Nazlıaka: İlk seçimlerden sonra çocukları, kadınları değil bu zihniyeti gömeceğiz

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Nazlıaka, Giresun’da öldürülen 16 yaşındaki Sıla Şentürk’le ilgili konuştu, “İlk seçimlerden sonra çocuklarımızı ve kadınları değil bu zihniyeti gömeceğiz” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA- Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, 17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edilen Türk Medeni Kanunu’nun 96. yıldönümüne ilişkin CHP Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.

Nazlıaka açıklamayı 81 ilde eş zamanlı olarak yapmayı planladıklarını ancak Giresun’da il ve ilçe kadın kolları başkanlarının 16 yaşında katledilen Sıla Şentürk’ün cenazesine katılacağını ifade etti.

‘SİZ DEĞİL MİYDİNİZ BİR DEFADAN BİR ŞEY ÇIKMAZ DİYENLER?’

Hüseyin Can Gökçek tarafından katledilen kız çocuk Sıla Şentürk’e dair konuşan Nazlıaka, hükümetin politikalarını eleştirdi. Fail Gökçek’in Sıla Şentürk’ü kaçırmaya teşebbüs ettiğini, olayın yargıya intikal etmesine rağmen tutuklanmadığını hatırlatan Nazlıaka, “Bu caninin tutuklanması için 16 yaşındaki bir çocuğumuzun katledilmesi mi gerekiyordu?” diye sordu. Sıla Şentürk’ün ölümüne ilişkin iktidar tarafından yapılan açıklamaları “samimiyetsiz ve yapmacık” olarak nitelendiren Nazlıaka, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizler çocuk istismarı vakaları ile mücadele ederken siz değil miydiniz küçüğün rızasından bahseden? Sorarım size Bekir Bozdağ? Bizler adliye koridorlarında nöbet tutarken o çocuk istismarı davalarından daha adil kararlar çıksın diye uğraşırken siz değil miydiniz “Bir defadan bir şey çıkmaz” diyenler. Bizler erken yaşta ve zorla evlilik başlı başına çocuğa yönelik şiddettir. Bunun üzerine başka cümle kurulmaz diye ortalıkta sık sık bunu dile getirirken siz değil miydiniz çocukları tecavüz edenlerle evlendirmeye çalışanlar? TCK 103’ü değiştirip de tecavüzcüleri aklama yasasını hayata geçirmeye çalışanlar. Üstelik biz bunu her dile getirdiğimizde yasayı geri çekip sonra pişirip pişirip sonra tekrar önümüze getirmeye çalışanlar? Biz kadınların ve çocukların can güvenliğiyle uğraşırken tüm kadınların ve çocukların bu ülkede güven ve huzur içerisinde yaşamasının teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’ne sımsıkı sarılırken siz değil miydiniz kadınların ve çocukların can güvenliği olan İstanbul Sözleşmesi’ni feshedenler? Buradan halkımıza söz verelim. İlk seçimlerden sonra çocuklarımızı ve kadınları değil bu zihniyeti gömeceğiz.”

Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesini kadın hakları açısından dev bir adım olarak tanımlayan Nazlıaka özetle şunları söyledi:

'AİLE REİSİ KOCADIR' HÜKMÜ DEĞİŞTİRİLMİŞTİR: Bu yasa kadını ve erkeği yurttaşlık temelinde eşitlemiştir. Erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılmış, tek eşle evlilik esası getirilmiştir. Kadınlara boşanma, mahkemede tanıklık yapma, eşit miras, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf yapma hakkı tanınmıştır. 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu ile de aile hukuku kuralları günün değişen koşullarına uygun hale getirilmiştir. “Aile reisi kocadır” hükmü değiştirilmiş, evlilik birliğinde kadın ve erkeğe eşit söz hakkı tanınmıştır. “Evin seçimini kocanın yapacağı” hükmü değiştirilerek, eşlerin oturacakları evi birlikte seçmeleri hüküm altına alınmıştır. Evlilik birliğinin giderlerine yalnız malvarlığı ile değil emekleriyle de katılabilme olanağı sağlanmıştır. Ayrıca evlilik sona erdiğinde evlilik sürecinde edinilen malların paylaşımında eşler arası eşitlik sağlanmıştır.

BOŞANMA SONRASI ÜÇ NAFAKA HAKKI TANINDI: AK Parti iktidarının kadın erkek eşitliğine inanmayan zihniyeti, her geçen gün kazanılmış haklarımızı aşındırdı. 2017 yılında “müftülere resmi nikâh yetkisi” tanındı. Böylece laik hukukun simgesi olan Medeni Kanunu’muzla sağlanan hukuk birliği göz ardı edildi. 2021 yılında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece yarısı kararı ile kadının yaşam hakkını savunan İstanbul Sözleşmesi hukuksuz bir şekilde feshedildi. Şimdi de kadının nafaka hakkına göz dikildi. Boşanma sonrasında taraflara üç çeşit nafaka hakkı tanınır. Bunlar; tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasıdır.

GİDERLER ANNE VE BABANIN ORTAK SORUMLULUDUR: Tedbir nafakası; boşanma davasının açıldığı günden başlayarak dava süresince gerekli görüldüğü hallerde verilen bir nafaka türüdür. Kadın Dayanışma Vakfı’nın “Yoksulluk Nafakası” incelemelerine göre, dava sürerken müşterek çocuklar için talep edilen tedbir nafakası oranı sadece yüzde 44’tür. Eşler için talep edilen tedbir nafakası oranı ise yüzde 46’dır. İştirak nafakası, çocuğun velayetini alan eşe, çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için ödenen nafakadır çünkü bu giderler anne ve babanın ortak sorumluluğudur. Müşterek çocuklar için talep edilen iştirak nafakasının oranı yüzde 61’dir. Yoksulluk nafakası ise boşanma davasının bitip kesinleşmesinden sonra ödenen bir nafaka türüdür. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında nafaka bağlanır. Düzenlemede herhangi bir cinsiyet belirtilmemiştir. Daha çok kadının lehine olmasının nedeni, boşanma sonrasında yoksullaşan taraf daha çok kadınlardır. Bu tablo toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucudur.

KADINLARIN YÜZDE 66’SI 500 LİRANIN ALTINDA NAFAKAYA MECBUR BIRAKILMAKTA: Kaldı ki bu nafaka süresiz değildir. Alacaklının yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde ortadan kalkar. Buna ek olarak, alacaklı tarafın bir başkasıyla fiilen evlenmiş gibi yaşaması, işe girerek yoksulluğunun ortadan kalkması durumunda da mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Ayrıca, mali durumların değişmesi halinde nafaka miktarının azalmasına karar verilebilir. Kadınlar tarafından talep edilen yoksulluk nafakasının oranı yüzde 70’tir, çünkü davalara taraf olan kadınların yüzde 45’inin herhangi bir geliri yoktur. Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2019 yılında yaptığı bu çalışmaya göre, mahkemeler, nafaka taleplerinin sadece yüzde 8’ini tam olarak kabul etmiştir. Ayrıca nafaka meblağları da kamuoyuna yansıdığı gibi milyonlar değildir. Kadınların sadece yüzde 2’si 2 bin TL’nin üstünde nafaka alırken yüzde 66’sı 500 TL’nin altında nafakaya mecbur bırakılmaktadır. Şunu da hatırlatmakta fayda var: bağlanan nafakaların yüzde 50,7’si hiç ödenmemektedir. Ayrıca, bir gün evli kalıp ömür boyu nafaka ödediğini iddia eden erkekleri TÜİK verileri bile yalanlıyor. 2020 yılında açıklanan TÜİK verilerine göre, Türkiye’de boşanmaların sadece yüzde 2.2’si bir yıldan az evlilikleri kapsıyor.

YENİ MAĞDURİYETLER YARATILACAK: Şahsım hükümetinin yaptıkları bunlarla da bitmiyor. Aile Hukuku’nda “zorunlu arabuluculuk” uygulaması getirilmeye çalışılıyor. Bu düzenleme hayata geçirilirse; kadınlar açısından yeni mağduriyetler yaratılacak. Örneğin, kadın şiddet uygulayan erkek ile aynı masada uzlaşmaya zorlanacak. AK Parti hükümeti boşanmaları hızlandırarak, dava süresince yoksullaşan tarafa ve çocuğa bağlanan tedbir nafakasını da ortadan kaldırmayı planlıyor. Boşanma davası süresince aile konutunda kadın ve çocukların yaşamasına karar verilebiliyordu. Oysa getirmeye çalıştıkları yeni düzenlemede, kadın ve çocuklar birkaç ay içinde aile konutundan çıkarılabilecek. Zaten ödenmeyen nafakalar için ister öde, ister ödeme dönemi başlayacak."(DUVAR)