Ormancılar Derneği'nden Çeşme projesi tepkisi: Yarımadanın gerçek ihtiyacı bu değil

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açıkladığı Çeşme Yarımadası Projesi'ne ilişkin açıklama yapan Türkiye Ormancılar Derneği, projenin yarımada kimliğine ve dokusuna zarar vereceğini belirtti.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR- Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’un, 2020 yılının ilk aylarında gündeme getirdiği Ege Turizm Projesi'ne göre Didim ve Çeşme Yarımadasında iki farklı turizm merkezi kurma hazırlığı yapılırken, Çeşme Yarımadası Projesi ile ilgili çalışmaların 2021 yılında tamamlanması ve projenin 2023 yılında hayata geçirilmesi hedefleniyor. Turizmcilerin ve bazı yerel yöneticilerin büyük bir müjde olarak karşıladığı ve üç aya sıkışmış olan turizmi on iki aya yayacağı iddia edilen projeye ilişkin Türkiye Ormancılar Derneği açıklama yaptı.

Projenin yarımadada sosyal, ekonomik ve ekolojik yapıda yaratacağı değişimler hesaplamadan hayata geçirilmeye çalışılmasının sonuçlarının çok ağır olacağı vurgulanan açıklamada, “Katılımcı bir modelle hazırlandığı iddia edilen Proje hakkındaki bilgilerin yetersizliği bu iddiayı geçersiz kılmaktadır. Şu ana kadar Sayın Bakanın birkaç açıklaması ve medyada çıkan birkaç haberden başka proje hakkında elle tutulur bir bilgi bulunmamaktadır" denildi.

'YABANCI SERMAYE MEMNUN EDİLECEK'

TMMOB İzmir bileşenlerinin hazırlamış olduğu “Ön Değerlendirme Raporu” ve 4 Haziran tarihinde İzmir Kent Konseyleri Birliğince yapılan “Yarımada Çalıştayı ve Forumu"ndan başka sağlıklı bir bilgi kaynağı olmadığı ifade edilen açıklamada, projeye göre Çeşme Yarımadası'nın yüzde 55’inin turizme açılacağı belirtildi. 100 bin nitelikli yatak kapasitesi ve 100 bin istihdam hedeflendiği belirtilen açıklamada, projede yöre halkını etkilemeye yönelik vaatler sıralansa da bu vaatler içinde projenin yerliden çok yabancıya hitap edeceği, yabancı sermayeyi memnun etmeye yönelik açıklamalar olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

Açıklamada, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait olan binlerce hektar büyüklüğündeki kamusal alanın, özel sermayeye devredilmesinin yaratacağı rant sayesinde hayata geçirilecek Proje, vatandaşların sahibi olduğu topraklarda bir yabancıya dönüşmesi, o topraklardan adeta kovulmasına yol açacak bir tür kentsel dönüşüm/seçkinleştirme (gentrification) çalışmasından öteye gitmeyecektir" denildi.

'YAPILAŞMAYA AÇILMASI PROJEYİ HAZIRLAYANARIN EKOLOJİ BİLGİSİNİN YOKSUNLUĞUNDAN KAYNAKLANMAKTADIR'

Proje alanının 4 bin 293 hektarının orman olduğuna dikkat çekilen açıklamada, kumsallar, küçük bataklıklar, makilikler ve fundalıkların geniş bir alanı kapsadığı kaydedildi. Yörede 120 kuş türü, soyu risk altında olan tavşancıl, bıyıklı doğan, küçük kerkenez gibi yırtıcı kuşlar, sırtlan ve karakulak gibi nadir hayvanların da yer aldığı belirtildi ve korunması gereken 19 bitki türü bulunduğu da ifade edildi. Ayrıca 2017 yılından önce bölgenin neredeyse yarısı 1'inci Derece Doğal SİT Alanı olarak tanımlanmışken, SİT statülerinde yapılan değişikliklerden sonra yörede; 1. Derecede SİT alanına karşılık gelecek “Kesin korunacak hassas alanlara” yer verilmediği, daha düşük koruma statüleri, daha küçük alanlarda devam ettirildiği de kaydedildi.

Bu tür bir düzenlemenin alandaki yapılaşma ve betonlaşmanın önünü açan bir düzenleme olduğu vurgulanan açıklamada “Alanın maki ve fundalıklardan oluşan kendine özgü doğal yapısının sanki boş, işe yaramaz alanlarmış gibi değerlendirilerek yapılaşmaya açılması, Projeyi hazırlayanların ekoloji bilgisinin yoksunluğundan kaynaklanmaktadır. Çünkü bu alanlar AB Habitat Direktifi ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesine göre öncelikli korunması gereken ekolojik alanlardandır" ifadeleri yer aldı.

'SU VE ENERJİ KAYNAKLARI MEVCUT NÜFUSA BİLE YETMİYOR'

Yarımadada bulunan Urla, Çeşme ve Karaburun ilçelerinin toplam nüfusu 127 bin olduğu belirtilen açıklamada, yarımadanın su ve enerji kaynaklarının mevcut nüfusa bile yetmediği hatırlatıldı. Açıklamada, Çeşme Yarımadasında toprak rantının sağladığı ucuz yatırım avantajından yararlanarak hayata geçirilecek ve doğanın bozulmasına neden olacak turizm tesislerine sahip olacak bir projenin öncelikle şu sorulara cevap vermesi gerektiği de vurgulandı;

  • - Yapılan bu yatırımın ülkemize yönelen turizm talebini arttıracağını ortaya koyan bilimsel bir çalışma yapılmış mıdır?
  • - Yarımadada yapılacağı belirtilen 20 adet golf sahasının ve golf otellerinin on iki ay boyunca dolu olacağının garantisi var mıdır? Örneğin Antalya’da bulunan diğer golf otelleri, iddia edildiği gibi on iki ay boyunca tam ya da yarı kapasiteyle turist ağırlayabilmekte midir?
  • - Didim ve Çeşme Yarımadasında yapılacak turizm merkezleri, Antalya’daki turizm merkezlerine rakip olacağına göre, Antalya’daki ve diğer turizm yörelerindeki tesislerin gelirleri yeni oluşacak rekabetle daha da düşmeyecek midir? Bu endişeleri giderebilecek hangi farklılaştırma stratejileri oluşturulmuştur?
  • - Büyük bir müjde olarak sunulan ve benzerine rastlanmadığı iddia edilen Çeşme Yarımadası Turizm Projesinin, benzer şekilde sunulmuş, fakat sonuçlandığında hayal kırıklığı yaratmış olan Salda Gölü, Ayder, Yassıada, Sera Gölü vb. bunca olumsuz örnek varken, farklı olacağını söylemek gerçekçi bir yaklaşım olabilir mi?
'DOĞAYI, KÜLTÜRÜ, TARİHİ VE YÖRENİN KAPASİTESİNİ DİKKATE ALAN BİR KALKINMA ANLAYIŞI BELİRLENMELİ'

Çeşme Yarımadasının gerçek ihtiyacının doğayı, yörenin sosyal yaşamını ve ekonomisini yıkıma uğratacak, halkı kendi topraklarına yabancılaştıracak mega projeler olmadığı da vurgulanan açıklamada, son olarak şu ifadelere yer verildi;

“Çeşme Yarımadasını kalkındırmak için; toprağı, denizi, ormanı, biyoçeşitliliği, sosyal yapıyı, kültürü, tarihi ve yörenin kapasitesini dikkate alan bir kalkınma anlayışı belirlenmelidir. Yörede turizm; ancak doğal ve kültürel varlıklara odaklanan, onları koruyan ve yeniden anlam kazandıran bir çerçevede planlanırsa sağlıklı bir şekilde gelişebilir. Bunun için yaptığı yıkımlar artık tepki uyandıran kitle turizminin yerine, agro-turizm, bağ, badem, zeytin, bisiklet ve doğa yürüyüşü rotaları, yabanıl yaşam gözlemi gibi doğaya ve toplumsal yaşama saygılı doğa turizmi aktivitelerinin hayata geçirilmesi gereklidir."