Konda'nın pandemi raporu: Her 100 kişiden 44’ü kilo aldı

'Türkiye’de Pandemi Raporu'na göre, salgın sürecinde her 100 kişiden 44’ü kilo aldı ve bu süreçte toplum daha depresif hale geldi. Yaklaşık 25 milyon kişi kendini bunalmış ve mecalsiz hissetti.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Pandemi sürecinde geçen 2 yılın mercek altına alındığı, 'Değişen Hayat; Pandemi ve Türkiye 2020-2022 Araştırma Raporu'nun sonuçları kamuoyu ile paylaşıldı. Kişisel sağlık ürünleri üreticisi Evony ve Konda Araştırma&Danışmanlık tarafından hazırlanan rapora göre, toplum, önlemlerle kademeli normalleşme başlasa da salgının bitmediği; mesafe ve maske alışkanlıklarına belirsiz bir süre daha devam edeceği kanısında. Araştırmaya katılanlar, korkunun zamanla azaldığını hem kişisel yaşamlarında hem de toplum olarak virüsle yaşamaya alıştıklarını söylediler.

'TOPLUMSAL SAĞLIK GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİNİ KAVRADIK'

Konda Araştırma&Danışmanlık Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, pandeminin dünü, bugünü ve yarını üzerine Türkiye’de gerçekleştiren en kapsamlı araştırmaya imza attıklarını belirtti. Ağırdır, şunları söyledi:

"Değişen Hayat: Pandemi ve Türkiye 2020-2022 raporunu, hem Konda Araştırma& Danışmanlık şirketinin düzenli olarak yaptığı Konda Barometresi hem de Evony’e özel olarak şubat ayında gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerle oluşturduk. Bu rapor, 2 yıllık geniş bir araştırma verisi üzerine zihin haritalarımızda neler değişti gibi kıymetli bilgilerle harmanlanmış, pandeminin hayatlarımızı nasıl etkilediğine dair Türkiye’deki en kapsamlı araştırmaya ait. Raporun sonuçları da doğrultusunda pandeminin öğrettiği birçok şey olduğu muhakkak. Bunlardan ilki ve belki de en önemlisi küresel problemlere karşı küresel çözüm üretecek kurumlara ihtiyacımız olduğu. Ayrıca insanlık olarak bilgiye ve güvene çok ihtiyaç duyuyoruz. Bununla birlikte hepimiz hayatımıza özen göstermeyi öğrendik. Aynı zamanda da empati kurmayı ve dayanışmayı da öğrendik. Sağlık konusundaki duyarlılığımız artı. Ve bir diğer önemli öğreti de güvenlik denen şeyin sadece askeri bir şey olmadığını yaşayarak gördük. Toplumsal sağlık güvenliğinin önemini kavradık." 

'TOPLUMUN 3’TE 2’SİNDEN FAZLASI, BİLİME, AŞILARA GÜVENEN MAKUL İNSANLARDAN OLUŞUYOR'

İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Veysel Bozkurt, güvenilir kurumların yaptığı nitelikli araştırmaların toplumun kafasındaki belirsizliğin azaltılmasına katkı sağladığını belirtti. Veysel Bozkurt şunları söyledi:

"Başlangıçta bilim insanları dahil kimsenin elinde yeterli bilgi olmadığından eksik veriyle çelişkili yorumlar yapıldı. ‘Hakikat-sonrası çağ’ olarak ifade edilen bir dönemde infodemi (kirli haber), dünyanın en önemli sorunlarından birisi oldu. Pandemi öncesinde artış trendinde olan komplo teorileri, pandemiyle birlikte hiç görülmediği ölçüde arttı. Toplumun 3’te 2’sinden fazlası bilime, aşılara güvenen makul insanlardan oluşmaktadır. Bu kitle maske, mesafe ve hijyen gibi önlemlere başından itibaren destek oldu. Hala da önlemlerini almaya devam etmektedir. Ancak toplumda güven duygusu sarsılmış, infodeminin etkisinde bulunan bir kitle de var. Toplumda bu belirsizliği yıkmanın en önemli kriteri ise güvenilir kurumlardan şeffaf bilgi akışının devam etmesidir." 

'Değişen Hayat; Pandemi ve Türkiye 2020-2022 Araştırma Raporu'nda öne çıkan sonuçlar şöyle:

22 FARKLI SAHA ÇALIŞMASININ VERİLERİ KULLANILDI: Raporda 22 farklı saha çalışmasının verileri kullanıldı. Ve araştırmaların her biri, Türkiye yetişkin nüfusunu temsil eden bir örneklem vasıtasıyla belirlenen mahalle ve köylerde 3bin 600 kişi ile hanelerinde yüz yüze görüşülerek yapıldı.

PANDEMİ DÖNEMİ DEĞİŞEN ZİHİN HARİTALARI ÇALIŞMASI YAPILDI: Niceliksel verileri niteliksel verilerle desteklemek ve pandemi dönemi insanların deneyimlerini daha kapsamlı anlayabilmek amacıyla ‘Pandemi Dönemi Değişen Zihin Haritaları’ çalışması yapıldı. Ayrıca Şubat 2022’de de 26 farklı profilden vatandaşla derin görüşmeler yapılarak topluma dair sayısal bulgular bireysel söylemlerle desteklendi.

ÖNLEMLER TAM GAZ DEVAM EDİYOR: Araştırmada ortaya çıkan en önemli verilerden biri, son dönemde esnetilen tedbirlere rağmen insanların virüse karşı önlem almaktan vazgeçmedikleri. Maske kullanmaya ve ellerini sıklıkla yıkamaya devam eden, mecbur kalmadıkça dışarı çıkmayan ve toplu taşıma kullanmayanların oranı yüzde 88’i bulurken 'hiçbir önlem almıyorum' diyenlerin oranı ise sadece yüzde 12’de kalıyor.

Aralık ‘21 verilerine göre toplum, korona virüsünün hâlâ tehlikeli olduğunda hemfikir. Yüzde 48’i Covid-19’a yakalanma riskinin hâlâ çok yüksek olduğunu ifade ederken, yüzde 19’u riskli bulduğunu söylüyor. Toplumun yalnızca yüzde 5’i tehlikenin geçtiği görüşünde. İnsanlar hâlâ tokalaşmaktan, sarılmaktan çekiniyor.

HASTALIK BİTENE KADAR MASKEYE MUHTACIZ: Araştırması verileri ve derin birebir görüşmeler, salgın süresince toplum genelinin maske kullanma eğilimini neredeyse hiç terk etmediğini gösteriyor. Bu süreç boyunca toplumun yüzde 95’inden fazlası korona virüsünden korunmak için maske kullandı. Pazar ve marketlerde maske takma zorunluluğunu ise araştırmaya katılanların yüzde 99’u onaylıyor.

Geçtiğimiz yaz aylarından bu yana ise maske kullanımı, toplumun genel olarak salgın koşullarında rahatlama evresine geçişinin bir parçası haline geldi. Ekim ayındaki ölçüm kendisi korona virüsüne yakalanan kişilerin daha çok maske kullandıklarını gösteriyor, şubat ayına gelindiğinde ise her iki durumda da benzer oranda maske kullanıldığı görülüyor. İnsanların maske konusundaki tutumları genel olarak hassas. Çünkü aşıyla ilgili bilgi kirliliğinden dolayı aşıya temkinli yaklaşanlar da maskenin koruyuculuğuna güveniyor. Aşıya rağmen maske takılması gerektiği algısı, zihinlere yerleşmiş durumda. Toplum, maske kullanımını artık zorunlu bir alışkanlık olarak görüyor. Salgın boyunca sokakla daha çok teması olanların daha çok maske kullanma eğiliminde olduğu görülüyor.  Bununla birlikte yine de maske kullanımı en hızlı düşen yaş grubu 15-17 yaş grubu oldu. Diğer yaş grupları neredeyse aynı oranda maske kullanıyor. Öte yandan maske, test, karantina, HES kodu gibi konulardaki yeni kararların açıklandığı 2 Mart’tan bugüne kadar maske satışlarının sadece yüzde 20 oranında azaldığı görülüyor.

TOPLUMUN YÜZDE 57’Sİ VİRÜSLE TANIŞTI: Toplum genelinde ailesinde, yakın veya uzak bir akrabasında korona virüsünden hastalanan kişi oranı giderek artan bir eğilim sergiledi. Bugün, toplumun yüzde 57’si ailesinde, yakınında korona virüsünden hastalanan en az birisinin olduğunu söylüyor. Ayrıca evinde korona virüsü vakası görülen kişi sayısının en çok tam kapanma dönemi öncesi olan Mart-Mayıs 2021 arası ile Ekim 2021 sonrasında arttığı görülüyor. Bugün her 2 kişiden 1’i evinde korona virüsünden hastalanan en az birinin olduğunu söylüyor.

TOPLUMUN YÜZDE 70’İ 'ŞANSA' COVİD-19’A YAKALANMADIĞINI SÖYLÜYOR: Aralık ‘21 verilerine göre toplumun yüzde 70’i Covid-19’a yakalanmadığını söylüyor. Derin görüşmeler de bu veriyi destekliyor. Hastalığa bugüne dek yakalanmamayı aldığı önlemlerle açıklayanlar olduğu kadar şansla, kaderle açıklayanlar da var.

KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA TEMKİNLİ: Salgın süresince kadınlar, erkeklere göre salgın öncesinde olduğundan daha az sokağa çıkma eğiliminde oldu. Toplumun her rahatlama evresine geçtiği dönemde erkekler daha çok sokağa çıkmaya başladı. Salgın süresince kadınlar, erkeklere göre korona virüsüne karşı daha temkinli davrandılar. Halen kadınların yüzde 36’sı, erkeklerin yüzde 23’ü gerekmedikçe sokağa çıkmadığını söylüyor. Gençler ise her zaman daha çok sokağa çıkma eğiliminde oldular. 15-17 yaş grubunda yer alanlar, kendileri özelinde uygulanan sokağa çıkma yasağının kaldırılmasından sonra daha hızlı rahatlama ve normalleşme eğilimi gösterdi. Bununla birlikte korona virüsü önlemlerinin de etkisiyle gerekmedikçe sokağa çıkmayanlar en çok 65 yaş ve üzerindekiler oldu. Halen 65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 45’i gerekmedikçe sokağa çıkmıyor.

AŞILAMA ORANLARI YÜKSELİYOR: 2020’nin sonunda korona virüsü aşısına yönelik isteyen kişinin aşı yaptırabilmesi, aşının zorunlu olmaması yönündeydi. Her 100 kişiden 27’si aşının zorunlu tutulması gerektiğini düşünüyordu. Aşı yaptırma fikrine sıcak bakanların artmasıyla birlikte, zamanı geldiğinde aşısını yaptıranların oranı da yükseldi. Kendi isteğiyle aşı olanlar olduğu kadar; HES kodu zorunluluğuyla birlikte maçları izleyebilmek, alışveriş merkezlerine girebilmek için aşı olanlar da oldu. Görüşmelerde ülkelere güven bağlamında bir aktarım olarak “Sadece Türk aşısı olurum” diyenlerin oranı da oldukça yüksek. Her 5 kişiden 2’si seçme şansı olması durumunda Türkiye’de geliştirilen aşıyı yaptırmayı tercih etmiş, her 4 kişiden 1’i de Almanya’da geliştirilen aşıyı tercih edeceğini belirtmişti. Eylül 2021’deki verilere göre toplumun yüzde 66’sı sırası gelen tüm aşılarını olduğunu ve gerektiğinde diğerlerini de olacağını söyledi. Aşılamanın başladığı dönemde aşı yaptıranlar da yaptırmayanlar da benzer oranlarda maske kullanmaya devam etti.  Eylül 2021’den bu yana ise aşı yaptıranlarda maske kullanma eğilimi aşı yaptırmayanlara göre daha yüksek seyrediyor. Ayrıca korona virüsü aşısı yaptıranların korona virüsüne karşı daha çok önlem alma davranışı, el dezenfektanı ve benzeri sıvıların kullanımında da görülüyor. Son aylardaki düşme eğilimine karşın, aşı yaptıranların yarısından fazlası, aşı yaptırmayanların da beşte ikisinden fazlası el dezenfektanı kullanıyor.

EN HIZLI NORMALLEŞME TOPLU TAŞIMADA: Toplumun bir gereklilik sonucu kademeli olarak en hızlı normalleştirdiği korona virüsü önlemi toplu taşıma kullanımı oldu. Ocak 2022’ye kadar erkekler daha çok toplu taşıma kullanma eğilimine sahipken, Şubat 2022’de kadın ve erkeklerin toplu taşıma kullanım oranları eşitlendi. Korona virüsü önlemi olarak toplu taşıma kullanmadığını söyleyenler, ikinci yıla girildiğinde kadınlar ve erkeklerde yüzde 17 oranında eşitledi. Ancak halen 49 yaş ve üzerindeki her 5 kişiden 1’i toplu taşıma kullanmaktan kaçınıyor.

SALGIN SONRASI NORMALE DÖNÜŞ ALGISI: Salgın sonrası normale dönüş konusunda insanlar hemfikir olsa da hepsinin buna biçtiği zaman dilimi farklı. Bir yıl içerisinde diyen de iki-üç yıl içerisinde normal yaşamlarımıza dönebiliriz, diyen de var. Bununla birlikte küresel salgınların gelip geçici olmadığı ve artık hep bu minvalde salgınlar yaşayacağımızı düşünenler de 'hayat zaten normal akıyor' diyenler de mevcut. Korona virüsünün etkilediklerinden biri de beslenme alışkanlıkları. İnsanlar artık beslenmelerine daha çok dikkat ediyorlar ve takviye gıdalar, ek besinlerden daha fazla yararlanıyorlar. Bitkisel ağırlıklı beslenme, çeşitli vitamin ve yağların kullanımı, özellikle çocuklu kadınların gündemine ve bütçesine girmiş durumda.

ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ KONUSUNDA ZORLUK YAŞADIK: Salgın sürecinde sosyal anlamda topum en çok çocukların eğitimi konusunda zorlandı. Tolumun büyük bir kesimi salgın süresince çocuklarının eğitimi konusunda sorun yaşadığını ve ev işlerinin arttığını belirtti.

TOPUMUN BÜYÜK KISMI BUNALMIŞ VE MECALSİZ HİSSETTİ: Salgın sürecinde toplumun büyük bir kısmı kendisini bunalmış ve mecalsiz hissetti. Depresyon endeksinin ölçümünü sağlayan verilere göre toplum genelinde bunalmış hissetme ve mecalsiz kalma halinin diğer ruh hallerine göre daha sıklıkla görüldü. Her 10 kişiden 3’ü her şeyin kendisine yük olduğunu söyledi. Ağırdır bu rakamlar hakkında, “Bu veriler yaklaşık 24-25 milyon insanımızın kendini bunalmış ya da mecalsiz hissettiğini ortaya koyuyor. Yani nüfusun yüzde 40’lik bir kısmı. Karar vericiler, kamu politikaları yapanlar için bu önemli bir veri” dedi.

Ağırdır, toplantı sonrasında ANKA Haber Ajansı’na şu değerlendirmeyi yaptı:

TOPLUMUNUN BELİRSİZLİKLE MÜCADELE ETMEYE YATKINLIĞI VAR: Bu rapor 24 ay boyunca, ay ay toplumun bu süreci nasıl yaşadığını gösteriyor. Asıl gösterdiği şey, bir yandan bilgiye ve bilime ne kadar ihtiyacımız olduğu. Çünkü kamuda bile bu kadar kapsamlı veri olduğunu sanmıyorum. İkincisi bütün bu veriler arka planda Türkiye’de toplumun meselelere çok çabuk adapte olduğunu gösteriyor.  Türkiye toplumunun en önemli özelliklerinden birisi belirsizlikle mücadele etmek konusundaki yatkınlığı, her birimizde var. Ekonomik krizlerde, siyasi gerilimlerde ama kadim yüz yıllık sürende birtakım toplumsal problemler nedeniyle zaten belirsizlik altında yaşamaya yatkın bir toplumuz biz. Onun için bi yandan çok çabuk adapte olduk.

TEMKİNİ DE ELDEN BIRAKMAK İSTEMİYORUZ: Şimdi de temkinli bir telaş içindeyiz ki bir an önce normale dönelim diye ama temkini de elden bırakmak istemiyoruz. Şu kısmını ıskalamamak lazım ki pandemi evet 24 aylık bir hikaye bir melanet yaşanıyor ama unutmayalım ki pandemiden önce başlamış ve pandeminin son 6 aylık periyodumda çok yüksek bir ritme ulaşmış ekonomik buhranla beraber yaşıyor Türkiye Onun için tek başına pandeminin ürettiği sonuçlar mı? Bazıları ekonomik oranın ürettiği sonuçlar mı diye yeniden düşünmemiz ve yeniden yorumlamaya çabalamamız lazım.

TOPLUM DAYANIŞMAYI VE EMPATİYİ KEŞFETTİ: Bir yandan da öğrendiklerimiz var bence. Özellikle de böyle bir melanet karşısında toplum bir arada durmanın hayata özen göstermenin, dayanışmayı ve empatiyi keşfetti. Bu araştırma setinde yayınlanan verilerin dışında kalan o 24 ayda her araştırmanın ayrı teması vardı. Diğer bulgular hakkında şunu söyleyebilirim ki Türkiye toplumu pandemi süresince de çok ciddi bir zihni değişim geçirdi. Ama yaşam pratikleri konusunda ama değer setleri konusunda ama kadim bir takım kültürel sorunları, siyasal sorunları konusunda çok ciddi bir makul alanda çoğalma, büyüme, toplumun birbiriyle hemhal olma arzusunda bir değişim var. Bunu henüz sokağa yansıtamıyor olabilirler. Ve bizler konuşurken hala toplum kutuplaştı, toplum ayrıştı, gettolaştı, bir sürü cümle kuruyoruz. Ama normale döndüğümüzde göreceğiz ki Türkiye toplumu da bu sürecin içinde çok ciddi de bir zihni evrim geçirdi. O evrime dair bazı raporları da parça parça yakın zamanda yayınlayacağız zaten. (ANKA)