Her gün OHAL Komisyonu'na bakıyorlar!

OHAL Komisyonu'nun önceki gün açıkladığı verilere göre hâlâ komisyonda inceleme bekleyen 83 bin başvuru var. Bunların önemli bir bölümü ihraç edilen Eğitim Sen'li öğretmenlerden oluşuyor. Aylardır komisyondan çıkacak kararı bekleyen öğretmenler her gün bilgisayarın başına geçip karar çıktı mı diye bakıyor. Başvurusu hâlâ 'incelenen' öğretmenler, "Beklemek en büyük eziyet" diyor.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - OHAL KHK'leri ile ihraç edilen on binlerce kamu çalışanının gözü aylardır Olağanüstü Hal Komisyonu'nda... 125 bin 678 kişinin başvurduğu Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu'nda 83 bin başvuru hâlâ incelenmedi. Komisyon 22 Aralık 2017'den bu yana 3 bin kabul, 39 bin ret kararı verdi. Bekleyen 83 bin başvurunun önemli bölümü ihraç edilen KESK'e bağlı Eğitim-Sen'li öğretmenlerden oluşuyor. Her sabah uyandığında OHAL Komisyonu'ndan 'karar çıktı mı' diye başvurularını inceleyen öğretmenler aylardır neler yaşadıklarını anlattı...

'25 AYDAN BERİ İNCELENEN ŞEY NEDİR?'

29 yıl boyunca öğretmenlik yapan Münir Korkmaz da OHAL Komisyonu'na başvuran binlerce kişiden biri. Korkmaz, neredeyse her gün başvuru sonucunu takip ediyor. Korkmaz, komisyona,  "25 aydır incelenen şey nedir?" diye soruyor: "İhraç edildiğimiz ilk günden beri geri döneceğimizi biliyoruz. Bunu haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü işimize dönmememizi gerektirecek hiçbir şey yok. Hükümet bizi oyalamak için ya da AİHM'den çıkacak tazminat kararını engellemek için AİHM'le iş birliği yaparak OHAL Komisyonu'nu kurdu. Bu komisyon kendisini mahkeme kararlarının üzerinde görüyor. Ne kadar böyle olsa da her gün komisyonun sayfasına girerek sonucu bekliyorum. Komisyon sayfasına giriyorum önüme bir şifre geliyor. Şifreyi girdikten sonra heyecanla ekrana kilitleniyorum. Karşıma, 'inceleme devam ediyor' yazısı çıkıyor. 25 aydan beri incelenen şey nedir? Asla bir inceleme yok. Burada politik bir karar var. Özellikle bizim gibi KESK üyelerine karşı politik bir tavır var. Bunu asla kabul etmiyoruz. Ama asla da umudumuzu kesmedik."

Münir Korkmaz öğrencileriyle birlikte...

'AYNI ŞEYİ 12 EYLÜL'DE YAŞADIM'

12 Eylül darbesinde de bugünküne benzer bir süreç yaşadığını belirten Korkmaz şöyle devam etti: "Ateş düştüğü yeri yakar derler ya... Süreç artık o hale geldi. KHK ile ihraç edilen insanlar bizi anlayabiliyor. İlk başlarda sosyal çevremiz yanımızdaydı. Bir süre sonra unutuluyoruz. Somut bir delil olmadan mağdur durumuna getirildik. 29 yıl boyunca emek verdim. Şu an emeklilik hakkım gasp edildi. Aynı şeyi 12 Eylül döneminde de yaşadım. 4 yıl boyunca bekledim. O zaman hayata daha yeni başlamıştım. 12 Eylül'ün kurumları her tarafa hakimdi. Buna rağmen 4 yıl sonra göreve başladım. 12 Eylül darbesinde başka yerde çalışma şansımız vardı. Şu an bu şansımız da yok. Sivil ölüme mahkûm ediliyoruz. Bir yerde işe girmeye çalışsak TC numaramız alınıyor. 'Hiçbir yerde çalışamaz, KHK'lı' ibareleri çıkıyor. Bunun bedelini hiç kimse ödeyemez. Bu bedel parayla ödenecek bir bedel değil. Ama biz yine de, inatla geri döneceğiz diyoruz. Bundan ümitliyiz."

'O EKRANA BAKIŞIMIZ HEP İKİ KİŞİLİK OLDU...'

OHAL Komisyonu kararını bekleyen başka bir isim ise sınıf öğretmeniyken ihraç edilen Yaşar Kaygısız. OHAL Komisyonu kurulduktan hemen sonra komisyona başvuran Kaygısız, "Başvuru yaptığımda uzun soluklu bir savunma metni hazırladım. Komisyon ekranını sık sık açıp bakıyorum. Ama o ekrana sadece ben bakmıyorum. Bizim bakışlarımız iki kişilik... Oğlum da her gün benim gibi o ekrana bakıyor. Hem eğitim emekçisi hem anneyim. Bizi ihraç edenler ihraç ederken sadece sosyal ölüler haline getirmedi çocuklarımızı da arkadaşlarından, sosyal çevresinden, alışkanlıklarından kopardı. Kolay değil KHK'li çocuğu olmak. Toplumda farklı tavırlara rastlayabiliyorsunuz. İşte bu yüzden bizim o ekrana bakışımız hep iki kişilik oldu. Ben 'bitsin bu haksızlık' diye bakarken oğlum rol model gördüğü annesine ne olacağına bakıyor. Öyle ki bizi ihraç edenler 'kimsiniz' diye sormadı. Böyle bir soru olmalıydı. Biz aslında ülkenin vicdanıydık. Eğitim-Sen'liler olarak öğrencilerimizi, mesleğimizi çok sevdik. Yaşadığımız topraklarda ortak huzur ve barış talep ettik."

Yaşar Kaygısız: Komisyonun kararına iki kişi olarak bakıyoruz...

'BEKLEMEK EN BÜYÜK EZİYET'

KHK ile ihraç edilen sınıf öğretmeni Ceren Bilen de OHAL Komisyonu'ndan karar çıkabileceğini düşünerek her gün bilgisayar başına geçiyor. Bilen, "Beklemek en büyük eziyet" diyor: "29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 675 sayılı KHK ile işimden ihraç edildim. Sonrasında hemen dava açtım.  2017 yılının temmuz ayında kurulan OHAL Komisyonu'yla başvurularımız komisyona devredildi. Komisyonun çalışma koşullarını, kriterlerini ve dosyaları neye göre karara bağladığını bilmemekle beraber benim gibi binlerce insan şu an bu komisyondan çıkacak kararı bekliyor. Bana sorarsanız beklemek en büyük eziyet. Bekletmek bir çeşit işkence yöntemi olabilir. 26 ayı aşkın bir süredir hakkımda verilecek kararı bekliyorum. Başlarda komisyonun sayfasını sık sık açıp bakıyordum bir gelişme var mı diye... Her açtığımda 'inceleme devam ediyor' yazısını görmek gerçekten çok sinir bozucu."

Ceren Bilen

"Merak ediyorum. Aylardır hakkımda inceleye inceleye bitiremedikleri nedir acaba?" diye soran Bilen, şöyle devam ediyor: "İki satırlık ömrüme iyi bir insan olmaya çalışmaktan başka bir şey sığdıramadığımı düşünüyorum. Dolayısıyla aylardır hakkımda bir türlü tamamlayamadıkları incelemeyi ben de büyük bir merakla bekliyorum. Aslına bakarsak süreç şakaya mahal vermeyecek kadar ciddi. Onlarca insan hayatını kaybetti veya kendi elleriyle son verdi. Hatta içlerinde hayatını kaybettikten sonra işine iade edilenler bile oldu. Onlarca insan ağır hastalıklarla mücadele ediyor, sağlık güvencesi olmadığı için yeterli tedaviyi alamıyor. Onlarca aile parçalandı, yüzlercesi hakkında tek satır iddianame olmadan aylardır cezaevinde. Neyle suçlandığımızı bilmeden aylardır işsiz, güvencesiz, sosyal ve toplumsal baskı altında hayatta kalmaya çalışıyoruz. Yarattıkları bir sivil ölüler ordusu var şu an bu ülkede. Tüm bu yaşananlara, yaşatılanlara rağmen tek temennim daha fazla insanın canına mal olmadan bu haksız uygulamanın bir an önce son bulup hepimizin görevlerimize hakkıyla iade edilmemiz."

'KOMİSYONA TAKİPSİZLİK KARARINI DA GÖNDERDİM'

Eğitim Sen yöneticisi İsmet Akyol da 18 Temmuz 2017'de, OHAL Komisyonu'na başvuru yapmış. Başvuru dilekçesine hakkındaki takipsizlik kararını da eklediğini aktaran Akyol, "Başvuru dilekçeme savcılık tarafından hakkımda verilen takipsizlik kararı ile yerel ve ulusal basında çıkan yazı ve haberleri de ekledim. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun internet sayfasına ilk başta her gün bakarken şimdi haftada bir bakıyorum ve sürekli 'Başvurunuzun incelemesi devam etmektedir' yazısı ile karşılaşıyorum" diyor.

'EĞİTİM SEN'LİLER HAKKINDA DAHA YAVAŞ KARAR VERİLİYOR'

Komisyonun aylık olarak karar sayısının açıkladığı tarihlerde öğrenci velilerinin ve arkadaşlarının kendisini aradığını söyleyen Akyol, "Komisyon çok yavaş çalışıyor. Özelliklerde biz Eğitim Sen’liler hakkında daha yavaş karar verildiğini düşünüyorum" dedi ve şöyle devam etti:

"Örneğin OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu 9 Kasım 2018 tarihi itibarıyla 125 bin başvurudan 42 binini (yüzde 33.6’sı) değerlendirip sonuçlandırırken OHAL KHK’leri ile ihraç edilen bin 469 Eğitim Sen üyesinden yalnızca 16 kişinin (yüzde 1.08’i) başvurusunu sonuçlandırdı. Toplam 125 bin başvuruda, başvurusu sonuçlandırılan 16 Eğitim Sen üyesinin oranı ise yüzde 0.0128'dir.

İHRAÇ EDİLENLER MECLİS'TE KAMU GÖREVİ  YÜRÜTEBİLİYOR'

Komisyonun yargı gibi davrandığını belirten Akyol, "Avrupa Konseyi'ne ve Kamu Denetçiliği Kurumu'na mektup ve dilekçe yazarak OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu'nun yargı merci gibi davrandığını, savunma hakkını ortadan kaldırdığını, bir oyalama aracına dönüşerek etkin iç hukuk yolu olmaktan çıktığını, ihraç edilenlerde sosyal ve ekonomik olarak telafisi imkânsız büyük mağduriyetler yarattığını ifade ettik" diye konuştu.

24 Haziran'da yapılan seçimde KHK ile ihraç edilen 10 kişinin milletvekili seçildiğini hatırlatan İsmet Akyol, "İhraç edilen bir kişi Meclis'te kanun çıkarmada oy kullanarak ya da çalışma yürüterek bir anlamda kamu görevi yaparken aynı durumdaki biz ihraç edilenler ise kamuda görev yapamıyoruz. Bu büyük bir çelişkidir. Hukuksuzluğa ve keyfiliğe bir an önce son verilerek, herhangi bir hukuki delil ve mahkeme kararı olmadan işinden ekmeğinden edilen tüm kamu emekçileri bir an önce işine iade edilmelidir" dedi.