YAZARLAR

Sessiz olana ses veren bir adam

Söylemeliyim ki, “Kağıt ve Tutkal” belgeseli JR’nin Agnès Varda ile birlikte yaptıkları “Mekanlar ve Yüzler”den bir karenin çalışma odası duvarına asılmış çerçeveli fotoğrafı ve Agnès Varda’nın “eğer insanların içine bakabilseydik manzaralar bulurduk” alt yazısı ile başlıyordu.

Suriye’den bir fotoğraf, son depremde ülkemizdeki kentlerdekine benzer içimizi acıtan yıkım görüntüsü, büyük bir duvar, biri kadın iki sanatçı üzerine resim yapıyor. Kırılan yaşam ve son kalan umutlarının resmini.

Son depremden sonra Suriye'de yıkılan duvara resim yapanlar.

Bir yıl önceye gidilirse, gizemli İngiliz sokak sanatçısı Banksy’nin Ukrayna'nın Kiev ve işgalin başlangıcında Rus bombardımanından en çok etkilenen Borodyanka gibi kentlerinde, yıkıntılar içinde ortaya çıkan yedi duvar resminden söz etmeli. Birinde siyah kuşak giymiş bir çocuğun kendinden büyük bir adamı -Putin mi acaba?- yere sermesini resmetmiş. Dünyaca tanınan Banksy resimleri iyi para ettiği için Şubat ayı içinde yerel polis duvar resimlerinden birini çalmaya çalışanları yakaladı ve hemen güvenlik önlemleri alındı… Bir yetkili Banksy resimleri için anlamlı bir söz söylemiş: 

“Ukrayna halkına ışığın karanlığı yenmesi gerektiğini hatırlatıyor.”

Ukrayna'da Banksy'nin Putin'i 'alaşağı ettiği' yorumlanan duvar resmi

2014 yazında, Şam dışında ve bombalarla yerle bir olmuş Deraya'daki duvarlara yapılanlar hatırlanırsa duvar resimleri örnekleri çoğaltılabilir. Ebu Malik el-Şami, çatışmalar ve bombardımanın devam ettiği bu yerde çizdikleriyle Banksy'ye benzetilmişti.

Şam yakınında Deraya'daki duvarlara Ebu Malik el-Şami tarafından yapılan bir duvar resmi (2014).

Bu yazının esin kaynağıysa, ona göre "dünyanın en büyük sanat galerisi sokağın” duvarlarında fotoğraflarını sergileyen -gerçekte yapıştıran- Fransız sanatçı JR ya da Jean-René. 

Fotoğrafa yönelişi, Paris metrosunda unutulan bir fotoğraf makinesini bulmasıyla başlamış. Önce grafitiler ve grafiti çizerlerini fotoğraflar, çektiklerinin fotokopilerini A 4 boyutunda duvarlara yapıştırır.

Montfermeil'deki Fransız gettosu Les Bosquets binalarının duvarları ilk sergisinin mekanı olacaktır. 2005 yılında Paris eteklerinde patlayan göçmen gençliğin isyanında, medya, olayların odaklarından bu semt ve binalarla ilgilenirken JR ve duvarlardaki “Bir Kuşağın Portreleri” adını verdiği sergisinin fotoğraflarını keşfedecektir…

JR içindeki keder ve öfke ile, rotasız bir gezgin olarak ülkesinden ayrılır, gazete başlıklarına yansıyan gerçekliklerle yüzleşmek için sadece adını duyduğu kentlere gitmeye karar verir. Omzunda 28 mm objektife sahip bir fotoğraf makinesi asılıdır… Bir dizi çabadan sonra aradığı JR ortaya çıkmıştır, ona seslenir:

“Ben ne bir sokak sanatçısıyım ne de bir fotoğrafçı. Ben imaj yapıştırıyorum.”

JR'nin “Bir Kuşağın Portreleri” sergisinden; 2019'da Sefiller filmiyle Cannes Film Festivali'nde Jüri Ödülü kazanan arkadaşı Ladj-Ly semtin çocukları.

Paris sokaklarından Filistin, Rio de Janeiro, Sierra Leone, Liberya, Kenya, Hindistan ve ABD-Meksika sınırına, kimi Inside Out, kimi Şehrin Kırışıklıkları projesi kapsamında fotoğraf makinesiyle Berlin'den Şangay, İstanbul’a "dünyayı değiştirme isteği ve cesaretine sahip olanlara saygı göstermenin ve büyük tarihin küçüklerden oluştuğunu doğrulamanın" yolunu arayan bir adam… Aralarında 2011 TED Ödülü alacağı Kadınlar Kahramandır filminin de olduğu müthiş bir koşuşturma… (Ayrıntılarına ileriki günlerde başka bir yazıda geri dönebilirim. Ne de olsa anlatacaklarımın içinde Agnès Varda ile JR’nin büyülü fotoğraf karavanıyla Fransız taşrasında kendilerini rüzgara kaptırmış gibi dolaşarak gerçekleştirdikleri Mekanlar ve Yüzler filmi var.)

İsrail Batı Şeria bariyeri ya da Ayrım Duvarı’nın her iki yanına İsrail ve Filistinlilerin devasa portrelerini yapıştırarak 2007 yılında açtığı Face 2 Face adlı sergi, Filistinlileri adeta bir açık hava hapishanesinde yaşatan bu dehşet duvarının varlığını dünyaya ilan eder. Ama bir sanatsal eylem orada kalmayacaktır, dönüşünde bu portreleri Paris duvarlarına bir kez daha yapıştıracaktır. 

JR, "Umarım sanatım, toplumun gücünün fark edilmesini sağlar ve algıları değiştirebilir" diyecektir.

"Algıları değiştirirsen dünyayı değiştirirsin."

JR'nin İsrail'in inşa ettiği Ayrım Duvarı'ndaki yasadışı sergisi Face 2 Face'ten (2007)

JR’nin yaptığı uzun mesafe ‘insanlık kazanır’ koşusunun ayrıntıları ve ‘dünyanın tüm duvarları’nın tanıklığını görmek için Kağıt ve Tutkal belgeselini birkaç kez izledim.

Paris metrosunda bulduğu ilk fotoğraf makinesi ile başlayarak amacı, içine girdiği topluluktakilerin görüntülerini bir sanat enstalasyonuna çevirmek olmuştu. “Sanat dünyayı değiştirebilir mi?” sorusunun yanıtını, JR’nin işleriyle verdiği ve yarattığı sonuçla görülür. Ve öğrenmiştir ki ‘sanat’ her kapıyı açar; Kağıt ve Tutkal belgeselinde gösterdiği ilk açılan, gerçekte açılması mümkün olmayan kapısı ile ün yapmış ABD’deki en yüksek güvenlikli Tehachapi Supermax Prison - Hapishanesi’dir.

Yüzlerce mahkum tüm güvenlik önlemleri alınmış bu yerde cezalarını ya da yaşamlarını sonlandıracaktır. Sonra kameranın kaydettiği gibi gözle görülür şekilde her şey değişir, oradakiler JR ile birlikte oluşturdukları büyük ölçekli sanatın hem üreticisi, hem izleyeni olacaktır - bence az rastlanır bir iç yolculuk hikayesi…

Yüksek güvenirlikli Tehachapi Supermax Prison bu kez JR ve mahkumların kolektif işine alan olmuştu.

İçlerinden biri “İnsan çocukluğunda bir gün müebbet hapis cezası ile yargılanarak yaşam boyu hapsedileceğini düşünmüyor. Burada çok sayıda görünen ya da görünmeyen çit ve duvar var, bizi içeride tutmak için, ama fazlasını da yapıyorlar. Kimliğimizi, aile bağlarımızı yok ediyorlar.” diyecektir.

Çete üyesi olduğu için cezalandırılan mahkum Kevin Walsh’ın yüzüne yaptırdığı gamalı haç dövmesini JR onunla kurduğu dostça ilişki sonucu sildirmeye ikna edecektir.

13 Kasım 2021 tarihinde Michael Kaplan (NewYork Post) ‘JR ile gamalı haç dövmeli Kevin Walsh buluşacağı’ haberini verir. JR doğrular:

"Kevin önümüzdeki hafta hapisten çıkıyor. Öğle yemeği yiyeceğiz ve onu dövmesini sildirmeye götüreceğim. İyi ki bu günlerde maske takıyoruz. Yoksa utanacağını düşünüyorum.”

Sonuçta mahkumların kollektif emeklerinden, hepsinin tek tek çekilen ve basılan dev fotoğraflarının bir araya gelmesiyle oluşan unutulmaz bir dostluk tablosu ortaya çıkar.

Bir mahkum enstalasyona hayranlıkla bakarak JR’ye, “Bir özgürlük hissi gibiydi. Bence sanat budur, beni etkiledi… Hepimizin bir arada bir şey yaptığımız güzel bir süreçti. Senden sanatın bu olduğunu öğrendim. Sanat bu.” açıklamasını yapar.

JR yaptığının anlamı için, “benim bunu fark etmem yıllarımı aldı, ama o bir çırpıda anlayıverdi.” diyecektir.

“Bu beni etkiledi, içime su serpti. Meğer yaşadığım tüm koşuşturma boyunca doğru yoldaymışım.”

Tehachapi Supermax Prison mahkumları JR'nin çektiği fotoğraflarından oluşacak enstalasyon için yapıştırma işini yaparken.

Ve sonra, onun işlerini tanıyanlar ‘ne yaptığını bildiği’ için, sık sık “şu duvarı da fotoğraflamalısın” demeye başlar. Hangi duvar, hangi fotoğraf? ABD’dedir ve sürekli sözü edilen duvarı görmek için çalışma arkadaşlarına “Tamam, arabayı binin gidiyoruz!” diyecek ve yola çıkacaklardır. Ama saatler sonra gördüğü hayal ettiği duvar değildir, Amerika ve Meksika arasında uzanan “aşılamaz yükseklikte” bir çit, sınır duvardır.

JR Amerika-Meksika sınırında inşa ettirdiği duvara çektiği fotoğrafı yapıştıracaktır. (Tecate-California)

Çit aralığından Meksika bölgesine baktığında bir tepede birkaç evden oluşan yerleşim görecektir. Sınırı geçip en yakın eve gidecek kapıyı çalacaktır. Küçük sevimli bir çocukla kapıyı açan kadın, ilginçtir onu sosyal medyadan tanımaktadır. Ve çocuk doğal olarak çit duvarın iki halkı ayırdığının ayrımında değildir. İzin alarak çocuğun fotoğraflarını çeker.

Sınırda Meksika topnrağından Amerika'ya uzanan coşkulu kardeşlik sofrası.

Ve sonra fotoğrafını yapıştıracağı büyük bir duvarı inşa için önce buldozerler vb. kiralar, bir yapı iskelesi kurar ve çit duvarın yüksekliğini iki üç kat aşan bir duvar yükselir. Fotoğraflar büyük emekle üzerine yapıştırılır. Beklediğinden iyisi olmuştur, duvardaki çocuk fotoğrafı kısa sürede sosyal medya yardımıyla ikonlaşır.

“-Sanatın yaptığı harika şeylerden biri de bu. Bir yere devasa bir çocuk fotoğrafı koyuyorsunuz, insanlar 'Bu eğlenceli ve ilginç bir şey gidip görelim.' diyor. Düşüncem gerçekleşmişti. Dahası, fotoğraf çekmeye gelenler her iki duvarı görüyordu. Toprak aynı topraktı ama farklı taraflardaydık.”

Ama planlamadığı, aklına gelmeyen bir şey daha gerçekleşir.

“İnsanlar birbirlerinin fotoğrafını çekmek için çit duvarın aralıklarında telefonlarını birbirine uzatıyor, bağ kuruyordu.”

JR sınırda bir adım daha atar, on bir metre uzunluğunda dev bir yemek masası yaptırır, masa Amerikan tarafında muşamba bir örtü ile devam eder, bir kardeşlik sofrası olur. Meksikalılar çit aralığından tacolar uzatır. İki tarafta da yerel orkestra yemek boyunca çalacaktır. JR itiraf eder, ağlamıştır. En iyi yorumu Meksikalı halktan bir kadın yapacaktır:

“JR bence sessiz olana ses verdi.”

JR ya da duvarlara ses veren adam

Söylemeliyim ki, Kağıt ve Tutkal belgeseli JR’nin Agnès Varda ile birlikte yaptıkları Mekanlar ve Yüzler’den bir karenin çalışma odası duvarına asılmış çerçeveli fotoğrafı ve Agnès Varda’nın “eğer insanların içine bakabilseydik manzaralar bulurduk” alt yazısı ile başlıyordu.

Tabii devamı vardı, JR bu kadarını uygun görmüştü. Devamında Varda “Agnès’in Plajları” (2008) filminde “Benim içime bakabilseydik, kumsalları bulurduk.” demişti. Düşündüm, neden kumsal?

Her yaşta, her erken sabah, sular çekilmeden denizyıldızlarını -imgeleri/görüntüleri- toplayıp denize -insan denizine- yollama telaşını elinde bırakmadığı kamerasıyla orada hissetmişti, düşünce-duygu-hayal kumsalında.

JR ise sabah uyandığında günün onu nereye götüreceğini bilmemeyi sevmektedir. “Her gün farklı bir ülkede uyanıp, projeler yaratıyorum. Aslında çok çekingenimdir ve insanlarla konuşmaktan korkarım.” Ama o her projeye kendi olanak ve parasıyla başlamakta ve karşılaştığı insanlara “aranıza projemi gerçekleştirmek için girmek istiyorum” açıklamasını yapmaktadır.

İlk soru, “iyi de ne elde edeceğiz ki?”

Yanıtı her zaman şöyledir:

“Bilmiyorum. Görelim.”

——————-

Falafel

 Doyurucu bir Lübnan nohut köftesi olan ve mutfağımıza da giren falafel nohutlar haşlamadan ya da ıslatmadan düdüklü tencerede 10 dk. kadar haşlanarak yapılmalıdır. Lezzetli olması için nohut kabuklarının soyulması önerilir.

        1,5 su bardağı nohut (bir gece önceden ıslatılmış ve haşlanmış)

        1 adet küçük boy soğan (doğranmış)

        2 diş sarımsak (ezilmiş)

        2 yemek kaşığı un

        2 dal taze soğan (doğranmış)

        4 dal maydanoz (doğranmış)

        1 tatlı kaşığı kimyon

        1 çay kaşığı kırmızı biber, tuz-karabiber

        2 yemek kaşığı zeytinyağı

        1 çay kaşığı kişniş ya da 2 dal taze kişniş

       1,5 su bardağı sıvı yağ (kızartmak için)

Sosu için

        1 su bardağı süzme yoğurt

        1 yemek kaşığı tahin

        1 yemek kaşığı limon suyu

        1 diş sarımsak (ezilmiş)

        tuz

        1 yemek kaşığı zeytinyağı

Doğrayıcının içerisine nohut, soğan, sarımsak, maydanoz, kişniş, zeytinyağı, kırmızı biber, tuz ve karabiberi koyun, taneli kalacak şekilde çalıştırın. Un, taze soğanı ekleyerek bir kez daha çalıştırın. Harcı streç film ile kaplayıp, buzdolabında dinlendirin. Çıkardıktan sonra cevizden küçük parçalar alarak yuvarlayın. Tavaya sıvı yağ koyun, iyice kızdırdıktan sonra köfteleri kızartın. Falafel köftelerini sos ile birlikte servis edin. (Haşlanmış bezelye, patates, bakla ekleyerek lezzetini değiştirebilirsiniz.) Sosu, bir kâsede tüm malzemeleri karıştırarak yapın.


Oğuz Makal Kimdir?

Sinema alanında ilk doktora yapan öğretim üyesi. 1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde profesör oldu. Yemek ile sinema arasındaki ilişki yeni ilgi odağı, bu alanın filmlerini ve toplumsal-kültürel tanıklıklarını kitaplaştırmak için araştırmaya devam ediyor. Sinema Tarihi, Film Kuramı, Türk Sineması, Sinema ve Diğer Sanatlar, Sinema ve Tarihi İlişkisi gibi dersler veren, tezler yöneten Makal, Uluslararası İzmir Film Festivalini kurdu, 2001 yılına dek on bir yıl yönetti… Kısa, uzun, belgesel filmler yaptı, son yıllardaki birkaç belgeseli: El Cezeri, Eğitmenler, İstanbul’da Bir Gizli Bahçe-Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Uzak ve Yakın, Suriye Mutfağı İstanbul’da, Merdiveni Arayan Adam. Bazı kitapları ise: Sinemada Yedinci Adam, 1895-1950/İzmir Sinemaları Tarihi, Fransız Sineması, Beyazperde ve Sahnede Nazım Hikmet, Sinemada Tarihin Görüntüsü, Yönetmenleri ve Filmleriyle Gülmenin Sineması.