Manastır’ın Partizan mirasını koruyanlar: Nostalji mi, mücadelenin dönüşü mü?
Beklentiler zamanında sosyalist sistemde bir değişimden yanaydı. Ki bu sosyalist sistemde belki insanlar zengin değildi ama en azından prensipte materyal ve sosyal bir eşitlik söz konusuydu. Toplumsal sistemin ve inançların değişmesiyle birlikte insanlar daha fazla zenginleşecek. Bugün esamesi okunmayan adalet ve insaf yeniden yüze çıkacak. Yugoslavya'nın dayandığı ‘insancıl sosyalizm’, ‘insancıl kapitalizm’in ne olduğu anlaşılmadan terk edildi.
MANASTIR – Bir türkü ve Mustafa Kemal’in okulu haricinde fazla bildiğimiz bir kent değil Manastır (Bitola*). Hem Kuzey Makedonya dendiğinde aklımıza Üsküp gelir, başkent değil mi sonuçta? Oysa Yunanistan sınırında bulunan bu 95 bin kişilik küçük şehir, pek çok anlamda ülkenin en ilgi çekici yeri.
Hayat ritminin yavaş ve insanların başkente göre çok daha sıcak olduğu kent, Türkiye’den gelenler için neredeyse tek bir anlam taşıyor: Manastır Askeri İdadisi. Şehrin mağazalarla dolu uzun yaya yolu Mareşal Tito Sokağı’nın sonunda yer alan ve bugün müze olarak kullanılan bu bina, gerçekten de dikkat çekici bir yapı. Fakat aynı sokakta başka bir bina var ki kentin daha yakın tarihine dair başka bir perspektife sahip.
Geçtiğimiz hafta Üsküp’ten bahsederken, Makedonya’nın eski Yugoslav cumhuriyetleri arasında bu geçmiş döneme en fazla kıymet veren ülkelerden olduğuna kabaca değinmiştik. Sonrasında da bu Yugoslavya mirasını anlayabilmek için Manastır’dan bahsetmemiz gerektiğini söyleyip, topu bugünkü yazımıza atmıştık. Manastır’daki Yugoslavya mirası sadece bir sokak isminden ibaret değil. İkinci Dünya Savaşı’nın partizan lideri ve Yugoslavya’nın kurucusu Josip Broz Tito’ya ait bir heykelin de bulunduğu sokakta Manastır Makedon Ulusal Kurtuluş ve Anti-faşist Savaşçıları Derneği bulunuyor. Dernek bir açıyla Yugoslavya’nın siyasi ve toplumsal anlamda bir ‘devamı’ olma niteliği taşıyor. Hem Makedonya’daki partizan mirası hem de Manastır üzerine Dernek Başkanı Stefan Boşkov ile konuştuk…
PARTİZANLARIN MİRAS BEKÇİSİ
Bize biraz örgütünüzden bahsedebilir misiniz? Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Belediyeye ait Manastır Makedon Ulusal Kurtuluş ve Anti-faşist Savaşçıları Derneği, 26 Aralık 1947 tarihinde kuruldu. Daha sonra 1948 yılında Makedonya’da ulusal çapta kuruldu. Bu örgütün şu amaçları vardı:
1- Kurtuluş ve anti-faşist savaştan kazandığımız çıkarları korumak. 2- Sağ kurtulan yaralı savaşçılarla ilgilenmek. 3- Hayatını kaybeden savaşçıların çocukları ve ailesi ile ilgilenmek ve sosyal durumlarını (emeklilik, iş ve barınma) güvence altına almak. 4- Tarihsel olaylara ve savaşçılara dair önemli belgeleri, fotoğrafları, objeleri ve diğer önemli şeyleri toplamak. 5- Hayatını kaybeden savaşçıların mezarları ile ilgilenmek (Manastır’daki Partizan mezarlığında savaşta ve sonrasında hayatını kaybeden yaklaşık 100 savaşçının mezar bulunuyor). 6- Manastır’da ve çevresindeki köylerde küçüklü büyüklü toplam 132 heykelin inşası.
Örgütümüz bugün Makedonya Cumhuriyeti’ndeki en örgütlü ve aktif örgütlerden. Biz resmi olmayan bir örgütüz ve mütevazi kaynaklarla kendi faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz. Özellikle de kurtuluş savaşına ve savaştaki insanlara dair heykellerin bakımları konusunda.
‘BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN HALKLARIN ORTAK MÜCADELE HATTI’
Manastır özelinde konuşmak gerekirse, kentin tarihsel mirasının sizin için nasıl bir rol oynadığını söyleyebilirsiniz? Öyle ki burası geçmişten bugüne çok kültürlü bir yer olagelmiş. Bu renkli etnik/dini demografinin şehirdeki toplumsal mücadele dinamiklerine nasıl bir yansıması var?
Manastır hep çeşitli etnik ve dini kimlikli bir şehirdi, hâlâ da öyle. Şehir, farklı etnik kökenlerin bir aradalığını doğrulayan köklü bir geleneğe ve bugün hâlâ ayakta duran kültürel anıtlara sahip. Sayısız yapıdan bahsedebiliriz. Mesela Osmanlı İmparatorluğu zamanından kalan camiler, müzeler… Hatta Manastır’ın hâlâ eski adlarını taşıyan pek çok yerleşim yeri var: Bair, Jeni Maale, İmaret, Arnaut Maale, vb… Bunun haricinde Osmanlı sonrası döneme ait pek çok bina Yahudi, Ulah, Yunan ve Makedon aileler tarafından bazı Avrupa kentleri model alınarak inşa edilmiş.
Bizim için çok önemli olan bir şey var ki o da şu: 1941/42 yıllarında dahi, yerel komünist parti örgütünün bölgedeki tek ilerici güç olarak yaptığı çağrıda Bulgar faşist işgalcilere karşı ‘Birlikte yaşadığımız Makedonya devleti için’ Makedonyalıları, Türkleri, Arnavutları, Yahudileri, Ulahları ve Manastır’ın diğer yurttaşlarını savaşa çağırmasıdır.
Ek olarak bir bilgi daha aktarmak gerekirse eğer, pek çok Makedonya halk şarkısının altında bir Türk olan Hayri Demirovski’nin (Hayri Önder) imzası vardır. Ünlü şarkı Bitola, Doğduğum Yer’in de ardındaki isim Demirovski’dir. Şarkıları Makedon kültürel mirasının bir parçasıdır ve Manastır’ın onursal yurttaşı ilan edilmiştir.
‘SOSYALİZM, KAPİTALİZMİN NE OLDUĞU ANLAŞILMADAN TERK EDİLDİ’
Sizin örgütünüze dair en önemli noktalardan bir tanesi de anladığım kadarıyla tüm eski Yugoslavya ülkelerinde temsilciliği oluşu. Peki bu durumun, bahsi geçen ülkeler arasında yer yer zayıflayan bağları yeniden kurmada bir rol oynadığını söyleyebilir misiniz?
Bu doğru, bugün bile Yugoslavya’da çok fazla örgüt bulunuyor. Bizim gibi aynı amacı taşıyan örgütlerle iş birliğimiz var. Ancak yine de diğer cumhuriyetlerle bağımız ne yazık ki zayıf ve dar ölçekli. Sadece Makedonya Savaşçıları Derneği’nin merkezi ile diğer cumhuriyetlerdeki merkezlerin ilişkisi var.
Bazıları için Partizanlar ve hatta 20. Yüzyıldaki toplumsal mücadeleler sadece bir ‘tarih’ demek. Ancak söz konusu gündemlere dair günümüz insanlarının hâlâ ciddi bir ilgisi söz konusu. Sizce bu tarihle bugünü bağlayacak köprüler kurulabilir mi?
Partizanların tarihi ve 20. yüzyıldaki sınıf savaşı bizim için Makedonya meselesi ve faşizmden kurtuluş konusunda doğru tavır alabilmek adına hayati öneme sahip. Doğrudur, tarihi bazı kutlamaları (olaylar ve kişiler) kenara koyacak olursak, son 30 yılda mücadelenin özellikle sınıfsal karakterindeki kopukluklar ortadan kalkıyor gibi.
Beklentiler zamanında sosyalist sistemde bir değişimden yanaydı. Ki bu sosyalist sistemde belki insanlar zengin değildi ama en azından prensipte materyal ve sosyal bir eşitlik söz konusuydu. Toplumsal sistemin ve inançların değişmesiyle birlikte insanlar daha fazla zenginleşecek. Bugün esamesi okunmayan adalet ve insaf yeniden yüze çıkacak. Yugoslavya'nın dayandığı ‘insancıl sosyalizm’, ‘insancıl kapitalizm’in ne olduğu anlaşılmadan terk edildi.
‘NOSTAJİ’ Mİ, ‘SINIFSAL KARAKTERİN’ DÖNÜŞÜ MÜ?
Bir açıyla az önceki sorumuza ek olarak bir mesele hakkında fikrinizi almak istiyorum. Özellikle Yugoslavya’da son dönemde gündeme gelen bir ‘Yugo-nostalji’ mevzusu var. Yugoslavya dönemine ilgi bazen böylesi bir nostalji kalıbına da sıkışabiliyor. Dolayısıyla tarihsel bir bilinç ile nostaljiyi bu noktada nasıl birbirinden ayırabiliriz?
Yugoslavya’nın geçmişi akıllıca okunmalı. Sadece ulusal kurtuluş ve anti-faşist savaş anlamında değil; özellikle Yugoslavya -ve tabii Makedonya- Komünist Partisi’nin rehberliğinde yaratılan sosyalist sistem nedeniyle. Bizce Yugoslav özyönetim sistemi, gelecekte toplumsal ve siyasi adaleti tesis etmek isteyen toplumlarca tercihen daha fazla uygulanacak bir sistemdir. Bu nedenle günümüzde yaşlı insanlar arasında mevcut olan Yugonostalgia’nın sebebinin de daha çok sosyal güvenlik, Yugoslav halkları arasındaki eşit ilişkiler, işçilere saygı ve uluslararası ilişkilerde genel olarak savunulan ‘bağlantısızlar hareketi’ ile ilgili bir nostalji olduğunu düşünüyoruz.
Peki yaş meselesine dair konuşmak gerekirse, sizin savunduğunuz yerde duran insanların yaş gruplarına göre dağılımı nasıl oluyor?
Az önce de söylediğim gibi, bizim tarafımızda duran ve sınıf mücadelesiyle ilgili gençlerin sayıca az olduğunu itiraf etmeliyiz. İlgili gençler var mı var, ancak onlar da mücadelenin karakterinde ‘insancıl’ yan yerine ‘aşırılık’ barındıran yerlerle ilgileniyor.
Bulunduğunuz siyasi konumun geleceğe dair alternatif olabileceğini düşünüyor musunuz?
Her halükârda örgüt olarak eylemlerimizle tarihin doğru olan tarafında kalmaya odaklandık ve enternasyonalizmin bizim için şart olduğunu göstermeye çalıştık. Bugün Batı Avrupa ülkeleri ile ABD tarafından öncelik verilen düşünceler haricinde farklı düşüncelerin ön koşullarını sağlamak muhtemelen uzun zaman alacaktır.
*Kentin Makedonca ismi.
Kavel Alpaslan Kimdir?
1995'te İzmir'de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Lisesi'nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü'nde eğitim gördü. Gazeteciliğe 2014 yılında Agos’ta başladı. Gelecek/Umut Gazetesi’nde çalıştı. 1+1 Express Dergisi’nde yazıyor. 2016 yılından bu yana Gazete Duvar’da yazı ve haberleri yayınlanıyor. "Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri" kitabı 2023 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmıştır.
Lübnanlı komünist tutsak Abdallah: Geri çekilmek rezilliktir 30 Ekim 2024
İsrail işgalinin cephe gerisi: Lübnan’da iç çatışma ihtimali 23 Ekim 2024
Bayraklı bir ucuz emek hikayesi: Bantustan 19 Ekim 2024
‘Lübnanlılar Hizbullah’ı İsrail’e karşı savunma gücü olarak görüyor' 16 Ekim 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI