'Devlet destekli rock'tan 'Kazak Beatles'a: Sovyet halklarının özgür şarkıları!

Sovyetler Birliği'nin Orta Asya coğrafyasındaki halkların 'diline ve kültürüne' yasaklar getirdiği iddia edilir. Bu iddianın aksini, halkların müziklerini keşfetmek için çıktığımız yolculukta görebiliriz!

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bugün Orta Asya hakkında kafamızda canlanan resim, Sovyetler Birliği hakkındaki bilgi kirliliği altında boğulmakta. Sovyetler Birliği'nin bu coğrafyadaki halkların 'diline ve kültürüne' yasaklar getirdiği yönündeki gerçek dışı iddialar, sosyalizmin bu coğrafyaya kattığı kültürel birikimin üzerini örtüyor. Bu birikimin ne ölçüde varolduğunu öğrenmeninse keyifli bir yolu var: Sovyet Orta Asya'sında sıradışı bir müzik seyahati yapmak!

KAZAKİSTAN

İlk durağımız Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (KSSC), diğer Orta Asya ülkelerine göre tarihinde Ruslar ile en fazla etkileşimi olan bölge. Coğrafi yakınlığı ve büyüklüğü de hesaba katarsak, 1979'daki ülke nüfusunun yüzde 40'ını Rusların oluşturması (Kazaklar yüzde 36) şaşırılacak şey değil. Bu, Kazakların her şeyden çok belki de kültürel hayatlarında çok önemli bir rol oynuyor.

KAZAK 'BEATLES'

1967 yılında Alamti Politeknik Enstitüsü'nden dört öğrenci, 'Dos Mukasan' ismiyle ilk kez sahneye çıktı. Yaptıkları müzikte geleneksel Kazak şarkılarını gitarla birleştiriyor, ve aynı anda birden fazla vokale yer veriyorlardı. Dos Mukasan, Gitar ve eş zamanlı şarkı söyleyen vokaller yüzünden 'geleneksel' kanadın eleştirileriyle yola çıksa da, Sovyetler Birliği'nin çeşitli bölgelerinde çıktıkları festivallerde grup büyük ilgi ve beğeni toplar. Böylece Dos Mukasan 70'ler Kazakistan'ına damgasını vurur.

KAZAKİSTANIN İLK KADIN GRUBU

Sovyet müziğinde pek çok grubun önünde VIA (ВИА) harfleri olduğunu görürsünüz. 'Vokal-Enstrümantel Topluluk' anlamına gelen VIA, 60'lardan 80'lere kadar kurulan pek çok pop-rock grubu için kullanılan bir ifadedir. Bu bakımdan Dos Mukasan gibi Aygül'de VIA'ydı, yakın yıllarda yine bir üniversite öğrenci topluluğu olarak kurulmuştu hatta onlar da Sovyetlerin pek çok festivalinde şarkılarını söylemiş, ödüller almıştı.

Ancak tek bir farkla, Aygül Kazakistan'ın tamamı kadınlardan oluşan tek VIA'sıydı. Kazak Devlet Pedagoji Enstitüsünün öğrencilerince kurulan Aygül, şüphesiz çağı ve coğrafyası için oldukça yenilikçi bir müzik yapıyordu.

ALMA-ATA'DA ELEKTRONİK JAZZ

Kazakistan'a veda etmeden önce, buraya kadar dinlediğimiz iki gruptan çok daha farklı bir müziğe kulak verelim. Modeo Ensemle'ın 1984 yılında Alma-Ata'da çıkardığı albüm oldukça bağımsızdı. Jazz ve elektronik müziğin birleştiği enstrümantel albüm, Sovyet müzisyenlerin zengin özgünlüğünü de gösteriyor.

ÖZBEKİSTAN

Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti (ÖSSC), pek çok anlamda zengin bir ülkeydi. Başkent Taşkent tüm Sovyetler'deki en büyük 4'üncü şehirdi. Ancak daha da önemlisi, tarih boyu bölgeye gelen birbirinden farklı halklar, Özbekistan'ın özgün ve zengin bir kültür anlayışına sahip olmasına vesile olmuştu. Semerkand'ın da bu ülkede olduğunu hatırlamak, bu zenginliği anlamamıza yardımcı olabilir.

Özbek müziğinin güçlü sesi Batır Zakirov bu anlamda güzel bir örnek. Özbekçe, Rusça, Arapça ve Fransızca söylediği şarkılarla 1960'larda ünlenen Zakirov'un yukarıdaki şarkısının melodisi muhtemelen size tanıdık gelmiştir. Zakirov, Türkçe'de 'Böyle Gelmiş Böyle Gider' ismiyle bildiğimiz, aslı 'Bint El Chalabiya' olan şarkıyı, orijinal dilinde yani Arapça okuyor. Ancak Zakirov çok yönlü bir sanatçı. Şarkıcılığının yanı sıra o, aynı zamanda bir şair, yazar, ressam ve aktör. Zakirov bu yeteneklerinin fazlasıyla farkında olacak ki Rusça söylediği bir şarkısının klibinde bir yandan resim yapmakta bir yandan da şarkı söylemekte...

1970'li yıllarda tüm diğer birlik cumhuriyetlerinde olduğu gibi yerel müziği batı enstrümanlarıyla birleştiren üniversite grupları, Özbekistan'da da kendine yer bulur. 'Sintez' grubu, bunu en iyi başaranlardan.

TÜRKMENİSTAN

Bugün, sermayenin özellikle kültür alanındaki hakimiyeti çoğu zaman gözden kaçıyor. Diğer alanlardaki çelişkilerin daha derin olmasının bunda payı var elbette. Ancak yine de "Ya sermaye olmadan müzik yapılsaydı?" sorusunu sormakta bir sakınca yok. Özbekistan'dan biraz daha güneye, Türkmenistan'a geldiğimizde ülke tarihindeki en sıradışı gruplarından 'Gunes'in hikayesiyle bu soruyu bir ölçüde yanıtlayabiliriz.

'DEVLET TEŞVİKLİ' PROGRESSİVE ROCK

Evet, kültür ürünlerinin talebe, pazarlama değerine göre üretilmemesi ve dolayısıyla kolektif mülkiyet anlayışının benimsenmesi, devlet teşvikini de gerekli kılıyor. Kendi ülkemizden ya da herhangi bir kapitalist ülkeden bakıldığında 'devlet teşviki', ya atıl kalıyor ya da propagandif, kasvetli ya da sıkıcı görülüyor.

Türkmenistan Devlet Radyo ve Televizyonu'nun desteğiyle kurulan 1970 yılında Gunes, jazz ve rock müziği yine geleneksel müzikle birleştiriyordu. Nitekim kısa zaman içinde grubun ünü Sovyetler Birliği'nin dışına da çıkar. Katıldıkları festivaller Polonya, Bulgaristan, Almanya gibi ülkelerden Senegal, Laos, Afganistan, Yeşil Burun Adaları'na kadar uzanır.

Gruba yıllar içinde bir Vietnamlı vokal de dahil olmak üzere pek çok kişi girip çıksa da, Gunes'i dinlerken göze çarpan önemli bir isim var: Sovyetler Birliği'nin ilk davul virtüözü Rişad Şafi. Grubun canlı bir performans kaydını izlediğinizde gözlerinizi Şafi'nin kendine has sahne şovundan almanız oldukça zor!

Bugün bu ülkelerdeki sanatsal üretime baktığımızda maalesef aynı verimi göremiyoruz. Hali hazırdaki birikimin de büyük çoğunluğu Sovyetler döneminin kırıntıları...

Haftaya: Kırgızistan, Tacikistan ve Rusya'daki kimi özerk cumhuriyetlerin müziklerinden yola çıkarak bölgedeki 'Sovyet Uygarlığı'nın kültürel anlamda inşası.

Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı linkler

  • https://lenta.ru/articles/2013/08/01/superpops/
  • http://caa-network.org/archives/7847
  • http://abrgen.ru/muzika/luchshie_otechest/aygul/
  • http://www.progarchives.com/artist.asp?id=1559