İmamoğlu: Türkiye'nin yaklaşık yüz yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz?

CHP'nin İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, Koç Holding'den kiralanan uçakla ilgili açıklamaları eleştirdi. Rakibi Binali Yıldırım'ın da aynı firmadan uçak kiraladığını söyleyen İmamoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşık yüz yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz?" şeklinde konuştu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, Koç Holding'den kiralanmasının ardından yaşanan tartışmalara tepki gösterdi. İmamoğlu, "Seçim sürecinde temasınız oldu mu" sorusunu yönelten Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu'na "Sizin çalıştığınız gazetenin bağlı olduğu grubun parti olarak bugünkü iktidarla temasının milyonda biri kadar temasım yok" dedi.

Aynı firmadan AK Partili rakibi Binali Yıldırım'ın da uçak kiraladığını hatırlatan İmamoğlu, "Bakın diyorsunuz ki 'siyasete alet olmuş bir grup'. Siz şu an bence bir kusur işliyorsunuz. O uçağı Binali Yıldırım kullanırken ne kadar analiz etmişse arkadaşlarım da o kadar analiz etti. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşık yüz yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz?" diye konuştu.

Millet İttifakı'nın CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, NTV ve Star TV ortak yayınında, Simge Fıstıkoğlu moderatörlüğünde Ahmed Arpat ve Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu'nun sorularını yanıtladı. İmamoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:

31 MART'TAN TEKLİFİMİ ÖNCE ÖNEMSEMEDİLER: (AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım'la ortak yayını) Bu münazaranın buluşma noktasındaki çabayı kusura bakmasınlar kendime alacağım, başından beri isteyen kişi olarak. Moderatörlük tarafını Sayın Yıldırım üstlenmiş oldu. Başından beri 'Hangi televizyonu, hangi moderatörü istiyorsanız hazırım' demiştim. 31 Mart'tan önce sanırım önemsemediler. Sanıyorum sürece dair emin bir duruş gösterdiler. Biraz kendilerinden emin olduklarını düşünüyorum ama seçim böyle bir netice vermeyince şimdiki süreçte bence stratejik olarak böyle bir karar olumlu baktılar.

DÜNDAR, ORTAMIN UYGUN OLMADIĞINI İFADE ETTİ: Moderatör kısmında bu olumlu bakış açısı olgunlaştıktan sonra Sayın Yıldırım fikirlerini beyan etmeye başladı. Ben o alana hiç girmedim zaten. Sayın Uğur Dündar'a dair böyle bir talebi ortaya koyunca ne diyebilirim ki! Birincisi baştan zaten kabul etmiş birisiyim. İkincisi Uğur Dündar saygın bir gazeteci. Kaldı ki böyle bir münazara ortamını defalarca yönetmiş birisi geçmişte. Tabii sonrasında vazgeçtiğini ifade etti. Ben aradım kendisini. Bana ortamın uygun olmadığını, kendi prensiplerine uygun olmadığını, kutuplaşma gereği mesleğini orada sağlıklı icra edemeyeceğini, her iki tarafa da zarar verebileceğini bana ifade etti.

GAZETECİYE SINIRLAMA OLMASINDAN YANA DEĞİLİM: Sonuçta Sayın İsmail Küçükkaya için karar verildi. İçerikle ilgili baştan beri, sunan kişinin, modere eden kişinin özgün kalması konusunda ve gündemi toparlayıcı, zihinlerde 31 Mart günü dahil olmak üzere, İstanbul'un dünü, bugünü, yarını dahil olmak üzere zihinlerde hangi soru varsa sorulmasından yanayım. Bir sınırlamanın gazetecinin oradaki duruşuna ters olacağı kanaatindeyim. Asla bir sınırlama olmasından yana değilim. Şahsen bana soruları yollamasa da olur. Elbette ki eşitliğin korunması halinde. Bir gazeteci bir adaya hangi soruları özgürce sorabiliyorsa, aynı duyguları bir başka adaya da hissettirerek sorularını hazırlayabilmeli diye düşünüyorum. Bu konuda çok netim ama Sayın Yıldırım soruların görüşülmesini talep etmiş. Danışmanıma bu ifadelerimi söyledim. Biz müdahale eden değil sadece gözetleyen konumda olalım.

ORDU'DA BİZE TUZAK KURULDU: (Ordu'daki VIP gerginliği) Ben bir bayram tebriği için Trabzon'a gittim. Bir bayramlaşma dedik ama bayramlaşma ötesinde bir şey yaşadık. Dolayısıyla, bence Karadeniz'in yaşadığı en büyük bayramlaşmaydı. Olağanüstü bir kucaklaşmaydı. Bunu o bölgeyi takip eden, daha önce orada bulunmuş bütün gazetecilere, meslektaşlarınıza sorabilirsiniz. Giresun aynı, Ordu aynı. Bununla bitmedi, 21 konuşma yaptım. Gittiğimiz yerde sorumlu insanlar var. Bizi VIP'den karşıladılar. Derken bu güzel buluşmayı örtmek isteyen bir anlayış, hangi dokunuşsa o, elbette görünen figürü Ordu Valisi'dir. Bir tuzak kuruldu bize. Niçin tuzak? Ben oraya gidene kadar yine nereden çıkacağız, bunu bilen birisi değilim ki.

BASIN 1 MİLYONA YAKIN İNSANIN BİZİ AĞIRLAMASINI KONUŞSUN: VIP'nin otomobil giriş bariyerleri açıldı. VIP'nin önünde toplanmış insanlarla ben fotoğraf çekilmeye başladım. O esnada annem, babam, kız kardeşim, diğer ekip x-ray cihazından giriş yaptılar. İçeri girdiğimizde bir telaş, bağrışma, çağrışma... Ne oluyor, ne bitiyor dediğimde o ara annemle karşılaştım. Annemin benzi atmış, "Biz her yerden gireriz evladım, gidelim normal vatandaş nereden gidiyorsa oradan girelim" dedi. Ne oluyor dedim. "Buradan girişinizi yasakladılar". "Kim yasakladı" dedim. "Vali Bey'in talimatı var". Daha sonrasında da polislerle gittim. Kaldı ki ben kapıdan girdim polisler önümü açtı. Sonrasında polisler bir koridor gibi oldu, yürüdüm salonun ortasına. Ne bir dirençle karşılaştım ne bir şey. Bu süreçte işte yok onu dedi, bunu dedi. Zaten zor konuşan bir insanım, kurduğum diyalog bu. Aynı helalleşmeyi öbür tarafta yine polislerle yaparak uçağımıza geçtik. Konuşacaksa basın, medya, 1 milyona yakın insanın o Karadeniz sahilinde bizi ağırlamasını konuşsun. İnsanların o gösterdiği ilgiye, alakaya karşı provoke edilmiş bir süreçtir. Onun için Vali Bey bize tuzak kurmuştur ancak Vali Bey, kim talimat vermiştir onu da açıklasın. Onu bilemem. Çünkü bizi VIP'den içeri alan kişi de Vali. O da Trabzon'da bir Vali.

VALİ'NİN ÖZÜR BORCU VAR: Ben insanım. Siz de 72 yaşındaki annenizin yüzünü beyaz görünce gidersiniz içeride insanları dışarı çıkarırsınız ya da kavga edersiniz, bilemem. Ben kavga etmedim. Tutanak uydurma, tuzak. Benim teşekkür ettiğim polisler ne dediğimi biliyor. Hiç önemli değil. Ben çok rahatım, huzurluyum, keyifliyim. Bu tuzaklar çok defalar kurulmuştur. Benim eğer bir anlık yüzümdeki sertlik insanlara ya da size çok sert geliyorsa ben sizi bu ülkenin bakanlarının söylediği sözleri analiz etmeye davet ediyorum. Bir günden öbür güne konuştukları yalanı tarif etmeye davet ediyorum. Vali basitlik yapmıştır. Çok net. Bunun dışında Vali Bey'in kurduğu da bir tuzaktır, özür borcu vardır, gündem yaratmıştır. Gündemin esası yoldadır, onları analiz edin.

O UÇAĞI BİNALİ YILDIRIM DA KULLANDI: (Koç Holding'ten uçak kiralanması) Bakın diyorsunuz ki 'siyasete alet olmuş bir grup'. Siz (Okan Müdessiroğlu) bile şu an bence bir kusur işliyorsunuz. Yani bir firmadan uçağın kiralanmasıyla ilgili, ki bu işlerle ben ilgilenmem, arkadaşlarım ilgilenir. O uçağı Binali Yıldırım kullanırken ne kadar analiz etmişse, bakanlar o firmadan helikopter ve uçak kiraladığında ne kadar analiz etmişse benim arkadaşlarım da o kadar analiz etti. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nin yaklaşık yüz yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz? Bir grubu suçlamak, Türkiye'nin neredeyse dört nesildir bu ülkeye yüz binlerce insan istihdamı yapan Türkiye'nin gururu bir grubun seviyesizce bu şekilde eleştirilmesine başta gazeteci olarak sizin (Okan Müdessiroğlu) biraz seviyeli ve mesafeli davranmanız gerek. Sizinle (Okan Müdessiroğlu) ne kadar temasımız varsa, inanın onunla da o kadar temasımız var. Yani şöyle mesela, sizin (Okan Müdessiroğlu) şu an çalıştığınız gazetenin bağlı olduğu grubun parti olarak bugünkü iktidarla temasının milyonda biri kadar temasım yok. Eğer bu etik bir kuralsa sizin (Okan Müdessiroğlu) için.

Koç Holding'den Soylu'ya uçak yanıtı: İftiraKoç Holding'den Soylu'ya uçak yanıtı: İftira

HİÇBİR YOL ARKADAŞIM BENİM ADIMA TARİFTE BULUNAMAZ: Atmosfere göre dün başka bugün başka, seçimi kazanacağız şu oya ihtiyacımız var diye başka konuşan bir kimliğe sahip değilim. Bir kampanya döneminde aynı kampanya bütünlüğü içerisinde hiçbir siyasi yol arkadaşım benim namıma ya da bu sürece dair çelişkili hiçbir tarifte bulunamaz. Bu yetkiyi Genel Başkanımdan aldım. Genel Başkanımla konuştuk ve sürece dair benim bir söylemim var, herkes buna uymak zorunda, nokta. Yani ben ilk başladığım gün, "Evet CHP ve İYİ Parti'nin adayıyım ama ben İstanbul ittifakının oyuna talibim" diyerek bu izni alıp adaylık lansmanında kullanmış biriyim. İstanbul ittifakında herkes var. Saydım, bunun içinde HDP'li hemşehrim var, AK Parti'ye oy vermiş hemşehrim var, MHP'li hemşehrim var, BBP'li hemşehrim var, DP, DSP, Vatan Partisi, Saadet Partisi herkes var. Herkesin oyuna talibim.

YÜZLERCE SORUŞTURMADAN GEÇTİM: (Beylikdüzü Belediyesi Başkanlığı döneminde israf iddiaları) Ben beş yıllık belediye başkanlığım farklı konularda şahsım da dahil olmak üzere yüzlerce soruşturma geçirmiş bir belediye başkanıyım. Dava açılan, soruşturma talebinde bulunulan birçok konu var. Gururla söylüyorum ki Ekrem İmamoğlu olarak, beş yıl boyunca Beylikdüzü'nde belediye başkanlığı yapmış birisi olarak, özellikle adaylığım söz konusu olduktan sonra da ayrı bir mercek altında tutulma çabası, 31 Mart öncesinden bahsediyorum, zerre kadar ne bir görev zararı, Sayıştay raporları var, Sayıştay denetimi geçirmiş birisiyim. Çok enteresandır, 11 yıl üzerine Beylikdüzü Belediyesi Sayıştay denetimi geçirdi. Niye bilmiyorum, benden önceki 10 yıl AK Parti yönetimiydi. Sordum hatta, unuttunuz mu Beylikdüzü Belediyesi'ni diye. Çünkü normalde, rutinde yılda bir Sayıştay denetimi geçirilir. Dolayısıyla bütün bu denetimlerden geçmiş, hakkında tek bir dava açılmamış, tek bir soruşturmada aleyhine sonuç alınmamış bir kişi olarak tertemiz pırıl pırıl, hatamız, eksiğimiz olabilir ama tasarruflu bir dönem, minimum bütçeyle maksimum iş yapma ahlakıyla edebiyle hareket etmiş birisiyim. (Kaynak: NTV)