ÇHD'li avukatlar yargılanıyor: Sınırların dışına çıktık diye tutuklandık

Örgüt yöneticiliği ve üyeliği suçlarından yargılanan 20 avukatın duruşması yarın devam edecek. Tutuklu avukatlardan Naciye Demir, iddianamenin hukuki olmadığını söyledi. Avukat Engin Gökoğlu ise cezaevinde işkenceyle kolunun kırıldığını ve sakat kaldığını anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Halkın Hukuk Bürosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi 17'si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşmasında üçüncü gün tamamlandı. Duruşma yarın, tutuklu avukatların savunmasıyla devam edecek.

Avukatlar Barkın Timtik, Oya Aslan ve Özgür Yılmaz'ın 'örgüt yöneticiliği' 17 avukatın ise 'örgüt üyeliği' iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması Bakırköy Adliyesi 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülüyor.

'BUNLAR YÜZÜNDEN 1 YILDIR TUTUKLU OLMAKTAN GOCUNMUYORUM'

Tutuklu avukat Naciye Demir savunmasına “İnsanın baskıcı devletten daha büyük bir düşmanı varsa o da kendi içindeki ahlaksızlıktır” sözleriyle başladı. Demir, “İşçi cinayetlerini görüp haksızlıkları görüp ses çıkarmazsam ben olamam. Bunlar yüzünden bir yıldır tutuklu olmaktan gocunmuyorum” dedi.

Hazırlanan iddianame için harcanan kağıtlar için kesilen ağaçlara acıdığını aktaran Demir, savunmasının devamında şunları söyledi: “Bu iddianameyi hukuk fakültesi mezunu birinin hazırlayabileceği bir şey değil. Her üstüne iddianame yazılan kağıt iddianame midir?” diye sordu. Demir savunmasını “İnsan düşüncesi için yaşar. Onun dışında bir şey söylemeyeceğim" diyerek tamamladı.

'TUTUKLULUĞUMUZ İLE NELER YAPIYORSUNUZ?'

Tutuklu avukat Engin Gökoğlu ise cezaevinde uğradıkları işkence sonucu kolunun kırıldığını söyleyerek, “Bizim tutukluluğumuz ile bizlere neler yapıyorsunuz?” diye sordu.

Gökoğlu, “Kolum kırıktı alçıya da alınmadı. Bir buçuk gün sonra alçıya alındı. Fizik tedavi yapılmadığı için kolum sakat kaldı. Mart ayında dosyamız açıldı. Bu tarihe duruşma günü verdiniz. Kolumun sakat kalmasına sebep olan sizsiniz. Sizinle aynı düşüncelere sahip olmadığımız için bize bunları yaşatıyorsunuz” diye konuştu.

Engin Gökoğlu, hukuksuzluklar ve adaletsizlikler karşısında susmayı değil direnmeyi seçtiklerini söyleyerek, “Bizler sınırların dışına çıktığımız için tutuklandık. Düzen bize sınırların dışına çıkma diyor” dedi.

'MÜVEKKİLLERİMİZİ YAŞATMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ...'

Avukat Ayşegül Çağatay, Ankara'da aylarca açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın açlık grevlerinden bahsederek şunları dedi: "Kemal amca Dersim’de direnirken hiç polis gelmeden para cezası kesiyordu. Yüksel'de ise her gün gözaltına alıp, işkence edip para cezası keserek bırakıyorlardı. 'Paran varsa basın açıklaması' yapabilirsin diyorlardı Yüksel direnişçilerine. Açlık grevi yapmaya karar verdiler. Basın açıklamasından sonra gözaltına alındılar ve gözaltında başladılar açlık grevine. Direnişçiler bedenlerini açlığa yatırarak direniş bir üst aşamaya taşıdılar. Nuriye ve Semih gözaltına alındıklarında haber alamıyorduk. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiydi öyle mi? İnsanlar ailelerinden koparılıp alınıyordu. İşkence gördüler, yerde sürüklendiler. Milletvekilleri bariyerleri arkasına geçiyor onlarca insan gözaltına alındı. Haziran ayaklanmasından korkuyorlardı. Yüksel hiç yalnız kalmadı. Arka arka sıraladığımızda bu basit görülebilir ama öyle değil. Bu insanlar yaşamlarını ortaya koyup ömürlerini Nuriye ve Semih'in ömrüne koyuyorlardı. İzmir'de İstanbul'da Nuriye ve Semih'in açlığını paylaşıyorlardı. İsimlerini söylemek yasaklanıyordu. Ama insanlar vazgeçmediler. Çocuklar Nuriye ve Semih'in isimleriyle doğuruyordu. Bu süreçte müvekkillerimizi yaşatmak için ne yapabiliriz diye düşündük. Her yerde biz de destek açlık grevi yaptık. Yüksel direnişi hâlâ devam ediyor. Bu anlamda Yüksel direnişi siyasi bir zaferdir. Benim anlattıklarım sadece yüzeysel. Açlık grevi bizden sonra da devam etti. Biz kazanacağız." Ayşegül Çağatay'ın savunmasının ardından duruşmaya 1 saat ara verildi.

'TERCİHİMİ NEDEN HALKIN AVUKATLARINDAN SEÇTİM?'

Verilen aranın ardından duruşma söz alma sırası avukat Didem Baydar Ünsal'a geldi.

Didem Baydar Ünsal şunları söyledi, "Hukuk Fakültesi'ne başlarken idealisttim, hukukun üstünlüğüne inanıyordum. Kısa süre içinde hukukun adaletle uzaktan bir akraba bile olmadığını öğrenecektim. Hukukun siyasallaşması diye bir şey olmadığını hukukun zaten siyasetin bir parçası olacağını öğrenecektim."

Ünsal Halkın Hukuk Bürosu'yla nasıl tanıştığını şöyle anlattı: "Halkın Hukuk Bürosu mitinglerde, hapishanelerde yer almışlardı. Sayıları da azdı. Arkadaşlarım gözaltına alındı. (2013 yılında) Tutuklanmalarından kısa bir süre Selçuk Kozağaçlı'ya 'tutuklanmaktan korkuyor musunuz' diye sorulduğunda şöyle yanıt veriyordu 'sağlam avukatlar yetiştirdik onlar bizi kurtaracaklar'... Sağlam bir avukat olup onları kurtarmalıydım. Bunu üzerime aldım. Üzerime düşen tarihsel görev buydu. Tercihimi ailemden edindiğim bilgilerinden yola çıkarak halkın avukatlarından yana kullandım. Halkın avukatları, nerede bir adaletsizlik varsa orada bulunuyorlardı. Bu tercihten de asla pişman olmadım. Evet bizler halkın avukatlarıyız. Onlara göre avukat parayı düşünür, parayı sever. Hayır, biz ne parayı düşünür ne parayı severiz. Bizi derhal serbest bırakmalısınız. Özgürlüklerimizden çaldığınız yeter."

Ünsal son olarak, "Nuriye ve Semih'i çok seviyoruz. Atıldığımız zindanlar iddianameler gurur tablomuz olacak. İşsiz kalmasın insanlar. İşkenceler gözaltılara, tutsaklıklara dayanılır" dedi.

'ŞİMDİ SİZ KARAR VERECEKSİNİZ'

Duruşma Özgür Yılmaz'ın savunmasıyla devam etti. Yılmaz, "Halkımız bize değer verdi. Biz halkımızı çok seviyoruz" sözleriyle konuşmasına başladı. Yılmaz savunma yaparken şunları söyledi: "Bugün siz bizi anlamaya çalışıyorsunuz. Bizim büromuz ortalama olarak 5 senede 1 kez operasyon yapıldı. 25 senedir devrimcilik yapıyorum. Sizin işiniz zor ve kolay. Bize diyorlar ki vatanınızı sevmeyin. Biz vatanımızı seviyoruz. O kadar eski hakim karar verememiş şimdi siz karar vereceksiniz. Sanıkken avukatlık kötü bir şeymiş. Evet sizin anladığınız gibi bir avukatlık yapmıyoruz. Avukatlığın gözaltında ne faydasını gördüm? Babam gözaltında vefat etti, çıplak arama dayattılar bize, hapishane müdürü bana 'Başınız sağolsun' dedi. Sonra yine işkence gördüm, avukatlıktan bu kadar fayda gördüm. Önceki gözaltılarda annemi kaybettim. Sonraki gözaltında çocuğumun velayetini kaybettim. Şimdi hapishane koşullarında hastalık kaptım. Bana deseler ki sen kendini nasıl tanımlarsın halkın avukatıyım derim.

Hakkımdaki suçlamalardan biri halk meclisleri. Savcı bilgisiz, halk meclisleri Fatsa'ya, Terzi Fikri'ye dayanır diyor. Tarihe aykırı bu durum, savcının cehaletine biz ne diyeceğiz? Halk sorununa çözüm bulmasın mı? Okmeydanı solcu bir mahalle dersiniz, o mahallenin altı AKP'li bir mahalle. Orada insanlar oturdu konuştular bu sorunu, yürüyüş kararı aldılar. Halk çözümünü kendisi bulur. Uyuşturucuyu tedavi için çözüm bulmak istedik. AMATEM'lerle konuştuk, yapamayız dediler. Halk çözümünü buldu, bir yer tuttular Hasan Ferit Gedik Uyuşturucuyla Savaş Merkezi kurdular. Halk bu çözümü bulmasın mı? 'Sözde mücadele' diyor buna savcı. 400 tane genç tedavi oldu. Bazıları bana mektup yazdı: 'Ağabey iyiyiz' diye. Devletin bunu kösteklemesi değil desteklemesi lazım. Ama devlet burayı bastı, çocukları yerlerde sürüdü. Yeri de işgal etti, özel harekat merkezi kurdu. Bizim burada olmamıza uyuşturucu satıcıları çok seviniyor. Biz uyuşturucuyla mücadeleye devam edeceğiz. Meclisle oluyorsa meclisle yapacağız. Bir mahallede çocukları yerlere yatırmışlar, çocuğun biri diyor ki 'Abi ben uyuşturucu satıyorum, ben devrimci değilim.' Sonra bıraktılar çocuğu."

'HALKIN AVUKATLIĞINI YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

Yılmaz savunmasını şöyle sürdürdü: "Biz kentsel dönüşüm mağdurlarının avukatlığını yaptık. Halk kültürüne karşı büyük saldırı bir var. Grup Yorum'a saldırıyorlar. Biz Grup Yorum'un avukatlığını yapıyoruz, yapmaya da devam ettik. Milyonlara stadyumda konserler verdiler. Konser yapmalarının engellenmesi için birçok şey yaptılar. Biz de birçok başvuru yaptık. Bugün de Grup Yorum yeni üyeleriyle konserler yapmaya devam ediyorlar. 'Grup Yorum Halktır Susturulamaz' diye sloganları var. Gerçekten de öyledir. Grup Yorum'un da avukatlığını yapmaya devam edeceğiz. Biz halkın avukatlığını yapmaya devam edeceğiz."

Yılmaz'ın savunmasının ardından duruşmaya 15 dakika ara verildi.

'AİLELERİMİZ BİZE YAPILANLARI UNUTMAYACAK'

Aranın sonrasında avukat Süleyman Gökten konuştu. Gökten, 1 yıl önce işkenceyle gözaltına alındığını söyledi.

Gökten, " Yanlarımızda ailemiz, çocuklarımız vardı. Benim yanımda da kızım vardı. Kar maskeli adamlar gelip kapımızı zorladılar. Bize yapılanları unutmayacaklar ailelerimiz. Çalışmaya başladığımda işçi gibiydim. Bu sebeple işçilerin avukatı oldum. Gerçek suçlular bir gün adaletin karşısına çıkacak ve hesap verecekler. Buna olan inancımız her daim sürüyor" dedi.

Duruşma yarın tutuklu diğer avukatların savunmalarıyla devam edecek.