Gotik ve gerilim arasında: Ian McEwan

Ian McEwan’ın romanı Yabancı Kucak Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı. McEwan, Yabancı Kucak'ta kurgu ustalığını gerilim ve aşk janrlarını iç içe harmanlayarak, Gotik roman türünü Romantizmin ilk dönemlerinden günümüze taşıyor.

Google Haberlere Abone ol

Çağdaş İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden, Man Booker Ödüllü Ian McEwan, son günlerde yayımlanan Yabancı Kucak isimli romanında, tutkulu bir çiftin sonu vahşetle biten ilişkisine odaklanıyor.

Bilinmeyen bir kente tatile giden Colin ve Mary, bütün gün denize girip yüzen, bu gizemli kentin turistik mekânlarını gezen ve otellerine döndüklerinde deliler gibi sevişen bir çifttir. Öyle ki bazı günler, oteldeki odalarından çıkmadıkları bile olur. Yedi senedir birliktedirler. İlişkilerine dair öğrendiğimiz ender bilgilerden biridir bu. Bir diğer bilgi de, Mary’nin başından bir evlilik geçtiği ve iki çocuk annesi olduğudur.

McEwan, karakterlerinin ne işle uğraştıklarından, nereden geldiklerinden, yaşama nasıl baktıklarından vs. hiç bahsetmez. Birbirlerini tutkuyla seven bu çiftin, anına odaklanır daha çok.

Colin ve Mary, bir gün otelden çıkıp, kenti keşfe çıktıklarında yanlarına bir harita alma ihtiyacı duymaz. Henüz yolun başında, bu ihtiyacı ötelerler ve yürümeye başlarlar. Öyle ya, “bir kentin sokaklarında kaybolmadan, orayı tanıyamazsın.” Yürürler, kaybolurlar, tekrar yürürler, ışığı görmek ve başladıkları yere dönmek isterler, onu da başaramazlar. Oldukları yerde kalakalırlar. Derken, karanlıktan gizemli bir yabancı çıkar: Robert. Bu gizemli adam, yemek yiyecekleri bir restoran arayan çifti, bir bara götürmek için ikna etmeye çalışır. Colin, bu adamdan pek hazzetmese de, peşlerine takılırlar. Robert’in götürdüğü barda bir şeyler atıştırır ve içki içerler. Colin, günün yorgunluğuyla sızar. Robert’se Mary’ye başında geçenleri, “sohbet olsun diye” travmatik çocukluğunu anlatır.

Yabancı Kucak, Ian McEwan, çeviri: Pınar Kür, 112 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2020.

Robert, otoriter bir babaya sahiptir. Kendinden büyük dört kız kardeşinin günlük eylemlerini ihbar etmek için kullanılan bir ajan gibidir daha çok. Babası tarafından her daim pohpohlanır. Ta ki bir hata yapana dek. Hışımla karşılanır bu hatası ve yaşamının geri kalanında etkiler bırakacak şekilde dayak yer.

Robert’in, sonraki sayfalarda emarelerini göreceğimiz, sorunlu kişiliğine dair ilk ipucunu böylece alırız. Saatin ilerlemesiyle Mary, Colin’i uyandırır ve otele gitmelerini söyler. İkili, bardan çıkıp yürümeye ve otele gitmeye çalışırlar ancak yine kaybolurlar. Sokakta sızarlar. Gün ışıyınca ayaklanıp otele gitmek için vasıtaya bindiklerinde, tekrar Robert’le karşılaşırlar. Robert, ikiliyi allem edip kallem edip kendi evine götürür.

Karısı hoş sohbet bir insan olduğundan, misafiri çok sevdiğinden uzun uzadıya söz eder.

Yazar, ikilinin eve nasıl ve ne durumda gittiğinden bahsetmez. Uyanmalarıyla açar yeni paragrafı. İkisi de çıplaktır. Mary, uyanınca Robert’in karısı Caroline ile tanışır. Caroline’in de Robert’ten arta kalır yanı yoktur. Gizemli fakat saf bir karaktere sahiptir. Belinden bir rahatsızlığı vardır ve bu durum çok merak uyandırır. Üstelik Caroline, onlar uyurken içeriye girip onları izlediğinden ve ne kadar güzel bir çift olduklarından söz eder. Mary, gerilmeye başlar. Ayrıca, misafir oldukları evin salonunda Colin’in bir fotoğrafını görür. İyiden iyiye sarsılır. Colin uyanınca, ikili otellerine döner.

Dört gün boyunca oteldeki odalarından dışarı çıkmazlar. Mary, bu dört günün sonunda Colin’e fotoğraftan söz eder. Ona tuhaf gelen bu duruma, Colin de şaşırır ve kendilerini dışarı atarlar. Gezip tozmaya çıktıkları yolun sonu, Robertlerin evine uzanır.

GERİLİM VE AŞK! 

Erkekler evden çıkarken, kadınlar evde sohbet ederler ve Caroline, fiziksel ve ruhsal rahatsızlığının sebebinin Robert olduğunu söyler. Anlattıkça anlatır ve günün sonunda Caroline’in de Robert’in vahşi kişiliğinden arta kalır yanı olmadığı anlaşılır. Bu esnada Mary, evin her yanında Colin’in fotoğraflarının olduğunu görür ve dumura uğrar. Colin ve Robert’in de eve gelmesiyle işler iyice sarpa sarar ve vahşet gerçekleşir.

Ian McEwan, kurgu ustalığını gerilim ve aşk janrlarını iç içe harmanlayarak, öylesine anlatır ki, kitabından etkilenmemek mümkün değildir. Güne ve güncele, özellikle eril düşüncenin kadın meselesine dair baskısına dair de satır aralarında görünen yaklaşımı, okurun zihninde farklı hislerin uyanmasına sebep olurken yazar, bir kişinin ruhsal sorunlarının, özellikle erkeklik ve iktidar sorunsalını odağına alarak, bütün bir toplumu nasıl etkilediğini gözler önüne serer. Çocuklukta yaşanan ve “babalar” tarafından gerçekleştirilen şiddet eyleminin, kişinin yaşamı boyunca yanında taşıdığı sonuçlarını, bir karakter üzerinden temsil ederken, bu kişinin nevrozlarının ilişkide olduğu diğer insanları nasıl etkilediğini ve bundan bir kaçış olmadığını çarpıcı bir dil ve usta işi kurgusuyla sonuçlandırır.

Bir bireysel yara, aynı zamanda toplumsal bir yaradır. McEwan, bu romanında genel okurun tutkuyla takip ettiği gerilim öğesini kullanarak, ailevi (toplumsal) bir meseleyi de masaya yatırıyor.