Engellilere seyahat hakkı ihlali: Marmaray serbest, YHT yasak

Ulaştırma Bakanlığı, engelli yolcuların trenle şehirlerarası yolculuk yapmasını yasakladı. Engellileri salgından korumak gerekçesiyle alınan kararın ne zamana kadar süreceği de belli değil. Yasağa tepki gösteren uzmanlar ve hukukçular, “Eğer bir bulaş riski varsa, bu risk şehir içi trenlerde, şehirler arası otobüslerde ya da uçaklarda yok mu?” diye sordu.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, trenlere binerken ve inerken yardım aldıkları, yardımcı personelle fiziksel temas kurdukları ve ortak kullanılan yüzeylere çok fazla temas ettikleri gerekçesiyle engelli yolcuların şehirler arası trenlerle seyahat etmesini yasakladı. Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri doğrultusunda alındığı belirtilen kararla, engellilerin bulaş riskinden korunacağı iddia ediliyor. Ancak hukukçular ve sivil toplum örgütleri engellilerin seyahat hakkını keyfi bir biçimde kısıtlayan bu uygulamanın hem anayasaya hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirtiyor.

Açıklamaya göre seyahat yasağı şehirler arası trenlerle sınırlı tutuluyor ve Marmaray, Başkentray gibi şehir içi trenlerin kullanılmasında bir kısıtlama bulunmuyor. Uzmanlar, kararın yalnızca şehirler arası trenleri kapsamasının kendi içinde tutarsız olduğuna dikkat çekiyor ve bu durumun “Eğer bir bulaş riski varsa, bu risk şehir içi trenlerde, şehirler arası otobüslerde ya da uçaklarda yok mu?” sorusunu gündeme getirdiğini ifade ediyor.

SESLİ BETİMLEME YAPILMADI

Bakanlığın 8 Temmuz tarihinde Twitter hesabından paylaştığı seyahat yasağı kararı, üzerine yazı yazılmış bir görselle duyuruldu. Ana muhatabı engelliler olan paylaşımda sesli betimleme yapılmadı ve işaret dili ile anlatıma da başvurulmadı. Kararda uygulamanın ne zaman başlayacağı ve biteceğine dair bir ibare de yer almadı.

Karar, sosyal medyaya da yansıdı. Eğitimde Görme Engelliler Derneği (EGED) ve Engelsiz Erişim Derneği tarafından Twitter’da başlatılan #SeyahatHerkeseHaktır  kampanyasına destek verenler, kararın iptal edilmesi için Bakanlığa çağrı yaptı.

EGED: AÇIK VE AĞIR BİR AYRIMCILIK

Eğitimde Görme Engelliler Derneği Hukuk Komisyonu, uygulamanın açık ve ağır bir ayrımcılık teşkil ettiğini ifade ediyor:

“HES kodu almalarına rağmen engellilerin trenle yolculuk yapma hakları sınırlandırılıyor. Amaç engellileri bulaş riskinden korumaksa yardımcı personel yerine engellilerin hareketini kolaylaştırıcı çeşitli araç gereçlerle, mesela saat yönü tarifi gibi sesli yönlendirmelerle pekâlâ önlem alınabilir.”

“Engellileri toplum hayatından dışlama anlamı taşıyan ve en temel hürriyetlerinden biri olan seyahat hürriyetine kısıtlama getiren bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir. Esas olan engellileri, temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakacak çözümler yerine makul uyumlaştırma tedbirleriyle  toplum hayatına mümkün olduğunca daha fazla dahil etmektir. Kaldı ki temel hak ve hürriyetlerin ancak anayasada belirtilen istisnai hallerde ve kanunla sınırlanabileceği hususları göz ardı edilerek yapılan bu açıklama anayasanın bağlayıcılığı esasına da aykırı olmuştur.”

EGED Hukuk Komisyonu, anayasanın ‘Yerleşme ve Seyehat Hürriyeti’ başlıklı 23. Maddesini hatırlatıyor: “Seyahat hürriyeti, yalnızca suç soruşturma ve kovuşturması sebebiyle ve suç işlenmesini önlemek amaçlarıyla ve kanunla sınırlanabilir.”

Komisyona göre uygulama hukuken de tutarlı değil: “Bir an için engelli bireylerin ve engelli sivil toplum örgütlerinin görüşünü almadan salgından koruma mantığıyla yaklaşılmasını doğru kabul ettiğimizi düşünelim. Böyle bir durumda bile engelli bireylerin uçakla veya otobüsle seyahat etmeye devam etmesi gibi çelişkiler görüyoruz. Bakanlık uygulamasının hukuken tutarlı olmadığı ortaya çıkıyor.”

‘KİMİN, NEREYE, NE KADAR TEMAS ETTİĞİ TESPİT EDİLEMEZ’

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nden Nejat Taştan söz konusu karar için “Umarım Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyesi ile alınmamıştır, eğer öyle ise durum daha vahim” diyor. Taştan, pandemide şimdiye kadar hiçbir kesim için yüzey teması veya yardımcı bulundurmak gibi sebepler üzerinden önlem alınmadığına dikkat çekiyor ve böyle bir önlemin kabul edilemez olduğunu söylüyor.

Taştan kararın engelliler için doğrudan ayrımcılık olduğunu belirtiyor ve hem anayasanın hem de uluslararası sözleşmelerin ayrımcılığı yasakladığını vurguluyor. Engellilerin yüzeylere daha fazla temas ettiği ve bunun bir bulaş riski ortaya çıkardığı iddiasını ise şöyle yorumluyor: “Kimin nereye, ne kadar temas ettiği tespit edilebilecek bir şey değildir. En fazla tutamakları daha çok kullanıyorsunuzdur. Ama yaşlı insanlar, hamile kadınlar, bebek arabası taşıyanlar da bunları daha fazla kullanıyor ve onlar da personellerden yardım alıyor. Yani temas meselesi, bu uygulamaya gerekçe bulmak için kullanmış.”

Bakanlığın açıklamasında yer verilen yardımcı gereksinimi meselesinin çok basit bir şekilde çözülebileceğini savunan Taştan, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Mesela her trene bir tane koruyucu elbise giymiş bir yardımcı personel koyduğunuzda bu meseleyi çözersiniz. Ama bunu yerine getirmek yerine seyahat özgürlüğünü tümden kısıtlamak gibi bir yönteme başvuruluyor. Bu uygulama, yasakçı ve insan haklarına saygı göstermeyen bir zihniyetin ürünüdür.”

‘DEVLET ENGELLİLERİN BAĞIMSIZ YAŞAYABİLMESİNİ SAĞLAYAMIYOR’

İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi’nden Avukat Ömür Aykut Demirdöğen ise kararın gerekçesi ve açıklanma şekli sebebiyle de tartışmalı olduğunu belirtiyor.

“Karar, maddi eşitlik kavramı altında ayrımcılık içermektedir. Bununla beraber seyahat özgürlüğü, eşitlik ve erişilebilirlik gibi birçok hak ihlalini de içinde barındırmaktadır. Nitekim Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nin 19’uncu maddesi, ‘Bağımsız Yaşayabilme ve Topluma Dâhil Olma’ başlığını taşımaktadır. Demek ki devlet engelli bireylerin bağımsız bir şekilde yaşayabilmesini sağlayamıyor. Kaldı ki şehir içi ulaşım her birey açısından daha çok temas ve hareketlilik barındırıyor. Temennimiz Bakanlığın bu karardan bir an evvel dönmesidir.”