Sağa açılmıyorlar, zaten sağcılar

6 partiden oluşan restorasyon ittifakının katalizörü olan CHP’nin amorf siyasi çizgisi bir siyasi tercihin sonucu.

Google Haberlere Abone ol

Tunca Özlen

6 muhalefet liderinin “güçlendirilmiş parlamenter sistem”e geçiş planını görüşmek üzere gerçekleştirdikleri yuvarlak masa toplantısı farklı cephelerden değerlendirilmeyi hak ediyor.

İktidarın bir süredir gündemi belirleme inisiyatifini muhalefete çaldırdığı, iktidar mensuplarının ekonomik krizin faturasını muhalefete kesmeye çalışarak aslında bu sürece olumlu yönde katkıda bulundukları, Erdoğan’ın açıklamalarının tabanında bir heyecan yaratmadığı sır değil.

Yuvarlak masa toplantısı, Millet İttifakı’nın genişleyeceğinin sinyalini verdi aynı zamanda. AKP’den koparak kurulan iki partinin katılmasıyla birlikte anketlerde Millet İttifakı’nın toplam oyunun 5 puandan fazla artması, Cumhur İttifakı ile arayı daha da açması sürpriz olmaz.

MERKEZ SAĞIN YENİDEN İNŞASI

2001 krizi, iktidardaki DSP, ANAP ve MHP’nin barajı aşamamalarına yol açmış, DYP’nin %9,5’ta takılıp kalmasında ise beklenmedik biçimde %7’nin üzerinde oy alan popülist Genç Parti belirleyici olmuştu. Böylece, liberal-muhafazakâr kisvesiyle karşımıza çıkan AKP %34 oyla mecliste %66 oranında bir temsiliyet elde etmişti.

Millet İttifakı’nın genişlemesinin siyasi izdüşümü, 2002 seçimlerinde çöken merkez sağın yeniden inşası olarak karşımıza çıkıyor. Kapsamlı bir restorasyon hamlesine denk düşen “güçlendirilmiş parlamenter sistem” hedefi, iktidardaki aşırı sağın yerini merkez sağın farklı unsurlarından oluşan Millet İttifakı’na bırakmasıyla gerçekleşecek.

2001’dekinden çok daha derin bir ekonomik krizin pençesinde olmamızın, iktidar değişikliği için yeterli iklimi tek başına yaratmayacağını akılda tutmalıyız. 2002’de iktidardan düşen ve çoğu siyaset sahnesinden silinen partiler AKP gibi devlete nüfuz etmiş, medyayı tekeline almış, kendi sermaye gruplarını yaratmış, tüm erkleri tek elde toplamamışlardı.

Bu bağlamda merkez sağın yeniden inşası aynı zamanda bir rejim değişikliğine tekabül ediyor. Kapısı aralanan yeni döneme şimdiden “3. Cumhuriyet” diyen yorumcular bulunuyor. Bu tür yorumların yapılmasında CHP’nin ittifaktaki merkezi rolünün katkısı olduğu açık.

CHP’nin siyasi karakterinin sosyal demokrat mı, merkez sol mu, merkez sağ mı olduğu sorusunun yanıtı d şıkkında, yani hepsi. CHP’nin bu amorf yapısı, ittifakla hareket ettiği zamanlarda sağ elini, tek başına hareket ettiği zamanlarda sol elini daha serbest kullanmasına olanak tanıyor. Eser miktarda solculuk CHP’nin tabanını konsolide etmesine, törpülenmiş sağcılık CHP’nin müttefikleriyle ilişkisini güçlendirmeye yarıyor.

6 partiden oluşan restorasyon ittifakının katalizörü olan CHP’nin amorf siyasi çizgisi bir siyasi tercihin sonucu. Sosyal demokrat kökenli bir partinin merkez sağın yeniden inşasında edindiği merkezi rol, HDP’yle veya sosyalistlerle ittifak gibi seçenekleri gündemden tamamen düşürüyor.

Şahsen HDP'yi "restorasyon ittifakı" içinde görmek istemezdim. Ülkenin normalleşmeye ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönmeye ihtiyacı olduğu aşikâr. Ancak politik ufku bunun ötesine geçen bir HDP-sosyalist sol ittifakına olan ihtiyaç bundan daha az değil.

CUMHURBAŞKANLIĞINDA TEK ADAY, MECLİS’TE 3. İTTİFAK

2018 yerel seçimlerinde Cumhur İttifak’ının hezimete uğramasında kilit rol oynayan HDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynı taktiğin uygulanması gerektiğinin farkında. Ancak haklı olarak tek bir ön koşulu var: Muhatap alınmak.

Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorunu çözmek için HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz” çıkışı, CHP’nin sadece Millet İttifakı’nın katalizörü değil aynı zamanda HDP ile ittifak arasındaki iletişim köprüsü olacağını da gösteriyor. CHP’nin bu role soyunması en fazla İyi Parti’nin elini rahatlatıyor.

Millet İttifakı’na ve yuvarlak masa toplantılarına katılmak gibi bir gündemi olmayan HDP yüzünü sosyalist harekete dönmüş durumda. Pek çok sosyalist parti ile görüşen HDP, seçimlerin ötesine geçen bir mücadele ortaklığının hedeflendiğini belirtiyor. HDP ile sosyalistler arasında kurulacak 3. ittifak, post-Erdoğan dönemine sağın damga vurmasına engel olabilir.

3. ittifak partilerin ötesine geçerek toplumsal hareketlerin ittifakı olmalı. Direnişteki işçiler, feminist hareket, kuir hareketi, yeşiller, hayvan hakları savunucuları 3. ittifakın doğal özeleri olmalı. Gündemini seçimlerin ötesine taşırsa, 3. ittifak bir tür halk cephesi gibi örgütlenerek ülke gündemine ağırlığını koyabilir.

Gezi’den sonra bir toplumsal karşılık bulmakta zorlanan sosyalist hareket, TİP’in yakaladığı rüzgârla yeni bir fırsat yakalamış görünüyor. Gezi’den önce TKP’nin sahip olduğu “ne dediğine, ne yapacağına bakılan parti” olma vasfını elde eden TİP’in bu fırsatı çok iyi değerlendirmesi gerekiyor.

TKP’nin tarihsel yanılgısına düşmeyerek stratejisini “muhalefete muhalefet etmek” çerçevesinde kurmayan TİP’in, Millet İttifakı’nın restorasyon projesinin kapsayamayacağı devrimci hedeflere odaklanması elzem. Sosyalizmi, halkın gündelik taleplerine dudak büzerek değil, somut mücadele yöntemleri sunarak somut bir seçenek haline getirmek ve bu seçeneği Meclis’te temsil etmek, TİP’in siyaset sahnesinde kalıcı ve etkili bir güç olmasını sağlar.

3. TİP bunu, 1975-1980 yıllarında faaliyet gösteren 2. TİP’i değil, 1961-1971 arasında faaliyet gösteren 1. TİP’i model alarak gerçekleştirebilir. Sekter olmayan, sosyalizm çerçevesinde farklı eğilimleri bünyesinde barındıran, dar kadro hareketi yerine geniş kitle ölçeğini hedefleyen 1. TİP’in 1968 seçimlerinde yüzde 4,7 oy aldığını bugün hangimiz hatırlıyoruz?