YAZARLAR

SİHA’cı damadın iktisadi, siyasi ve kültürel yükselişi

Şeffaf olmayan sermaye gücü, politik ve kültürel etki, devletin sorgulanamaz-dokunulamaz bürokrasisinde kilit rol… Bir iktidar için olabilecek en etkili birleşim bunlar. Erdoğan rejiminin geleceğine yönelik tasarımlar bakımından da bir şeyler anlatıyor. ABD de bir işaret koydu oraya zaten.

Baykar Teknoloji silah satışında baş döndürücü hızda büyüyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının şirketi, 4 yıl gibi kısa bir sürede ihracatını 6 kat arttırdı. 2022’de 1.1 milyar dolarlık satışla dünya sıralamasında 47’inci sıradaki ASELSAN’ı beşe, 67’inci TUSAŞ’ı ikiye katladı. İçeriği açıklanmayan son Suudi Arabistan anlaşmasıyla beraber, birkaç kat daha büyüyecek muhtemelen.

Bu baş döndürücü hız sadece iktisadi alanla sınırlı değil ama. Politik etkisi de paralel ilerliyor. İktidarla ilişkisi, bir ‘koruma-kollama’ eşiğini aşıp rejimin karakterini şekillendiren simbiyotik bir hal alıyor. SİHA, Erdoğan rejimi için içeride dışarıda siyasi bir silaha da dönüşüyor.

Askeri sanayi AKP için hayati bir konu. Sermaye birikimini muazzam düzeyde yoğunlaştırdı. 21 yılda proje sayısı 60’lardan 800’lere, devletin yaptığı sözleşmelerin tutarı 5 milyar dolardan 60 milyar dolara çıktı. Çok tartışılan köprü, otoyol ve havalimanlarını kapsayan Kamu-Özel İşbirliği anlaşmaları kadar bir rakam söz konusu. Sözleşmeler, ortaklıklar vb. yoluyla kamudan özel askeri şirketlere kaynak aktarımı kesintisiz sürüyor.

İşte Baykar Teknoloji burada özel bir yere oturuyor artık. Ekonomik boyutuna kabaca bir bakalım önce.

SİLAH SATIŞINDA DEVLETİ SOLLADI

Türkiye’nin askeri sanayisi 2021’de 3.2 milyar dolarlık ihracatla rekor kırmıştı. 2022’de 4.3 milyar dolarlık satış yapıldı. 2023 hedefi 6 milyar doların üzerinde. Görünen o ki, kolaylıkla da ulaşılacak. Peki hangi şirketler sürüklüyor silah satışını?

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) her yıl yayınladığı “İlk 1000 İhracatçı” araştırmasına göre; Savunma ve Havacılık Sektörü’nün önde gelen 10 şirketi ve satışları şöyle:

Baykar’ın yükselişi dikkat çekici. 2021’de sıçrama yapan Baykar, özellikle Ukrayna savaşı ile beraber 2022 yılında 1 milyar dolar sınırını geçti. Piyasa değerleri onun kat kat üzerinde olan, dünya sıralamasında ilk 100’de bulunan, devlet ortaklığının ağırlıkta olduğu şirketler ise Baykar’ın yanına bile yaklaşamıyorlar. Keza Koç, Nurol gibi temeli 1980’lerde atılan özel askeri şirketler için de geçerli durum.

Son 4 yıllık ihracat seyrini dikkate alarak devlet-Baykar kıyaslaması yapıldığında eğilim belirginleşiyor:

Suudi Arabistan ile yapılan fakat içeriği açıklanmayan, sadece “Cumhuriyet tarihinin en büyük anlaşması” diye lanse edilen silah satışı da düşünüldüğünde Baykar’ın, askeri sanayiye yön veren bir ‘pusula’ haline geldiğini söylemek mümkün. Ama aynı zamanda Erdoğan rejimi için seçimde oy kazandıran; Afrika, Orta Asya, Körfez, Balkan coğrafyalarında kurulan diplomasi masalarında protokol sırası bulunan bir ‘mızrak ucu.’ Haliyle Selçuk Bayraktar da siyasi ve kültürel bir figür olarak yükseliyor. İktisadi gücü bu iki alanla beraber okumak lazım.

Yakın zamanda gündeme gelen ve görünüşte birbiriyle ilişkisi bulunmayan iki videoyu not ederek devam edelim.

BULAŞIKÇININ BİLİNCİ, BAYRAKTAR’IN ŞOVU

10 bin lira ücretle çalıştığını söyleyen bir bulaşıkçının, geçen hafta sosyal medyaya düşen röportajı etkileyiciydi. “Eve korkudan gidemiyorum. Ekmek istiyorlar, para yok” diyordu. Karanlığı bekliyormuş, dört çocuğuna görünmeden girmek için. Peşinden o sihirli soru geldi: “Kime oy verdin?” Kılıçdaroğlu’na mührü basmaktan son anda vazgeçmişti. Çünkü ‘milli uçağı’ ABD’ye teslim edecekti! Bu bilgiyi nereden, nasıl edindiği sorusuna ise eveleyerek, “Kendi kendime buldum” türü bir yanıt verebildi.

İktidarın propaganda aygıtlarının bilginin kaynağını belirsizleştirmesine ve ne kadar belirsizleştirirse, çarpık fikirlerin tohumlarını da bilinç altına kolayca ektiğine dair şahane bir örnekti, bulaşıkçının sözleri. Sosyal medyada ‘muhalif’ kesimlerce bayağı bir hırpalandı zaten. Oysa ‘ekmeksiz’ kaldığı halde ‘deli saçması’ propagandaya inanmış, laf anlamaz, fukara halini sorgulamaz bir ‘zavallı seçmen’den fazlasını anlatıyordu bize.

Nitekim bundan bir hafta önce Selçuk Bayraktar sosyal medya hesabından videolu bir mesaj paylaşmıştı. ABD Büyükelçisi Jeffry Flake, TCG Anadolu gemisi ile beraber Akdeniz’de ortak tatbikat gerçekleştiren ABD donanmasına ait USS General R. Ford uçak gemisine, Türk komutanlarla beraber Bayraktar’ı da davet etmişti. Bayraktar, ABD’li generalle beraber geziyor, bilgi alıyor, ‘selfie’ler çektiriyor, pilot kıyafetiyle ABD uçağına biniyordu. Devamlı AKP-ABD gerilimlerinde siyasi bir umut arayıp duranlara karşı şovunu yapıyordu Bayraktar.

TGC Anadolu seçim döneminde kıyı kıyı, liman liman gezdirilen askeri gemiydi. Erdoğan’ın başkanlık fotoğrafını da hatırlayalım hemen: Ray-Ban gözlüğünü takmış, pilot montunu giymiş yerli ve milli bir Top Gun imajı… Seçimi savaş gibi görmenin ötesinde bir manzara bu. Kendi askeri-endüstriyel kompleksinin inşasının yanına, askeri-kültürel kompleksini de ekliyor. Rejimin ulusal ve bölgesel karakterini en kolay burada birleştirebiliyor böylece.

ERDOĞAN’IN ASKERİ-KÜLTÜREL KOMPLEKSİ

‘Askeri-endüstriyel kompleks’ kavramı, ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın 1961’deki veda konuşmasının ürünüydü. Özetle; ABD’nin siyasal rejimine karakterini veren iktisadi ve politik dinamiği böyle tanımlıyor, bunun Amerikan demokrasisi için taşıdığı tehlikeye işaret ediyordu. “Bilerek veya bilmeyerek yapılsın, askeri-endüstriyel kompleksin hükümet kurumları içinde kanuni dayanağı olmayan etkilerine izin verilmemelidir. İktidarda yaşanacak olası bir yanlış güç dengesi felakete yol açacaktır” diyordu. Sadece uyanık ve bilgili bir yurttaş toplamının devasa sanayi ve askeri altyapısının gelişimine barışçıl yöntemlerle karşı koyabileceğini, ancak böyle olursa güvenlik ve özgürlüğün bir arada gelişebileceğini söylüyordu. Literatürü geniş, başka ülkeler üzerinde de çalışmaları yapılan geniş bir tartışma bu. Daha az tartışılan ise 1980 sonrası bu eğilimi tamamlayan ‘askeri-kültürel (ideolojik) kompleks’tir. ABD’liler ‘askeri-Hollywood Kompleksi’ de der buna. Silahtan daha etkili olduğu aşikar.

Vietnam savaşına karşı yükselen savaş karşıtı hareketin ateşlediği kültürel alandaki fikirlerin etkinliğinin kırılmasına yönelik toplumsal kampanya -kültür endüstrisinin militarizasyonu- Pentagon-Hollywood iş birliğinde somutlandı. Bir örnek olarak Top Gun, işin zirvelerindendi. Kirli, çamur içinde, vatanı için ölen-öldüren, uzuvlarını kaybeden, parçalanan askerlerin yerine, orta halli beyaz Amerikalı bir gencin donanmaya girmesiyle beraber kavuştuğu rüya gibi yaşam anlatılıyordu. Güzel kadınlar, eğlence, havalı saçlar, gözlükler, montlar, askeri disipline karşı duran bir anarşistlik, dramlar vs…

İşte neredeyse bütün kamu kurumlarının kaynaklarıyla desteklediği teknofest karnavalından Körfez’e yapılan sermaye arayışı gezilerine; Ukrayna, Azerbaycan semalarından Kuzey Irak ve Suriye’de düzenlenen ‘kara operasyonlara’; Afrika açılımdan ABD donanmasının tatbikatına, rejimin kültürel militarizasyon ihtiyacına da denk düşüyor Bayraktar.

Şeffaf olmayan sermaye gücü, politik ve kültürel etki, devletin sorgulanamaz-dokunulamaz bürokrasisinde kilit rol… Bir iktidar için olabilecek en etkili birleşim bunlar. Erdoğan rejiminin geleceğine yönelik tasarımlar bakımından da bir şeyler anlatıyor. ABD de bir işaret koydu oraya zaten.