Ediz Hafızoğlu: Bizim cazımız da türküler

Müzisyen Ediz Hafızoğlu, 'Nazdrave' serisine Anadolu türkülerinden oluşan EP'si 'Üç Türkü'yü ekledi. Hafızoğlu, “Biz caz standartları çalıyoruz ya hep, türküler de bunun Türkiye versiyonu olduğu için çok başka bir şey yapmıyoruz aslında. Türküler de bizim caz standartlarımız” diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Usta davulcu ve müzisyen Ediz Hafızoğlu’nun müzikal projesi Nazdrave’nin Anadolu türkülerinden oluşan EP’si 'Üç Türkü' dinleyiciyle buluştu. Diyarbakır türküsü 'Kerpiç Kerpiç Üstüne', Antalya yöresinden 'Çay Benim Çeşme Benim' ve Aşık Veysel’in eseri 'Uzun İnce Bir Yoldayım'dan oluşan üç şarkılık EP, Hafızoğlu'nun kendi plak şirketi olan Lin Records etiketiyle çıktı. Serhan Erkol’un düzenlemeleriyle müzikseverlerle buluşan 'Kerpiç Kerpiç Üstüne' Atakan Akdaş, 'Çay Benim Çeşme Benim' ise Taylan Özgür Ölmez tarafından seslendirildi. 'Uzun İnce Bir Yoldayım' ise Türkiye cazının üç ismi Cem Tuncer, Ercüment Orkut ve Hafızoğlu’nun düzenlemeleri, Jülide Özçelik’in yorumu ile yeniden hayat buluyor. Aşık geleneğinin 20. yüzyıldaki en büyük temsilcisi Âşık Veysel Şatıroğlu’nun yazdığı ve bestelediği türküye, ozanın arşivlerden çıkarılmış sesi de eşlik ediyor.

Trompette Barış Doğukan Yazıcı, alto saksafonda Serhan Erkol, tuşlu çalgılarda Ercüment Orkut, gitarda Cem Tuncer, yaylı tanburda Cenk Erdoğan, kontrbasta Volkan Hürsever, davul ve elektroniklerde Hafızoğlu’nun çaldığı ‘Üç Türkü’nün mix’leri mastering’i Sinan Sakızlı tarafından yapıldı.

“Bizim cazımız da türküler” diyen Hafızoğlu, “Biri Amerikan müziği ve çok yakın tarihte oluşmuş yüz yıl bile olmamış. Türküler binlerce yıldır söylenen şeyler. Bunu çalmayacağız da neyi çalacağız?” diyor.

Müzisyen Hafızoğlu ile yeni EP'si ve müziği üzerine konuştuk...

Ediz Hafızoğlu

Türkü albümü fikri nasıl doğdu?

Jülide Özçelik ‘Jazz İstanbul’ albümü ile başlayan bir yolculuğun devamı bu EP. Serhan Erkol ile yıllardır bu aranjmanları farklı şekillerde çaldık. Hatta 2009 yılında da onun hiç yayınlamadığımız ilk albümünü kaydettik. İçinde bu iki aranjman da vardı. Ben bu parçalara artık 'Ya bunlar bizim parçalarımız' diye bakmaya başladım. Nazdrave'de çalsak çok güzel olur diye düşündüğüm için bunları kaydetmeye karar verdik. 'Nazdrave 13' kayıtları sonrasında 'Çay Benim Çeşme Benim' ve 'Kerpiç Kerpiç Üstüne'yi, Jülide ile çaldığımız 'Uzun İnce Bir Yoldayım'ı da Jülide’nin 'Nefes' albüm kayıtlarının sonunda kaydettik. 'Bunu ne yapacağız biz nereye koyacağız?' derken bu albüme eklendi. İki türkülük bir şey yayınlayacaktık üçe çıktı.

Jülide Özçelik'in vokalini yaptığı 'Uzun İnce Bir Yoldayım' düzenlemesiyle de diğer iki türküden ayrılıyor. Daha elektronik soundlu bir şey hayal ettik...

Biz sahnede de öyle çalıyorduk. Basçı olmadan çalalım dedik. Keybordçunun elinin altında olduğu için iş, daha özgür oluyor. Dolayısıyla hepimize başka bir mod geliyor. Ercüment'te orada böyle bir kafaya girdi. Sahnede çaldığımızı ve hiç kaydetmediğimizi çalmış olduk. Üzerine elektronikleri ekledim.

'AŞIK VEYSEL KONUŞMALARI ÖMÜR BOYU BİR ALBÜMDE KALSIN İSTEDİK'

Parçanın başında Aşık Veysel'in konuşmaları var. O da renk katmış parçaya.

Onları ekleme ihtiyacı duydum. Youtube'da var ama albümlerde onun konuşmaları yok. Dolayısıyla insanlar bunu çok duymuyor. Şimdi bir parça açtığında konuşma olduğu için birçok yerde çalınmayacaktır bu parça biliyorum. Çünkü konuşma dinlemek istemez ya insanlar, direkt vokal girsin ister. Bunu bilerek yaptım. Sonuçta Aşık Veysel, olay budur. Kendini anlattığı birkaç şeyi bulduk Youtube'tan. Onları kesip biçtik. Ve dedik ki ömür boyu bir de albümlerde kalsın. Bu arada biz o konuşmaların oraya ekleneceğini hiç bilmeden çaldık. 1 yıl sonra konuşmaları ekledim. Altında sanki o konuşmaya eşlik eden bir şey çalınmış gibi. O çok güzel denk geldi.

Düzenlemelerde nelere dikkat ettiniz? Özünden kopmama gibi kaygılarınız oldu mu?

Aşık Veysel parçasında özünden koptuğumuzu düşünmüyorum. Çünkü 'Uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum gündüz gece' bu sözlerin bir tarzı bir stili yok bence. Bağlamada çaldığı şeyin değil sözlerin daha çok önemi vardır. O ağırlığı taşıdığımızı düşünüyorum. Yenilikçi bir şey yapmak istedik. Ne kadar yenilikçi? Zaten bunlar yapılıyor diyebilirsin. Evet, yapılıyor ama bizim için yeni bir şey sonuçta. Yeni aletler alıp yeni şeyler deniyoruz. Serhan'ın yaptığı iki türkü çok eski aranjmanlar. Bence çok iyi yansıtıyor ruhunu. Sözlerden, havasından uzaklaşmıyor.

Bu türküler Ediz Hafızoğlu Nazdrave serisiyle buluşunca ortaya nasıl bir sonuç çıktı?

Genelde türkü aranjmanlarını hep pop veya rock çalanlar yapar. Caz’da eski birkaç örneği olsa da bu kadar insana ulaşmasını Cem Tuncer’in aranjmanlarıyla Jülide’nin ilk albümü sağlamıştı . Nazdrave'nin de oturmuş bir grubu var. Benim yazdığım müziklerin ne kafada olduğunu bilen insanların nasıl bir aranjman nasıl bir parça gelirse gelsin o kalıpta çalacağını bildiğim için sanki kendi yazdığımız parça gibi oldu. O yüzden bu kadar rahat kaydettik. Bu arada biz Ece'yle üç yıldır birlikteyiz ve evde sürekli türküler dinleniyor, bağlamalar çalınıyor. Ben yollarda zaten hep TRT Türkü dinliyorum. Kafamda uzun zamandır bir sürü parça dönüyor. Çok iyi şeyler var. Ve bunlar bizim. Biz caz standartları çalıyoruz ya hep, türküler de bunun Türkiye versiyonu olduğu için çok başka bir şey yapmıyoruz aslında. Türküler de bizim caz standartlarımız. Biri Amerikan müziği ve çok yakın tarihte oluşmuş yüz yıl bile olmamış. Türküler binlerce yıldır söylenen şeyler. Bunu çalmayacağız da neyi çalacağız? Türkülere yönelip kısa yoldan bir yere gitmek gibi görmüyorum bunu.

'GENELDE YAPILAN BU TÜRKÜ KESİN TUTAR'

Konusu gelmişken... Son dönemde türkü coverlarına da çok rağbet var. Bu rağbetin sebebini neye bağlıyorsunuz?

Çünkü herkes o türküleri biliyor ve herhangi bir stilde yaptığında rağbet görüyor. Zaten bildiği parçayı başka bir versiyonuyla hemen kabul ediyor. Biz çalarken türkülere başka melodiler, armoniler ve yeni bölümler eklemeye çalışıyoruz. Türkü çalacaksak zaten ben bağlamayı elime alıp çalarım. Öyle zaten çok güzel. Biz o türküye ne katabiliriz diye düşünüyoruz. Ama genelde yapılan şey bu türkü tutar düşüncesi ile onları yayınlamak oluyor.

Gelecek Nazdrave serisiyle ilgili bir ön görünüz var mı? Yine türkülerle mi devam edeceksiniz?

Bir tane daha türkü albümü gelecek. Bağlamayla çok fazla beste yaptım. 5 beste var. Bir de ona türkü aranjmanları da girecek. Serhan'la '5 parça mı 8 parça mı yayınlasak?' diye konuşurken aslında çok yapmak istediğimiz şeyler vardı. Ece'de onları çok iyi söylüyor, ilk kez tek bir vokalist ile albüm yapacağız sanırım, 'Nazdrave feat. Ece Ünsal' diye. Sonra benim 10 yıl önce yazdığım müzikler var. Bir tane de enstrümantal albüm olacak.

'BAŞKASININ PARÇASI GİBİ BAKMAYI SEVİYORUM'

Sadece enstrümanıyla ön planda olan müzisyenler genelde enstrümantal albüm tercih ediyor. Siz Nazdrave serisiyle vokallere ağırlık vererek bu algıyı yıktınız. Neden bu şekilde tercih ediyorsunuz?

Solistliğe değil de eşlikçiliğe daha çok kafa yoran birisiyim, ayrıca davul eşlik enstrümanı. Solo enstrüman değil. Ben bir saksafoncu, vokalist veya gitarist değilim. Bence müzikte bas ve davul soloları olmamalı (Gülüyor). Benim 2 stüdyo albümümde sadece bir tane solo var galiba. Onu da zorla yaptırdılar. Davul öyle bir enstrüman değil bence. Parça yazarken davulu hiç yazmam. Diğer enstrümanların hepsini yazarım davul yazmam. Stüdyoda ne çalacağımı kara kara düşünürüm sonra. Başkasının parçası gibi bakmayı seviyorum. Çünkü o zaman onu başka bir yöne götürebiliyorum.

Ceza, Jülide Özçelik, Elif Çağlar, Cem Tuncer, Serhan Erkol gibi isimlere de eşlik ediyorsunuz. Bu çeşitlilik sizin müziğinizi nasıl etkiliyor?

Ben sadece bir grupla çalamam. Nazdrave'den aynı parçaları çalıyoruz diye bıkıyorum. İki kere üst üste çaldığımızda yeni bir şey çalmayacaksak bence hiç çalmayalım. O yüzden sürekli başka insanlarla farklı müzikler çalmak beni çok besliyor. Yoksa biz Metallica gibi 2 yıllığına turneye çıksak birbirimizi öldürürüz herhalde (Gülüyor). En uzun çaldığım grup Kolektif İstanbul'du. Onlarla çok uzun bir gönül bağımız var. 10 sene çalıp ayrıldım. Ayrılma sebebim de aynı şeyleri çalmamızdı.

Bu bakış açısı müziği kazanç olarak görmediğinizin bir kanıtı herhalde. 'Çalıp paramı kazanırım' düşüncesinden uzaksınız sanırım.

Asla. Çok aç kaldığım zamanlar oldu ama istemediğim hiçbir şeye gitmedim. Olmadı mı istemediğim iş, tabii ki oldu ama bazen rica üzerine yapabiliyoruz istisna olarak.

.

'BİZ HİÇBİR ŞEY ÇALMASAK DA CEZA SÖYLÜYOR'

Ceza ile çalıyorsunuz ve rap müziğin son dönemdeki yükselişiyle ilgili neler söylemek istersiniz içinde olan biri olarak?

Ceza birdir vardır diyorum. Pop bitti ve rap onun yerini aldı. Bir yerde bir değişim gerekiyordu, bu oldu. Türkiye arabeski sever. Bundan kaçışımız yok. Rap diyemeyiz o müziğe ama insanlar rap diyebiliyorlar. Bu arabesk versiyonları hemen patladı. Dizilere onu yapıştır, ağlak ağlak söylemeler... Rap, hip hop böyle bir şey değil ki! 90'larda Cartel diye bir şey çıktı düşün çok kısa bir süreç. Bunları bir yere oturtmak çok zor ama bir tane say diyorsan Ceza kraldır. Onunla çaldığım için söylemiyorum ben Ceza'yla 2 yıldır çalıyorum. Adam 20 yıldır burada. Biz hiçbir şey çalmasak da Ceza söylüyor. Yok mu başkaları? Tabi ki var ve çok iyi şeyler de yapıyorlar ama Ceza bir başka.

Bir süredir Kaş'ta yaşıyorsunuz. Metropolden uzak olmak müziğinizi nasıl etkiledi?

Bazen çok sıkılıyorum ortalıkta iyi müzisyen olmadığı için. İstanbul’da alışmışız iyi müzisyenlerle çalmaya, Kaş’ta çok azına rastlayabiliyoruz. O yüzden 'Arkadaşlar gelin bizde çalıyoruz' diyorum 4-5 günü bağlıyoruz. Ancak bu şekilde nefes alabiliyoruz burada. Ama şöyle güzel şeyler de oluyor; Elif Çağlar iki saat uzağımızda Dalyan’da, Cem Tuncer Kaş’a geldi. Birkaç arkadaşımız daha gelirse dünya için ne olur bilemem ama bizim için çok güzel bir ortam olacak müzikal olarak. Zaten bir yıl içinde evimizi bitirmiş, stüdyo haline getirmiş olacağız. Burada daha fazla sanatsal faaliyet olacak. Hem kendimize hem de buradaki gençlere sanatla yeni kapılar açacağımızı umuyorum.