Erener vapuru anlattı

Sertab Erener 'vapur konseri'ni anlattı. Erener, sokak müzisyenleriyle birlikte bir festival yapmak istediğini dile getirdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Sertab Erener, geçtiğimiz günlerde Kadıköy-Beşiktaş vapurunda yolculuk yapmış, duyduğu müzik ile enstrüman çalan gençlerin yanına gitmişti.

Erener, sokak müzisyenlerine destek olmak için ‘Yanarım’ şarkısını söyleyerek, vapur yolcularına mini bir dinleti vermişti.

Sertab Erener'den 'vapur konseri!'Sertab Erener'den 'vapur konseri!'

Hürriyet'ten Gülben Ergen'e konuşan Sertab Erener, vapur konserini, 'kurgu' olduğuna dair eleştirileri ve 19 yıllık hastalığını yazacağı kitabını anlattı. Erener "O gün insanların o kısacık yolculukta müzikle nasıl yüzleri güldü, iyi hissettiler gördüm" dedi.

Vapurda bir şarkı söyledin ve ortalık yıkıldı. Nasıl aklına geldi bu fikir?

Ben birkaç kez aynı kaldırımda yürüsem "Acaba karşı kaldırımda mı yürüsem, her gün aynı şeyi mi yapıyorum" diye içinden geçiren bir insanım. Sıkılganım. Bu içgüdü beni hep yeniliği aramaya götürüyor. Yeni şeyler ararken de internetten yararlanıyorum.

'ARTIK BİR DEĞERLERİ VAR'

Vapurda şarkı söylemeye de böyle karar verdim. Yurtdışında sokak müzisyenlerinin belediyelerle anlaşarak müzik yaptıklarını biliyordum. Bir performans çizelgeleri bile var. Yani devlet onları korumaya alıyor. Nerede ve ne zaman performans yapacakları belli. Çünkü sokak müzisyenlerine değer veriliyor. Altı ay önce Şehir Hatları, vapur müzisyenlerine yaka kartı verilip sisteme kayıt edilmelerinin iznini vermiş. Çok sevindim. Eskiden vapurda kaçak müzik yapıp yolcuların yanlarına gidip para toplamak zorunda kalıyorlardı. Ama şimdi izinleri ve çalışma saatleri var. Artık hem para kazanıyorlar hem de vapur müzisyeni adı altında bir değer veriliyor.

Peki, o günü nasıl organize ettin?

Hayal ettiğim bu desteği nasıl yapabilirim diye biraz araştırdım. Vapurda performans gerçekleştirmem için bir ödeme yapmamız gerektiğini öğrendik. Onu yaptık. Daha sonra kendi ekibimle öğrendik ki cuma günü 15.45 vapurunda müzisyenler olacak ve performans yapacak. O gün 12.15’te vapura bindik. Daha önce vapurdaki müzisyen arkadaşlarla hiç karşılaşmadım. Birkaç arkadaşımla birlikte vapura bindik. Ne kendi müzisyen arkadaşlarım ne de elimde bir mikrofon vardı.

'PAMUK ELLER CEBE' ESPRİSİ YAPTIM

Çok heyecanlı... Sonra ne oldu?

Herkes çok şaşırdı. "Yanarım"ı söylemeye karar verdik. Ben o gün Kadıköy- Beşiktaş vapurunda dört tur attım. Vapurda akşama kadar şarkı söyledik. Müzisyen arkadaşlar bana akşam veda ederken çok mutlulardı. Sanırım bayağı bir para toplayabildik. Sonra birbirimize sarılıp ayrıldık. Benimle gelen arkadaşlarım insanların ifadelerini ve şaşkınlıklarını görebilmek için telefonlarıyla video çektiler. Çok komik şeyler çıktı. Düşünsene insanlar vapura biniyor, sonra birden ben "Yanarım"ı söylemeye başlıyorum. İnsanlar "Biz bu sesi bir yerden tanıyoruz, o mu acaba" diye yanıma gelip izlemeye başladı. Bir sonraki turda ben bu sefer kaptan köşkünde bekledim. İnsanlar vapurdan inmek için hazırlanırken aşağı inip şarkı söylemeye başladım. Yine herkes çok şaşırdı. Şarkı arasında "Pamuk eller cebe" esprisini bile yaptım. Para kutusu durmadan doldu. Hatta müzisyenler az gözüksün diye sürekli boşalttı. Çok komikti.

Videoda sen yolcuların arasından çıkıp geliyordun. Kimse fark etmedi mi?

Evet. O ilkiydi. Yolcuların arasından çıktım. İnsanlar şarkı söyleyeceğimi tahmin etmedi. Zaten sonra da her şeyi denedik. Bir süre sonra bazı genç öğrenciler vapurdan inmemeye başladı. Benimle birlikte birkaç kez gidip gelenler oldu.

Nasıl keyif aldın kim bilir...

Anlatamam. İnanılmazdı. Sonra eve geldim ve yorumları okudum. Bu kadar büyük haber olmasına çok şaşırdım. Halbuki aslında müziğin amacı tam da bu. Müzik paylaşmaktır. Yeri ve zamanı yoktur ki. Müzik uhu gibi birleştirir. O gün insanların o kısacık yolculukta müzikle nasıl yüzleri güldü, iyi hissettiler gördüm.

O kadar güzel bir iş yaptın ve maalesef insanlar buna kurgu dedi. Üzüldün mü?

Para aldı bile dediler. Oysa ki tam tersi para verdik. Hiç reklam gördünüz mü o videoda? Bunun gibi başka projeler de yapacağım. Bu ülkenin çok yetenekli sokak müzisyenleri var. Vapur dışında başka yerlerde de böyle şeyler yapıp sonunda da bunu sokak müzisyenleri festivaline dönüştürmek istiyorum. Keşke bunu dünyadaki sokak müzisyenleriyle de yapabilsem. Vapur performansımızı kısa bir belgesel yaptık ama inan eleştirilerden sonra korkudan daha internete koyamadım. Bir de “Kandırıldık, kurgu” dediler. Bu ne kadar iyi niyetsiz bir yaklaşım. Ben niye böyle bir şey yapayım. Aklımın ucundan geçmez böyle bir şey.

Biz toplum olarak takdir etmeye pek alışık değiliz. Bu seni yıldırıyor mu?

Çok zor. Eminim bu seni de yıldırıyordur. Her gün yeniden kendini motive etmek için gerekçelerin olması lazım. Kendi yakıtımızı içimizde buluyoruz. Bu benim anne genimden geliyor. Eminim. İçimdeki yakıt hiç bitmiyor ve bitmeyecek.

'POP SANATÇISI OLARAK ANILMAKTAN RAHATSIZIM'

Sezen Aksu’nun yeni albümünü nasıl buldun?

Şarkılar çok güzel. Özlemini hissettiğimiz 90’lar gibi. Sezen’e de söyledim. Keşke Onno Tunç, Attila Özdemiroğlu gibi şarkılara klasikleşecek derinliği ve bilgiyi katabilecek müzisyenler olsaydı. Yozlaşmış, içi boşalmış sözleri ve iki-üç akorla biten şarkıların üretildiği pop dünyasında pop sanatçısı olarak anılmaktan rahatsızlık duymaya başladım.

Albümün piyasaya çıkmadan ilk kime dinletirsin?

Sezen’e dinletirim. Her zaman en dürüst yorumu o yapar. Nil’e ve abime de dinletirim. Emre’nin çok derin bir müzik bilgisi var. Bir de evde bize emeğini veren Fatma’ya ve şoförümüz Serdar Bey’e.

'HASTALIĞIMI YAZMAYA BAŞLADIM'

Bir kitap yazıyorsun... Nasıl karar verdin?

Nil (Karaibrahimgil) bana bir gün “ Zorlu bir hastalık geçirdin, o süreçlerden nerelere geldin, neden bunu insanlara anlatmıyorsun” dedi. Eve geldim “Nil doğru söylüyor” dedim. Ben dersimi çalışırım. Başladım araştırmaya. Nasıl yazacağımla ilgili araştırmalar yaptım. Günümüzde yazmanın birçok şekli var. Sonra kendim denemeye karar verdim. Çünkü bu benim hayatım. Röportaj versem veya birileriyle birlikte çalışsam benim anlattığım gibi olmayacaktı. Birkaç sayfa yazdım ve güvendiğim insanlara yolladım. Onlar beğenince motive oldum ve başladım yazmaya.

Ne üzerine yazıyorsun?

Önce nasıl besleniyorum, ne yiyorum, ne içiyorum, nasıl spor yapıyorum, cildime nasıl bakıyorum gibi şeyler üzerine yazmaya başladım. Sonra yazdıkça asıl şu sorunun cevabını aramaya başladım: “Ben bunları niye yapıyorum?” Çünkü ölüyordum ve çok korkmuştum. İşte bu yüzden kitabın başlangıç noktası 11 yaşında kolit hastalığına yakalanıp tuvalette bağırsağımın kanadığını gördüğüm gün oldu. Tabii iş büyüdü ve derinleşti şu an. Geçmişe dönüp bütün eski duyguları yeniden yaşayınca bazı geceler uyumak zor oluyor. Kitap hem nasıl iyi yaşlanılır hem de anılarımdan bahsediyor olacak.

Kaç sene bu hastalıkla uğraştın?

19 yıl. Aslında “Sakin Ol” ve “Lâl” albümleri zamanı sürekli hastanelerdeydim. Daha önce yani amatörken bir grubum vardı ve şarkı söylüyordum. O zamanlar konser verirken karnıma ağrılar girerdi. Şarkı aralarında ilk iş olarak tuvalete koşardım. Sürekli kanamam olurdu. Yıllarca sürdü bu.

HABERİN TAMAMI...