Mina Teyze’nin reçelleri...

Yaklaşık bir yıl önce eşinin hayatını kaybetmesiyle yaşamında çok şey eksilen Mina Karaoğlu, aile ekonomisine destek için reçeller, kurabiyeler ve pastalar yapıyor. Çocukken bir şeyleri pişirmeye merak duymaya başlayan Karaoğlu, kaybettiği eşi içinse ‘Onu şimdi anlıyorum’ diyor...

Google Haberlere Abone ol

Mina Karaoğlu’nun hayatı yaklaşık bir yıl önce, Kasım 2017’de, alt üst oldu. Ailecek evde sıradan bir akşam yaşarlarken Mina Teyze’nin eşi Cengiz Karaoğlu, geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti.

“Benim en iyi dostum, her şeyimdi,” diyen Mina Teyze çok sevdiği hayat arkadaşı için “Eşim hep hatıralarda yaşardı. Ben de sıkılırdım, geçmişe bakmazdım. ‘Hatıralarla yaşanmaz’ derdim. ‘Sen beni öldüğümde anlayacaksın,’ derdi. Meğerse adamın babası 11 yaşında ölmüş. Babası ölen bir çocuk hep geçmişte yaşamaz mı? Artık ben de demeye başladım ‘hatıralarımız’ diye. Şimdi onu anlıyorum,” diye anlatıyor.

Mina Karaoğlu (Fotoğraflar: Adem Erkoçak)

‘ANNEMDEN, BABAMDAN AYRI KALDIĞIMI HİÇ UNUTMUYORUM’

Aslında Mina Teyze de çocukluğunda anne babasına hasret kalmış. Çok kardeşi ve hasta bir annesi varmış Mina Teyze’nin. Uslu bir çocuk olduğu ve gönderildiği yerde sorun çıkarmayacağı düşünüldüğü için de teyzelerinin yanına uygun görülmüş: “Annemden, babamdan ayrı kaldığımı hiç unutmuyorum. Beni sürekli yaylaya gönderirlermiş, teyzelerim bakmış bana. İlkokula başlayana kadar köydeydim. Okullar kapanınca ‘abimin okulu tatil oldu, annemler gelecek’ diye yollarını gözlerdim kış boyu onları görmediğim için. Liseyi bitirene kadar Kadirli'de okudum. O zaman Adana'ya bağlıydı Kadirli ama şimdi Osmaniye'ye bağlandı. Çocukluğum hep orada geçti.”

‘KİM BU ÇOCUĞA YUMURTA YEDİRDİ?’

Mina Karaoğlu, yalnız geçen çocukluğunda mutfakta çok vakit geçirmiş. “Tenekenin içine su koyardım ve patates haşlardım içinde, ateşi nasıl yaktığıma inan hâlâ şaşırıyorum,” diyor ve devam ediyor: “Çocukluktan bir şeyler pişirmeye meraklıydım. Yumurta yemem yasaktı, alerjim varmış. Ama ben gider tavukların başında hangisinin yumurtladığını bilir ve oradan aldığım yumurtayı gizlice pişirip yerdim. Gece olunca da başlıyordu her yanım kaşınmaya. Dayım ‘kim bu çocuğa yumurta yedirdi’ diye bağırırdı.”

Mina Karaoğlu, süt reçelini kavanoza dolduruyor.

BÖREK AÇAN İLKOKUL ÇOCUĞU

Şimdi ev ekonomisine katkı için yaptığı nefis reçellerin temeli ise ilkokulda atılmış: “Bir gün eve bir kilo kıyma almışlardı ve onu dolaba koyup bir yere gezmeye gitmişlerdi. Ben yalnız kalınca hamur yaptım, ondan bir güzel börek açtım. Daha ilkokula gidiyorum. Açtığım böreğe bütün kıymayı koydum. Annem eve gelince kıyameti kopardı ‘kıymanın hepsini bitirmiş, böreğe koymuş’ diye. Babam bayıldı ama bu işe. Ondan sonra annemin her bir yere gittiğinde gizlice eve bir şeyler getirirdi. Meyve getirirdi mesela, reçel yapardım onlardan. Ama kendim yemezdim, o zamanlar tatlıyı sevmediğim için.”

Mina Teyze’nin reçelleri...

Şimdi de çeşit çeşit reçeller yapıyor Mina Teyze: Nar, ayva, vişne, süt, kayısı, kivi, portakal ve aklınıza ne gelirse. Neyse ki evleri kira değil. Fakat hayat pahalı. Mina Teyze de biraz da olsa bu pahalılıkla baş etmek, çocuklarının masraflarını karşılamak için yaptığı bu reçelleri satmaya çalışıyor. Karaköy’de bulunan bir kafeye sürekli bu reçelleri verse de onların daha fazla yere ulaşmasını istiyor. İlgilenenler, Mina Teyze’nin Instagram sayfasını yazının sonunda bulabilir ve kendisine oradan ulaşabilirler. Sadece reçel değil, kurabiyeler ve pastaları da var özel günler için yaptığı.

‘GÜZEL GÜNLER GEÇİRDİK ORADA’

Mina Teyze eşi için “bu evin ruhuydu” diyor. Evi satın almak için çok çalışmış. Tam 10 yıl Azerbaycan’da kalmış. “Ayrıydık ama hep iletişim halindeydik. 2-3 ayda bir o geliyordu,” diyen Mina Teyze şöyle devam ediyor: “Yazları çocuklarla birlikte biz gidiyorduk. Bakü’nün dışında bir köyde kalıyorduk. Oradaki insanlar da bir başkaydı, bozulmamışlardı, açgözlü değillerdi. Hep güzel günler geçirdik orada. Çocuklarımın isteği orada babalarının hatırası için ileride bir ev almak ve yine yazları orada yaşamak.”

‘KEŞKE CENGİZ HAYATTA OLSAYDI DA...’

Mina Teyze bu eve taşınmadan önce yıllarca Akatlar’da eski bir evde yaşamış. “Küçük bir evdi ama huzurluyduk. İki katlıydı, üst katında ev sahipleri yaşardı. Doğalgaz yoktu, soba yakardık. Yemek yaparken filan mutfağın kapısını açamazdım, fare girerdi hemen. Ama mutluyduk. Başka bir mutluluğumuz vardı orada. O ev mi, bu ev mi diye sorsalar o ev derim. Biz taşınalı 6 sene oldu, kimseye kiraya vermediler. Hâlâ ‘Mina’nin evi’ diyorlar oraya. Keşke Cengiz hayatta olsaydı da ömrümün sonuna kadar o evde yaşasaydım,” diye anlatıyor Mina Teyze.

Mina Teyze’nin bir kızı, bir de oğlu var. Onlar da annelerine şimdi yaşadıkları ev için “Bu eve dokundurmayız, ne kiraya verilsin ne de satılsın. Bu evin her köşesinde babamızın hatıraları var,” diyorlar...

Mina Teyze’nin sayfası: https://www.instagram.com/minakaraogl/?utm_source=ig_profile_share&igshid=38n6mbpbp8t5

Mezar-ı Şerif'ten çıktı yola: İran'da esir düştü, Türkiye'de hakkı yendiMezar-ı Şerif'ten çıktı yola: İran'da esir düştü, Türkiye'de hakkı yendi