Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu: Yerli tohuma sertifika şirketler için!

'Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik' Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmelik ne anlama geliyor? Çiftçi bu durumdan nasıl etkilenecek?  Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu bu sorulara, "Yönetmelik, tohum, gübre ve ilaç şirketlerinin lehine bir ön açıcılık görevi görecek" yanıtını veriyor.

Google Haberlere Abone ol

İZMİR - Resmi Gazete’de 19 Ekim’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik” çiftçilerin yerel tohumları kullanmasına bir tür engel getiriyor. 2006 yılında yerel tohumların satışına yasak getiren Tarım ve Orman Bakanlığı, bu yeni yönetmelikle yerel tohumlara sertifika zorunluluğu getiriyor. Bu nedenle "yerel çeşitliliğin devamlılığının zora sokulduğu" eleştirisi ile karşı karşıya kalan bakanlığın 'yerel tarım politikası'nı Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu ile konuştuk...

'YEREL TOHUM KÖYLÜLERİN ORTAK VARLIĞIDIR'

Ülkemizde tohumluk üretim ve ticareti ile ilgili düzenlemeleri yapmak üzere 2006 yılında 5553 sayılı Tohumculuk Yasası çıkarılmıştı. 19 Ekim’de çıkan bu yeni yönetmelikle tam olarak ne değişti?

Evet, 2006 yılında Tohumculuk Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla çiftçilerin tohum satmasına yasak getirildi. Fakat tohumlarını ticarete konu edilmeden, bedelsiz olmak koşuluyla takas etmeleri serbest kılındı. Şimdi de Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 19 Ekim 2018 tarihinde, "Yerel Çeşitlerin Kayıt Altına Alınması, Üretilmesi ve Pazarlanmasına Dair Yönetmelik” adı altında yayımladığı bu yönetmeliğin getirdiği kayıt altına alma ve sertifika zorunluluğu, köylülerin ortak varlığı olan tohum hakkını ellerinden alıyor. 2006 yılında AKP hükümeti, Tohumculuk Kanunu ile tohumun kontrolünü zaten şirketlere vermişti. Bu kanunla, tohum şirketlerinin oluşturmuş olduğu Tohumcular Birliği, tohum politikalarında belirleyici konuma getirilmişti. 19 Ekim’de çıkarılan bu yeni yönetmelikle birlikte yerel tohumların köylüler tarafından kullanımı ve yerel tohumlara erişim güçleştiriliyor.

'YÖNETMELİĞİN KÖYLÜ HAKLARINDAN YANA OLMASI BEKLENMEZ'

Söz konusu yönetmelikte; "Yerel çeşit tohumlukların çoğaltımı ve ticareti, Yerel Çeşit Kayıt Listesi’ne kaydı ile mümkündür" denilerek ilk bakışta köylülerin ürettikleri yerel tohumun ticaretinin kayıt edilmek koşuluyla önünü açıyor gibi görünüyor. Oysaki yerel tohum zaten köylülerin ortak varlığıdır. Kayıt altına alma koruma ve geliştirme görevi kamunun olmalıdır. Kayıt altına alma yükünü köylülere yıkmak ile devlet bu yükümlülükten çekiliyor. Beraberinde çiftçilere tohumunu satabilirmiş algısı yaratıyorsa da söz konusu yönetmeliğin 5. maddesi öyle demiyor: 'Madde 5-(1) ilgili olmak kaydıyla; meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kamu araştırma kuruluşları, yerel idareler ve üniversiteler, yerel çeşitlerin kayıt altına alınması amacıyla başvurabilir' diyor.

Yani yönetmeliğin ilgili maddesi bugüne kadar tohumları üreten ve üretimde kullanan çiftçilere böyle bir hakkı bile tanımıyor. Böyle bir hak tanınsa bile kayıt altına alma koşulları çiftçilerin ekonomi ve zaman açısından baş edebilecekleri bir durum değil. Yani ne bu ücretleri ödeyebilecek ne de bu mevzuatı takip edip gerçekleştirebilecek çiftçi bulabilirsiniz. Yönetmelikte konuşulması gereken daha pek çok sorunlar var elbette. Fakat bu yönetmeliğin düzeltilmesiyle çözülebilecek sorunlar değil. Başta 5553 sayılı kanun olmak üzere yönetmeliğin hazırlanmasında atıfta bulunulan diğer kanunlardaki şirket yanlısı maddeler ayıklanmadan, köylülerin tohum konusunda evrensel hakları kanun güvencesine alınmadan yönetmelikler, var olan kanunlara uygun olmak zorundadır. Kanunlar şirketlerin lehinde olduğu sürece yönetmeliğin köylü haklarından yana olması beklenmez. Beklenmemeli de. Zaten bu gerçekliklerin yanı sıra köylülerin evrensel olarak kabul edilmiş hakları da var. Cenevre'de kabul edilen Birleşmiş Milletler Köylü Hakları Bildirgesi’nde köylülerin hakları ve devletin onlara karşı sorumlulukları açıkça tanımlanıyor.

Çiftçi-Sen Başkanı Abdullah Aysu

'KANUN KÖYLÜLERİN TOHUM ÜZERİNDEKİ HAKLARINI GASP EDİYOR'

Birleşmiş Milletler Köylü Hakları Bildirgesi’nde köylülerin tohum haklarından bahsediliyor mu?

Evet, köylülerin tohuma ilişkin evrensel hakları BM Köylü Hakları ve Köyde Yaşayan Diğer İnsanların Hakları Bildirgesi’nin 19. maddesinde "Tohum Hakkı" başlığıyla yer alıyor. “Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohum hakkı vardır” denilen maddede köylülerin; gıda ve tarım için bitki genetik kaynaklarıyla ilgili geleneksel bilginin korunması ve tarım için bitki genetik kaynaklarının kullanımından doğan faydaların paylaşımına adil katılım hakkı; gıda ve tarım için bitki genetik kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımıyla ilgili konularda karar verme sürecine katılma hakkı; atalık tohum/üretme ve çoğaltma malzemelerini saklama, kullanma, takas etme ve satma hakkı; köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların tohumlarını ve geleneksel bilgilerini sürdürme, kontrol etme, koruma ve geliştirme gibi hakları olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu maddede devletin, köylülerin tohum hakkı üzerindeki sorumlulukları da tanımlanmıştır. Tohum hakkına saygı duyma, onu koruma, gerçekleştirme ve ulusal mevzuatlarında bu hakkı tanımlama sorumluluğu başta olmak üzere; köylülere yeterli kalitede ve miktarda tohumun, ekim için en uygun dönemde, uygun bir fiyat ile sağlanmasını garanti altına almak gibi temel sorumlulukları vardır.

Aynı madde; “Köylülerin ellerindeki tohumları veya tercih ettikleri yerel olarak ulaşılabilir diğer tohumları kullanmak ve yetiştirmek istedikleri ekine ve türlere karar verme haklarını tanımalıdır” diyor. Yani köylülerin evrensel haklarının tohumlarla ilgili maddesine göre bu kanun köylülerin tohum üzerindeki haklarını gasp ediyor. Bütün bu gerçeklikler, ilgili kanunun siyasi irade tarafından kaldırılmasını gerektirmektedir.

'ŞİRKETLER İÇİN DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ YARATTILAR'

Son dönemlerde Türkiye’nin çeşitli illerinde takas şenlikleri, yerel tohum dernekleri, yerel pazarlar kurulmaya başlanmıştı. Bu yönetmelik bu tür etkinlikleri de engelleyecek mi?

Bu yönetmelik bu tür etkinlikleri engeller nitelikte diyebiliriz. Bu etkinlikler çok görünür olmaya başlayınca bu yolla önüne geçmek istediler. Çünkü tohum pazarı yaygınlaştıkça hibrit tohum kullanımının pazarını olumsuz etkileyecek, kimyasal ilaç ve sentetik gübre kullanımını azaltacaktır. Yaygınlaşmasının insan ve doğa sağlığı ile küresel iklim değişikliğine olumlu katkısı olacak; fakat bu girdileri üreten çok uluslu şirketlere etkisi olumsuz olacaktı. Yani yönetmelik, tohum, gübre ve ilaç şirketlerinin lehine bir ön açıcılık görevi görmektedir diyebiliriz.

Ancak bakanlık köylünün yerel tohumunu yasaklarken diğer yandan Emine Erdoğan öncülüğünde tohum takas şenlikleri düzenleniyor. Bu çelişkiye dair yorumunuz nedir?

Yasadan sonra tohum takaslar ile farkındalık yaratmanın yanı sıra belli ki seçimler öncesinde Emine Hanım devreye sokularak yanılsama yaratmaya çalıştılar. Şimdi ise yönetmelikle tümden ortadan kaldırarak şirketler için dikensiz gül bahçesi yarattılar. Emine Hanım gerçekten yerel tohumu savunuyorsa bugün bu yönetmeliğe karşı olmalıdır.

'ORTAK VARLIK OLARAK TESCİL EDİLMELİ'

Peki, sizce bu hukuki sorunun önüne nasıl geçilmeli? Yerel tohum mevcut düzenlemeler altında korunabilir mi?

Her melanetten nasıl ki bir çıkış yolu varsa; bu konuda da Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu olarak çözüm önerimiz var elbet. Her şeyden önce yönetmelik, 5553 sayılı Tohum Yasası’yla, tohumun köylülerden koparılma ve şirketlere devir sürecini tamamlar niteliktedir. Çiftçilerin yerel tohumlar ile üretim yapmasını olanaksızlaştırmaktadır ve geri çekilmelidir. Bu süreçte de yerel tohumlar adıyla sanıyla belirlenmeli, "yöresel isimleriyle" kayıt altına alınmalı. Kayıt altına alınan bu yerel tohum çeşitleri de “ortak varlık” olarak tescil edilmeli. Ortak varlıkların hiçbir koşulda özelleştirilemeyeceği mutlaka yasal güvenceye kavuşturulmalı. Aksi takdirde ülkenin hiçbir koşulda dokunulamayacak, modifiye edilemeyecek bir yerel tohum envanteri ortaya çıkması mümkün değil.