YAZARLAR

Işık saçanların ülkesinde yürümeye var mısınız?

Dünyanın en iyi uzun yürüyüş rotalarından... Antik şehirlerin, yemyeşil ormanların, görkemli dağların arasında ve masmavi denizin eşsiz manzarasıyla yürümenin tam zamanı...

Işık Ülkesi... Ne muhteşem isim değil mi? İşte Likya bu anlama geliyor. Bu ülkede yaşayanlar da kendilerini ışık saçan ülkenin halkı olarak görüyor. Akdeniz’in hiçbir zaman eksilmeyen ışığı üzerlerinde olan Likyalılar, geçmişte Antalya ile Fethiye körfezleri arasındaki Akdeniz’e uzanan yarımadada yaşamışlar. Bu antik coğrafyaya günümüzde Teke Yarımadası adı veriliyor.

Işık Yolu (Fotoğraflar: Berk Keloğlu) 

Tarihte bilinen ilk demokratik birlik olarak tanınan Likya’nın sınırları, tarihî süreç içinde değişiklik gösterse de yirmi üç şehirden oluştuğu ve “Likya Birliği” adına para basıldığı; yazıt ve sikkelerden ortaya çıkıyor. Günümüze kadar da dayanabilmiş, en büyük altı şehir ise Arnna (Ksantos), Patara, Pinara, Tlos, Myra ve Olympos... Başkenti Patara olan Likya Birliği, özerk yönetim anlayışıyla günümüzdeki birçok devlet modeline örnek olmuş durumda. Denizcilik, korsanlık ve paralı askerlik yapan Likyalılar, anaerkil bir toplum yapısına sahipmiş. Kendilerini “Trmmili” olarak adlandırmışlar, özgürlüklerine düşkünlükleri ve savaşçı gelenekleriyle ün salmışlar.

Fotoğraf: Berk Keloğlu

EN ESKİ KARAYOLU HARİTASI

Yerleşimlerin birbirlerine bağlanan güzergâhlarla ve uzaklık ölçüleriyle yazıldığı Likya coğrafyasının haritası olan Likya Yol Kılavuz Anıtı, dünyanın bilinen en eski ve tek karayolları haritası... Likya bölgesi, büyük, orta ve küçük ölçekli kentler, liman kentleri, askeri ve yarı çiftlik ve kule yerleşimlerinden oluşuyormuş. Bölgede görünür kalıntıların çoğu, Roma ve Bizans dönemine ait... Dağlarda yoğunlaşan klasik yerleşimlerindeki zeytinyağı ve şarap işlikleri ile tarım terasları ise mutlaka rastlanan kalıntılar... Nüfusun büyük çoğunluğunu barındıran bu kırsal yerleşimler hem kendilerini hem de bağlı oldukları büyük kentleri besliyormuş. Ancak bölgede meydana gelen doğal felaketler, salgın hastalıklar kentleri ve kentlerdeki yaşamları derinden etkilemiş. Bunlardan en önemlileri 141, 240, 385, 529 yıllarında meydana gelen depremler ve 542 ile 1346-1347 yıllarındaki veba salgınları... Kıyı bölgelerindeki yıkımlar nedeniyle de zamanla iç bölgelerdeki yerleşimler önem kazanmış. Çeşitli dönemlerde birçok savaş yaşayan ve farklı medeniyetlerin hâkimiyetine girmek zorunda kalan Likya, 1204’ten sonra Türklerin eline geçmiş.

Likya Yolu haritası

EFSANELERİN YOLU

“… Sevgili Apollon! Hadi git şimdi!

Al götür Sarpedon’u kargı yağmurunun altından!

Sil gövdesinden kara kanı!

Götür uzaklara! Xanthos’un sularında O’nu yıka!

Tanrı merhemi sür gövdesine! Tanrısal rubalar giydir!

Hızlı kılavuzlara ver! Götürsünler Sarpedon’u!

Ver ikiz tanrılara! Uyku ile Ölüm’ün eline!

Çabuk götürüp bıraksınlar semiz Lykia toprağına!”

(İlyada, Azra Erhat, A. Kadir çevirisi)

Fotoğraf. Berk Keloğlu

Troya Savaşı’nı anlatan İlyada Destanı’nda bu şekilde yer alan Likya, birçok efsaneyi de içinde barındırıyor. Anadolu’nun bilinen en eski kurtuluş savaşının kahramanlarından Sarpedon ve Apollon’un da memleketi aynı zamanda... İşte Likya’ya dair efsanelerden birini sizlerle paylaşalım:

Likya Yolu’nun en güzel noktalarından biri olan Kayaköy yakınlarındaki Gemiler Koyu’nda geçiyor hikâyemiz. Eskiden genç kızlar, dokudukları kumaşları bu koyda yıkarmış. Eğlence ve şölen havasında geçen bu kumaş yıkama zamanında genç kızlar, bir ucundan tutulan kumaşları adaya kadar uzatırlar, kimin kumaşı adanın karasına önce değerse onun muradının önce gerçekleşeceğine inanırlarmış. Ama ülkenin bütün delikanlıları, güzelliği dillere destan kralın kızına âşık olur ama aşkları karşılıksız kalınca canlarına kıyarlarmış. Bu duruma çok üzülen kral, kızının halka görünmesini yasaklamış. Denizi çok seven güzel prenses babasının yaptığına kızar, arada kaçıp denize girermiş. Tesadüf bu ya denizde bir genci görmüş ve ona âşık olmuş. Kral babası, evlenmelerine izin vermeyince kaçış planları yapılmış ve bir gece gemilerle Ölüdeniz’i aşıp Belcekız’a geçmişler. Buraya “Gemiler” adını vermişler ve mutlu mesut yaşamışlar. Buna benzer birçok efsane var Likya şehirleri hakkında…

Gemiler Koyu Fotoğraf: Berk Keloğlu

ANTİK ŞEHİRLER, ORMANLAR, DAĞLAR VE DENİZLER

Biz gelelim bugüne… Dünyanın en iyi uzun mesafe yürüyüş rotalarından biri olarak kabul edilen Likya Yolu, Türkiye’nin ise ilk uzun mesafe yürüyüş parkuru… 1992 yılında çalışmalarına başlanılan Likya yolu, 1999 yılında Kate Clow tarafından hizmete açıldı. 2015 yılına kadar uzunluğu 509 kilometre olan rota, eskiden Antalya’nın Hisarçandır köyüne kadardı. Ancak sonradan eklenen rotalarla birlikte uzunluğu 535 kilometreye ulaştı ve artık Geyikbayırı köyünden başlıyor. Tamamı üst üste çizilmiş kırmızı-beyaz düz işaretlerle işaretlenen güzergâhta yönlerinizi de bu işaretlerle buluyorsunuz. Bu işaretlemelerin bakımı sponsor kuruluşlar ve gönüllüler tarafından yapılıyor. Likya Yolu’nu her yıl binlerce kişi ziyaret ediyor.

Gelidonya Feneri (Fotoğraf: Berk Keloğlu)

Parkur üzerinde yer alan Gelidonya Feneri’nin manzarası, 2007 yılında Türkiye’nin en güzel manzarası seçildi. Ayrıca dünya üzerinde bir geminin tamamının çıkarılabildiği ilk su altı kazısı da bu bölgeden görülebilen Amerikan Koyu’nda yapıldı. Bu muhteşem güzergâhta; antik şehirlerin, yemyeşil ormanların, görkemli dağların ve masmavi denizin eşsiz manzarası sizlere eşlik ediyor.

Fethiye, Kaş, Finike, Kalkan, Adrasan ve Kekova gibi pek çok önemli turizm merkezinden geçen rotanın Patara, Olimpos ve Adrasan Koyu gibi noktalarında masmavi sularla buluşuyorsunuz. Eğer antik kalıntılar ilginizi çekiyorsa Phaselis, Simena, Myra ve Xanthos gibi yirmiden fazla antik şehri detaylı gezebilirsiniz. Geçmişle günümüz arasında bir köprü gibi olan Likya Yolu, Muğla’nın Fethiye ilçesinde, Ovacık-Uzunyurt köyünde son buluyor.

Fotoğraflar: Berk Keloğlu

YÜRÜYÜŞ PARKURLARI

Bir kerede bu kadar uzun bir rotayı yürümek pek mümkün değil ama imkânsız da değil. Aslında kaç günde yürüneceği de kişilerin performansına göre farklılık gösteriyor. Ama genel bir rakam vermek gerekirse yirmi beş-kırk gün arası diyebiliriz. Çoğu insan etapları, zamanlarına ya da en çok merak ettikleri yerlere göre parça parça yürüyor. Likya yolu yürüyüş rotası, iki ana etaptan oluşuyor:

Birinci bölüm; Fethiye Ölüdeniz, Kelebekler Vadisi, Ovacık köyü, Kabak Koyu, Dodurga, Sdyma Antik Kenti, Pınara Antik Kenti, Letoon Antik Kenti, Xanthos Antik kenti, Patara Plajı ve Patara Antik Kenti, Kalkan, Sarıbelen köyünü kapsıyor. İkinci bölüm ise Antiphellos Antik kentinden başlayarak, Kaş, Apollo Antik Kenti, Simena (Kaleköy), Demre, Myra Antik Kenti, Limyra Antik Kenti, Rhodiapolis Antik Kenti, Gagai Antik Kenti, Melanippe Antik Kenti, Finike, Gelidonya Burnu (Taşlık Burnu), Adrasan, Olympos, Çıralı, Faselis Antik Kenti ve Geyikbayırı köyüne uzanıyor. Bu iki etabın hangi bölümlerini, ne kadar sürede yürüyeceğiniz tamamen size kalmış. Parkur üzerindeki yerleşim birimlerinde konaklama olanağı mevcut. Ama yine bu yolu çadırıyla yürüyen insanların sayısı da az değil. Kamp yaparak yürüyecekseniz kamp malzemelerinin eksiksiz olarak yanınızda olduğundan emin olmalısınız. Dört mevsimde de yürünebilen Likya Yolu’nun ziyaretçileri genelde ilkbahar ya da sonbahar aylarını tercih ediyorlar. Rotaları bir rehber eşliğinde yürümeyecekseniz Likya Yolu’nun detaylı olarak anlatıldığı bir rehber kitabı edinmekte fayda var.


Serpil Kurtay Kimdir?

1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.