Medya Politik... Bir yol arayışı: Esfel-i safilin ile psikolojik harp!

Dünden beri yaşananlar, iktidar medyasının, sığınmacılar konusunda mümkün olduğunca dolaylı olarak gündemine aldığı gerilimi, artık doğrudan aktörleri üzerinden ele alacağına dair işaretler içeriyor…

Google Haberlere Abone ol

Bayram tatilinden sonraki ilk günün gündemini de sığınmacılar tartışmasının harareti belirledi. Günün olayı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TGRT Haber kanalında katıldığı programdaki sözleri ve bu sözler üzerine Ümit Özdağ ile Sinan Ogan’dan gelen karşılıklar oldu.

Bakan saat 15’te başlayacak canlı yayından iki saat kadar önce şöyle duyurdu programı kendi twitter hesabından:

“Göç konusunda her şeyi konuşacağız...

Sessiz ölümleri

Yapılanları

Politikaları

Yalanları

Dezenformasyonları

Operasyon çocuklarını

Her şeyi konuşacağız...”

Yayın sonrasında açık bir tartışmaya hatta Ümit Özdağ’ın “silahsız düello” davetine yol açan “operasyon çocuğu” ifadesinin çok ‘hazırlıksız’ söylenmediğine dair bir işaret olarak görülebilir bu mesaj.

Sonrasını okuyucu büyük oranda biliyor zaten. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ümit Özdağ hakkında, “esfel-i safilin”, “hayvandan aşağı”, “operasyon çocuğu”, “Soros çocuğu” gibi ifadeler kullandı.

Ardından önce Ümit Özdağ’ın “Bakanlık önü randevusu”, ardından Sinan Oğan’ın da bu randevuya gideceği açıklamaları geldi. (Oğan daha sonra, Özdağ’ın talebi üzerine bakanlık önüne gitmekten vazgeçtiğini açıkladı.)

Özdağ’ın cevabındaki üslup, bir meydan okumaydı: “Seni bulucam oğlum!

Tansiyon yükseldi, sosyal medya ve haber siteleri de, zaten istim üstündeki sığınmacılar konusuna bitişik olan bu gerilimle çalkalandı tabi.

İşte tam bu esnada, iktidara yakın medya kuruluşlarının tutumu ne oldu?

Haber sitelerinin yüksek profilli tutumlar almaması dikkat çekti. Star’da Soylu’nun açıklamaları ana sayfada “15 Temmuz'da yarım kalan işimizi tamamlayacağız” sözleriyle anons edildi. İçeride ise Özdağ konusu öne çıkarılmış ama görece düşük tonlu bir ifade seçilmişti: “Ümit Özdağ'ın yaptığı Soros taktiğidir”…

Sabah gazetesinin internet sitesi de itidalli denebilecek bir başlık seçmişti: “Bakan Soylu'dan sığınmacılar üzerinden yapılan provokasyona sert tepki!”

Yeni Şafak internet sitesi de benzer bir tutum izledi. Konuyu ‘köpürtmediler’ ve ilgili tek habere şu başlığı attılar: “Soylu'dan 'Sessiz İstila' provokasyonuna sahip çıkan Ümit Özdağ'a tepki: Yaptığı Soros taktiğidir”.

Bu sitelerin hiçbirinde Ümit Özdağ ve Sinan Ogan’ın Soylu’ya ilişkin açıklamaları yer almadı.

Soylu ile Özdağ arasındaki söz düellosunun sosyal medyadaki iktidar mahfillerinde de pek yankılanmadığı görüldü. Binali Yıldırım, İbrahim Kalın, Fahrettin Altun, Ömer Çelik, Numan Kurtulmuş, bakanlar, parti yönetimi ve yetkilileri… Hiçbiri konuya girmedi. Organize bir sosyal medya faaliyeti de dikkat çekmedi.

Bu dikkat çekici itidal, “Soylu’yu taşımak” konusunda bir direnç olarak algılanabilir mi? Bu yönde geçmişte de pek çok tahmin ve temenni dolaşıma girdi ama durumun Soylu’yu desteklememek değil de nasıl destekleyeceğini bilememek, diye açıklanması şimdilik daha akla yakın görünüyor. Zira sığınmacılar konusundaki yüksek tansiyonun yarattığı hassasiyet belli ki iktidar medyasında ‘hızlı’ tutumlar almayı engelliyor.

Nitekim bugünkü Yeni Şafak gazetesi, kendi internet sitesinden daha net bir tutumla çıktı. Ümit Özdağ’ı manşete taşıyan gazete “Türkiye’nin Wilders’ı” başlığını attı. Özdağ’ı Hollanda’nın ırkçı politikacısı Geert Wilders şahsında Avrupa’daki “yabancı, Türk ve İslam düşmanı” akımların Türkiye’deki uzantısı olarak gösteren manşet haber, Özdağ için “psikolojik harp uzmanı” ifadesini de kullanıyor. Son bir yılda attığı twitter mesajlarının içerik analizini de yapıyor.

Bu durum, iktidar medyasının köşe yazıları aracılığıyla ve mümkün olduğunca dolaylı olarak gündemine aldığı sahadaki gerilimi, artık doğrudan aktörleri üzerinden ele alacağını gösteriyordur belki de… Göçmenler üzerinden yükselen gerilim, bir yandan ‘geri dönüş projeleri’ ile teskin edilmeye çalışılırken, bir yandan da etkin figürlerle doğrudan karşılaşmayı gerektiriyor olabilir. Zaten Okan Müderrisoğlu da dün (perşembe) şöyle yazmıştı:

Artık mesele, CHP'yi de aşması muhtemel fakat CHP siyasal kimliğini kullanmakta maharetli, parti yönetiminde de karşılık bulan kayıt dışı aktörlerin oynadıkları gizli oyunda düğümleniyor!”

CHP, kayıt dışı aktörler, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, psikolojik harp, hükümete karşı operasyon, gizli oyun… Önümüzdeki günlerin sık duyulacak sözcükleri gibi görünüyor bunlar…