Uğur Kurt'u öldüren polise hapis yok

Okmeydanı Cemevi avlusunda polisin açtığı ateşle yaşamını yitiren Uğur Kurt davasında bugün karar açıklandı. Savcının 20 yıl istediği sanık polis Sezgin K. 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza da 12 bin 100 TL adli paraya çevrildi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Uğur Kurt'un bir yakınının cenazesi için bulunduğu Okmeydanı Cemevi avlusunda başına isabet eden kurşunla ölümü davasında sanık polis Sezgin K. 'taksiren ölüme sebebiyet vermek'ten suçlu bulundu. Sanık polis 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu ceza da 12 bin 100 TL adli para cezasına çevrildi.

'OĞLUMA NE DİYECEĞİM BEN'

Kararın açıklanmasının ardından Uğur Kurt'un eşi Narin Kurt sinir krizi geçirdi. Narin Kurt “Oğluma ne diyeceğim ben” diyerek gözyaşı döktü.

3 YILDA KARAR ÇIKTI

Okmeydanı Cemevi'nde Mayıs 2014'te bir yakınının cenaze törenine katılmak için bekleyen Uğur Kurt'un, silahından çıkan kurşunla ölümüne neden olan polis Sezgin K.'nin 3 yıldır tutuksuz yargılandığı davada bugün karar çıktı.

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, savcının esas hakkındaki mütalaasında 'olası kastla öldürme' suçundan 20 yıla kadar hapsi istenen sanık polis Sezgin Korkmaz katıldı. Uğur Kurt'un eşi Narin Kurt da duruşmada hazır bulundu.

ERDOĞAN AİLEYİ ARAMIŞTI

Mahkeme başkanı Erdoğan Şimşek'in söz verdiği Kurt ailesi avukatlarından Turgut Kazan, sanık avukatı Tolga Yurdakul'un karar çıkması beklenen 9 Şubat tarihli celseye başka duruşmaları olduğu mazeretiyle katılmadığını, ancak bu duruşmalara da katılmaması nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti. Avukat Kazan, cezasızlık uygulaması ile karşı karşıya olduklarının altını çizerek, “Kamudan gelen suç eylemlerinin korunmasıyla ilgili AİHM'in önünde 500'e yakın dosya bulunuyor. Bu dava da onların içinde olmamalıdır. Bu olay Türkiye'de öyle infiale ulaşmıştır ki Tayyip Erdoğan aileyi arayıp takipçisi olacaklarını söylemiştir. Bu olay öyle bir olaydır ki burada anne ve baba da vardı. Ancak anne kanser oldu, baba da kanser oldu, şu anda kemoterapi görüyor” dedi.

'SONUÇLARINI BİLEREK ATEŞ ETTİ'

Sanık polis Korkmaz'ın ateş ettiği yerde cemevi, cemevinde de cenaze töreni olduğunu anımsatan avukat Kazan, “Ateş ettiği yerde birine denk gelmesi ile ilgili 'ne olursa olsun' diye düşünmüştür. Sanık TEM polisi olduğu için bunu bilmemesi mümkün değildir. Bu dava olası kastın anlatmak için hukuk fakültelerinde derslerde anlatılmaktadır” dedi. Avukat Kazan, kararla birlikte sanığın tutuklanmasını talep etti.

SANIK AVUKATINDAN DOĞAN VE TURSUN KARARLARINA ATIF

Sanık avukatı Tolga Yurdakul da, avukat Kazan'ın suç duyurusu talebine ilişkin, “Ben o gün Şakran'da duruşmadaydım. Hakkımda suç duyurusunda bulunsunlar. Ben de iftiradan suç duyurusunda bulunurum” ifadelerini kullandı. Avukat Yurdakul, eylemin korku, telaş ve panik altında işlendiğini öne sürerek, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep etti. Faillerinin polis olduğu ve beraat gibi kararlarla sonuçlanan Ethem Sarısülük, Dilek Doğan ve Baran Tursun davalarını örnek gösteren avukat Yurdakul, lehe olan hükümlerin uygulanmasını istedi. Son sözü sorulan sanık polis Sezgin Korkmaz da, “Bu olay meydana geldiği için üzgünüm. Yanma tehlikesi altındaydım. Silahı molotof atan kişiye sıktım. Geri kalanları havaya sıktım. Neden olduğum için üzgünüm. Mahkemenin vereceği karara razıyım” dedi.

Mahkeme, taksirle ölüme neden olma suçundan önce 2 yıl hapis cezası verdi. Sanık Sezgin K.'nin 'mahkemedeki iyi hali' gerekçesiyle ceza 1 yıl 8 aya indirildi. Heyet son olarak bu cezayı 12 bin 100 TL adli para cezasına çevirdi.

Uğur Kurt'un babası da kanser olduUğur Kurt'un babası da kanser oldu

'HAYATIMIN EN KORKUNÇ GÜNÜ'

Uğur Kurt'un cenazesine gittiği Esma Ceylan'ın doktor olan kızı Hülya Hürmet Özan, cemevinde yaşanan anları Facebook hesabından paylaşmıştı. ''Hayatımın en korkunç günüydü'' diyen Hülya Hürmet Özan, Radikal'de yayınlanan yazıda o anları şöyle anlatmıştı:

''Dün (22 Mayıs 2014) hayatımın en korkunç günüydü. 80 yaşındaki alzheimer hastası ve son bir haftadır komada olan annem Esma Ceylan sabah saat altı civarında vefat etti. Annemin vasiyeti üzerine daha önce de babamın cenazesini kaldırdığımız Okmeydanı Cemevi'ne cenaze işlemlerini yapmak üzere kardeşlerimle birlikte gittik. Üzgündük, annemizi kaybetmiştik. Saat dokuz civarı vardığımız Cemevi görevlilerin yardımıyla annemin köyü olan Sivas-Hafik-Üzeyir köyü derneğinin üyelerine annemin vefatını bildiren SMS yollandı.

NE KADAR KİBAR VE GÜZEL BİR ÇOCUK OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜM

Cenaze namazının 14.00'de kılınmasını ve mezarlığa geçmeyi planlıyorduk. Saat 11.30 civarı Cemevi'nin bahçesinde toplanmaya başlayan 20-30 yakınımızla otururken temiz yüzlü bir genç adam önce kardeşimin elini sıktı sonra benim yanıma gelerek 'abla cenaze sahibi sizmişsiniz, ben Üzeyir köyündenim, başınız sağ olsun' dedi. Ne kadar kibar ve güzel bir çocuk olduğunu düşündüm. Henüz bir dakika geçmemişti ki yokuş bir dar sokakta bulunan Cemevi'nin duvarının yanından aşağı yüzleri fularla kapalı iki gösterici koşarak indiler. Tüm cenaze kalabalığı o yöne baktık ve sokağın yukarısından 'ta ta ta ta ta ta' şeklinde silah sesleri geldi. Tek bir şarjör.. Ritmik sekiz-on atış..

BİR KAÇ SANİYE SONRA YERDE YATAN O ÇOCUĞU GÖRDÜM

Çocukluğumda duyduğum çatapat seslerine benziyordu.. İlk anda donduk kaldık.. Ne olabilirdi ki, biz bir ibadethanenin avlusunda cenazemizi bekliyorduk, herkes tanıdığım ve akrabamdı etrafımdaki.. Bir kaç saniye sonra herkesin içeri doğru kaçıştığını gördüm ve yerde yatan o çocuğu.. 'Biri vuruldu' sesleri arasında.. Hemşire olan ablam vardı önce çocuğun yanına. Sırtındaki montu çıkarmış kanayan ensesine bastırmıştı çocuğun. Ağzından oluk gibi kan akıyordu. Mesleki refleksle pozisyon vermeye çalıştık.. Ne nabız alabildim ne solunum gördüm.

KALP MASAJI BİLE YAPAMADIM

Zavallının gözleri bakışları donmuş, gözbebekleri irileşmişti bile. Ağzından sürekli kan boşaldığı için sırtüstü yatırıp kalp masajı bile yapamadım. Ben, 20 yıllık meslek hayatımda yüzlerce binlerce kez hayatla ölüm arasındaki insanlara müdahale etmiş ben hiç bir şey yapamadım. Zaten iki dakika sonra bir de ayağımızın dibine gaz kapsülü düştü. İhtiyarlarımızı, yakınlarımızı alıp Cemevi'nin içine kaçıştık.

SOĞUK BETONUN ÜZERİNDE TEK BAŞINA KALDI

Çocuk soğuk betonun üzerinde kan gölünün içinde tek başına kaldı. Bir annenin evladı, genç bir kadının biricik kocası, iki yaşında bir bebeğin babası, o gencecik civan gibi delikanlı benim elimi sıkıp 'abla başın sağolsun' dedikten iki dakika sonra betonun üzerinde kendi kanının ortasında yapayalnız kaldı..

ELİMİZDEN HİÇBİR ŞEY GELMEDİ

Gaz azıcık dağıldığında döndük başına ama daha o mermi girdiği anda hayat ışığı sönen zavallı için elimizden hiç bir şey gelmedi.. Gerisi en kötü kabuslardan bile beter iki saat.. Ambulansın onbeş dakika sonra gelip çocuğu alması.. Olayı gören duyan ve haklı olarak öfkeden kudurarak Cemevi'nin önünde toplanmaya başlayan kalabalık, yaşlısı, genci bütün sevdiklerimi toparlayıp her an tekrar polis ateşi açılabileceğinden korkarak oradan çıkış.. Annemin cenazesini alıp apar topar oradan çıkmamıza kadar geçen iki saat.. Cenaze namazını Feriköy Mezarlığı'nda dar bir yolda kıldık ve annemi toprağa verdik.

HİÇBİR İNSAN UĞUR KURT KADAR SEBEPSİZ ÖLMEMİŞTİR

22 Mayıs 2014'ü hayatımın sonuna kadar unutmayacağım. Binlerce vefat gördüm. Hiçbir insan Uğur Kurt kadar günahsız, sebepsiz ölmemiştir. Sadece bir taziyeye gelip de betonun üzerine düşen o gencecik çocuğun görüntüsü yaşadığım sürece gözlerimin önünden gitmeyecek. Gösterici kovalayacağım diye halkının, hem de ibadethanede bekleyen halkın üzerine ateş açan, ateşi açanları saklayan, koruyan, mazur gören, bahane üreten herkes sonsuza kadar cehennem ateşinde yansın..''

(HABER MERKEZİ)