Osmanlı’dan Cumhuriyet’e parlamento

Osmanlı’da meclis kelimesinin cülus etme, tahta oturma anlamından yasama organını (parliment) ifade edecek bir kavrama dönüşümü; Osmanlı’nın ulus-devletleşmesinin önemli uğrak noktalarından biridir.

Google Haberlere Abone ol

Cülus, oturma anlamına gelen bir kelime; münhasıran padişahların tahta oturma törenlerini ifade etmek için kullanılır; Batı monarşilerindeki coronation’ı andırır. Meclis kelimesi de culustan tevarüs, bir konuyu konuşmak, görüşmek için yapılan toplantı, içtimâ” anlamında, ki bugün de her bir meclis oturumuna celse (oturum) adı verilir; o da Batı’daki parlement/parliment’in muadilidir. Fransızca parler (konuşmak) kelimesinden türeyen parlamento kelimesinde konuşmak, söylemek iması belirginken, Mecliste bu konuşma için yapılan içtima iması öne çıkar. Osmanlı’da meclis kelimesinin cülus etme, tahta oturma (coronation) anlamından yasama organını (parliment) ifade edecek bir kavrama dönüşümü; Osmanlı’nın (ucu Cumhuriyet’e varacak) ulus-devletleşmesinin de önemli uğrak noktalarından biri olarak not edilmelidir.

1876 KÂNÛN-İ ESASÎ’Sİ VE İLK PARLAMENTO

Anayasacılık-parlamenterizm düşüncesinin taşıyıcısı olacak münevverler, Genç Osmanlılar Cemiyeti adı altında bir araya gelmişti. Genç Osmanlılar, yeni fikir akımları ve kavramların etkisiyle, padişahın mutlak otoritesine karşı örgütlenmiş ilk muhalefet hareketi olmaları açısından siyasî tarihimizde müstesna bir yere sahiptir. Genç Osmanlılar'la Osmanlı’da, iktidarın yetkilerini sınırlandırarak hak ve özgürlükleri garanti altına alacak bir anayasa ile yasama ve yürütme gücünü mutlak iktidarla paylaşacak bir parlamentonun tesisine dair tartışma ve talepler iyiden iyiye şekillenmeye başlayacaktır. Padişahın kanun koyma gücünü sınırlandıran Meclis-i Umûmî (MU) (Âyan ve Mebûsan) kurumuna da Genç Osmanlı düşüncesi ve hareketi patikasından geçilerek ulaşılır.

Teşrîî (yasa yapma) işlevine sahip ilk Meclis, 1876 Kânûn-i Esâsî’nin yürürlüğe girmesiyle teşkil edilir. 31.08.1876’da Şehzade Abdülhamid, Midhat Paşa’nın ileri sürdüğü şartları kabul ederek, daha doğrusu kabul etmiş görünerek tahta geçer.

İlk Meclise 116 mebus katılır. Bunlardan 68’i Müslüman, 48’i Gayrimüslimdir. Meclis, açıldığı tarihten itibaren yaptığı 56 içtimaın ardından, 28 Haziran 1877’de seçimlerin yapılması için tatil edilir. Seçimlerin ardından 12 Aralık 1877’de, MU tekrar toplanır ve 29 toplantı yaptıktan sonra 14.02.1878’de Abdülhamid tarafından -bu kez süresiz olarak- tatil edilir.

1908 SEÇİMLERİ

II. Meşrutiyet’in itici gücü İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) olacaktır. 23 Temmuz 1908 tarihinde Padişah II. Abdülhamid’in Kânûn-ı Esâsî’yi yeniden yürürlüğe koyan irâde-i seniyyesi, Osmanlı İmparatorluğu’nda II. Meşrutiyet adı verilen yepyeni bir dönemin başlangıcını teşkil eder.

1908 seçimlerinde 1876’dan farklı şekilde, seçim çevresi olarak vilayetler yerine sancaklar temel alınmış, nahiyeler de seçim şubesi olarak belirlenmiştir.

1908’in kasım ve aralık aylarında yapılan seçimlerin ardından İTC, büyük bir galibiyet elde ederek 281 mebustan 280’ini kazanır. Prens Sabahattin’in Ahrar Fırkası ise Ankara’da Mahir Said Bey’den başka bir mebus seçtiremez. 1908 seçimleri, kısmen de olsa çok partili ve nispeten demokratik yöntemlere göre ve özgürce yapılan ilk seçim olur. Meclis-i Mebûsan (MM), 17 Aralık 1908 tarihinde açılır.

1911 ARA SEÇİMLERİ VE 1912 SEÇİMLERİ

1912 Genel Seçimleri’ne giden yolun 1911’deki ara seçimlerde döşendiğini, İTC’nin bu seçimlerde aldığı mağlubiyetin muhalefete özgüven aşılarken iktidar cephesinde bir moral bozukluğuna vesile olduğunu belirtmek gerekiyor. Seçim, İstanbul Mebusu ve Hariciye Nazırı Rıfat Paşa’nın Londra Büyükelçiliğine atanması üzerine boşalan sandalye için yapılır. Aralık 1911’de yapılan seçimleri Hürriyet ve İtilaf Fırkası (HİF) adayı Tahir Hayreddin Bey, İTC’nin adayı Dâhiliye Nazırı Memduh Bey’e karşı tek oy farkla kazanır.

Bu başarı, yukarıda da belirtildiği gibi, tüm muhalif partilerin bir araya gelerek seçimlerden günler öncesinde (21 Kasım 1911) kurdukları HİF’e umut verir. İstanbul yenilgisinden tedirginliğe kapılan İTC (18 Ocak 1912) erken seçim kararı alarak Meclis'i tatil eder. Ocak-mart ayları arasında uygulanan seçim, bazı bölgelerde mayıs ayına kadar devam eder; her iki parti de güçlü adaylarla seçime katılırsa da seçim İTC’nin galibiyetiyle sonuçlanır. 281 sandalyenin 275’ini İTC, 6 sandalyeyi ise HİF kazanır.

1914 SEÇİMLERİ

1914 yılına gelindiğinde yeni parlamento için seçimlerin yapılması kararlaştırılır. 1913’te muhalefet tasfiye edildiğinden, bu seçimlere İTC tek başına girer. Bu süreçte İmparatorluk, Trablusgarb ve Balkan savaşlarındaki toprak ve nüfus kayıpları nedeniyle coğrafi olarak neredeyse üçte bir oranında küçülmüştür.

MM, 14 Mayıs 1914 tarihinde açılır. II. Meşrutiyet’in en uzun Meclis'i olan bu Meclis, I. Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra, 21 Aralık 1918’de, Padişah Vahdettin’in irade-i seniyyesi ile feshine karar verilmesine kadar görev yapar.

1919 SEÇİMLERİ

Talat Paşa hükûmeti 8 Ekim’de istifa etmiş, yerine 14 Ekim’de Ahmed İzzet (Furgaç) Paşa göreve başlamıştır. Mondros Mütarekesi’ni takiben 1 Kasım’da İTC infisah (fesih) edilmiş, liderleri yurt dışına çıkmış, 12 Kasım’da Ahmed İzzet Paşa yerini Ahmed Tevfik Paşa’ya bırakmıştır. 1919 yılına girilirken ülke tam anlamıyla bir kaosa doğru sürüklenmeye başlamıştır. O kadar ki Ahmed İzzet Paşa’nın göreve geldiği 14 Ekim 1918 tarihinden bir yıl sonra, üçü Damad Ferid Paşa’ya ait olmak üzere, altı farklı hükûmet kurulmuştur. Damad Ferid, 22 Mart’ta seçimlerin yapılacağını açıklar. Ancak, 15 Mayıs’ta İzmir işgal edilir. 1919 seçimlerinde, 92 seçim çevresinden 164 mebus seçilmiştir. 268 oy ile Erzurum’dan seçilen Mustafa Kemâl de bu mebuslardan biridir.

Padişah’ın, HİF’in ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti'nin Meclis'in açılmaması, seçimlerin yenilenmemesi gibi konulardaki ısrar ve geciktirme çabalarına karşın, Âyan ve Mebûsan Meclisleri ilk toplantılarını 12 Kânunusani 1336’da gerçekleştirirler. MM, Reis-i Sin Hacı İlyas Efendi riyasetinde ilk toplantısına başlar. Ocak 1920’de faaliyetlerine başlayan Parlamento'nun ömrü, İstanbul’un işgali ile nihayete erecektir. Meclis, son toplantısını 18 Mart 1920’de gerçekleştirir. 11 Nisan’da Parlamento'nun feshine dair padişahın irade-i seniyyesi, Parlamento'yu hukuken de ortadan kaldırır.

Mustafa Kemâl, 19 Mart 1920’de vilayetlere ve müstakil livalara ve kolordu komutanlarına bir genelge göndererek Ankara’da salâhiyet-i fevkalâdeyi haiz bir meclisin açılacağını, bu meclis için seçimler yapılarak mebusların belirleneceğini duyurur.

CUMHURİYET’İN PARLAMENTOLARI... 23 NİSAN: TEK MECLİS VE KONVANSİYON

21 Nisan 1920 günü Mustafa Kemal; askerî birliklere, bütün illere, bağımsız livalara, Müdâfaa-i Hukuk Heyet-i Merkeziyelerine ve belediye riyasetlerine çektiği telgrafla, Meclis'in 23 Nisan Cuma günü açılacağını ilan eder. 1. Dönem TBMM, 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanarak saat 13.45’te çalışmalarına başlar.

1919 seçimlerine göre oluşan MM’nin üyeleri, Ankara’daki parlamentonun doğal üyeleri olarak kabul edilirler. Buradan gelenlere 19 Mart Genelgesi’ne göre seçilen üyeler ekleneceklerdir. 1920 seçimlerini, Osmanlı’nın son seçimleri (1919) ile 1923’teki seçimler arasındaki bir istisnai seçim ve 1920 parlamentosunu da salâhiyet-i fevkalâdeyi haiz bir parlamento olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.

19 Mart 1877’de çalışmalarına başlayan ilk meclisten feshedildiği tarihe kadar Osmanlı yasama organı (MU) çift meclislidir (bicameral). Ankara’daki parlamento ise bicameral değil, tek meclisli -unicameral- bir yasama organı olarak tasarlandı; bu yapı 1961’e kadar devam edecektir.  1920 Parlamentosu hem öncesindeki Osmanlı parlamentolarından hem de sonrasındaki Cumhuriyet parlamentolarından bazı hususlarda farklılaşır.

1920-1923 arasındaki parlamento Fransız Devrimi sonrasının Convention Nationale (Meclis Hükûmeti) sistemine dayanmaktadır. 1920’de çalışmalarına başlayan TBMM, Osmanlı Parlamentosu gibi iki meclisli (bicameral) bir parlamento olmadığı gibi, 1923’te Cumhuriyet’in ilanından sonra oluşacak yasama, yürütme ve yargının birbirlerinden ayrılığına dayalı bir meclis de değildir. 1920 Parlamentosu'na rengini veren sistem, kökleri 1688’deki İngiliz Devrimi’ne ve devrim sonrası (1793-1794) Fransız Konvansiyon Meclisi’ne kadar götürülebilecek bir meclis hükûmeti sistemdir.

Meclis hükûmeti sisteminde yürütme, ayrı bir organ olarak değil parlamentonun bir işi olarak düşünülür. Meclis yürütmeye hâkim olduğu kadar, yargı üzerinde de bir güçtür. Meclis hükûmeti sistemlerinde yasama, bazı durumlarda, yargı gücünün işlevlerini de üstlenir.

1920-1923 döneminin bir diğer karakteristik özelliği, bu dönemde (1 Kasım 1922’ye kadar) iki farklı siyasî otorite ve kurumun aynı anda mevcut olmasıdır. 20 Ocak 1921’de yürürlüğe giren Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu, bir anayasa ilkesi olarak eski anayasayı lağvetmez. Bu tarihten itibaren, ülkede biri 1876’da kabul edilen Kânûn-ı Esâsî, diğeri de 1921’de kabul edilen Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunları, anayasa olarak yürürlüktedir.

Cumhuriyet dönemi hükûmetleri, Cumhuriyet’in ilânını takiben kurulan 1. Hükûmet ile başlar ve 9 Temmuz 2018’de görevi sona eren Binali Yıldırım başkanlığındaki 65. Hükûmet’e kadar devam eder. Bu tarihten sonra Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçilecektir.

1920 Nisan’ında açıldığında, Meclisin kendisini bir kurucu meclis olarak tanımlamadığı çok açık olmakla birlikte, TBMM’nin herhangi bir yasama döneminin sonrasında gerçekleştirilen seçimleri müteakip göreve başlayan bir türev meclis olduğunu söylemek de mümkün değildir. TBMM kendisini salâhiyet-i fevkalâdeyi haiz bir meclis olarak tanımlamaktadır.   

ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ PARLAMENTOLARI

Lozan Antlaşması, meclis hükûmeti sistemine dayanan 1920 Parlamentosu'nun da sonunu getirir. Meclis'te seçim kararı, tam da Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı dönemde alınır.

Seçimler, 28 Haziran 1923’te gerçekleştirilir. 2. dönem TBMM ilk toplantısı 11 Ağustos 1923’te gerçekleştirilir. 11 Eylül’de Halk Fırkası Dahiliye vekaletine başvurusunu yaparak resmî olarak kurulur. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilân edilir.

Gerek ikinci derece seçmenlerin CHP tarafından belirleniyor oluşları gerekse de uzun yıllar sadece tek bir partinin seçimlere katılmış olması, 1923, 1927, 1931, 1935, 1939 ve 1943 seçimlerini bir müsamereye benzetmeyi kolaylaştırmaktadır. Tek Parti Dönemi olarak adlandırılan bu dönemde onlarca siyasî parti kurulacak, farklı partilerden milletvekilleri TBMM’de görev yapacak ancak CHP haricindeki hiçbir siyasî parti seçimlere iştirak etmeyecektir.

Erken Cumhuriyet Dönemi, Osmanlı’nın bicameral modelini takip etmez 1946 yılına kadar, Osmanlı’dan devralınan çift kademeli seçim sistemi (intihâb-ı evvel ve sânî) uygulanmaya devam eder. 1923 ve 1927 seçimlerinde kadınların seçme ve seçilme hakları yokken, kadınlar ilk kez 1935 seçimlerinde 5 Aralık 1934’te kazandıkları bu hakkı kullanabileceklerdir.

3. dönem TBMM için seçimler 1927’de gerçekleştirilir. 20 Temmuz’da müntehib-i sânî seçimleri yapılır. 16 Haziran’da yapılan yasa değişikliği ile muvazzaf askerlerin mebus olmasına yasak getirilir. Askerler, artık emekli olamadan veya istifa etmeden vekillik başvurusu yapamayacaklardır. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ve Başbakan İsmet İnönü de bu tarihlerde emekliye ayrılırlar. Mustafa Kemal, Millî Mücadele’nin başlangıcından sonra ilk kez İstanbul’a ziyarette bulunur; ünlü Nutuk’unu da bu dönemde okuyacaktır.

4. dönem TBMM üyelerinin belirlendiği 1931 seçimleri için 7-10 Nisan’da müntehib-i sânî, 25 Nisan’da mebus seçimleri yapılır. CHP bu süreçte bazı seçim bölgelerinde aday göstermeme ve bağımsız adaylara (!) da mebus olma yolunu açmayı dener: Bu kararla CHP, 22 seçim çevresinde 30 yerde aday göstermez ve buraları bağımsız adaylara bırakmayı tercih eder. Seçim sonuçlarına göre, bu 30 sandalyeden sadece 20 tanesi doldurulur.

5. Dönem TBMM üyelerinin belirlendiği seçimlerin öncesinde, 1934 yılı sonunda 1924 Anayasası’nın 10 ve 11. maddeleriyle Seçim Kanunu’nda bazı maddeler değiştirilir; kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilir.

6. dönem TBMM üyelerinin belirlendiği 1939 seçimleri için ikinci seçmen seçimleri 15-21 Mart tarihleri arasında yapılır. Bu seçimlerde İsmet İnönü artık Cumhurbaşkanı makamında yer almaktadır.

7. dönem TBMM’nin belirlendiği 1943 seçimleri öncesinde de Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılır. 14 Aralık 1942 tarih ve 4320 sayılı Kanun ile 1908’den beri uygulanmakta olan Seçim Kanunu kaldırılır. Ancak seçim kanunlarında hatta seçim mantığındaki topyekûn değişiklikler için 3 yıl daha beklemek gerekecektir.

1943 seçimlerinin öncesindeki seçimlerden temel farkı İkinci Seçmenlere tercih hakkı tanımasıdır. Bu amaçla 38 ilde, bu illerden çıkacak milletvekili sayısından daha fazla aday gösterilmiştir. Erken Cumhuriyet CHP’sindeki değişimin ilk izlerini de bu tarihlerde aramak doğru olacaktır.

8. DÖNEM TBMM, 1946 SEÇİMLERİ 

1946 seçimleri üç açıdan çok önemlidir: İlki, 1876 sonrasından o tarihe kadar uygulanagelen iki düzeyli seçim sisteminden vazgeçilerek tek dereceli (1961’e kadar çoğunluk sistemine dayanan) seçim sistemine geçilmesi ve Cumhuriyet tarihinde ilk defa seçimlere birden fazla partinin iştirak etmesidir. 5 Haziran 1946 tarih 4918 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanunu’nun kabulüyle, 1876’dan bu yana uygulanan intihâb-ı evvel ve sânî uygulamalarından vazgeçilerek seçmenlerin doğrudan doğruya milletvekillerini seçmesi usulüne geçilmiştir. Bu tarihte hâlen parlamentodaki milletvekili sayısı sabit olmayıp milletvekili başına düşen seçmen sayısının sabitlenmesi usulü devam etmektedir.

1946 seçimlerini siyasî hayatımıza kazıyan bir diğer özelliği ise seçimlerde yaşanan hile iddiaları ve bu nedenle yükselen siyasî gerilimdir.

DEMOKRAT PARTİ YILLARI (9-11. DÖNEM)

14 Mayıs 1950 seçimleri akabinde oluşan Parlamento, Türkiye’de tek parti döneminin sona ererek I. Merkez Sağ Dönemi’nin, Demokrat Parti döneminin başlamasına da vesile olur. Bu seçimler, liste usulü çoğunluk sistemine dayanan tek dereceli bir seçim sistemi çerçevesinde yapılır. Yüksek Seçim Kurulu da 21 Şubat 1950 tarihinde 5545 sayılı Yasa ile kurulmuştur.

DP’nin seçim galibiyetinin akabinde 22 Mayıs 1950 tarihinde toplanan TBMM, 453 üyenin 387’sinin oyuyla Mahmut Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanlığına seçmiştir. Mahmut Celal Bayar, parti genel başkanlığı ve üyeliğinden istifa ederek cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturur. Bu, parti genel başkanı olarak başbakanlığın doğuşu anlamına da gelecektir.

1954 yılına gelinirken DP hem toplumdaki popülaritesini hem de TBMM’deki sandalye sayısını artırır. 02 Mayıs 1954 tarihinde TBMM’nin 10. dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen seçimlere beş siyasî parti iştirak eder.

27 Ekim 1957 tarihinde, TBMM’nin 11. Dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen seçimlere katılım oranı 1950 ve 1954 seçimleri ile kıyaslandığında oldukça düşüktür (yüzde 76,6).

27 MAYIS VE ÇİFT MECLİSLİ YASAMAYA DÖNÜŞ (12-14. DÖNEM)

27 Mayıs, parlamento tarihimizi birçok açıdan derinden etkilemiştir. Bunlardan ilki, yasama organının yeniden tek meclisli yapıdan iki meclisli yapıya dönüştürülmesidir. Artık Osmanlı döneminin MU’sunu teşkil eden MA ve MM yok, onların yerine sırasıyla TBMM’yi teşkil eden Cumhuriyet Senatosu ve Büyük Millet Meclisi vardır.

1961 sonrası dönemin bir diğer karakteristik özelliği siyasî partilerin, Cemiyetler Kanunu’ndan farklı bir yasal zemine kavuşturulmuş olmalarıdır. Osmanlı/Türkiye siyasî yaşamında ilk kez, 648 sayılı Siyasî Partiler Kanunu (SPK) ile böyle bir düzenlemeye gidilmiştir.

27 Mayıs sonrasının siyasî iklimini şekillendiren önemli yasal metinlerden birinin de 26 Nisan 1961 tarihinde kabul edilen 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu Kanun’la hem 1950’den beri uygulanmakta olan çoğunluk seçim sistemi yerine nispi temsil seçim sistemi getirilmiş hem de parlamentodaki milletvekili sayısı sabitlenerek; seçim bölgeleri ve seçim çevreleri usulüne geçilmiştir.

Birçok açıdan, siyasî partiler tarihimizde yepyeni bir dönemi aralayacak olan seçimler, 15 Ekim 1961 tarihinde TBMM’nin 12. Dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilir. Bu dönem aynı zamanda ilk koalisyon hükûmetinin de kurulmasına vesile olacaktır. 1876’dan o güne kurulan ilk koalisyon hükûmeti 20 Kasım 1961 – 25 Haziran 1962 tarihleri arasında görev yapacak 26. Hükûmet olacaktır. Türkiye 1970’li ve 1990’lı yıllarda da koalisyon dönemleri yaşayacak 2000’li yılların ilk çeyreği geçildikten sonra ise koalisyonlar 'de jure' değil 'de facto' olarak kurulacaktır.

10 Ekim 1965 tarihinde TBMM’nin 13. dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen seçimlerde 13.679.753 kayıtlı seçmenden, 9.748.678’i oy kullanmıştır. Bu seçimlere katılım oranı yüzde 71,3’tür.

12 Ekim 1969 tarihinde TBMM’nin 14. dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen seçimlerde kayıtlı seçmen sayısı 14.788.552’ye yükselmesine karşın, oy kullanan seçmen sayısı 1965 seçimlerindekinden daha azdır. Bu seçimler Cumhuriyet tarihinin en düşük katılımlı seçimleri olmuştur.

1971 MUHTIRASI SONRASI PARLAMENTOLAR (15 VE 16. DÖNEM)

26 Ocak 1974’te Ecevit başbakanlığında kurulacak 37. Hükûmet’e kadar görev yapan Nihat Erim, Ferit Melen ve Mehmet Naim Talu hükûmetlerini (33-36. Hükûmetler) 12 Mart döneminin askerî uzantıları ya da başka bir ifade ile II. Askerî İdare Dönemi Hükûmetleri olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır. Nitekim Türkiye’nin II. Koalisyonlar Dönemi de 1971-1974 yılları arasındaki II. Askerî İdare Dönemi sonrasına denk gelmektedir.

14 Ekim 1973 tarihinde TBMM’nin 15. dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen seçimlerde 16.798.164 kayıtlı seçmen yer almaktadır. Bu seçmenlerin 11.223.843’ü oy kullanır. Bu seçimlere katılım oranı yüzde 66,8’dir.

05 Haziran 1977 tarihinde TBMM’nin 16. dönem milletvekillerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilen bu seçimlerde 21.207.303 kayıtlı seçmen yer almış; bu seçmenlerin 15.358.210’u oy kullanmıştır. 1977 seçimlerinde katılım oranı yüzde 72,4’tür. 1977 seçimleri 12 Eylül öncesinde yapılan son seçimlerdir.

12 EYLÜL DÖNEMİ (17 VE 18. DÖNEM)

12 Eylül sonrasında bütün partiler feshedilir. Bu kanun 19 Haziran 1992’ye kadar yürürlükte kalır. Aynı zamanda 1982 Anayasası’nın geçici 4. Maddesi’yle 12 Eylül 1980 öncesinde aktif olan siyasî partilerde görev alan siyasîlere de yasaklar getirilir.

12 Eylül sonrasında kurulan Danışma Meclisi (DM), yasama organı işlevlerini taşır; doğrudan yasa önerir ya da Millî Güvenlik Konseyinin (MGK) gönderdiği yasalar üzerinde değişiklik yapabilir. DM’de kabul edilen yasalar MGK’nin onayına bağlanmıştır. 1982 Anayasası’nın hazırlanması görevi de DM’ye verilir ki DM çalışmalarına başlar başlamaz kendi içinden 15 kişilik bir Anayasa Komisyonu teşkil eder.

17. dönem TBMM’nin belirleneceği seçimler 2839 sayılı kanuna göre yapılır. Bu Kanun ile Türkiye bir kez daha tek-meclisli yasama organına döner. Ayrıca 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde uygulanan barajsız d’Hondt seçim sistemi kaldırılır, ülke barajlı (yüzde 10) ve seçim çevresi barajlı nispi temsil (d’Hondt) sistemi getirilir. Parlamento 400 üyeden oluşacak ve seçimler 5 yılda bir yapılacaktır.

18. dönem TBMM’nin belirleneceği 1987 seçimleri 29 Kasım’da yapılır ve seçimler öncesinde yapılan değişiklikle TBMM’deki üye sayısı 450’ye çıkarılır, seçmen yaşı 20 olarak belirlenir, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy kullanması mümkün hâle getirilir. 12 Temmuz 1987’deki referandumla Anayasa’nın geçici 4. maddesi kaldırılır.

ÜÇÜNCÜ KOALİSYONLAR DÖNEMİ (19-21. DÖNEM)

Daha önce de belirtildiği gibi, Osmanlı ve Türkiye Parlamentolarında 1961’de kurulan 26. Hükûmet’e kadar koalisyon hükûmetleri görülmez. Bu dönem 1964’e kadar sürer. II. Koalisyonlar Dönemi 1974’te kurulan 37. Hükûmet ile başlar ve 12 Eylül öncesine kadar devam eder. Üçüncü koalisyonlar dönemi ise 20 Kasım 1991-16 Mayıs 1993 tarihleri arasında görev yapan DYP-SHP hükûmeti ile başlar ve 18 Kasım 2002’de göreve başlayacak Abdullah Gül başbakanlığındaki 58. Hükûmet’e kadar devam eder.

20 Ekim 1991 tarihinde yapılan ve TBMM 19. dönem milletvekillerinin belirlendiği seçimler öncesinde seçim kanunu değiştirilerek 6’dan fazla milletvekili çıkaran yerlerin birden fazla seçim çevresine bölünmesine karar verilir. Yüzde 10 ülke barajı uygulamasına devam edilmekle birlikte, 2 ve 3 milletvekili çıkaran yerlerdeki çevre barajları -yerel barajlar- indirilir; çevre barajı yüzde 25’le sınırlandırılır; tercihli oylarla seçilen kontenjan milletvekilliği uygulaması getirilir.

19 Haziran 1992’de Siyasî Partilerin Feshine Dair Kanun’un yürürlükten kaldırılmasına ve 2820 sayılı SPK’da değişiklik yapılmasına İlişkin Kanun’un yürürlüğe girmesiyle 12 Eylül öncesinde kurulan siyasî partileri fesheden kanun kaldırılır ve bu partiler yeniden tüzel kişiliklerine kavuşur.

24 Aralık 1995 tarihinde yapılan ve TBMM 20. dönem üyelerinin belirlendiği seçimlerde 12 Eylül öncesinin bazı siyasî partilerini de görmeye başlarız. Seçim yasalarında yapılan değişiklikle seçmen yaşı 18’e indirilir. Parlamentodaki milletvekili sayısı da 550’ye çıkarılır, çevre barajı (yerel baraj) uygulaması yüzde 10’a düşürülür, 1991 seçimlerinden önce uygulamaya konan kontenjan adaylığı uygulamasına son verilir, seçim çevreleri yeniden belirlenerek 18’e kadar milletvekili çıkaracak iller tek, 19’dan 35’e kadar olanlar iki, 36 ve daha fazla milletvekili çıkaracak iller ise üç seçim çevresine ayrılır.

TBMM 21. Dönem milletvekili seçimleri 18 Nisan 1999 tarihinde gerçekleştirilir. Aralık 2000'de yapılması gereken genel seçimlerle yerel seçimlerin birleştirilerek 18 Nisan 1999 tarihinde yapılmasına karar verilmesi nedeniyle bu seçimler, siyasî tarihimizde yerel seçimlerle aynı tarihte gerçekleştirilen ilk seçim olma ünvanını da taşımaktadır.

AKP’Lİ YILLAR (22-24. DÖNEM TBMM)

22. dönem Parlamentosunu belirlemek için 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimlerde AKP (yüzde 34,28) 363 sandalye kazanarak büyük bir başarı elde eder ve Üçüncü Koalisyonlar Dönemi’ni kapatarak tek başına iktidara gelir. Tekrar CHP Genel Başkanlığı’na seçilen Deniz Baykal’ın CHP’si (yüzde 19,39) 178 sandalye kazanarak parlamentoya giren bir diğer parti olur. MHP, DSP, DYP, ANAP gibi partiler artık parlamentoda temsil edilmemektedir.

16 Mayıs 2007 tarihinde, Ahmet Necdet Sezer'in yerine seçilecek cumhurbaşkanı ile ilgili oylamaların gölgesinde erkene alınan seçimler, 22 Temmuz 2007’de gerçekleştirilir. Seçilme yaşının 30’dan 25’e düşürüldüğü bu seçimlerde AKP (yüzde 46,58) 341 sandalye, CHP (yüzde 20,87) 112 ve MHP (yüzde 14,27) 71 sandalye elde eder.

21 Ekim 2007’deki referandum sonrasında görev süresi 5 yıldan 4 yıla düşürülen TBMM’nin 24. dönem üyelerinin belirlendiği seçimler 12 Haziran 2011’de düzenlenir. Seçimlere 27 siyasî parti iştirak etse de AKP (yüzde 49,83) 327, CHP (yüzde 25,98) 135, MHP (yüzde 13,01) 53 milletvekilliği elde edilerek parlamentoda temsil edilir.

KIRILMA: 2015 (HAZİRAN VE KASIM) SEÇİMLERİ, 25 VE 26. DÖNEM TBMM

7 Haziran 2015 tarihinde 25. dönem TBMM üyelerini belirlemek için yapılan seçimlerde, Ahmet Davutoğlu liderliğindeki AKP (yüzde 40,87) 258, CHP (yüzde 24,95) 132, MHP (yüzde 16,29) 80 milletvekili çıkarttı. Bu seçimlerde HDP (yüzde 13,12) 80 milletvekili elde eti.

Gerek HDP’nin barajı aşacak oy oranı elde ederek parlamento desenini baştan aşağı değiştirmesi gerek 2013’te başlayan Gezi Direnişi gerek AKP ve en yakın destekçisi Fethullah Gülen Cemaati arasında başlayan mücadele ve baş gösteren ekonomik sorunlar 2015’de AKP’nin tek başına iktidarı kaybetmesine ve Türkiye’de 4. Koalisyonlar Dönemi’nin başlamasına sebep oldu. Bu seçim sonuçları AKP’li ya da AKP’siz bir koalisyonu mecbur kılıyordu. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasal hakkını kullanarak seçimlerin yenilenmesine karar verince kasım ayı içinde seçimlerin yapılmasına karar verildi. Kasımdaki seçimlerde AKP (yüzde 49,50) 317, CHP (yüzde 25,32) 134, MHP (yüzde 11,90) 40 ve HDP (yüzde 10,76) 56 sandalye elde etti.

TÜRK USULÜ BAŞKANLIK SİSTEMİ, REİSTOKRASİ (27 VE 28. DÖNEM TBMM)

16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliğiyle Türkiye’de parlamenter sistemden vazgeçilerek başkanlık sistemine geçildi. Türk Usulü Başkanlık Sistemi, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ya da reistokrasi olarak da anılan bu sistemde ise güçler ayrılığı yerini güçler birliğine bırakmakta; Cumhurbaşkanı, parlamento ve yargı organlarını domine eden bir yapıya kavuşmaktaydı.  

Türkiye 24 Haziran 2018 seçimlerine bu tartışmalar eşliğinde girdi. Erdoğan ikinci kez cumhurbaşkanı seçildi. TBMM seçimlerinde ise AKP (yüzde 42,56) 295 sandalye, CHP (yüzde 22,65) 146 sandalye, HDP (yüzde 11,70) 67, MHP (yüzde 11,10) 49 sandalye elde etti.

Türkiye bu tarihlerde fiilî koalisyonlar ile idare edilmeye başlandı. Fiilî koalisyonların Cumhuriyet tarihindeki diğer koalisyonlardan farkı, koalisyonları teşkil eden ittifakların seçimlerden önce oluşmaları ve bu koalisyonların de jure değil de facto olmalarıdır. Bu çerçevede Millet İttifakı 5 Şubat 2018’de; Cumhur İttifakı 20 Şubat 2018 tarihinde kuruldu.

2023 seçimlerine gelinirken Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na üçüncü defa adaylığı tartışılmaya açıldıysa da muhalefet partileri bunu yüksek yargıya taşımayı uygun görmedi. YSK ise Erdoğan’ın ilk adaylığını, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçildikten sonraki ilk seçimler (2018) olarak hesaplayarak 2023 seçimlerinin ikinci adaylık olarak kabul edilmesine karar verdi.

28. dönem TBMM üyelerinin belirlendiği ve yüzde 10 barajının yüzde 7’ye indirildiği bu seçimde sadece Millet ve Cumhur ittifakları yer almadı. 21 Ağustos 2022’de kurulan Sosyalist Güç Birliği, 25 Ağustos 2022 tarihinde kurulmuş Emek Özgürlük ve 11 Mart 2023 tarihinde Ata ittifakları da 28. dönem seçimlerinde rol aldılar.