Ülkü Tamer: Modern Türkçe şiirin teşekkürü

Cemal Süreya, Ülkü Tamer'in şiirleri için şöyle diyordu: “Nuh’un gemisi gibiydi Ülkü Tamer’in ilk şiirleri: Kalabalık, şenlikli, her türlü imgenin erkeğini ve dişisini barındıran, terzilerle, dülgerlerle, tilkilerle, kirpilerle, sansarlarla ve her şeyle dolu.” Ülkü Tamer unutulmayacaktır...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İngiliz şair T.S. Eliot’ın ayların en zalimi dediği nisan, daha ilk günden yaptı yapacağını. Kanıtladı ne kadar zalim olduğunu. 1 Nisan 2018 Pazar günü Ülkü Tamer’i (doğumu 20 Şubat 1937), modern Türkçe şiirin yaşayan en olgun, ironik ve incelikli şairini yitirdik. Tamer, İkinci Yeni’nin özgün şairlerinden biridir. Cemal Süreya’nın dediği gibi o İkinci Yeni ve sonrasındaki modern Türkçe şiirin önemli isimlerinden biridir. Göz ardı edilmesi şiiri eksik bırakır. İkinci Yeni dalgasının içinde yer alan şairler, aynı zamanda birbirlerinden farklı nitelikleriyle de dikkat çeker. Modern Türkçe şiirin yönünü değiştiren ve isimleri İkinci Yeni dalgasıyla birlikte anılan şairlerin kimi bu anlayışı sonradan benimser. Kimiyse şiir yazma ve yayımlamaya İkinci Yeni’yle birlikte, dalga henüz oluşurken başlar. Başlangıcından itibaren İkinci Yeni dalgasının içinde yer alan ve adları İkinci Yeni’yle özdeşleşen şairlerse bellidir. Ülkü Tamer İkinci Yeni’nin hem en genç hem de en önemli şairlerinden biri olmuştur. İlk şiiri “Dünya’nın Bir Köşesinden Lucia” yayımlandığında on yedi, ilk kitabı çıktığında yirmi iki yaşındadır. Tamer’in ilk kitabı “Soğuk Otların Altında” 1959’da çıkar. Kitaba adını veren şiirden kısa bir bölüm okuyalım:

Soğuk otların altında büyür çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim

yalnızlığım! Evet, soğuk otların altında kuş mezarları vardır belki.

Arkadaşlarının, sevenlerinin Ülkü’sü, İkinci Yeni’nin Ülkü Tamer’i, modern Türkçe şiirin “teşekkür”ü olmuştu. Teşekkür sözünü şiirde parlatan ışığın kaynağı şiiriyle birlikte odur. “Ben sana teşekkür ederim” dizesi ve dile getirdiği incelik modern Türkçe şiirin duyarlılık ve algı seviyesini deyim yerindeyse o ana kadar olmadığı bir boyuta taşımıştır:

Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,

Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;

Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;

Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,

Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.

Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.

Ülkü Tamer, İkinci Yeni’nin yaşayan son şairiydi. Kimileri onu İkinci Yeni’nin yaşayan iki şairinden biriydi diye andı. İkinci Yeni’nin yaşayan bir diğer şairi olarak Sezai Karakoç gösterilmekte. Ancak bu doğru ve gerçekçi bir saptama değil. Çünkü Sezai Karakoç da Necip Fazıl gibi, İsmet Özel gibi bir tutum sergilemiştir. İkinci Yeni anlayışının içinden geçerek ve ondan hızla uzaklaşarak başka bir şiir anlayışına dönmüştür. Şiire başladığı İkinci Yeni anlayışını sürdürmemiştir. Üstelik İkinci Yeni’yle bağını kısa sürede koparmıştır. “Balkon” şiirinden başka İkinci Yeni döneminden hafızada kalan pek bir şiiri de yoktur. Buna rağmen hâlâ İkinci Yeni’nin temsilcisi gibi anılması kabul edilir değildir. Sezai Karakoç’un İkinci Yeni şiir anlayışıyla ilişkisinin kalmadığını bizzat bizzat kendi şiirleri kanıtlar niteliktedir. Karakoç’un herhangi bir şiirine bakmak yeterlidir. İşte birkaç dize:

Şuuraltım patlamış bir bomba gibi

Saçar ortalığa zamanın

Ağaran saçın toz toprağını

Bana ne Paris’ten

Newyork’tan Londra’dan

Moskova’dan Pekin’den

Senin yanında

Bütün türedi uygarlıklar umurumda mı

Alıntıladığımız Karkoç’a ait dizelerin İkinci Yeni şiir anlayışıyla en küçük bir bağı yoktur. Üstelik şiir olarak da son derece vasattır. Ülkü Tamer, şiir arayışını İkinci Yeni’nin poetikasına sadık kalarak sürdürmüş bir şairdir. İkinci Yeni dalgasının modern Türkçe şiirin bütün kıyılarına ulaşıp fırtınanın dinmeye başladığı dönemde, 1966’da yayımlanan “İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzdür” adlı kitabında yer alan “Bruegel” şiirinden bir bölüm aktarıyorum:

Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.

Ağzımın kemiğinde dağınık bir şiir tadı.

Gürgenler ve kayınlar avdan dönüyor.

Sırtsız atmacalar çizerdim şimdi

Bir kayığın yelkeni geçseydi elime;

Unutmazdım, yelkenin bir köşesine

Tabut başlı bir avcı yerleştirirdim.

İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.

Onun yan yana ve başka anlamlar ifade eden iki ayrı cümle diyebileceğimiz İkinci Yeni’nin anlayışıyla toplumcu gerçekçi şiir yönelimini ve deneyimini bir virgülle birleştirmesi başlı başına bir yenilik olmuştur. Şu betik “Virgül’ün Başından Geçenler” kitabında yer alan “Aferin Virgül” başlıklı şiirden:

Virgül sana aferin, bence çok önemlisin,

Belki nokta değilsin, ama virgülsün;

Ödevimin sonuna nokta koyarım;

Sansarın boynuna ben silgi astım

Silsin diye burnuyla pençerelerini,

Sen çok cesursun virgül, saklanmıyorsun,

Çünkü silgilerden hiç korkmuyorsun.

Ülkü Tamer; ironik, hınzır ve muzip olduğu kadar kederli, duyarlı ve incelikli şiirleriyle modern Türkçe şiirin başından sonuna kadar kendisi olabilmiş şairlerinden biridir. “Sıragöller” adıyla 1974’te yayımlanan kitabında “Giyotin” ana başlığı altında beş şiirden oluşan bir dizi vardır. Onlardan biri de “Halkın İntikamcısı” başlığını taşıyan şiirdir. O dizinin son şiiri de olan “Halkın İntikamcısı” şiirinden son bölümünü okuyalım:

Elimde elmas var; ama benim giyotinim

Tırpan gibi biçer senin elmasını,

Diz çök kuyumcu, ve gökkuşağından

Seni yağmursuz bulutlara çekecek

Bir gerdanlık düşün kendi boynuna

Benim kuyumcularım artık

Büyük siniler dövecektir çarşıda

Halk şiiri kalıplarıyla yazdığı modern türkü sözlerinde de İkinci Yeni'nin poetikasına, diline bağlıdır. Geleneksel kalıpları kullanmasına karşın temel olarak İkinci Yeni’nin şiir anlayışına bağlı kalır. Halk şiirinin ağıt, türkü gibi kalıplarıyla yazdığı ve bestelenen çok sayıda şiiri vardır. “Üşür Ölüm Bile” başlıklı şiiri de ağıt kalıbıyla yazdığı şiirlerden biridir. Şiiri bir dörtlükle anımsayalım istedim:

Bir soğuk yel eser

Üşür ölüm bile

Anlatır akan kanı

Beyaz sesiyle

'NUH'UN GEMİSİ GİBİYDİ...'

Cemal Süreya onun şiirleri için şöyle diyordu: “Nuh’un gemisi gibiydi Ülkü Tamer’in ilk şiirleri: Kalabalık, şenlikli, her türlü imgenin erkeğini ve dişisini barındıran, terzilerle, dülgerlerle, tilkilerle, kirpilerle, sansarlarla ve her şeyle dolu.” O da Cemal Süreya için şu şiiri yazmıştı.

Tanrı,

Bin birinci gece şairi yarattı,

Bin ikinci gece Cemal'i,

Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı,

Başa döndü sonra,

Kadını yeniden yarattı.

Cemal:

Atlas okyanusunda Fırat’ın Salı

Zap suyunda alp çiçeği

Ülkü Tamer ilk kitabından itibaren şiir okurlarının olduğu kadar genel okur kategorisindeki okurların da sevdiği izlediği, bir şair olmuştu. Bunda kuşkusuz yazdığı modern türküler ve ağıtların bestelenmesinin payı vardır. Ancak bir şeyin daha etkili olduğunu belirtmek gerekir. O da Ülkü Tamer’in ne olmadığını söylersek daha iyi anlaşılacaktır. Mesela otoriteye, zalime, zulme teslim olanlardan değildir. Milli ve yerli de değildir. Evrenseldir, hatta alabildiğine, yereli evrenselin odağından kavrayacak kadar evrenseldir. Toplumsal sorunlara karşı ilgisiz, fil dişi kulesinde gizlenen de değildir. “Düello” şiiri onun ne olmadığını örnekleyen yapıtlarındandır. Birkaç dizeyle anımsayalım:

Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?

Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.

Ayak bileklerime kadar bu deredeyim işte,

Yerin yassı taşları tabanımın altında,

Alnımda birleşmekte güneşin raylarından

Hışırtıyla geçen kartalların sesleri.

Ülkü Tamer’in toplam olarak sekiz şiir kitabı yayımlanır. 1986’da toplu şiirleri “Yanardağın Üstündeki Kuş” çıkar. Son kitabı “Adın Yolculuktu” okurla 2014’te buluşur. Kitapta Neslihan’a Şiirler ara başlığıyla ayrılan bölümde yer alan ve eşi Neslihan Tamer için yazılmış şiirlerinden biri de “İçimdeki Uçurumları” adını taşır. Vefa duygusunu ve değerbilirliğin incelikle, içtenlikle nasıl dile getirilebileceğini örneklemesi bakımından da dikkat çeken “İçimdeki Uçurumları” başlıklı şiirden bir bölüm okuyalım:

İçimdeki uçurumları

Gül yapraklarıyla sen örttün

Yüreğimdeki çatlakları

Kuş sesleriyle kapadın

Yamaçlarındaki Çamoğulları

Kanat çırpışlarıyla temizledim

Ayrık otlarımı ayıkladım

Ayışığıyla

Taç yaptın başıma yıldızları

Sonunda bir tepe değil

Bir sıra daha yarattın benden

LORCA'DAN LATİN AMERİKA'YA...

Ülkü Tamer’in, çevirileriyle de şiire çok önemli katkıda bulunduğunu belirtmek gerekir. Özellikle Lorca’dan yaptığı şiir çevirileri ve “Latin Amerika Şiir Antolojisi”, modern Türkçe şiirin bu alandaki mihenk taşlarındandır. Bir okuru olarak Ülkü Tamer beni iki kere çok sevindirdi. Bir, toplu şiirleri “Yanardağın Üstündeki Kuş” yayımlandığında çok sevinmiştim. Bir de Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladığında… Her “teşekkürde” aynı zamanda inceliklerin de şairi olan onun sesini duyacak olmamız, kaybının acısına belki bir nebze teselli olabilir. Her şairi şiir için büyük bir değer olarak ölümsüzleşen İkinci Yeni’nin son temsilcisi Ülkü Tamer de yaşamayı sürdüreceği yapıtlar bırakarak ayrıldı aramızdan. Unutulmayacaktır…

BU AYIN DERGİLERİ

Yeni e dergisi

Aylık olarak yayımlanan kültür dergisi yeni e’nin Nisan 2018 tarihli sayısı okurlarıyla buluştu. Derginin son sayısında şiirleriyle şu isimler yer alıyor: Tolis Nikiforou (Çeviren Lale Alatlı), Ayşe Nâlân, Murat Atıcı, Ahmet Uçar, Muzaffer Kale, Taylan Şahbaz, Sadık Aytekin, Cihan Oğuz, Ömer Turan ve Levent Karataş.

ETKİNLİK… SÖYLEŞİ…

İzmir Kitap Fuarı haftaya…

TÜYAP 23. İzmir Kitap Fuarı 14-22 Nisan tarihleri arasında İzmir Kültürpark’ta kapılarını kitapseverlere ve okurlara açacak… Kitap fuarının bu yılki etkinlik programına göre Enver Ercan panel ve söyleşilerle anılacak. 14 Nisan Cumartesi günü saat 15.45’te başlayacak ve Mehmet Erte’nin yöneteceği söyleşide Ercan’ın şair kimliği ve şiirleri konu edilecek. “Şair Enver Ercan ve şiiri” başlıklı söyleşiye konuşmacı olarak Haydar Ergülen katılacak. 23. İzmir Kitap Fuarı’nın şiirle ilgili etkinlik programını haftaya paylaşacağız…