YAZARLAR

'İslâm Devleti' Dünya Kupası’na karşı

Eymen Cevad el-Tamimi, DAİŞ’in Katar’daki Dünya Kupası dolayısıyla yayımladığı zehir zemberek makale-bildiriyi çevirip yayımladı. DAİŞ’e göre Katar, “İslâm’a karşı savaştaki rolü yeni olmayan”, “tağutî” bir emirlik. Yani sadece din dışı değil, doğrudan düşman. DAİŞ, Dünya Kupası vesilesiyle Müslümanları, kendilerini yoldan çıkaran İslâmî görünümlü “tağutî” devletlere karşı uyardığı metnini bir tür bölgesel cihat çağrısıyla bitiriyor.

“İslâm Devleti” örgütü (DAİŞ-IŞİD), kendisinden başka kimsenin İslâm devleti olmadığını bir defa daha ilan etti, Müslümanlardan kitle desteği derleyerek iş yapmaya çalışan başka örgütlere “şimdi mi uyandınız!” postası koydu. Vesile, Katar’daki Dünya Kupası. Üslûp sitem denmesi pek naif kaçacak meydan okuma havasında. Dünya çapında halifelik iddiasındaki kelle avcılarının isyanına yol açan, binlerce işçinin feci şartlarda çalıştırıldığı, yüzlercesinin inşaatlarda can verdiği, rüşvetle elde edilmiş Dünya Kupası ev sahipliğinin hunharlığı, yakışıksızlığı değil şüphesiz. İslâm Devleti örgütü yine ters yönden gelmeyi yeğliyor. Başka yönden gelmesi de mümkün değil zaten. Taliban’la uyuşma noktaları bulup bunları cevhermiş gibi sunan bizim İslâmcı muktedirlerimizle de işbu ters yön “noktasında” ayrışıyorlar. Yolunu bulup, iş bitirip Dünya Kupası’na -hakemleri güzel ağırlarsak işin bitirilebileceğine dair hayaller de kurarak- ev sahipliği yapmak, bu arada vazifeli müteahhitler teşkilatına ve gerekli ceplere inşaat işlerinden milyarlar aktarmak falan bizimkilere pek yaraşırdı. Katar’ın petrol zengini muktedirleri zaten öyle, FIFA’nın suyun başını tutmuşlar mafyası da gayet münasip iş ortakları olurdu. Gel gör ki, DAİŞ stad inşaatı, futbol falan istemiyor.

Araştırmacı Eymen Cevad el-Tamimi, DAİŞ’in Katar’daki Dünya Kupası dolayısıyla yayımladığı zehir zemberek makale-bildiriyi çevirip yayımladı. Hangimizin kafasının hangi durumda kesileceği dahil her türlü sorunun cevabını elinde tutan İslâm Devleti örgütü, kimsenin “olan bitene dair şer’î çözüm sunamadığını ve hastalığı gereği gibi teşhis edemediğini” görünce tavır koymaya karar vermiş.

DAİŞ’e göre Katar, “İslâm’a karşı savaştaki rolü yeni olmayan”, “tağutî” bir emirlik. Yani sadece din dışı değil, doğrudan düşman. Nitekim DAİŞ de Katar’ın “Pislik Kupası”na ev sahipliği yaparak bu düşmanlığın “son kanıtını” ortaya koyduğunu ileri sürüyor. Bu örgütün tek hamlede bütün dünyayı düşmanlaştırabilme kapasitesine oldum olası hayranız, yine de her yeni girişim göz kamaştırabiliyor.

Kendinden menkûl “İslâm Devleti”ne göre “Yahudiler ve Hıristiyanlar”, Arap Yarımadası’nın “mürted yöneticileri”nin “iş birliği ve desteği”yle, “putperestliklerini ve kötülüklerini” yarımadaya “saçıyor” ve bu kutsal toprakları “kirletiyorlar”. DAİŞ,  söz konusu mürtedler arasında Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri yöneticilerini özellikle sayıyor. “Yüz binlerce Hıristiyan’ı, Yahudi’yi ve başkalarını Arap Yarımadası’nın doğusuna getirmesi sürpriz olmayan”, “tağutî emirlik”  Katar’dan her türlü kötülüğü beklemek gerektiği zaten âşikâr, örgüte göre. “Asıl sürprizi, Katar’ın gidişatına şaşıranlar yaratıyor”. Bunlar “sanki İngiliz himayesinde bulunduğu dönemden beri İslâm’a savaş açan bu tağutî emirliğin gerçek yüzünü yeni öğreniyormuş gibi” davranıyorlar. Halbuki Katar’ın “İslâm açısından arz ettiği tehlike”yi anlamak için onun illâ “bu şeytânî faaliyete ev sahipliği yapması mı gerekliydi?” DAİŞ, Katar’ı “dost”, “destekçi” veya “en azından ‘tarafsız’” olarak gören “İslâmcılar”ı tırnak içine alarak küçümsüyor, Katar’ın ABD üssüne (El-Udeyd) ev sahipliği yaptığını hatırlatıyor ve şu ilginç suçlamaları formüle ediyor: “Silahlı hareketleri önce besleyip sonra onları siperlerden otellere taşıdı”, “ihaneti suç sayılmaktan çıkarıp meşrulaştırdı”. Galiba “bizi sattılar” demeye getiriyor dandik yeryüzü halifesinin kanlı örgütü.

“İslâm Devleti”, tek dinin ve bu din adına kendisinin hükmetmeyeceği bir dünyanın lafından bile iğrendiği için, dinler arası diyalog gibi mevzular onu tiksindiriyor. Örgüt Katar’ı bu yüzden de suçluyor ve böyle bir diyaloğu tamamen Haçlı oyunu sayıyor: “Mutlak hoşgörüyü yaymayı amaçlayan dinler arası diyaloğa yirmi yıl göz yumduktan sonra”, “Haçlılar” ya da “küresel Cahiliye sistemi”, Katar’a “Pislik Kupası”na ev sahipliği yapma fırsatını vermişler. “Hoşgörü” kavramının doğrudan suç tarifi yerine geçmesi, bize İslâmcılardan çok Devlet Bahçeli’yi hatırlatabilir. Sakıncası yok, hepsi iç içe geçiyor giderek zaten. İşte, tam da faşist sözcülere yaraşır bir suç tanımı daha: “Helal ya da haram yok, hak ya da bâtıl yok, aksine, iyi ile kötüyü, İslâm ile küfrü, cennet ile cehennem ateşini eşitleyen ‘insaniyetperverlik’ var!” İşte İslâm Devleti örgütünün has Müslümanlık saydığı şeyi böyle tahrif ettiği, “Yahudilere ve Hıristiyanlara Körfez’in öbür mini-devletlerinden daha fazla hizmet ettiği” için “küçük iş birlikçi mini-devlet” Katar “Küresel Cahiliye sistemi” tarafından ödüllendirilmiş.

Esasında DAİŞ’in “resmî” eleştirisi, üst üste boca ettiği bütün hakaretlere rağmen, Katar’dan çok, bir Müslüman ülkenin Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasını eleştiren başka İslâmcı örgütlere -ve galiba başta El-Kaide’ye- yönelik. Katar “İslâmî hareketlerin bir kısmını ‘fabrika ayarlarına döndürürken’”, “Taliban’ı onlardan çalıp Amerikan çıkarlarının bekçisine dönüştürürken” ses çıkarmadınız, “hayal kırıklığınızı” dile getirme fırsatını şimdi mi bulabildiniz, diye soruyor DAİŞ’çiler.

Örgütün “yeni mi uyandınız?” metninde güzide iktidarımıza da -az buçuk ezber bozan- atıf var: “İslâm Devleti (…) Müslümanları Emirlikler kadar Katar tehlikesine de, Suudi Arabistan kadar Türkiye tehlikesine karşı da uyarırken, bu hareketler İslâm Devleti’ni bu tarafların hepsiyle aynı anda iş birliği yapmakla suçluyorlardı! [Oysa] hepsinin hükümetlerini aynı anda tekfir eden ve bu insanların yaptığı gibi bir tağut ile öbürü arasında ayrım gözetmeyen sadece odur.” DAİŞ’e göre öbür hareketler doktriner gevşeklik”le mâlûl. Kendileriyse Allah yolundan ayrılmamışlar. Bu yolu sadece onların bildiğinden şüphe edilemiyor haliyle. Örgüt, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yi “aynı kutuya” yerleştirmekte ve bununla övünmekte ısrarlı: “İslam Devleti, (…)  Müslümanlara, ‘dininiz ve dünyanız için onlardan sakının ve aralarında ayrım yapmayın, çünkü hükmetmede ve tehlikede eşittirler’ dediği günden beri doğru davrandı ve davranmaya devam ediyor.” Yine de, “Katar’ın İslâm’a karşı savaştaki rolü”nü özellikle vurguluyor, bu rolün “Emirlikler ve Suudi Arabistan’ın tağutî rolünden daha derin, daha etkili ve daha tehlikeli” olduğunu belirtiyor, “son olay bunun en iyi kanıtıdır” diyor: “Suudi Arabistan’ın getiremediği özgürlükçülük ve sapkınlığı Katar, saçmasapan arzular ve alçalma penceresinden içeri sokmayı başarmıştır!”

DAİŞ, Dünya Kupası vesilesiyle Müslümanları, kendilerini yoldan çıkaran İslâmî görünümlü “tağutî” devletlere karşı uyardığı metnini bir tür bölgesel cihat çağrısıyla bitiriyor. Bir-iki hadise dayanarak, peygamberin “müşrikleri (Hıristiyanlar, Yahudiler) Arap Yarımadası’ndan çıkarma” buyruğu verdiğini iddia ediyor: “Bu, peygamberinizin (sav) öğüdüdür. Bunu uygulamak için kimsenin kimseye danışması gerekmez. Bu öğüt kime, ey Müslümanlar?”

Bu bildiriden sonra zannederim El-Kaide gruptan çıkamaz; DAİŞ’in ilk sekize kalmasını bekleyebiliriz.