Madene ayarlı çevre yönetmeliği yapıldı!

Yeni ÇED Yönetmeliği, sivil toplumu ve sendikaları sürecin dışına bırakıyor; ÇED raporu olmadan sondaj süsü altında maden aramaları yapılmasına izin veriyor.

Google Haberlere Abone ol

Cömert Uygar Erdem*

29 Temmuz tarihli Resmi Gazete’de ÇED Yönetmeliği yayımlandı. Yeniden yayımlanan yönetmelikle ilgili söylenecek birçok eleştiri var. Bir kısmı, yönetmeliği yayımlayan çevre hukukçusu meslektaşlarım tarafından da dillendirildi. Onlara katıldığımı belirtip, burada kendi eklemelerimi yapmak istiyorum. 

ÇED MEVZUATINI, KALKINMA VE YATIRIM PROGRAMLARI DİZAYN EDİYOR

İlk kez 1993’te yayımlanan yönetmelik, dönem dönem revize ediliyor, dönem dönemse sil baştan yazılıyor. Yürürlüğe girdiği günden bu yana 16 kez kısmi revizeye uğrayan, 6 kez de yeniden yayımlanan yönetmelikten söz ediyoruz. Bu değişiklikler elbette ki sadece yargı kararlarından kaynaklanmıyor. İktidarın kalkınma, yatırım programları ile şirketlerin lobicilik faaliyetleri de ÇED mevzuatını her seferinde yeni baştan dizayn edebiliyor. 

YEŞİL KALKINMANIN ESİNTİLERİ

Bakanlık, yeni yönetmelikte “yeşil kalkınma hedefleri” kapsamında değişiklik yapıldığını aktardı. İktidarın yeşil kalkınma olarak nitelendirdiği hedefler, Paris Anlaşması'nı yürürlüğe koyduktan sonraki süreçte dile getirilen “green deal” (yeşil mutabakat) çalışmalarının bir parçası. Fikrimce de iktidarın yeşil kalkınma devrimi olarak nitelendirdiği süreci işletişindeki yaklaşım, ÇED Yönetmeliği'ne de aktarılmış. 

MUHATABINI DIŞARIDA BIRAKAN SÜREÇLER

Yeşil mutabakat sürecine ilişkin koordinasyon Bakanlıklar ve işveren örgütleri eliyle yürütülürken, iklim krizinin sahici mağduru olarak yurttaşlar, sivil toplum, meslek kuruluşları, sendikalar sürecin tamamen dışında. Bu saydığım oluşumlar, pazarlık usulü yürütülen süreçte, salon etkinliklerinin katılımcısı olmaktan başka bir hakka sahip değiller. Aynı yaklaşım ve hedef ÇED Yönetmeliği'ne yansıtılınca, dernekler, vakıflar, sendikalar, meslek kuruluşları sürecin dışına çıkarılmış, yatırımcı ile Bakanlık arasında götürülen müzakerede bireyler etkisizleştirilmiş. Bunu hem halk tanımındaki değişiklikten, hem de ÇED raporunun kapsamını belirleyecek üniversite, belediye, meslek örgütü, sendika gibi kuruluşların katıldıkları toplantı aşamasının kaldırılmasından anlayabiliriz. 

Önceki düzenlemede, tüzel kişi olarak tanımlayabileceğimiz dernek, vakıf, meslek odası, birlik gibi hukuki oluşumlar, artık “ÇED” sürecine katılma hakkına sahip değiller. Bu durum, ÇED sürecindeki toplantılara dernek, barolar ve diğer meslek odalarının katılımını, katılsa dahi söz hakkı almasını engellemeye yönelik. Bilimsel anlamda da konunun uzmanı olarak nitelendirebilecek oluşumlar sürecin dışına itiliyor. 

Maalesef çevre yönetiminin organizasyonu Bakanlık ve yatırımcı arasında ilişki ile dizayn ediliyor. Bakanlığın Alo Çevre-181 diye il ve ilçe müdürlüklerinde yaptığı afiş çalışmaları dahi kişilere değil, yatırımcılara yönelik bilgilendirme hizmeti. Süreçte projenin etki sahasındaki birey ya da gruplar, baroların kent ve çevre hukuk komisyonlarından, mühendis ve tabip odalarından, ekoloji örgütlerinden konuya dair teknik, hukuki yönden destek almak zorunda kalıyorlar. Öte yandan, söz konusu süreçlere dahil olmak, bu saydığım toplulukların doğal varlık nedeni. Yani, kişiler yardım istiyor diye değil, kendi tüzükleri gereği de bu sürece dahil olmaları gereken hukuki oluşumlar, bir yönetmelikle sürecin dışında bırakılıyor. 

ONLINE TOPLANTI KATILIM HAKKINI KISITLAYACAK

Yönetmelikle ÇED raporunun içeriğinin oluşturma aşaması ile ÇED raporunun içeriğini tartışma aşamalarına da ayarlar çekilmiş. ÇED raporunun incelendiği İnceleme Değerlendirme Komisyonu toplantıları online olarak yapılabilecek. Uygulamada, birey ve toplulukların bir bütün bindirme yapmadıkları toplantılar, projeyi kendileri de çok iyi bilmeyen ve emir icabı orada olan kamu görevlileri ve şirket çalışanlarının seremonisiyle tamamlanıyor. Sürecin dışına itilen tüzel kişilikler ise bu konuda, panzehir görevi üstleniyorlar. Gerze’deki termik santral projesi, Fatsa’daki altın madeninin kapasite artışı başvurusu gibi süreçler inceleme ve değerlendirme komisyonlarından geçemediği için rafa kalktı. 

KAPSAM BELİRLEME TOPLANTISI KALDIRILDI

ÇED raporunun kapsamı, içeriği, iskeleti ilgili kamu kuruluşu, üniversite, meslek odası, sendika vs. kuruluşların da dahiliyle oluşan komisyon tarafından, kapsam belirleme toplantısında kararlaştırılırdı. Yeni yönetmelikle bu toplantı kaldırıldı, ÇED raporunun içeriğini hazırlama görevi ise Çevre, Şehircilik ve İklim Değişiklik Bakanlığı'na verildi. Bakanlık, bu işi kendi tekeline alarak, komisyonun müdahalesini de kısıtladı. Bakanlık, bunu 'işler gecikiyordu' bağlamı üzerinden savunabilir. Ancak, işlerin oldu bittiye getirildiği anlarda, özel format belgesindeki koşulların nasıl ihlal edildiğini de biliyoruz. Berat Albayrak’ın büyük projesinin, jet hızıyla ÇED raporu hazırlanan Eskişehir’deki Alpu Termik Santrali projesinin özel formatına aykırı olarak, ÇED raporunu hazırlayan ekibine Hidrojeoloji Mühendisi ve Harita Mühendisi dâhil edilmemişti. Bu davada, bilirkişi raporundaki olumsuz tespitlere rağmen halen karar verilmediği bilgisini parantez içinde sunayım. 

YEŞİL DÖNÜŞÜM HEDEFLERİ GÜNEŞİ, KÖMÜRÜ VE NÜKLEERİ AYNI TASTA SUNUYOR

HES ve RES gibi projelere kapasite ayırt etmeksizin ÇED raporu hazırlanması koşulu koyan yeni yönetmelik, güneş enerjisi, nükleer ve maden projeleriyle ilgili daha esnek bir hale büründü. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın enerji piyasasına yarattığı krizinin de sağladığı fırsatla yeşile bürünen nükleer teknolojinin atıklarının yönetimine dair süreçleri de ilgilendiren projelerle ilgili ÇED raporu hazırlanması zorunluluğuna dair değişiklikler bulunuyor. Madene ve güneşe yatırımın artacağının işaretini veren yönetmelikte enerji krizinin baş failleri metal endüstrisi, inşaat sektörüne, atık sektörüne ÇED raporu hazırlamadan, ÇED Gerekli Değildir kararları alarak hızlıca faaliyete geçme kolaylıkları sağlanıyor. Yani iktidarın yeşil kalkınma hedefleri, dönüşümü adilleştirmek yerine süreci hızlandırmaya odaklı. 

SONDAJ ADI ALTINDA ÇED'SİZ MADEN ARAMALARI ARTACAK

Yeni yönetmelikle, karot, kırıntı ve numune almak yöntemleriyle yapılan maden aramalarına ÇED muafiyeti verildi. Daha önce İliç’teki maden projesiyle ilgili yazımda, “İliç ile başlayan hat, Kemaliye, Ovacık, Hozat, Pülümür, Sivas’ın Divriği, Kangal ve Malatya’nın Arapgir ilçelerini kapsayan büyük bir madencilik dalgasını doğurabilir” ifadelerini kullanmıştım. Bu alanlarda, Maden Kanunu’nda yer alan bir hükmü gerekçe sunarak ÇED başvurusu dahi olmaksızın sondaj süslü maden aramaları yapılıyor. İliç’teki Anagold’a ait projenin devamı olarak Kemaliye, ÇED başvurusu olmadan yapılan sondajlar, Erzincan İdare Mahkemesi tarafından sondaj ile maden araması yapamazsın denilerek iptal edilmişti.

ÇED KARARININ GEÇERSİZLİĞİNİ SADECE PROJE SAHİBİ Mİ İLERİ SÜRECEK?

Yeni yönetmeliğe göre, ÇED Olumlu ya da ÇED Gerekli değildir kararından sonra 5 yıl içerisinde mücbir bir sebebe dayanmaksızın yatırıma başlanılmaması halinde, ÇED Olumlu ya da ÇED Gerekli Değildir Kararı geçersiz sayılacak. Yeni yönetmeliğe göre, yatırıma başlanılmamış projenin ÇED kararının geçersiz sayılabilmesi için proje sahibinin başvurusu koşul olarak sayılmış. Yönetmeliğin eski halinde, böyle bir başvuru koşulu yoktu. Halk da başvurarak ÇED kararının geçersiz sayılmasını sağlayabiliyordu. Örneğin Rize Hemşin’deki Dikmen HES projesinin ÇED Olumlu kararı bu şekilde yurttaşların başvurusu sonrasında geçersiz sayıldı. 

YARGI KARARINI MÜCBİR SEBEP YAPAN BAKANLIK, CENGİZ'İN DAVASINA BİNDİRME Mİ YAPIYOR?

Yönetmelikte, yatırıma başlamamanın mücbir sebepleri arasında, idare mahkemelerinin verdiği yürütmeyi durdurma ya da iptal kararları da sayıldı. Ne hikmetse, Çanakkale’de Cengiz İnşaat’a bağlı Truva Madencilik'e ait “Halilağa Altın ve Bakır Madeni İşletmesi” isimli projenin 2012 tarihli ÇED Olumlu kararıyla ilgili görülen davada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın savunması ile birebir. TEMA’nın yatırıma başlanılmadığı için ÇED Olumlu kararının geçersiz sayılmasına ilişkin başvurusunu, Bakanlık Çanakkale İdare Mahkemesi ile Danıştay 14. Dairesi’nin verdiği yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarını mücbir sebepten sayarak reddetmişti. Bakanlık, yürüyen davaya bir bindirme yapıyor gibi. 

*Avukat