İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Akgün: Kanal İstanbul projesiyle Bağcılar’ın üç katı imara açılıyor

İstanbul’da imar planı yapma yetkisi sadece İBB’ye ait değil. Devreye giren bakanlıklar İBB’nin elini kolunu bağlayabiliyor. Bu durumu İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Gürkan Akgün’le konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

İSTANBUL- İstanbul, Türkiye’nin göz bebeği. Betona dönmüş bu şehirde en çok tartışma yaratan mesele imar planı yapma yetkisi... En çok sorulan soruların başında da “Çarpık kentleşmenin en kötü örneği haline gelen İstanbul nasıl bu hale geliyor ve bu yetkiyi kim veriyor?” geliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Gürkan Akgün ile şehirdeki yetki karmaşası üzerine konuştuk. Tartışmalı Kanal İstanbul’la ilgili söz söyleme yetkilerinin dahi bulunmadığını belirten Akgün “Yenişehir diye tariflenen bölgede Bağcılar'ın üç katı büyüklüğündeki bir yer imara açılıyor. Biz bunun uygun olmadığını söylüyoruz” diyor.

İstanbul'da imar planı yapma yetkisi meselesini biraz anlatabilir misiniz?

İstanbul'da birçok bakanlığın plan yapma yetkisi var. Bu geçmişte de ciddi sıkıntı yaratan bir konuydu ama bu dönemde İstanbul'da bakanlıkların bu yetkilerini çok güçlü ve yoğun bir şekilde kullandığını görüyoruz. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın özellikle doğal sit alanlarında 6306 sayılı kanuna göre rezerv yapı alanı ilan ettiği, risk alanı ilan ettiği alanlarda plan yapma yetkisi ve sonrasındaki süreçleri yürütme yetkisi bulunuyor. Bunların bir kısmıyla ilgili biz göreve geldikten sonra dava süreçlerimiz oldu. Örneğin, Kanal İstanbul ve Yenişehir bölgesi. Tamamıyla bakanlığın yetkisinde olan bir bölge…

Gürkan Akgün, Kanal İstanbul bölgesinde yapılması planlanan 'Yenişehir'in İstanbul’un
anayasası olan 2009’da onaylanmış planlara aykırı olduğunu söylüyor,

‘KARARLAR İLKELERİ BOZUYOR’

Sizin hiçbir söz söyleme hakkınız ya da yetkiniz yok mu?

Maalesef yok… İstanbul gibi bir yeri siz planlamak, yönetmek, kontrol etmekten bir şekilde azade oluyorsunuz. Örneğin turizm bölgesi olarak ilan edildiği için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yetkili olduğu alanlar var. Sanayi Bakanlığı Organize Sanayi Bölgelerinde yetkili… İlçe belediyelerinin 1/1000’lik plan yapma yetkisi var. Bunların 1/5000’lik dediğimiz nazım imar planlarına uygun olması gerek ama uygun olmayan kararların da ilçe meclislerinden geçtiğini görebiliyoruz.
Çok dağınık bir bir süreç var. Bu dağınıklık, bu yetki karmaşası içerisinde daha yeşil, daha adil, daha yaşanabilir bir kent yapma konusunda sıkıntılar yaşayabiliyoruz.

Bu yetki karmaşası Türkiye'deki planlama sistematiğine ilişkin ciddi bir sorun. İstanbul'da bakanlıkların özellikle kendi alanlarında bütüncül planlama ilkelerini bozacak şekilde kararlar aldığını görüyoruz.

Peki bu size nasıl sorunlar yaşatıyor?

Örneğin yine Kanal İstanbul'dan konuşalım. Yenişehir diye tariflenen bölgede Bağcılar'ın üç katı büyüklüğündeki bir yer imara açılıyor. Biz bunun uygun olmadığını söylüyoruz. Bunun İstanbul’un anayasası olan 2009’da onaylanmış planlara aykırı olduğunu, buraların tarım alanı, orman alanı, su havzası olduğunu söylüyoruz. Yine Marmara Denizi özel çevre koruma bölgesi ilan edildi. Marmara Denizi kesinlikle korunmalı ama bunun Adalar’ın planlarıyla bir alakası yok. Biz Adalar’da bir buçuk yıllık katılımcı bir süreç işleterek Meclis'e sunduk. Meclis geçen ay burası 'özel çevre koruma bölgesi' diye bu planları ilgili müdürlüğe iade etti.

‘PROJELER ONAY BEKLİYOR’

Yani artık sizin Adalarla ilgili plan konusunda hiçbir yetkiniz yok mu?

Yetkimiz yok, evet. Planları bakanlık onaylayacak ve sonrasında süreçleri onlar yürütecek. Ayrıca bizim sahil bandı boyunca yürüttüğümüz kamusal yatırımlarımız ve projelerimiz var. Şu anda kurullarda bununla ilgili hiçbir karar alınmıyor. Çünkü ne yapılacağı da bilinmiyor açıkçası. Bir genelge çıktı, bu genelgeden sonra nasıl bir uygulama yapılacak, nasıl bir süreç işleyecek belli değil. Bu belirsizlik içerisinde projelerin onaylanma süreçleri duruyor. Koruma kurulları da özel çevre koruma kararı olduğu için karar alamıyor. Devletin bu birimlerinin bir araya gelip bir yol haritası çizmesi lazım. Bunlar duracak işler de değil. Yarışma alanlarımız var; Salacak, Kadıköy, Üsküdar… Buralarda yarışmalar yaptık, koruma kurullarına gönderdik.. “Bunlar onaylansın ki buraları bir an önce toparlayalım” dedik ama hepsi duruyor şu anda.

 Ne yapıyorsunuz peki? Bir çağrı yaptınız mı mesela?

Özel çevre koruma kararını mahkemeye taşıdık. O süreç bir yandan devam ediyor. Ayrıca bir toplantı yaptık, görüşlerimizi anlattık ama oralarda da bir takım görev değişiklikleri oldu. Tabiat Varlıkları Genel Müdürlüğü'nde tekrar toplantı yapacağız. Biz görüşlerimizi iletmekten, toplantı yapmaktan çekinecek değiliz sonuçta. Biz bir idareyiz ve bir süreç yürütüyoruz. Tekrar bir araya gelip bunları yazılı olarak da sözlü olarak da ileteceğiz. Başkanımız da daha üst seviyede, bakanlık nezdinde bu süreçleri görüşecektir.

‘CİDDİ KAYIPLAR VAR’

Tarihi Süleymaniye Camisi silüetini bozan bina inşaatı bizim gördüğümüz bir örnek oldu. Böyle başka örnekler de var mı?

Süleymaniye, maalesef yıllardır kaderine terk edilmiş bir süreç. 5366 sayılı kanuna göre burada bir takım projeler yapıldı. Kurul tarafından onaylanmış olmakla birlikte işte çeşitli yatırımcıların yapmak istediği projeler vardı. Biz bunları koruma ilkeleri ile bağdaşmadığı için onaylamadık. Süleymaniye çok kıymetli bir alan. Maalesef çok ciddi kayıplar var. Bundan on yıl önce yaklaşık 550 civarında korunması gereken, tescillenmesi gereken yapı varken şu an bunların sadece 50’si ayakta kalabilmiş. Ahşap, sivil mimari örneği bunlar… Maalesef yıkıldılar, korunamadılar. Bütün kurumlarla birlikte konuya bilimsel yaklaşım getirerek Süleymaniye’yi ayağa kaldırmamız lazım. Süleymaniye bir çöküntü bölgesi haline gelmiş durumda. Hem korunması gereken kültür varlıkları yıkıldı hem de insanların çok kötü koşullarda yaşadığı bir ortama dönüştü. Kamunun birinci aktör olarak sahaya inmesi ve burayı ayağa kaldırması gerekiyor. Biz bölgede çok ciddi bir çalışma başlatıyoruz. Süleymaniye'yi adeta dekora dönüştürecek bu projeleri durdurmak bile çok önemliydi. Biz bu projeleri durdurarak bir anlamda orayı koruduk. Orada bir ofis açtık, farklı konularda uzman bilim insanlarını da bir araya getirdik. Zamanında yapılmış çalışmalar var, arşivler var. Onları toparlıyoruz. Elimizde çok ciddi oranda sivil mimari örnekleri var. Hepsini toparlayıp, finansman boyutunu da düşünerek burayı bir şekilde kurtaracağız diye düşünüyorum.

‘KARARLAR İBB MECLİSİ’NDEN GEÇMELİ’

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı son dönemde sürekli sit alanlarının adını değiştiriyor ama aslında bu alanların statüsünün de değiştiğine yönelik tespitler var. Bu alanlarda yetkiniz var mı?

Doğal sit alanlarında yetki Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda. Yarıştırıcılık bakanlığı. Biz mevzuat açısında yetkinin Büyükşehir Belediyesi'nde olduğunu düşünüyoruz. Bununla ilgili birkaç konuyu mahkemeye taşıdık, karar bekliyoruz. Bizce bu kararların Büyükşehir Belediye Meclisi'nden geçmesi ve bakanlık tarafından onaylanması gerekiyor. Ama bakanlık bu planları kendi yapıp kendi onaylıyor.