Gülmen ve Özakça'nın tutukluluğunun devamına karar verildi

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın yargılandığı davanın duruşması bugün yapıldı. Gülmen salona getirilmezken Özakça heyete, "Sırtınızda afili yargıç cübbeleri ile millet adına karar vereceksiniz. Sahi çoktan kırmadınız mı kalemimizi? Cübbelerinizle oyuna dahil edilen sizler, elinizdeki iddianame senaryo. Kimin için bu oyun?" diye seslendi. Mahkeme, Gülmen ve Özakça'nın tutululuk halinin devamına karar verdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın davası bugün Sincan'da görüldü. Nuriye Gülmen davaya getirilmezken Semih Özakça mahkeme salonuna tekerlekli sandalye ile getirildi. Semih Özakça'nın etrafına jandarmalar etten duvar ördü. KHK ile işten çıkarılan ve açlık grevinde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın bugün görülen davasında mahkeme başkanı tutuklu sanık Gülmen için Ankara Numune Hastanesi'nden gelen yazıda davaya getirilmesinin "tıbben sakıncalı" olduğunun belirtildiğini bildirdi.

Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın haberine göre, Semih Özakça ise saat 11:00'de tekerlekli sandalye ile salona getirildi. Özakça güçlükle ayağa kalkıp sağ yumruğunu kaldırarak salonu selamladıktan sonra izleyiciler ve avukatlar Semih Özakça'yı alkışladı. Duruşmaya katılan Semih Özakça'nın oldukça zayıfladığı görüldü. Jandarma, sanık Acun Karadağ'ın Semih Özakça'yı görmesine izin vermeyince Acun Karadağ "Lanet olsun böyle adaletsiz iktidara" diyerek ağladı. Acun Karadağ "Ne hale getirmişsiniz çocuğu Allah belanızı versin. Bir öğretmeni ne hale getirmiş devlet herkes görsün" dedi. Duruşmada önce Semih Özakça'nın kimlik tespiti yapıldı, hakkındaki suçlama okundu. Mahkeme Başkanı, Semih Özakça'ya 3 avukat sınırlaması getirdi ve kendisinden üç avukat seçmesini talep etti. Semih Özakça, "Üç avukat seçmeyeceğim. Bu bir dayatmadır. Bize yapılan zulüm ve baskının parçasıdır. Bunu kabul etmiyorum. Benim yüzlerce avukatım var" dedi. Avukat Murat Yılmaz'da yasağa itiraz etti. Acun Karadağ da yasağı kabul etmeyerek "Buradaki herkes avukatımdır" dedi.

Mahkeme, 149/3 maddesinde suç sınırlaması yapılmamış olup örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlarla ilgili düzenleme getirilmiş bulunması ve düzenlemenin amir hüküm niteliğinde olması madde metninde örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan bahsedilmiş olması, iddianamelerde sanıkların üzerine atılı suçları örgüt faaliyeti kapsamında işlediklerinin iddia edilmiş olması karşısında bu maddenin uygulanmamasına yönelik talep ve itirazların reddine oy birliği ile karar verdi. Mahkeme Başkanı, sanıkların müdafilerini seçmemeleri durumunda mevcut avukatlarından üçer sonrasına söz verilmeyeceğini bildirdi.

Bunun üzerine avukat ve mahkeme başkanı arasında şu diyaloglar yaşandı:

Avukat Teoman Özkan: Hangi maddeye göre seçeceksiniz?

Mahkeme Başkanı: 149. maddeye göre. Biz öyle yorumluyoruz...

Avukat Özkan: Bu kanunsuz yorum.

Teoman Özkan ve Mahkeme başkanı arasındaki polemikten sonra Semih Özakça savunmasına başladı. Özakça savunmasında şunları söyledi, "Burada savunma hakkımıza yeni bir saldırı vardır. Daha önceden tutuklanan avukatlarımız var. İlk duruşmamıza iki gün kala avukatlarımız gözaltına alındı. Burada bizim savunmamız engellenmiştir. Bunun yanında 14 Eylül'de duruşmaya keyfi olarak getirilmedik. Biz açlık grevindeyiz. 14 gün daha açlık grevinde tecrit hücrelerinde işkence çektik. Şimdi burada hem bizim savunmamız engellendi. Üç avukat dayatmasını kabul etmiyorum. Burada olmayan Nuriye Gülmen zorla Numune Hastanesine götürülmüştür. Çünkü savunması engellenmek istenmiştir. Ezilen, sömürülen işçiler adına... Hukuk diyerek yutturulmaya çalışılarak bu dava ile hukuk katledilmesini bizzat gözlerimle gördüm. Önce yerde inim inim inledi sonra sessizce can verdi. Şimdi ise bir cinayete ancak bu kadar yakından yanıklık ediyorum.

Özakça mahkeme ressamı tarafından böyle tasvir edildi.

'İDDİANAME SENARYO'

İşime geri dönmek için başladığım açlık grevinin 75. gününde işkence ile gözaltına alındım. Adliyede kararı beklerken işlendi cinayet. Polis amiri, savcının odasına girerek kendilerine çay söyledi ve bir saat konuştular. Cinayet böyle işlendi. Bu ülkenin halkına daha hakim karşısına çıkmadan birileri tarafından tutuklanma kararı veriliyor. Bunun adına da 'emir büyük yerden' deniyor. Sırtınızda afili yargıç cübbeleri ile millet adına karar vereceksiniz. Sahi çoktan kırmadınız mı kalemimizi? Cübbelerinizle oyuna dahil edilen sizler, elinizdeki iddianame senaryo. Kimin için bu oyun? Egemenleri memnun etmek olacak yine. Mahkemelerden adalet çıkmayacağının kanıtı şu ana kadar yaşadığımız hukuksuzluk, keyfiliktir.

'BEN BEDREDDİN'İM'

Kimse bu adaletsizlik karşısında aman dilemeyi beklemesin. Ben yine düşündüğümü söyleyeceğim. Hükümsüz olan bu siyasi davaya karşı bir savunma olmayacak benim savunmam. Emeğimle onurumla ekmeğimi kazanan bir öğretmendim. AKP ekmeğimle beni terbiye etmek istedi. Tarih, ekmek kavgasının tarihidir. Sömürü var olduğu sürece direniş de sürecek. Savunma yapması gereken, ufak bir açıklama bile yapmadan koltuklarında oturan AKP iktidarıdır. Onuruyla ekmeğini kazanan bir sınıf öğretmeniyken önce işimden atıldım. Bu kabullenebilir bir durum değildi. Direnmenin, karşı gelmenin her bedelini yaşadık. Ben işinden atılmış bir sınıf öğretmeniyim, köleliğe karşı mücadele eden Spartaküs’üm, firavuna karşı Musa’yım, ‘Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan’ diyen Pir Sultan Abdal’ım, ‘Yarin yanağından gayri her şey ortaktır’ diyen Şeyh Bedreddin’im, İsrail zulmüne karşı dövüşen Filistinli’yim, dünyanın her köşesinde haksızlığa uğrayan ve mücadele eden kim varsa oyum.

Sağa sola FETÖ'cü deyip saldıran iktidar temsilcileri, önce kendilerine baksınlar. Şimdi oturduğunuz o koltuklarda daha önce kendi siyasal düşüncelerine göre kararlar veren, şu an tutuklu olan hakimler vardı. Biz halkın aydınları olarak kamu emekçilerine yönelik bunun gibi komplo davalarına çok rastladık. Devlet kurumlarında uygulanan tek bir kural vardır o da 'talimatsız hareket etme yanarsın' kuralıdır."

BAŞKANDAN MÜDAHALE GELDİ

Özakça'nın savunmasının burasında mahkeme başkanı, müdahale ederek iddianamedeki suçlamalara yönelik savunma yapmasını istedi. Özakça ise, "Ben buraya gelebilmek için çok sabrettim, siz de biraz sabredin" yanıtını verdi ve savunmasına şöyle devam etti, "AKP iktidarı, çocuklarımızın geleceğini, onların demokratik bilimsel eğitim hakkını çalmaktadır. Eğitim alanında özelleştirme ile güvencesizleştirmenin önü açılıyor. Ayrıca performans değerlendirme sisteminin önü açılmaya çalışılıyor. Muhalif sendikaların eylemleri 'suç' konusu edilerek kamu emekçileri soruşturma ve ihraç tehditleri ile karşı karşıya kalıyor. AKP gibi düşünüp yaşamıyorsanız terörle iltisaklısınız. AKP'li iseniz bile iktidar yakın sendikanın seçtiği okul müdürü ile aranız iyi değilse terörle iltisaklısınız. Öğretmenlik bana ne lüks bir yaşam ne de gözümün arkada kalmayacağı bir yaşam vaad ediyordu. Yaşamımızı sürdürmek zorunda olduğumuz yerde her gün tank top sesleri duyuyorduk."

Özakça'nın bu sözlerinin ardından çok yorulduğu için duruşmaya ara verildi. Aradan sonra tekrar başlayan duruşmada Semih Özakça savunmasına şöyle devam etti:

'AÇ KALMAYI BİZ TERCİH ETMEDİK'

"Halkın aydını düşünen çelişkileri görüp kavrayan ve toplumsal mücadele içinde eyleme geçendir. Halkın aydını en güzel türkünün koro ile söylenen olduğunu bilir. Halkın aydını tek başına kalsa da değerleri için mücadele etmesini bilendir. Halkın aydını hiçbir şeyin kendi kendine olmayacağını bilen nesnel koşullara teslim olmayandır. Halkın aydını çelişkileri görüp eyleme geçendir. Halkın aydını hem halktan öğrenen hem halka öğretendir.  Bu direniş iki kişinin direnişi diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu direniş ezilen halkların direnişidir. Ben de halkın aydını olan bir öğretmen olarak bu direnişin bedelleri olacağını biliyordum. Kimsenin sokağa çıkmadığı,basın açıklamalarının yasaklandığı bir dönemde;halkımın sözünü söylemeyi bir zorunluluk olarak görüyorum. Kamu emekçilerinin mahkum edilmeye çalışıldığı hayata karşı açlığımızla direniyoruz. Mesele açlık grevinin etkili bir eylem olmasının düşünülmesi, halk tarafından sahiplenilip büyüyeceğinden duyulan korku idi. Aç kalmayı biz tercih etmedik, bunun sebebi iktidarın bizi açlığa mahkum etmek istemesidir.

İktidar işimizi bize geri verseydi aç kalmazdık. Direnişi başlatan da bastırmaya çalışan da iktidardır. İhraç edilenler ağaç kökü yesin' diyen bakana sesleniyorum, onu da yemiyoruz. Ömrümüzden yiyoruz. İşimizi geri alıncaya kadar açlık grevi eylemine devam edeceğim. Biz devrim olsun, AKP gitsin diye açlık grevi yapmıyoruz. İşimizi geri istiyoruz bunun için açlık grevi yapıyoruz. İş. Bu kadar! Tutuklandık çünkü açlık grevimiz haklılığıyla halk nezdinde karşılık buldu. Tutuklandık çünkü bu tutuklama korku ve gözdağını büyütecekti. Tutuklandık çünkü Akpnin yeni ülke politikasının önünde engeliz! Gezi ve tekel direnişi tekrarı bize değil, iktidarın zulmüne bağlıdır. Zulüm artarsa direniş olacaktır.

'PAZARTESİ ZEBANİLER GELDİ'

Bizi işkence yaparak vurarak kırarak kampüs hastanesine götürdüler. Biz  hasta değil eylemciyiz. Ben hastaneye kaldırıldığımdan bu yana ilk defa buraya gelirken güneş ışığı gördüm. Biz zorla müdahale tehditleriyle baş başbaşayız orada, kimsenin müdahalesini istemiyoruz! Pazartesi gecesi zebaniler geldi, gece gelenlere başka ne denir? Nuriye'yi Numune'ye götürürken içeriden sloganlar çığlık sesleri geliyordu yani bilinci açık. Nuriye'yi iki gün önce Numuneye, duruşmaya getirmemek için kaldırdılar. Zorla müdahale insanlık suçudur. Soylu bizimle ilgili çok şey söyledi, inandıramadı insanları, bakanlık eliyle kitapçık yayınladı. Süleyman Soylu bizi hedef gösterdi zaten, terörist ilan etti, peki bu mahkeme niye kuruldu? Asıl suç olan budur.

'VERİN KARARINIZI PERDE KAPANSIN'

Zorla müdahale için götüreceklerini düşünüp annemle vedalaştım. Bu uygulamanın sonuçları belli. Fotoğraf dahi çektirmemize izin vermediler amaçları bizi unutturup zorla müdahale edip, bizi yaşayan ölü haline getirmekti. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Verin kararınızı perde kapansın."

Semih Özakça ifadesini Enver Gökçe'den 'Dost' şiirini okuyarak bitirdi! Salondan alkış sesleri yükseldi. Duruşmaya 1 saatlik öğle arası verildi.

ACUN KARADAĞ: İFADE VERMEYECEĞİM

Saat 15:00'da tekrar başlayan duruşmada Acun Karadağ, Nuriye Gülmen'in mahkemeye getirilmemesini gerekçe göstererek ifade vermeyeceğini söyledi. Karadağ, "Ben Semih'i gördüğümde gözyaşlarımı tutamadım, bu kadar zalimlik olmaz. Ben tutuksuz yargılanıyorum, yani bu yargılama açlık grevine yöneliktir. İki eğitimci 204 gündür aç. Nuriye'yi buraya getirmemek için hastaneye kaldırdılar, Nuriye ifade vermeden ben de vermeyeceğim" dedi.

BAKKALCI: ZORLA MÜDAHALE ZARAR VERİCİDİR

Avukatların talebini kabul eden mahkemeye heyeti Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı'nın, uzman bilirkişi olarak dinlenmesine karar verdi. Bakkalcı, açlık grevi ve etkileri üzerine beyanda bulundu. Bakkalcı "Açlık grevi yapanlar bu hayatı olağanüstü değerli ve kıymetli bulurlar, bir çözüm olsun da yaşamımız son bulmasın isterler. Yaşama verilen bu değer ile intihardan ayrılır. İntiharda kişi yaşama isteği duymaz. Bu farkı belirtmek istiyorum" diye konuştu.

Açlık grevinde B1 vitamininin kritik olduğunu belirten Bakkalcı, "Zorla müdahale etik açıdan doğru değildir. Zarar vericidir, tıbbi müdahale zorla yapılamaz. Bu insanların açlık grevi kararı vermelerinde otorite tarafından seslerinin duyulmaması etkili oldu, buna şahit olduk. Açlık grevlerinde düzenli kontrol çok önemlidir" ifadelerini kullandı.

SAVCI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ

Duruşmada taleplerle ilgili görüşü sorulan savcı sanıkların tutukluluk hallerinin devamı yönünde görüş bildirdi. Savcı ayrıca Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 'nın Adli Tıp Kurumu'na sevki ile değerlendirme raporu alınmasını, tutukluluğunun devamını mütalaa etti.

Avukatların taleplerinin sonrasında duruşmaya ara verildi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma, 20 Ekim günü saat 10.00'da görülecek.

DİYARBAKIR KESK: TUTUKLULUK HALLERİ DERHAL SONLANDIRILMALI

Diyarbakır KESK Şubeler Platformu Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın durumuna dikkat çekmek için Eğitim Sen şubesinde basın açıklaması yaptı. Dört binden fazla KESK üyesinin KHK ile ihraç edildiğine ve onlarca yönetici ve üyesinin hapse konulduğunun ifade edildiği açıklamada, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın 200 günü aşkın bir süredir açlık grevinde olduğu hatırlatıldı.

Açıklamada, şöyle denildi: “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutukluluk hallerinin derhal sonlandırılması, telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan bu hukuksuzluktan hükümeti vazgeçmeye çağırıyoruz. Savunma hakkı temel haklar arasında yer almasına karşın adaletin siyasallaştığı bir ortamda Nuriye Gülmen ve Semih Özakça nın 14 avukatı tutuklanmıştır.”