YAZARLAR

Ronaldo’nun dönüşü neden hataydı?

Ronaldo’nun geri gelmesine aracı olan Alex Ferguson 26 yıllık United kariyeri boyunca kulüpten ayrılmış tek bir oyuncuyu bile geri almamıştı…

Manchester United’ın süperstarı Cristiano Ronaldo çarşamba günü Tottenham maçında oyuna sonradan girmeyi reddedip soyunma odasına gidince ertesi gün teknik direktör Erik Ten Hag tarafından kadro dışı bırakıldı. Portekizli yıldız şimdi ya U21 takımıyla idmana çıkacak ya da tesislere gelip bireysel antrenmanları sürdürecek. Her yer soru işaretleriyle dolu; ancak kimin haklı olduğu bir yana, oyuncunun, kulübün ve futbolun bugünkü durumuna bakınca Ronaldo’nun ikinci United döneminin en başından büyük bir hata olduğu görülüyor…

İNGİLİZ HAFTASI

Kariyerinin son demlerini yaşayan 37 yaşındaki Ronaldo için ilginç bir hafta oldu. 16 Ekim Pazar günü Old Trafford’daki Newcastle maçı öncesinde kulüp kariyerindeki 700. golü onurlandırmak üzere bizzat Alex Ferguson tarafından kendisine özel bir şilt takdim edildi. Maça ilk 11'de başlayan Ronaldo 72. dakikada oyundan alındı. Karşılaşma golsüz biterken süperstar da mutsuzdu. Muhtemelen bu tavrının da etkisiyle çarşamba günü Tottenham’a karşı kulübedeydi. Takım 2-0 öndeyken Ten Hag kendisini oyuna almak istedi ancak Ronaldo sahaya girmeyi anlamsız buldu ve henüz maç bitmemişken soyunma odasının yolunu tuttu. Ten Hag maç sonu röportajında henüz oyuncuyla konuşmadığını, şu anda galibiyeti kutladığını, konuyla ertesi gün ilgileneceğini ifade etti. İlgilendi de: Ronaldo’yu hafta sonu oynanacak Chelsea maçı öncesi kadro dışı bıraktı. Yönetim de hocanın kararının arkasında olduğunu açıkladı.

Bilindiği ve bekleneceği gibi Ronaldo çok sessiz bir karakter değil. Geçmişte United’dan Real’e gidişi zorlaştırılınca meşhur “Ben bir köleyim!” beyanatını vermiş, Juventus’tan ayrılmadan önce takım arkadaşlarıyla arasının “çok açıldığını” söylemiş, bu sezon başında da Manchester’dan ayrılmak istediğini belirtmişti.

Son olay üzerine de konuştu. Instagram’dan yaptığı açıklamada, 20 yıldır aynı kişi olduğunu, takım arkadaşlarına, rakiplerine ve hocalarına hiçbir zaman saygıda kusur etmediğini, gençlere örnek olmaya çalıştığını ancak bazen anın hararetiyle bunun mümkün olmadığını, yine de takımın birliğini her şeyden önce tuttuğunu ve çalışmaya devam edeceğini söyledi. Ancak özür dilemedi. İlişki kopmuş görünüyor.

Bunun bir sebebi aynı olayın üç ayda ikinci kez yaşanması. Temmuz ayında Rayo Vallecano ile oynanan dostluk maçında oyundan alınan Ronaldo yine maç bitmeden stattan ayrılmıştı. Hoca ilkinde uyarıyla geçiştirdiği olaya ikinci seferinde göz yummadı. Cuma günü konuşan Ten Hag, oyuncunun hâlâ planlarında olduğunu ama kendisinin de belli standart ve değerleri korumakla yükümlü olduğunu belirtti ve kulüp kültürüne dair sorumluluğuna vurgu yaptı.

SAKIN DÖNME

Kültür konusu önemli. Geçen sene Ağustos ayında Solksjær ve Manchester’da Zaman başlıklı bir yazı yazmış, kentin kırmızı tarafında zamanın biraz farklı ve döngüsel aktığını, teknik direktör Ole Gunnar Solksjær’e gösterilen sabır sayesinde hocanın ve kadronun kısıtlarına rağmen kulübün yeni bir başarı döngüsüne girebileceğini söylemiştim.

Ama bir hafta sonra beklenmedik bir şey oldu: Cristiano Ronaldo’nun Juventus’tan ayrılacağı kesinleşti. Ortalık karıştı, City başta olmak üzere bazı taliplerin ortaya çıktığı söylendi ve neticede, 27 Ağustos günü United’a imza attı.

Çok şaşırtıcı görünmeyebilir. Neticede futbolda geri dönen yıldızlara aşinayız. Hele Ronaldo gibi oyunun ve kulübün tarihinde efsaneleşmiş bir isme yeniden kavuşmanın albenisine direnmek zor. Üstelik söylenene bakılırsa eski takım arkadaşları ve kariyerinde büyük yer tutan Alex Ferguson özel ricada bulunmuştu.

Aslında hikâyenin tuhaf tarafı da buydu. Ronaldo’nun geri dönmesi için aracı olan Alex Ferguson, futbolda zaman kavramını en iyi anlamış ve değerlendirmiş isimlerden biriydi ve kadro güncellemesi konusunda rakipsizdi. İskoç teknik adamın 26 yıllık United kariyeri boyunca sattıktan sonra geri aldığı oyuncu sayısı, bulabildiğim kadarıyla, sıfırdı. Ferguson’ın zekâsı taktik planları kadar, belki daha da çok, eskiye bakmamasından ileri geliyordu. Ama muhtemelen son yıllardaki başarısızlığın da etkisiyle Ronaldo’yu tutunacak dal olarak görmüştü.

AMA O RONALDO

Yani bir istisna yapılmıştı. Bunu sorun etmek abartılı bulunabilir. Neticede herhangi bir istisnayı Ronaldo kadar hak edecek biri olamazdı. Ancak bugünün futbolunda özellikle yaşı 35’e dayanmış eski yıldızlarla vuslat pek mantıklı görünmüyor.

Birincisi, yıldızlar hiç olmadığı kadar güçlü (ve giderek daha da güçleniyorlar). Futbol tarihinin onlarca sayfasında adı bulunan birini transfer ederken kişisel kaprisleriyle, maddi gücüyle, sponsor yükümlülükleriyle beraber kadronuza katmış oluyorsunuz ve hemen her dediğine uymaktan başka çareniz kalmıyor. Üstelik performans da veriyor. Unutmayalım ki gelmemesi gerektiğini söylediğim Ronaldo geçen sezon attığı 24 golle United’ın en golcü ismiydi ve yokluğunda takımın çok daha kötü bir performans göstereceği yönünde, ilk bakışta haklı görünen bir kanaat vardı.

Geçen sezon için doğru olabilir ancak orta vadeye bakınca pek öyle değil. United Solksjær döneminde –bir kez daha– başlattığı ve çok ihtiyaç duyduğu reform yolunda ilerlerken Ronaldo transferi her şeyi değilse bile birçok şeyi bozdu. Oyuncunun skor katkısı devam etse de hocanın istediği kolektif defansif disiplin yükünü kaldırması imkansızdı. Daha da önemlisi, Solksjær hâlâ çok güçlü bir profil değildi ve Ronaldo’nun gelir gelmez ağırlığıyla hiyerarşiyi zorlayacağı belliydi.

Benzer şeyler sezon başında göreve gelen Erik Ten Hag için de geçerli. Ten Hag’ı United’a taşıyan özelliği Ajax’ta parçaların toplamından daha değerli bir bütün yaratması ve oynattığı yoğun prese dayalı oyundu. Kısacası hemen herkesin eşit parçalar olarak davranması ve muamele görmesi gerekiyordu. Ronaldo ile bunu yapmak kolay değil. Üstelik bu Ronaldo’nun suçu da değil. Kariyerine bakınca belli ayrıcalıkları, en azından hep ilk 11’de olmayı talep etmesinde şaşılacak taraf yok.

AMA BU TEKNİK DİREKTÖRLERİN OYUNU

Ama futbolda artık işler öyle yürümüyor. Yıldızların güçlenmesi kadar, hatta daha da geçerli bir yeni futbol gerçeğimiz var: Artık en büyük yıldızlar teknik direktörler. Özellikle takımın başına “kurucu” bir hoca getirdiyseniz ona tam teslim olmadan yeni bir başlangıç yapmanız mümkün değil. Yeni projeye uymayan isim Ronaldo bile olsa bir yerden sonra ipler kopuyor.

Yine de bu transferler yapılıyor. Yönetimler istediği için. United özelinde, Amerikalı sahipler özellikle Ferguson ayrıldığından bu yana kulübü bir içerik sirkine dönüştürmüş durumda. Ne gelen hocaların profilleri, oynattıkları oyunlar, ne de transferler uyumlu. Ama sansasyon, isim, satış, marka gibi sihirli sözcüklerle birlikte anılmaya devam ettikleri için nakit akışı artarak sürdükçe bazen sahadaki başarısızlık bile ikinci planda kalabiliyor. Popülist işlevi de önemli. United’da taraftarla sahiplerin arası epeydir limoni. Geçmişte bir sürü kupa kazandırmış bir yıldızı geri çağırmak taraftarla buzları eritmenin kestirme yollarından biri. Ama önünde sonunda günün gerçekleri ağır basıyor.

Şu anda her yerde aynı soru var. Ronaldo ne yapmalı? Camia gözündeki manevi değeri bir yana, haftada 500 bin pound kazanan bir oyuncuyu gönderivermek kolay değil. Sözleşmesi sezon sonu bitecek ve kiralama ya da 10 milyon dolar civarı bir tazminat karşılığı sözleşme feshi gibi formüllerle Sporting Lizbon’a dönme, ABD’ye yelken açma gibi seçenekleri var. Lizbon makul görünüyor. Bu sayede Şampiyonlar Ligi’ne dönüp turnuvadaki gol rekorunu geliştirmeyi de sürdürebilir.

Neticede Ronaldo kendisi istediği sürece sahalarda olmaya devam edecek kadar büyük bir futbolcu. Zaten sorun şu anda yaşananlardan ziyade United’a ikinci kez gelmesiydi. Yaşlanmış yıldızların geri dönüşleri bütün nostaljik cazibesine karşın başarıya ulaşması giderek zorlaşan bir pratik haline geldi. Ama sonu gelecek gibi görünmüyor. Örnek mi? Barcelona taraftarı olarak şu aralar en büyük korkum Messi’nin gelecek sezon takıma dönmesi…


Suat Başar Çağlan Kimdir?

1984 yılında Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesi’ni ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bizans Sanatı programında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılından beri İngilizce ve Fransızca dillerinden serbest çevirmenlik yapıyor. George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, C. L. R. James, Saadat Hasan Manto gibi yazarların eserlerini Türkçe’ye çevirdi; edebiyat, sanat ve felsefe alanındaki yazı ve tercümeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Gazete Duvar’da başladığı futbol yazılarına farklı mecralarda devam ediyor. Karşıyaka’da yaşıyor.