Osman Kavala'nın 707 gündür süren tutukluluğuna devam kararı

Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet cezası istemiyle yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında mahkeme, çizerler tarafından salonun resmedilmesini yasakladı. Duruşmada, Osman Kavala'nın savunmasının ardından 707 gündür süren tutukluluğuna devam kararı çıktı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - İş insanı Osman Kavala'nın tutuklu olarak yargılandığı Gezi Davası bugün Silivri Cezaevi Yerleşkesi'nde yapıldı. Aralarında Kavala’nın da bulunduğu 16 kişinin “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılandığı Gezi Davası'nın üçüncü duruşmasında sanıkların tutukluğunun devamına karar verildi. Dava 24/25 Ekim tarihlerine ertelendi.

Gezi Parkı eylemleri döneminde finansal destek sağladığı iddiasıyla yaklaşık iki yıldır tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala bugün bir kez daha hakim karşısında. Silivri Cezaevi yerleşkesinde üçüncü duruşması yapılan davada Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Duruşma salonlarında görüntü almanın yasaklanması sonrasında çizerler tarafından duruşma salonlarında yapılan çizime de yasak geldi.

MLSA tarafından yapılan paylaşımlara göre mahkeme başkanı ile Osman Kavala arasında geçen diyaloglar ise şöyle

MB: Soros, vakfa nasıl kaynak sağlıyordu?

OK: Açık Toplum Vakfı (ATV), sivil toplum projelerini destekliyordu. Projeler değerlendiriliyor. Ona göre destek veriliyordu.

MB: ATV'nin eş güdümlü çalıştığı dernek var mı?

OK: Eş güdümlü yok.

MB: Anadolu Kültür'ün kuruluşunda yer aldınız mı?

OK: Evet.

MB: Açık Toplum var bir de...

OK: Açık Toplum'da daha sonra yer aldım. Önce Anadolu Kültür'ü kurduk. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kültürel projeler gerçekleştirdik. Bunlar tamamen bağımsız kurumlar. Sonra ATV kuruldu.

MB: Gezi olayları sırasında çekim yaparak, videolar yaparak bu vandallığa anlam yükleme çabanız oldu mu? Böyle düşünüyor musunuz? Gezi olaylarının ülkenin önünü açacak hareket ettiği, çevre duyarlılığının ötesinde bir çalışma içine girdiğiniz iddia edilmiş. Buna ne diyeceksiniz?

OK: İddianamede bir film projesinden bahsediliyor. Anadolu Kültür'deki arkadaşlarımızın üzerinde çalıştığı bu film gerçekleşmiş değil. Olsaydı bugün sanat ürünü olacaktı. Biz toplumsal olaylara ilişkin sanat ürünlerini destekliyoruz. Ama propaganda faaliyetimiz olmadı. Sanatın propaganda aracı olarak kullanılması zaten bizim kuruluş amacımıza uymuyor.

Murat Başol, Osman Kavala'yı resmettiği çalışmasını salondan çıkartıldıktan sonra renklendirdi

MB: Açık Toplum'dan Anadolu Kültür'e ne kadar kaynak sağladınız?

OK: Bununla ilgili bilgi vermiştik. Yanlış rakam vermek istemiyorum. Yeniden isterseniz veririz. Bilgiler şeffaf.

MB: Çiğdem Mater görüşmelerinde Geziyle ilgili 15 dakikalık görüntüyü Saraybosna'ya götürüp gösterdiğiniz söylenmiş.

OK: Götürmedim. Ama eğer bu film çekilseydi zaten yine festivallerde gösterilecek bir sanat filmi olacaktı.

MB: Açık Toplum Vakfı ile Anadolu Kültür üzerinden yapılan çalışmalar, baraka toplantıları, garajistanbul toplantıları... Bu kadar derinlemesine çalışmalar çevre duyarlılığını aşıyor mu, aşmıyor mu?

OK: Bu toplantıları fonlamadık. Bunlar safsata.

MB: Görüşmede "Yakında bu ivme düşebilir" demişsiniz. Siz bu vandallığın, Gezi olaylarının ivmesinin düşmesini istemiyor musunuz?

OK: Ben bunu derken şiddet içerikli olayları düşünmedim bile.

MB: "Bu hareketi genişletmek, derinleştirmek için ne yapabiliriz" cümlenize karşı "Gezi Parkı çevre duyarlılığıdır, ötesi yoktur" diye bir karşı cümleniz var mı?

OK: Gezi olayları Temmuz'dan sonra forumlara dönüştü, buralarda çevre meseleleri ve yerel yönetim konuları tartışıldı

MB: Bu direnişlerle ilgili Almanlar, Amerikalılar sizden bilgi alıyor. Siz kimsiniz ki sizden bilgi alıyorlar? İddianame sanki sizi temsilcileriymiş gibi gösteriyor

OK:Temsilcisi olsam talimat verirler. Bu bağımsız tarafsız biri olarak benim görüşlerime başvurduklarını gösteriyor. Benim sorgum emniyette yapıldı. Sizin şu an sorduğunuz hiçbir soru bana yöneltilmedi. Savcıyla görüşemedik, mahkemede de sorulmadı. Bu sorular bana sorulmadan hakkımda iddianame hazırlandı.

MB: İddianame size tebliğ edildi ama, ne var bunda?

OK: Tebliğ edildi ama hazırlanmadan önce bana sorulması uygun olurdu.

CAN ATALAY: HSK DOĞAL HAKİM İLKESİNİ ÇİĞNEDİ

Duruşmada mahkeme heyeti Osman Kavala'nın ardından Mimarlar Odası avukatı Can Atalay'ı dinledi.

Mahkeme Başkanı'nın Garaj İstanbul'da yapılan toplantıdaki konuşmaları sorması üzerine Can Atalay, "Hangi konuşmalar?" diye sordu Başkan ise "Onu sonra söyleyeceğiz." yanıtı verdi.

Can Atalay: Şu an itibariyle HSK doğal hakim ilkesine aykırı işlem yapmıştır. Anayasa md 36'ya aykırıdır. Ama sorularınıza cevap vermeye çalışacağım. Bu toplantıya davet edildim, yargı süreci Taksim Dayanışma hakkında bilgi verdik. Bizim açımızdan çok da nemli bir toplantı değildi. Kollukta çağrılana kadar hatırımızda değildi. Sorulunca hatırladım.

MB: Topluluğa hitabınız var: "Yarın önemli bir gün, bugün buradayız ama yarın ağaçları sökmeye teşebbüs edebilirler" demişsiniz. Eylemcileri megafonla yönlendirenin siz olduğunuz söyleniyor. "Her yer taksim her yer direniş", "Katil devlet hesap verecek", "Katil polis hesap verecek" dediğiniz iddiaları var.

CA: Sorunuzun ikinci bölümü Gezi'nin 1. yıldönümüyle ilgili dolayısıyla olayla alakası yok.

MB: Amiyane deyimle küllere üflemeye çalıştığınız söyleniyor.

CA: Biz küflere üflemeye falan çalışmıyoruz. Görevimizi yapıyoruz. Sorunuzun ilk yarısı ise hükümet Taksim'deki son toplanma alanına yeşil alana bina yapmaya karar verdi. İtiraz ettik, dava açtık. Plana ve ilk derece kurul reddetmesine rağmen yüksek kurul kararıydı. İBB'nin adına yayalaştırma projesi dediği şeyde yaya kaldırımı yapmayı unuttuğu için 27 Mayıs akşamı Askerocağı Caddesi'ndeki ağaçları sökmeye başladı. O sırada bu salonda avukat olarak görev yapıyordu. 28 Mayıs'ta beraber mesai harcadığım arkadaşlarıma öyle şiddet uygulandı ki öğle arasında çıkıp oraya gittim.

İlk giren kişiler sivil, polis ya da zabıta değildir. Bu sözler, bu itirazın dillendirilmesidir. Polise mukavemet olarak değerlendirilebilecek hiçbir şey yoktur. Yargıtay içtihatında etkin direniş, polise mukavemet eylemi yoktur. 31 Mayıs akşamına kadar böyle. 31 Mayıs akşamı ise başka. Bizim açımızdan Gezi Direnişi üçe ayrılır. 27 Mayıs'a kadar gelen süreç. Dava açtık, imza topladık, yasal hakkımızı kullandık. 27 Mayıs akşamı bizim itiraz ettiğimiz plan ve projeye aykırı uygulama yapıldı haklı olarak itiraz ettik. 31 Mayıs akşamı ise başka bir şey yaşandı Sayın Yargıçlar. Türkiye'de itirazı olan herkes itirazını alıp geldi.

MB: "Biz bu kapkaççı devlete kapkaççı hükümete karşı direniyoruz" demişsiniz.

CA: Benim üslubun değil.

MB: Sizin.

 CA: AKP Hükümet kapkaççı mıdır? Planlara aykırı olarak bir gece ağaçları kesmeye çalışması kapkaççılık değil midir? Mücella Yapıcı'ya dediniz ki kanun yolunu niye beklemediniz?

MB: Size de aynısını soruyorum. Gösteri, yürüyüşü, vandal örgütlerin işin içine girmesi...

CA: Ben avukatım. Mimarlar Odası'nın 12 yıldır avukatlığını yapıyorum. HSYK 2010'daki referandumun ardından bu kurumun Fethullahçı çetenin eline geçtiğini kendisi söylüyor. Biz ondan önceki idari yargını da halini biliyoruz. Ama 2010 sonrasında aşama aşama idari yargı kalmadı. Fethullahçı Terör Örgütü denen bizim o dönem Fethullahçı Çete dediğimiz hakimler idari kararları vermediler. İnsanlar yargıya olan güvenin sarsılması nedeniyle yürüme mesafesindeki parklarına yürüdüler.

Biz anayasal hakkımızı, Türkiye'de idari yargının 2010'dan itibaren aşama aşama çözülmesi nedeniyle ısrarla kullandık. Bu projenin olmaz iş olduğunu, şehir planlama 1. sınıf öğrencisi size anlatır. Bu olmaz, rezalettir. İptal edileceğini biz, dava açtığımız an itibariyle biliyorduk. Dosyada bilirkişi raporu var, iptal yönünde ve itiraz süresine kuruldu. Bir an önce mahkemeniz yürütmeyi durdurma kararı vermeli diye dilekçe sunduk dosyaya.

Kaleme sorduk. Çok büyük bir şey olduğu belli. Mayıs'ın 27si, 28'i yaşanmış. Ben 3 Haziran'dan itibaren Mimarlar Odası'na düzenli olarak gittim, dilekçe yazdım, düzenli olarak Uyap üzerinden kontrol ettim. Bir kere daha gittim kaleme. 18 Haziran günü bir görüş tutanağı gördüm. Hakimlerin ismi ve iptal yazan. Ankara'daki avukat arkadaşı aradım, iptal yazıyor ama gerekçeyi bilmiyoruz, saçma sapan bir gerekçe olabilir, duyurmak şu aşamada bize uymaz, dedim. Gazetecilik iddiası olan herhangi birinin sorularına cevap veririz, birileri o dönem önlerinde ceketlerini iliklerken o zaman da biz Fethullahçı Çete diyorduk.

Karar bize 8 Temmuz'da tebliğ edildi. İBB'ye 9, Kültür Bakanlığı'na 10 Temmuz'da tebliğ edildi. Savcılık şunu neden yazmaz? Ortalık hareketli. Tekrar inşaat başladı. Mimarlar Odası sürdürmeyin diye yazı yazdı.

Taksim Dayanışma ya da herhangi bir kurum kuruluş Gezi Direnişi'nin sahibi değildir. Taksim Dayanışması milyonlarca insanın tercümanı olmaya çalışmıştır.  Suçu kim işlediyse onunla ilgili dava açılmalıdır. Gezi bu toprakların adalet, özgürlük, eşitlik umududur.

TAYFUN KAHRAMAN İFADE VERDİ

Duruşmaya verilen aranın ardından kürsüye bir süre önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı'n atanan Tayfun Kahraman geldi.

MB: Taksim Dayanışması'nın sözcülerinden olduğunuz doğru mudur?

TK: Şehir Plancıları odası adına sözcülük yaptım. Taksim Dayanışması içinde faaliyette bulundum. Garaj İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıya davet edildiğim için katıldım.

MB: Aslı Aydıntaşbaş ile yaptığınız telefon görüşmesinde BDP'nin gezide olduğu hakkındaki görüşme ne ile ilgili?

TK: Aslı Aydıntaşbaş bana tespitlerini aktarmıştı. Ben de çeşitli STK da dahil olmak üzere geniş tabanlı bir çatı yapılanması olduğunu bahsetmiştim. Takdir edersiniz ki tape'de geçen saptamalar benim kişisel düşüncelerimdir. Bunu Taksim Dayanışması'nın durduğu yere çekmek doğru değildir. Taksim Dayanışması içinde yüzden fazla bileşen vardır. CHP, İşçi Partisi, TKP, ÖDP de bu çatının altındadır.

MB: Bu olaylar yaygınlaşıp terör boyutunu aldığında platform olarak bizim bunlarla bir ilişkimiz yoktur dediniz mi?

TK: Terör olayı dediğinizde bir yargı belirtiyorsunuz. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ne bizim ne Taksim Dayanışma'nın bu fotoğrafları tasvip etmiyoruz. Bu olayları gerçekleştirenleri kolluğun bulması gerekirken, bizim bunlarla muhatap olmamız doğru değil.

MB: Devlet bu vandalları bulsun biz geride duralım demediniz mi?

TK: Hükümetle iki görüşme yaptık. İkisinde de vardım. Görüşmelerde hem burada talep edilen haklar dile getirildi hem de olaylar konuşuldu. Polisin şiddetine maruz kalırken bunları söylemenin bir yararı yoktu. Vandalizm diye söylediğiniz olaylar ne kadar yanlışsa polisin yaptıkları da yanlıştı. 2014'te hakkımda takipsizlik kararı verilmişti. Gezi o zaman hak talebini yerine getiremeyenlerin hakkını dile getirdiği bir eylemdi.  80 ilde insanların dışarı çıkmasını sağlamak kolay değildir. İddianamenin bizi, bunu gerçekleştirecek kadar muktedir görmesi akıl dışı.

HAKİM'DEN AKSAKOĞLU'NA: SORU SORAMAZSIN, GEÇ YERİNE

Tayfun Kahraman'ın ardından ise Yiğit Aksakoğlu kürsüye geldi.

MB: Garaj İstanbul toplantısı neye ilişkindir?

YA: Gezi'de ne olduğunun konuşulduğu, 31 kişinin katıldığı bir toplantıdır. Bu toplantıda kolaylaştırıcılık yaptım. Bu Siyaset Meydanı'nda Ali Kırca'nın yaptığı gibi bir iştir. Osman Kavala'dan talimat almadım. Bununla ilgili bir delil de yoktur.

MB: Otpor'un kurucusunu tanıyor musunuz?

TK: Tanımıyorum. Sadece bir telefon konuşmasında ismi geçtiği için 7 ay tutuklu kaldım.

MB: (Hacer Foggo ile yapılan bir telefon görüşmesini okudu). Bu konuşma ne ile ilgilidir?

YA: Hacer Foggo, Roman dernekleriyle çalışır. Romanların sosyal olarak gelişmesine adamıştır kendini. Yaptığımız konuşma Roman Dernekleri arasındaki bir dedikodu konuşmasıdır. Ben 220 gün cezaevinde yattım. Bu okuduğunuz tape'lerin hiçbirini dinlemedim. Bu kayıtlar nerede?

MB: Savcılık tarafından ihyası yapıldı.

TK: Bu polisler bunları yaptığı için yargılanıyor. Başka sorum yok.

MB: Soru soramazsın, geç yerine!

Etiketler Gezi Soros Osman Kavala