yılların ardından acemi bir TV muhabirinden, başarılı bir TV programcılığına terfi eden Bridget, eski arkadaşlarıyla yeterince vakit geçiremez. Yaşam koçluğunu bu kez seksi TV spikeri Miranda üstlenir. Sarah Solemani'nin canlandırdığı Miranda karakterinin filme enerji verdiğini söylemeliyiz. Miranda'nın telkinleri üzerine müzik festivaline gitmeye karar verirler. Bridget'in ihtiyacı olan sıkı bir sevişmektir zira. Burada karşılaştığı, Jack (Patrick Galen Dempsey) ihtiyacı olandan fazlasını verecektir Bridget'e. Jack, filmde Daniel Cleaver (Hugh Grant)'ın ekürisi olarak konumlandırılmış. Cleaver'dan farklı olarak daha evcimen bir karaktere sahip. Jack'le birlikteliğinin hemen ardından bir törende karşılaşan Bridget ve Mark (Colin Firt) tekrar yakınlaşacaktır. Hamileliğin yaşamına bir armağan gibi geldiği film, aşk üçgenini bebek olgusuyla perçinler. Bebeğin babasının kim olduğu muammadır. Bu konuda yaşadıkları kafa karışıklığını bir kenara bırakan kahramanlarımız, bebeği sahiplenme yarışına girerler. Köprüden önceki son çıkış gibidir bebeğin gelişi. Toplum, sınırları içine çekmeye çalıştıkları Bridget'in bebeğini, geldiği koşulları mevzu bahis yapmadan heyecanla bekler.

Film, zıt kavramların birlikteliğinden alıyor cazibesini. Toplumsal baskının her yerde benzer şekilde yaşandığını gösterirken, aynı baskıcı toplumun gerektiğinde anlayışlı ve pozitif olabileceğine işaret ediyor. Tüm patavatsızlığı ile Bridget Jones ve aklın timsali Mark'ın aşkı, zıt kutupların birlikteliğinden eğlenceli bir film çıkıyor. Aşk üçgenini tamamlayan 'yaramaz çocuk' imajıyla Jack filmin denklemini tamamlıyor.

İlk film Bridget Jones'un Günlüğü / Bridget Jones Diary'de olduğu gibi Bridget Jones'in Bebeği'nin de yönetmeni Sharon Maguire. Film, önemli ayrıntılarından biri ise senaryo kadrosuna Emma Thompson'ı dahil etmiş olması. Thompson, doktor karakterini de üstlenerek filmin fark yaratan sahnelerinden birine imza atmış.

Toplumu karikatürize ederek eleştiren filmin etkisi de yüzeysel oluyor. Film, Amerikan sit-com'larından öte bir etkiye sahip olamıyor.

Orijinal adı: Bridget Jones’s Baby

Yönetmen: Sharon Maguire

Senaryo: Helen Fielding, Dan Mazer, Emma Thompson

Oyuncular: Renée Zellweger, Gemma Jones, Jim Broadbent, Colin Firth, Patrick Galen Dempsey, Sarah Solemani, Sally Phillips