YAZARLAR

Kılıçdaroğlu’na sorulmayan soru ve seçim sonucu

Anadolu şehirlerinde gençlerin oy verme tercihlerinde -beklendiği gibi- ‘kendiliğinden muhalif’ bir durum ortaya çıkmadı. Değişime en açık olması gereken gençlik kesimlerinde bile olana alışma/kabullenme gibi bir tavra işaret eden bu durum değişmeden, seçim sandığında bir değişim beklemenin ne kadar akıllıca olacağını sorgulamamak doğru olur mu?

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan önce muhalefetin adayı, çok ses getiren bir adım atarak özellikle gençler arasında popüler olan, Babala TV yayınına katılmıştı. Pazar günü seçimin kaybedeni olsa da bu, cesur bir adım olarak ikinci tur öncesinde Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazılan olumlu notlardan biri olmuş, ilk tur sonucuna rağmen bir beklenti de yaratmıştı.

Hem çekimler sırasında, hem sonrasında programa dair söylenenlerse, genelde “Kılıçdaroğlu’nun performansı” üzerineydi. "Hiçbiri kendi seçmeni olmayan gençler"den gelen onlarca soruya cevap vermişti Millet İttifakı adayı. Sorulan sorularsa nasıl bir seçim süreci geçirdiğimize dair epey fikir verdi.

Programa katılan ve soru soran 750 kişinin, “CHP’li olmaması” kuralı uygulandığı için, iktidar söyleminden etkilenmiş olmaları doğal karşılanabilir. En çok sorulan soruların kampanya boyunca en çok ‘açığı aranan’ konuda, yani ‘terör desteği’ meselesi üzerine olması da öyle… Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın tutukluluklarından, PKK yöneticilerinin iktidar tarafından seçim meydanlarında tekrar tekrar izletilen açıklamalarına kadar tek tek hepsi soruldu gerçekten.

Ama bugün, seçim kaybedilmişken ve niye kaybedildiği konuşulurken o programda sorulmayan soruların da kaybın nedenine dair epeyce işaret verdiğini görüyoruz artık. O kadar gencin bir araya toplanmışken sormadıkları özellikle bir soru vardı ki, seçimi neden yeniden iktidarın kazandığını da net olarak ifade ediyordu.

***

Türkiye’de 2023 Mart ayı TÜİK verilerine göre işsiz genç sayısı 3 milyon 508 bin, toplam genç nüfusunun beşte biri kadar bir sayı yani. Yine TÜİK yani resmi rakamlar, gençlerin yaklaşık dörtte birinin eğitim alamadığını ve işinin olmadığını belirtiyor. İş bulup çalışabilen gençlerin büyük çoğunluğunun asgari ücret kıskacında yaşadığını, mesleki anlamda da hayatın diğer alanlarında da kendisini geliştirebilecek olanaklardan mahrum olduğunu, evlenmek, ev ya da otomobil almak gibi olanaklardan zaten uzak olduklarını da ekleyelim… Aile, akraba, eş, dost desteğiyle bunları yapmayı gözü kesenlerinse yıllarca kredi borcu ödeme sarmalına düştüklerini de…

***

Babala’da onca gencin hiç gündeme getirmediği, ‘siz iktidar olursanız nasıl çözeceksiniz’ diye sormadığı soru ise bu durumun nasıl değişeceğiydi. Ve hem 14 Mayıs hem de 28 Mayıs seçim sonuçlarıyla görüldü ki -sonuca etki etmesi beklenen başka pek çok ekonomik veri ile birlikte- gençliğin önemli bir kesimini olanak varsa yurtdışına gitmeye, yoksa da kısa yoldan para kazanma çareleri aramaya iten, geleceğine ipotek koyan bu koşullar, sandık başına gittiklerinde çok belirleyici olmadı. Özellikle Anadolu şehirlerinde gençlerin oy verme tercihlerinde -beklendiği gibi- ‘kendiliğinden muhalif’ bir durum ortaya çıkmadı. Oysa seçimin kazanılması ihtimali konuşulurken muhalefet tarafında üzerinde en çok durulan başlıklardan biri de ilk kez oy kullanacak 5 milyona yakın gencin tercihinin mevcut duruma tepki olarak kendini göstereceğiydi. Ancak muhalefet tarafında 2018’deki parçalı adaylıkla, 2023 ikinci turunda tek adayın aldığı oyda oransal olarak büyük bir değişim ortaya çıkmadı.

Dolayısıyla nüfusun en geniş ve en dinamik kesimini kendi sorunlarından uzağa düşüren, iddialı bir cumhurbaşkanı adayını karşısında bulduğunda bile bu konuda ne yapacağını sorarak ‘sıkıştırmaya’ çalışmayan bir gençlikle karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Ve bu durum nedeniyle en son eleştirilecek olanlarsa herhalde yukarıda sıraladığımız koşullara mahkûm edilen gençlerdir.

***

Muhalefet elbette neden kaybettiği üzerine sorgulamalar yapacak, sonuçlar çıkaracak ancak değişime en açık olması gereken gençlik kesimlerinde bile olana alışma/kabullenme gibi bir tavra işaret eden bu durum değişmeden, seçim sandığında bir değişim beklemenin ne kadar akıllıca olacağını sorgulamamak doğru olur mu?

Bugün seçim değerlendirmeleri yapılırken başka birçok konuda kampanya sürecinde yapılanlar-yapılmayanlar öne çıkıyor olabilir. Ancak geleceğine dair söz söyleme, sorgulama, değiştirme çabası içine girmeyen (girmesinin yolları kapatılan demek daha doğru) bir gençlikle, bir sonraki seçimde de sadece "ilk kez oy kullanacak milyonlarca seçmen"den medet ummak yeniden hayal kırıklığından başka ne sağlar?

İktidarın da muhalefetin de hemen 10 ay sonra bu noktada yeni bir sınava gireceğini ve gençlere ulaşma konusunda genel seçime göre daha büyük avantaj sağlayacak bir yerel seçim süreci yaşanacağını hatırlatarak bitirelim.

Gençliğin enerjisini kendisinin bile fark etmeyeceği şekilde dışarda bırakan bir siyaseti yürüterek gidilecek yeni bir yol yok gibi görünüyor çünkü…