Saatler içinde yarım yüzyıl

Celal Yakışıklı 50 yıldır Sûka Şewitî’de saat tamir ediyor. Saat kullanıldıkça saat tamirciliği mesleğinin de devam edeceğini söyleyen Yakışıklı’ya göre gençler meslek öğrenmek yerine okumayı ve memur olmayı tercih ettiği için, çok sayıda işsiz var.

Google Haberlere Abone ol

Bazı mekanlar her uğradığınızda başka bir güzelliğini gösterir size. Daha önce neden görmediğinize şaşarsınız. Bu mekanlar şiir gibidir, her okuyuşta ya da her zamanı geldiğinde başka bir duygu hissettirir. Diyarbakır’daki Ulu Cami, işte bu mekanlardandır. Kuşkusuz camiyle ilgili birçok bilgi ve hatta efsane kayda geçmiştir. Bu kayıtları okumanın ya da izlemenin, camiyle ilgili bilgi dağarcığını zenginleştirdiğine de kuşku yoktur. Öte yandan defalarca gidip dolaştığınız caminin her defasında başka bir köşesi dikkatinizi çeker, sizi alıp başka yerlere götürür. Her gün yüzlerce kişinin ziyaret ettiği Ulu Cami, böyle bir mekandır.

Salgından önce yerli ve yabancı turistlerin ilk uğrak yerlerinden biri olan Ulu Cami’yi, salgından sonra sadece Diyarbakırlılar ziyaret ediyor. Bu nedenle caminin avlusu daha tenha.

Caminin avlusundaki güneş saatinin etrafında sadece birkaç kişi var. Biraz şaşkınlıkla bakıyorlar güneş saatine. Zamanı doğru gösteriyor mu diye telefonlarındaki saate bakıyorlar.

Caminin avlusundaki güneş saati, kaynaklara göre 800 yüzyıl önce, El Cezeri tarafından yapılmış. Güneş saati, daha önce caminin önündeki meydandaydı ve insanlar vakti buradan öğreniyordu. Tahrip edilmemesi için, 1920 yılında caminin avlusuna alınmış ve etrafına demirden bir korunak yapılmış. Mermerdeki kırıklar bu taşıma işleminin yerinde bir karar olduğunu gösterir nitelikte.

İnsanların zamanı keşfetme ve hatta zamana hükmetme çabası yüzyıllarca sürdü, sürüyor. Saatlerin bir aksesuar olarak da hayatımızda yer alması, insanın zamana hükmetme başarısını da gösteriyor.

SÜLEYMAN BENİ PUSUDAN KURTARDI

Zaman ve saat üzerine düşünürken, insanın aklına saat tamircileri de geliyor elbette. Değil mi ki insanın her buluşu, beraberinde yeni meslekler de getirdi. Saat tamircileri nasıl çalışır? Dünya değişiyor, teknoloji dev adımlarla ilerliyor ve değişen dünyayla birlikte bazı meslekler de değişiyor hatta bitiyor. Acaba saat tamircilerinin durumu nedir, diye merak ediyor insan.

Bu merakla Diyarbakır’ın en eski saat tamircisi Celal Yakışıklı’nın Sûka Şewitî’deki (Yanık Çarşı) dükkanına doğru ilerlerken, meydanda Süleyman kesti yolumu. Bana eşlik etmek istedi. Dediğine göre bana pusu kurulmuştu ve yanımda Süleyman olursa kimse karışamayacakmış bana.

Süleyman, Celal Yakışıklı’nın dükkanına kadar eşlik etti bana. Süleyman’a teşekkür ettim beni pusudan kurtardığı için. Ben dükkandan içeri girdim, o da kapının önündeki kûrsîye oturdu, esnafla muhabbete başladı.

KÜÇÜK DÜKKANDA 50 YIL

 

Celal Yakışıklı ile 2015’te başlayan sokağa çıkma yasaklarından sonra tanışmıştık. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği aylar boyunca kepengini açamadığı dükkanından çok, Suriçi’nden gelen ölüm haberleri için üzülmüştü.

Küçücük, 4 buçuk metrelik bir dükkanı var Celal Yakışıklı’nın. İçerideki saatler ve saat malzemeleri nedeniyle insan rahat hareket edemiyor. Ufak bir dikkatsizlik bir saate çarpmaya neden olabilir. Yakışıklı da zaten çalışma masasından pek kalkmıyor, ihtiyaç duyduğu bütün malzemeler elinin ulaşacağı mesafede.

Bütün gününü bu küçük dükkandaki sandalyede çalışarak geçiriyor Yakışıklı. Arada kapı önüne çıkıp komşu esnafla sohbet ettiği oluyor elbette. Ama dediğine göre Sûka Şewitî’nin eski esnafı, eski sıcaklığı pek kalmamış. Bundan kastettiği, aslında kendi kuşağından arkadaşlarının kalmamış olması. 50 yılda Sûka Şewitî’nin esnaflarından kimi işi bıraktı, kimi öldü, “Geriye birkaç kişi kaldık” diyor Yakışıklı.

‘KİMSE MESLEK ÖĞRENMİYOR’

Yakışıklı’nın dediğine göre babasının eli yatkınmış tamir işlerine. Şehre gelmeden önce köydeki tamir işlerini yaparmış. Diyarbakır’a yerleşince saat tamirine başlamış. Yakışıklı, küçük yaşta babasının yanında saat tamircisi olarak yetişmiş.

50 yıldır saat tamir ediyor Yakışıklı. “Eski yeni, bütün saatleri tamir edebilirim” diyen Yakışıklı’ya göre saatler kullanıldığı sürece saat tamircilerine de ihtiyaç olacak. Mesleği kolay ölmeyecek yani. Ama yeni nesil okumaya daha meyilli. Kendi çocukları da saat tamirciliğine heves etmemişler. “Benim yerim geniş olsa 5-6 kişiyi yetiştirirdim” diyen Yakışıklı’ya göre çok sayıda işsizin olmasının nedenlerinden biri de gençlerin meslek öğrenmeye heves etmemesi: “Eskiden insanlar çocuklarını getirirdi, ‘Yemeğini harçlığını biz veririz, yeter ki meslek öğrensinler’ diyorlardı. Şimdi okula gidiyorlar ve boşta çok genç var.”

“Meslek önemlidir” diyen Yakışıklı, bir memur kadar para kazanabildiğini, bu sayede çocuklarını okutabildiğini de ekliyor sözlerine. Ama elbette insanın yaptığı işten zevk alması da gerekiyor. Yakışıklı, “Bu işten zevk almazsan 50 yıl yapamazsın” diyor.

PAHA BİÇİLMEZ SAATLER

Lisedeyken dedemin bana hediye ettiği Seiko saati ne yaptım, şimdi hatırlamıyorum. Bir ara çok basit ve ucuz saatler vardı, onlardan kullandığımı hatırlıyorum. O saatleri de kolumda taşımazdım, kayışını atıp cebimde taşırdım. Saatlere bir aksesuar olarak da ilgi göstermedim yani.

Ama Celal Yakışıklı’nın kimi müşterilerinin 20-30 saati varmış ve bu saatlere gözleri gibi bakarlarmış. Saatlere böyle bir tutkuyla bağlı olanların saatleri, elbette hem maddi hem manevi anlamda çok değerli. Yakışıklı, tamir ettiği saati göstererek, “Bu saat bana yeni geldi. Adama babasından kalmış. Babası 40 yıl kullanmış bu saati. Ben tamir ettikten sonra o da 40 yıl kullanır. Babasından kalmış saat, manevi değeri çok yüksek” diyor.

SAATLER HEP KULLANILACAK

Piyasada ucuz saatlerin çoğaldığını söyleyen Yakışıklı, “Saat ucuz olduğu için bozulduğunda tamire getirmiyorlar tabii. Bozulan saati atıp yenisini alıyorlar. Ama dediğim gibi, saat hâlâ kullanılıyor. İnsanlar kolunda taşımak için ya da evinin duvarına asmak için güzel, kaliteli saatler almaya devam ediyor. Bu yüzden saat tamirciliği işi zor durumdadır diyemeyiz. İnsanlar kendilerine hediye edilen saati atmaz ki, tamirciye getirir.”

‘MEKAN, ZAMAN, İNSAN’

Celal Yakışıklı’yı 50 yıldır mesai yaptığı küçük mekanında, binlerce saat malzemesiyle bırakıp dışarı çıktım. Süleyman gitmişti. Kapıda bekliyor olsaydı, “Zaman nedir Süleyman?” diye sormayı tasarlıyordum, muhteşem bir cevap vereceğinden emin olarak.

Süleyman yoktu ama Ahmet Hamdi Tanpınar’ın saat, mekan ve zamanla ilgili söyledikleri aklımdaydı: “Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. Bu da gösterir ki, zaman ve mekan insanla mevcuttur.”