Mehmet Özdilek: Türkiye EURO 2020'de başarısız oldu, çünkü B planımız yoktu

Mehmet Özdilek’le Beykoz’daki evinde Beşiktaş’ı, milli takımı ve Erzurumspor’u konuştuk. Avrupa Futbol Şampiyonası’nda öne çıkan neydi? Türkiye neden başarısız oldu? Şenol Güneş istifa etmeli miydi?

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Türk futbolunun ve Beşiktaş’ın efsane isimlerinden Mehmet Özdilek, yeni taşındığı evinde sekiz aydır dinleniyor. Son olarak Erzurumspor’u çalıştıran Özdilek, geçen sezonun 10. haftasında görevinden ayrılmıştı. Tecrübeli teknik direktör, çalışmadığı dönemde 8-9 kulüpten teklif almış, ancak dinlenmeye ihtiyacı olduğunu söylemiş ve o teklifleri reddetmiş. Haziran ayında Samsunspor’la da adı anılan Özdilek, "Öyle bir görüşmemiz olmadı" diyor. Sonbaharın başında yeni bir takımın başına geçebileceğini düşünüyor.

Şifo Mehmet, Türkiye’nin Avrupa Futbol Şampiyonası’ndaki başarısızlığını B planının olmayışına bağlıyor. Hatta "A planımız var mıydı?" sorusuna da “Eksikliğimiz vardı” cevabını veriyor. Ona göre diğer takımlar maç içinde 3’lüden 4’lüye dönerken Şenol Güneş sadece oyuncu değişiklikleriyle durumu düzeltmeye çalıştı. Buna rağmen Şenol Hoca'nın istifa etmesine karşı…

İspanyol futbolunun eski gücünü koruduğunu düşünüyor. Turnuvada net bir santrafora sahip olan takımların öne çıktığı görüşünde… Beşiktaş’ın da acilen bir, hatta iki forvet alması gerektiğini söylüyor. Bu arada yabancı sınırlamasına da karşı çıkıyor. "Bunu kim karar veriyor, kime soruyorlar" diyerek tepkisini dile getiriyor.

'ERZURUM’A FUTBOLCU GETİRMENİN SIKINTISINI YAŞADIM'

Önceki sezon Erzurumspor’la 1. Lig’de şampiyonluğa ulaştınız. Geçen sezon Süper Lig'e galibiyetle başladınız, ilk dört hafta başarılı sonuçlar aldınız. Sonra ertelenen Hatayspor maçı, Galatasaray maçında kaybettiğiniz 3 puan ve Karagümrük maçındaki tatsız sonuç, nitekim 10. Hafta’da erkenden veda ettiniz. Bunun nedenini soracağım hocam. Gördüğüm kadarıyla taraftarınız sizi pek suçlamadı. Özellikle savunmadaki bazı eksiklerden şikayetçiydiler. Kaleciniz Fornelli belki… Yani onun yerine Sehiç olsaydı, farklı olur muydu?

Olurdu. Kesin olurdu! (Gülüyor)

Mesela Emrah Başsan daha formda olsaydı…

Tek tek isimleri konuşmak çok doğru değil. Sezona biraz zor başladık. Yeni bir takım oluşturuyorsunuz. Oyuncu transferi yapmak zorundasınız. Erzurum’a, o coğrafyaya oyuncu getirmenin sıkıntısını önceki sene de yaşamıştım. Geçen sezonun başlamasına bir hafta kala oyuncu sayımız 11-12’ydi. Bazı arkadaşlar aramıza çok geç katıldılar. Onların hazır hale gelmesi bir süreç. Hazırlık maçı oynamadan sezona başladık. Bazıları oynadı ama biz oynayamadık. Çünkü prosedürler oynamamıza engeldi…

Burada bir eleştiri yapıyorsunuz…

Tabii canım, biliyoruz oynadıklarını!.. Doğrusu da buydu, sağlıkçılarımız bize izin vermediler. Federasyon da izin vermedi ama oynayanlar oldu, onu biliyoruz. Ertelenen Hatay maçı ritmimizi bozdu. Hayal kırıklığına uğradığım tek maç Karagümrük maçımızdır. Oyunculardan bazılarının bireysel hatalarından kaynaklanmıştı. Zaten benden sonra onlar da gönderildiler. Ama bu ayrılığı ben istedim, üstüne basa basa söyleyeyim. Bıraktığımda Erzurumspor 13. sıradaydı. Ben gittikten sonra 13 yeni oyuncu aldılar. Başkan da bırakınca yeni bir strateji belirlediler. Belki bir gol, kaybedilmemiş bir maç Erzurumspor’u Süper Lig'de tutacaktı. Bu ligde kaybetmemenin çok önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Çünkü iç sahada berabere kaldığımızda tepki alıyorduk. Ama hala dostluğumuz devam ediyor. Erzurum o bölgenin lokomotifidir. Müthiş bir futbol sevgisi ve ambiyansı olan, -10 derecede 35-40 bin kişiyi stadyumuna çekebilen bir camiadan bahsediyoruz. Bu sene de hak ettikleri yer için sonuna kadar mücadele edeceklerdir.

Siz 8 aydır takım çalıştırmıyorsunuz. Erzurum sizden sonra Hüseyin Cimşir, Mesut Bakkal, İsmail Kartal ve Yılmaz Vural’la anlaştı. Nihayet selefiniz Erkan Sözeri takımın başına geri getirildi. Eski takımınızın şansınızı ne görüyorsunuz? Kimine göre 1. Lig tarihinin en zor sezonu olacak, 10-11 takımın şampiyonluk şansı var…

Röportajdan önce de söylemiştim. 1. Ligi tabii ki takip ediyorum ama alt lige kapsamlı olarak hakim değilim. Zaten sadece 7 hafta çalıştım, o da dostlarımı kırmamak içindi. Fakat hakikaten de tarihinin en zor sezonu olacakmış gibi görünüyor. Bu sezon Play-Off’a giren takım bile bence çok başarılı bir sezon geçirmiş sayılır.

Taylan Antalyalı sizin döneminizde Erzurumspor formasıyla Süper Lig'de düzenli forma giymeye başlamıştı. Fatih Terim’in Galatasaray’ında 6 numaraya evirildi ve başarılı bir sezon geçirdi. Fakat Şenol Güneş’in milli takımında ilk 11’e giremedi. Şenol Hoca ona neden güvenmedi? Bu isabetli bir tercih miydi?

Ben Taylan’ı Gençlerbirliği’nden tanırım. Orada oyuncumdu. Açıkçası beklentinin çok gerisindeydi ama meziyetleri vardı. Rakip 18’e girmeyi seven, bunu zorlayan bir yapısı yoktu. Ben onu 10 numara gibi oynatıyordum. Ben de orta saha oynadığım için onu rakip ceza sahasına devamlı girmesi konusunda ikna etmeyi başardım. Çünkü 90 dakika içinde iki kere girerseniz ne yapacağınızı şaşırırsınız ama 8-10 kere girerseniz gol, asist şansı yakalarsınız. Taylan çok sağlıklı geri bildirimler verdi, 8-9 gol kaydetti. Bu da ona transferi getirdi. Oyun zekası iyi olan bir oyuncudur ama milli takımda neden tercih edilmedi dersek, o teknik adamın bir tercihidir. Çünkü milli takımın da oturmuş bir kadrosu vardı. Ama havuzun içinde hep olacaktır.

'ZATEN HİÇBİR AVRUPA TAKIMIYLA OYNMADAN DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ OLMUŞTUK'

Türkiye Euro 2020’de neden başarısız oldu? Ya da şöyle soralım, Türkiye için başarı neydi, beklenti neydi? Gruptan çıkma, çeyrek final, yarı final? Turnuvaya katılmak da başarı sayılır mı?

Bu tür turnuvalara hep katılan bir ülke değiliz. Bir turnuvada varız, öbüründe yokuz. Tabii Euro 2020’den önce aldığımız başarılı sonuçlar toplumda büyük bir beklenti ortaya çıkardı. Avrupa futbol kamuoyu da sürpriz takım olarak Türkiye’yi gösteriyordu. Gruptan çıkamayınca, sanırım Xherdan Shaqiri’nin bir açıklaması vardı, "Türkiye çok genç ve uluslararası turnuvalarda çok yer alan bir takım değil" demişti. Gerçekten Burak haricinde çok tecrübeli oyuncumuz yok. İtalya’yla başlamak ve mağlup olmak ayaklarımızı yere basmamızı sağladı ama sonraki süreçte nasıl bir strateji belirleyebilirdik, işte ona hazırlık yapamadık. B planımız hiç olmadı. Hangi maçı seyredersem seyredeyim, birçok takımın 4’lüden 3’lüye geçtiğini gördüm ama maalesef biz sadece oyuncu değişikleriyle bir şeyleri değiştirmeye çalıştık.

Peki gruptan çıksaydık ama son 16 turunda elenseydik, başarılı sayılacak mıydık?

Turnuvalara devamlı katılan bir ülke olsak gruptan çıkmak tatmin etmez ama bizim Avrupa şampiyonalarındaki en büyük başarımız ne? Dünya Kupası’ndaki başarımız ne? Avrupa’dan hiçbir takımla oynamadan dünya üçüncüsü olduk. Bence Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası’ndan daha zor. Çünkü Avrupa’nın elit takımlarıyla oynuyorsunuz. Bir de şunu eklemeliyim. Biz fiziksel olarak bütün rakiplerden biraz daha düşüktük. Ama 10-15 günlük periyotta fiziksel olarak hazırlanma şansınız yok.

Ama turnuva için liglerde sezonu erken bitirdik ve uzun bir kamp dönemi geçirdik.

Yani şöyle düşün, Türkiye’de ve Avrupa’da kendi takımlarında şampiyon olmuş ya da şampiyonluk mücadelesi vermiş oyuncularımız onun etkisini biraz uzun yaşadılar. Ama beklentinin çok altında kaldığımızın altını kalın bir çizgiyle çizebilirim.

Fatih Terim Euro 2016’da 3 maçta 1 galibiyet almıştı ve Türkiye gruptan çıkamamıştı. Terim federasyona istifasını sunmuştu, Yıldırım Demirören kabul etmemişti. Şenol Güneş ondan daha iyi bir kadroyla sıfır çekti. Kamuoyu en azından usulen istifa etmesini bekledi ama Şenol Hoca “Yarım kalmış bir işim var” dedi ve görevini bırakmak istemedi. Şimdilik konu kapanmış görünüyor. Peki bu normal mi? Siz onun yerinde olsaydınız, ne yapardınız?

O istifa etsin, bu gitsin, bu kalsın, sadece hocalar için değil, herkes için söylenen bir şey. Bu değişimler böyle kolay olursa, istikrarı yakalamak çok zor olur ve sağlıklı bir süreç olmaz. Buraya kadar getiren de aynı hoca, aynı oyuncular… Bir de biz öyle bir süreçteyiz ki, Dünya Kupası elemeleri devam ediyor ve grupta doğru pozisyondayız.

Hazırlık maçlarımızı yanlış seçmiş olabilir miyiz? Yani Azerbaycan’la, Gine’yle, Moldova’yla oynayarak hazırlanmak, eksiklerimizi görmek mümkün müydü?

Mental olarak da fiziksel olarak da hazır olmadığımız aşikar. Bu süreçte kimle oynarsan oyna, İtalya’yla oyna, Rusya’yla oyna, fark etmez. Bir de hazırlık maçı yapabilecek takım bulmak da kolay değil. Esas mesele, biz oynadığımız oyunun dışına evirilebilen bir takım olamadık. Eleştiriler elbette olacaktır ama bu süreçte istifanın doğru bir tercih olduğuna inanmıyorum. Çünkü Şenol Hoca'nın bir tecrübesi var ve Dünya Kupası elemeleri için fazla zaman yok.

'BANA KİMSE ‘KAÇ YABANCI OLSUN’ DEMEDİ'

Süper Lig'deki yabancı sınırı 8+6 şeklinde yeniden düzenlendi. Pek dikkat çekmedi ama zaten yerli ağırlıklı 1. Lig’deki yabancı kontenjanı da düşürülüyor. Bu düzenlemeyi kulüpler, teknik direktörler, taraftarlar istemiyor. TRT Spor’daki ve A Spor’daki yorumcular da istemiyorlar. Peki kim istiyor hocam? Niye yapılıyor? Milli takıma oyuncu kazandırmak için bunu yapmamız şart mı?

Ben yabancı serbestiyetinden yanayım. Bu statüyü kimler belirliyor, açıkçası bilmiyorum. Bize soruyorlar mı, sormuyorlar. Bunca zamandır bana kimse ‘kaç olsun’ demedi. Ama birileri karar veriyor işte. Tabii TFF 14 yabancıya izin verirken, illa 14 yabancı koyacaksın demiyor. Şu zihniyetten kurtulmalıyız bence. 14 tane alma, 6 tane al ama sana katma değer getirecek oyuncuyu al. Bunun geçmişte çok hataları var, yabancıyı çıkardın yabancıyı koymak zorundasın…

Mesela geçen sezon Menemenspor’un kazandığı maçta böyle bir hatadan dolayı Adanaspor hükmen kazanmıştı.

İsim vermeyelim, geçmişte daha büyük takımlar da aynı hatayı yaptılar. Öte yandan zaten son dönemde yerli oyuncular kıymetli olmaya başladı.

Bu turnuvada ne öne çıktı size göre? Kimine göre şampiyon İtalya’nın futbolu, İspanyolların pas futbolunun pres gücüyle güncellenmiş hali…

Sorunu yarıda keseyim, sen İtalya - İspanya maçını seyrettin mi?

Evet.

İspanya ne yaptı İtalya’yı?

Çok zorladı.

Zorladı değil yarı sahaya çıkamadı İtalya! Eee şimdi hangisinin güncellenme şekli? İspanya çok savunma ağırlık oynayan bir takım değildir ki. Ama topa çok sahip olan bir takımdır. Dün Barcelona – Juventus hazırlık maçını seyrediyorum, orada da öyle. İspanyollar oynuyor ama İtalya yarı sahayı geçemedi. Top bendeyse rakibin beni çok zorlama şansı yok. Top rakipteyken bana zorluk yaratabilir. İspanya’nın felsefesi bu! Rakibin kim olursa olsun topa sahip ol ve rakibe hükmet! Bunu Avrupa Futbol Şampiyonası’nda da yaptılar. İtalya’nın bir tek hükmedemediği takım vardı, o da İspanya’ydı. Dolayısıyla…

Dolayısıyla İspanya’nın hakim futbol anlayışı sürüyor diyorsunuz?

O konuda hiçbir sıkıntı olmadı. Bir tek eksikleri vardı geçmişe göre, iyi bir golcüleri yoktu. O da olsaydı, bence kupayı İspanya almıştı.

Kimine göre ise ters ayaklı bekler furyası başladı. Size göre bu turnuvada ne öne çıktı?

Bence net bir forveti olan takımlar bir tık öne çıktı. Mesela Belçika Lukaku’suyla bir tık daha öne çıktı. Güçlü, sprinter, rakip sahada topu tutan, takımını oraya taşıyan oyuncuların haricinde tabii ki özellikle kanat oyuncularının sprinter ve teknik kapasitelerinin yüksek olması… En önemli şeylerden biri de artık bütün takımların bir futbol anlayışı var. Yani plansız hiçbir takım görmedim ben. Makedonya da buna dahil…

Türkiye’nin bir futbol anlayışı var mıydı?

O konuda bir eksikliğimizin olduğunu söyledim zaten. Maalesef bu eksikliğimiz hala devam ediyor. Lukaku İspanya’da olsaydı çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. İtalya’ya dönüyorsunuz, daha çok değişken oyuncularla, yani öndeki oyuncuların çabukluğuyla, Chiesa’nın biraz becerisiyle bir yerlere gitti. Danimarka’nın çok ses getirdiğini düşünüyorum. Bana göre finalin adı Danimarka – İtalya olmalıydı. Çünkü yarı finaldeki İngiltere – Danimarka maçı hakem hatalarının ön plana çıktığını düşünüyorum. Finalde de bence hak eden kazandı.

'1992-93 SEZONUNUN ÜZÜNTÜSÜ İÇİMİZDE UKDEDİR'

Biraz da Beşiktaş’ı konuşalım hocam. Sergen Yalçın son hafta +1 gol averajıyla, Galatasaray’ın önünde unutulmaz bir şampiyonluk kazandı. 1992-93 sezonunda da yine son hafta Galatasaray'a averajla şampiyonluğu kaptırmıştınız. Bir telafi yahut ödeşme duygusu yaşadınız mı? Ne hissettiniz?

Yok, o üzüntü hala içimizde ukdedir. O bizim dördüncü şampiyonluğumuz olacaktı. Onu kaçırdığımız için çok üzgünüz. Başarsaydık, bugün Beşiktaş çok farklı bir noktada olabilirdi. Bu şampiyonluğu hak ettiğimizi düşünüyorum. Bir sezonu 90 dakika gibi düşün. İlk 15 dakika, lige iyi başlamayan bir çizgi; 60 dakikalık bölümde oyunu forse eden, baskı kuran kendini kabul ettiren bir Beşiktaş; son 15 dakikada sallanmaya başlayan, belki lig iki üç hafta daha uzun olsa ciddi problem yaşayabilecek bir takım görüntüsü vardı. Hatay maçı şampiyonlukta bir dönüm noktasıdır bence.

Şampiyonlar Ligi şansı için ne söyleyeceksiniz? Beşiktaş önemli oyuncularını kaybetti. Mesela Abubakar, Dorukhan… Ama önemli takviyeler de yaptı, Salih Uçan, Kenan Karaman ve Mehmet Topal gibi…

Bence önemli bir kayıp yaşamadı. Evet Abubakar’ı söyleyebiliriz ama Dorukhan geçen sezon beklentinin çok altındaydı. Ama Kenan olsun, Mehmet olsun, ki bence en önemlisi iki kiralık oyuncusunu elde tuttu, yani Rosier ve Ghezzal… Ama hala eksikleri var. Muhakkak ki takviye yapacaklardır. Bir kere hazırlık maçlarına baktığımızda takım ‘golcü, golcü’ diye bağırıyor yani… Bir değil, iki tane santrafora ihtiyaç var… Planlamayı yapmıştır Sergen Hocamız. Üç kulvarda yarışmak için kadro derinliğine daha fazla önem vermek gerekiyor.