YAZARLAR

Mutabakat Metni'nde olmayanlar

Ortak Mutabakat Metni’nin işlevini en fazla, mevcut iktidarın gitmesini sağlayacak; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen Reistokrasi komedisine bir son vererek parlamenter sisteme geçişi mümkün kılacak, devlet kurumlarını yeniden “işler/çalışır” hale getirecek bir ara formül, bir manivela olarak düşünüyorum; fazlası değil.

30 Ocak’ta açıklanan mutabakat metni üzerindeki sohbetimize kaldığımız yerden devam edelim. Bu yazıda, Metin içerisinde görmeyi arzu edip göremediklerim üzerinde duracağım. Elimden geldiğince Metin'de, neden “Karadeniz'de keşfedilen 710 milyar metreküplük doğalgazdan” bahsedilmedi, “Togg hakkında, neden “..alelade, elektrikli otomobil ifadeleri kullanıldı", neden “FETÖ’ye af getirildi”, neden yeniden “statükocu beyaz elitlere” kapı aralandı, gibi saçma sapan sorulara yer verme derdinde değilim. Metni eski sisteme “Anayasa kitapçığının başbakanın kafasına fırlatıldığı günlere” dönmeyi düşünmekle, “halka rağmen halkçılık” yapmakla, halk adayın açıklanmasını dört gözle beklerken masadakiler[i] makale yazmakla meşgul”  olmakla eleştirecek kadar komik düşüncelerim de yok. Ben Ortak Mutabakat Metni’nde olması gereken ama olmayanları yazmak istiyorum

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ?

Ortak Mutabakat Metni’nin sunulduğu Congresium Kongre ve Sergi Merkezi’nde “sahne alan” İyi Parti Kalkınma Politikaları Başkanı, Ümit (Özkale) Hoca, o renkli ve hoş belagatiyle İstanbul Sözleşmesi’ne dair şu sözleri etmişti: “Geçtiğimiz yıl 334 kadın, kadın cinayetlerine kurban gitti. Aileyi koruyacağız diye ailenin üstünde tepinen iktidar kadınları şiddet karşısında korumasız bıraktı. Kendisine karşı çıkan, kendisi gibi düşünmeyen, itiraz edenlere sürtük diyen şahıs, kadınların onurunu ayaklar altına aldı. Biz, kadını aşağılayan ve eve hapseden bu zihniyeti değiştireceğiz. Nasıl mı? Kadınların haklı taleplerini değerlendirip çözecek güçlü bir kadın politikası altyapısına sahip Kadın Aile ve Çocuk Bakanlığı’nı kuruyoruz. Bütün uluslararası sözleşmelere geri dönüyoruz. Çünkü biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır. Bütün karar alma mekanizmalarında cinsiyet eşitliğini gözeteceğiz. Eşit işe eşit ücret ilkesini hakim kılacağız. Kadınların o cam tavan sendromunu kırıp geçeceğiz.”

Ümit Özlale “Çünkü biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır.” der demez salonda bir alkış tufanı, Altlı Masa’da da tabir-i caizse bir kıyamet koptu. Çünkü Metin’de İstanbul Sözleşmesi ile ilgili hiçbir husus yer almıyordu ve Ümit Hoca metin dışına çıkarak bu sözleri konuşmasına eklemişti.

Metinde yer almayan İstanbul Sözleşmesi’ni kürsüde yaptığı konuşmada dile getiren İYİ Partili Özlale, gazetemize yaptığı açıklamada duygusal davranarak metnin dışına çıktığını kabul etti ve “Metnin dışına çıktığım, kalbimle hareket ettiğim doğrudur. Vallahi pişman da değilim. İstanbul Sözleşmesi yaşatıyor. Metnin dışına sadece cümle olarak çıktım. Metnin ruhunda İstanbul Sözleşmesi’ne geri döneceğimiz yazıyor zaten” diye konuştu. T24’e konuşan Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, “Hangi çerçevede mutabık kaldığımız belli. Metinde ne yazıyorsa onda mutabıkız. Kadına karşı şiddete yönelik politikalarda mutabıkız ama topyekûn bir sözleşmeye, ‘evet’ ya da ‘hayır’ noktasında değiliz” dedi.

Ümit Hoca “Kadınların o cam tavan sendromunu kırıp geçeceğiz.” derken de Metin dışına çıktı. Çünkü Metin’de “cam tavan”dan bir “sendrom olarak bahsedilmiyor. Metin’deki ifade “Cam tavan (terfi engelleri ) sorununun aşılması adına gerekli düzenlemeleri yapacağız.” şeklinde. Kadınların bir meslekte, işte üst düzey görevlere, makamlara yükselmesinin önündeki yasal olarak değilse de sosyal olarak mevcut engelleri ifade eden “cam tavan” kavramını bir “kadın sendromu” olarak tanımlamanın doğru olmadığını, vahim bir hata olduğunu düşünüyorum.

KÜRTLER?

"Türkiye’nin Doğusunda Kürt halkının yaşamakta olduğunu, Kürt halkı üzerinde, baştan beri, hâkim sınıfların faşist iktidarlarının, zaman zaman kanlı zulüm hareketleri niteliğine bürünen baskı, terör ve asimilasyon politikasını uyguladıklarını, Kürt halkının yaşadığı bölgenin, Türkiye'nin öteki bölgelerine oranla geri kalmış olmasının temel nedenlerinden birinin, kapitalizmin eşitsiz gelişme kanununa ek olarak, bu bölgede Kürt halkının yaşadığı gerçeğini göz önüne alan hâkim sınıf iktidarlarının, güttükleri ekonomik ve sosyal politikanın bir sonucu olduğunu… partinin, Kürt sorununa, işçi sınıfının sosyalist devrim mücadelesinin gerekleri açısından baktığını kabul ve ilân eder."

Elbette Altılı Masa’dan, yukarıdaki epigraftakine (TİP 4. Kongresi) benzer ciddi ve net ifadeler beklemiyorduk. Nitekim Türkiye İşçi Partisi de bu ifadelerin de yol açtığı gerekçelerle, 20 Temmuz 1971 tarihinde Anayasa’nın 57. maddesi ve Siyasi Partiler Kanunu’nun 89. maddesi ile 111. maddesinin iki sayılı bendi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nin 1971/3 Esas ve 1971/3 Karar Sayısı ile kapatıldı. Ortak Mutabakat Metni, Kürt sorunu ile ilgili bırakalım yukarıdakine benzer dişe dokunur bir söz söylemeyi, herhangi bir şey söylemekten bile kaçınıyor; Ortak Mutabakat Metni’nde “Kürt” kelimesi dahi geçmiyor. Yok, yanlış duymadınız, Saadet Partisi’ni gücendirmemek için İstanbul Sözleşmesi’ne Metin’de yer vermeyen, veremeyen Altılı Masa, İyi Parti’yi gücendirmemek için de Kürt kelimesini ağzına almıyor. Ortak Mutabakat Metni ile ilgili olarak 4 Şubat'ta yayınlanan yazımda Emek Özgürlük İttifakı ile Altılı Masa arasındaki temel farkın, ilkinin -ikinciye göre görece daha- tutarlı; ikincinin -birinciye göre görece- daha geniş olması olduğunu yazmıştım. Altılı Masa’nın farklı dünya görüşlerindeki siyasî partileri bir araya getirmesi onun toplumsal tabanını Emek Özgürlük İttifakı’na göre daha geniş bir alana yayıyor ama aynı zamanda da tutarlılık kayboluyordu. Aynı yazıda Selahattin Demirtaş’ın da dediği gibi Altılı Masa’nın pusulasının bozuk (değilse de “alengirli”) olarak kabul edilebileceğini, lâkin pusula istikameti düzgün gösterdikçe de genişliğin azaldığını bunun da Emek Özgürlük İttifakı’nın sorunu olduğunu yazmıştım. İşte Metin’deki tutarsızlıkların mutabakatın genişliği ile alâkası, Mutabakat Metni’nin alengirli, gıllıgışlı doğası da tam olarak bu iki örnekte (İstanbul Sözleşmesi ve Kürt Sorunu) kendini göstermekte.

BARIŞ AKADEMİSYENLERİ?

Altılı Masa’yı oluşturan partilerin diğer beşinde Barış Akademisyeni olma “onuru” ile atılan kaç kişi var bilmiyorum ama CHP içinde milletvekili olarak görev yapan tanıdıklarım bile var.  Değerli Hocam Prof. Dr. İbrahim Özden Kaboğlu 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararname ile üniversitesinden uzaklaştırılmıştı. CHP Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın’da onlardan birisi. Yüksel Hoca’yla, İletişim Yayınları’ndan çıkardığı Siyaset - Kavramlar, Kurumlar, Süreçler kitabında birlikte çalışmıştık. Listeyi uzatmanın gereği yok.

Ortak Mutabakat Metni, “Üniversitelerde yürütülen tüm öğrenim ve araştırma süreçlerinde mükemmeliyet, bilimsel özgürlük, derinlik ve yeniliğe açıklık ilkesini temel kriter haline” getirmek; “Mevcut bilim insanı envanterlerini de kullanarak Türkiye’nin bilgi tabanının güçlü ve zayıf olduğu alanları” belirlemek, “Üniversitelerde sektörel ve endüstriyel deneyim ve kapasitesi yüksek yönetici ve uzman istihdamını teşvik” etmek; “Akademisyenlerin, gerçekleştirdikleri teknoloji üretimi ve araştırma faaliyetlerinden elde edilen gelirlerden daha fazla pay almalarını” sağlamak ve “Akademisyenlerin ifade hürriyeti önündeki engelleri” kaldırmak gibi bir sürü  “proje/vaat”ten! bahsetmekte ama tıpkı İstanbul Sözleşmesi gibi, tıpkı Kürt sorunu gibi Barış Akademisyenleri de yokmuş gibi davranmakta.

LGBT+’LAR

Onlar zaten yok. Koskoca Ortak Mutabakat Metni’nde ne cinsel yönelim ne de LGBT+ kelimesi geçiyor. Metin’de kadına yönelik şiddet ile ilgili detaylı öneriler görülüyor ki bu oldukça iyi ama Metin’de “kadın”ın içinde var olduğu toplumsal kurumlardan azade bir “birey” olmaktan çok aile içinde tanımlanması (“Kadın, Aile ve Çocuk Bakanlığı” kurulması vaadinde olduğu gibi) ve farklı cinsel yönelimlere yer verilmemesi büyük bir eksiklik. Muhtemeldir ki yine hem Saadet Partisi’ni kızdırmamak adına (yine ve yine 4. Şubat’da yayınlanan yazımın Genişlik ve Tutarlılık bölümüne bir göz atmanızı rica ediyorum) hem de Cumhur İttifakı tarafından gelecek “Millet İttifakı homoları savunuyor!” kepazeliği ile yüzleşmemek adına böyle bir sorunu da görmezden gelmeyi tercih ettiler.

Hiç değilse Altılı Masa’daki tek kadın olarak Meral Akşener’in -ki sorsan feministtir- 3. Dalga Feminizm ve LGBT+ hareketi ile ilgili bir şey bilmemesi mümkün değildir diye düşünüyorum. Yüksek lisans tezini yıllar yıllar önce benimle yazan, kendisi de bir LGBT+ birey olan Tunca Özlen’in* Gazete Duvar’daki bu konudaki yazısı ile bitirmek istiyorum:

"3. Dalga, farklı dinsel, ulusal veya etnik kökenlere sahip, kendisini heteroseksüel matrisin içinde tanımlamayan kadınların, aralarında hiyerarşi yaratmadan birlik olması gerektiğini vurgular. Bu bağlamda 3. Dalga, 2. Dalga’ya kıyasla daha kapsayıcıdır.

3.Dalga’da farklılıkların ortaya konulması, dile getirilmesi eğilimi baskındır. Her kadının farklı baskı ve ezilmişlik sorunlarının olduğunu ve bu sorunları görmek, ortak noktalarını bulup ortaya çıkararak siyaset yapmak gerektiğine inanılır."

Ortak Mutabakat Metni’nde “sadece dört” eksiklik olduğunu, Metin’in geri kalanının mükemmel olduğunu düşünmüyorum. Ortak Mutabakat Metni’ni önemsediğimi, oldukça detaylı ve üzerinde çalışılmış “neredeyse” bir hükümet programı tadına sahip olduğunu da yazmıştım.  Ancak ben, Altılı Masa’nın siyasal yaşamımızdaki rolünün ve onun manifestosu olarak Ortak Mutabakat Metni’nin işlevini en fazla, mevcut iktidarın gitmesini sağlayacak; Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen Reistokrasi komedisine bir son vererek parlamenter sisteme geçişi mümkün kılacak, devlet kurumlarını yeniden “işler/çalışır” hale getirecek bir ara formül, bir manivela olarak düşünüyorum; fazlası değil.

Keyifli günler

 

 

[1] Akşam (Haber) “Olanlar kadar olmayanlar da tepki çekti... 6'lı masanın ortak metninde neler” Akşam, 30.01.2023, yok?https://www.aksam.com.tr/siyaset/olanlar-kadar-olmayanlar-da-tepki-cekti-6li-masanin-ortak-metninde-neler-yok/haber-1340133

[2]  Bengül Güngörmez,” Mutabakat metni mi milleti aradan çıkarma metni mi?” Star, 03.02.2023, https://www.star.com.tr/acik-gorus/mutabakat-metni-mi-milleti-aradan-cikarma-metni-mi-haber-1765853/ 

[3] https://ilerihaber.org/icerik/millet-ittifakinin-ortak-mutabakat-metni-aciklaniyor-150322

[4] Gazete Duvar (Haber), “Millet İttifakı kurmayları, mutabakat metnini Duvar’a değerlendirdi” https://www.gazeteduvar.com.tr/millet-ittifaki-kurmaylari-mutabakat-metnini-duvara-degerlendirdi-haber-1600869

[5] Eray Görgülü, “Millet İttifakı'nın Mutabakat Metni'ne koymadığı İstanbul Sözleşmesi'ne dönüş, kürsüden vaat edildi” T24, 30.01.2023, https://t24.com.tr/haber/millet-ittifaki-nin-mutabakat-metni-ne-koymadigi-istanbul-sozlesmesi-ne-donus-kursuden-vaat-edildi,1088660

[6] Mete Kaan Kaynar, “Ortak Mutabakat Metni’nin pusulası” 04.02.2023, https://www.gazeteduvar.com.tr/ortak-mutabakat-metninin-pusulasi-makale-1601512

[7] Tunca Özlen, “Feminist harekette 2. Dalga’dan 3. Dalga’ya geçiş sancıları” Gazete Duvar, 18.08.2019, https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/08/18/feminist-harekette-2-dalgadan-3-dalgaya-gecis-sancilari. Tunca yüksek lisans tezni benimle çalışmıştı. Daha sonra tezi Kürt Çözümleri - Kürt Sorununun Kökeni, Gelişimi ve Olası Çözüm Yollarının Analizi adıyla Yazılama Yayınları’nda yayınlandı.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.