'Yasemin artık güzel cümleler kuruyor'

Kendisine sürekli şiddet uygulayan kocasını öldüren Yasemin Çakal'ın davasını takip eden Feminist Avukatlar'dan Diren Cevahir Şen, “Yasemin öldürmeseydi ölecekti!” diyor. Yasemin Çakal için Çilem Doğan davasının emsal olabileceğini belirten avukat Şen, genç kadının cezaevinde yaşadıklarını ve dönüşümünü Duvar'a anlattı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Kendisini öldürmeye yeltenen kocası Özkan Kaymaklı’yı öldüren Yasemin Çakal, ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanmaya devam ediyor. Davayı takip eden avukatlardan Diren Cevahir Şen, Yasemin’in davanın başından bu yana nasıl değiştiğini şöyle anlatıyor: “Yasemin artık daha uzun cümleler kuruyor. Başlangıçta konuşmakta çok zorlanıyordu. Üç noktalı cümlelerle anlaşmaya çalışıyorduk.”

Yasemin Çakal, evliliğinin ikinci haftasından itibaren şiddet gördüğü kocası Özkan Kaymaklı’yı 10 Temmuz 2014’te öldürdü. Davayı takip eden Feminist Avukatlar'dan Diren Cevahir Şen, bunun bir meşru müdafaa olduğunu belirtiyor ve “Yasemin öldürmeseydi ölecekti!” diyor.

8 Eylül’de yapılan son duruşma, Yasemin’in fiziksel ve ruhsal durumuyla ilgili bilirkişi incelemesinin yer aldığı raporun beklenmesi sebebiyle ertelenmişti. Rapor tamamlandı ve 7 Aralık’ta mahkeme heyetine sunulacak. Feminist Avukatlar, raporda 'majör depresyon' teşhisi yer alırken buna neden olan durumla ilgili herhangi bir illiyet bağı kurulmadığına dikkat çekiyor ve itiraz etmeyi düşünüyor. Avukatlardan Diren Cevahir Şen, Yasemin Çakal ile ilk görüştüğü günden bu yana geçen süreci anlattı. Diren’le birlikte, “Defalarca reddilmesinin ardından Adli Tıp raporuna başvurmak nasıl bir kazanımdır, önümüzdeki celsede neler olur, kadın dayanışmasının kadınların hayatını nasıl değiştiriyor” gibi sorulara yanıt aradık.

'Zafer kazanamadık, çocukların başı yine belada''Zafer kazanamadık, çocukların başı yine belada'

UZUN SÜRE SONRA KABUL ETTİLER

Yasemin Çakal davası 7 Aralık’a ertelendi. Bu celse özelinde neler gündeme gelecek?

Bunun bir karar celsesi olduğunu söyleyemem ama karara yaklaştığımızı söyleyebilirim. 2,5 yıldır bu davayı feministler olarak takip ediyoruz ve savunmayı da feminist avukatlar olarak yapıyoruz. Mahkemeden, Yasemin’in psikolojik durumunun bir bilirkişi tarafından incelenmesi için talepte bulunmuştuk. Bu talep ATK’ya (Adli Tıp Kurumu) gönderildi. Biz esasında Adli Tıp Ana Bilim Dalı’ndan talep etmiştik. Çünkü üniversitelerde bu işin daha doğru yapıldığını biliyoruz. Ama tabii bu da bir şeydir. Uzun bir süredir, bizim bu talebimize kulak tıkayan mahkeme sonunda Adli Tıp Kurumu'na başvurma talebimizi gördü ve bunu kabul etti.

Rapor ne zaman geldi ve ne diyor?

ATK raporu, iki celse arasında geldi. Yasemin’in fiziksel ve ruhsal durumuyla ilgili bir bilirkişi incelemesi yapıldı. Rapor çok bizim beklediğimiz gibi değil, eksik bir rapor. Arkadaşlarımız üzerinde çalışıyor, itiraz etmeyi düşünüyoruz.

avukat Feminist Avukatlar'dan Diren Cevahir Şen, Yasemin Çakal'ın meşru müdafaada bulunduğunu söylüyor.

YARGITAY: MAJÖR DEPRESYON VARSA ŞİDDET VARDIR

Neden eksik bir rapor?

Çünkü; Yasemin’in evlilik hayatı boyunca yaşadığı şiddet öyküsünü göz önünde bulundurmamış. Bir majör depresyon teşhisi koymuş ama bir illiyet bağı kurmamış. “Bu kadın bu kadar süre boyunca bu adamın her türlü şiddetine maruz kaldı, bundan dolayı bu haldedir” dememiş. Bu haliyle bu raporun eksik olduğunu net olarak söyleyebiliriz. Çok çok kötü bir rapor değil elbette, ama eksik. Bununla ilgili Yargıtay kararları da var. Yargıtay majör depresyon teşhisi konan bir raporun, şiddete dayandığını kabul ediyor. Yani majör depresyon varsa şiddet vardır diyor.

ÇİLEM DOĞAN EMSAL KARAR

7 Aralık’ta hangi taleplerde bulunacaksınız?

7 Aralık’ta biz yine Yasemin’in tutuksuz yargılanması için beyanda bulunacağız. Yasemin ikamet sahibi bir kadın ve çocuğu var. Yani kaçma şüphesi yok. Aynı şeyler erkekler için söz konusu olduğunda mahkemeler erkeklere torpil geçiyor. Biz buna kravat indirimi diyoruz. Ama kadınlar söz konusu olduğunda bunu göremiyoruz. Bununla ilgili talebimizi ileteceğiz, rapora da itiraz edeceğiz. Ben bu celse karar verilmeyeceğini düşünüyorum. Dolayısıyla rapora karşı beyanlarımızı sunacağız. Belki mütalaa için süre verilir, bu da artık sona geldiğimiz anlamına geliyor.

Çilem Doğan kararı var biliyorsunuz, bu emsal bir şey. Biz bir önceki mahkemede bunu beyan ettik. “Bakın Çilem Doğan kefaletle serbest bırakıldı, bu davada da kefalete hükmedilebilir. Ağır ceza mahkemesinin emsal bir kararı var. Erkek öldürmek zorunda kalan bir kadın için bu karar tesis edilebilir” dedik. Ama bu beyan kabul görmedi.

İKİNCİ CELSEDE KARAR ÇIKIYORDU

Davaya ne zaman dâhil oldunuz?

Yasemin ile ilk görüşmeye gittiğimizde ilk duruşma yapılmıştı. Biz o duruşmaya dâhil olamadık, ailenin avukatı girmişti duruşmaya ve şöyle kritik bir durum vardı: İlk celsede suçun tanımı “Yakın akrabayı öldürmek” idi. Savcı, ilk celsede mütalaa istedi yani ikinci celsede karar çıkaracaktı. Aslında bu şu demek ilk celsede hükmü vermiş ve karar vereceğim demiş. Biz ikinci celsede dâhil olduğumuzda önce bir ne olduğunu anlayamadık.

Yasemin ile ilk kez ne zaman görüştünüz ve nasıl hissettiniz?

Yasemin ile görüşmeye ben gittim. Gitmeden kafamda diyaloglar yazdım neyi nasıl söyleyeceğimi düşündüm. Çünkü karşımızda bizi hiç tanımayan ve güvenmeyen biri var. Karşısına pat diye bir avukat çıkıyor ben feministim diyor. Feministler kim, ne yapar bunlar gibi bir sürü soru oluşuyor haliyle. Önce sohbet ettim, kendimi tanıttım. Önce tanışmak gerekiyor diye düşündüm. Ben Yasemin’in güvenini üçüncü görüşmede kazanabildim. Üçüncü görüşmede Yasemin artık daha iyi hissediyordu benimle konuşurken. Çünkü avukat görüşleri sadece dosya üzerine görüşmekle olmaz. En azından ben böyle tercih etmiyorum. Sohbet etmeye de gidiyorum. Yani sanki bir arkadaşının evine çay içmeye gitmişsin gibi. Belki sadece önümüzde dolmamız, kurabiyemiz eksik. Bu çok kıymetli. Çünkü dışarıya dair ne varsa siz bir şekilde onu içeriye götürüyorsunuz. Dışarının kokusunu, isi, pisi de gidiyor oraya sizinle birlikte. Biz de aynı şekilde içeriden haberler alıyoruz.

'KENDİNİ SUÇLUYORDU'

İçeride nasıl bir hayatı var, günleri nasıl geçiyor?

Yasemin pek çok şey öğrendi ve öğrenmeye devam ediyor. Özellikle Feminist Politika dergisini çok seviyor. Bu dergileri koğuştakiler de okuyor. “Koğuşta 15 kişiyiz benim dergi elden ele harap oluyor, biraz daha fazla getirin” diyor. Bir zamanların çok önemli dergilerinden Pazartesi Dergisi’ni de çok seviyor. Onun için arşivden çıkarıp götürüyoruz. Ayrıca satranç oynuyor. Çok enerjik bir insan.

Bu 2 yıl boyunca biz onunla kardeş olduk. Dönem dönem antidepresan kullandığı için duygu durumu çok kötüydü. Ama biz birbirimiz hiç yalnız bırakmadık. Yasemin süreç içerisinde yaşadıklarını anlatabildi. Yaşadığı şiddet hikâyesi bir anda dökülmüyor. Çünkü bunun bir ayıp olduğunu düşünüyor ve kendini şuçluyordu. Ama bunun artık onun ayıbı olmadığını, katil olmadığını anlamaya başladı. Önceden katil olduğunu düşünüyordu. Politik farkındalığı artıyor.

'İÇERİDEKİ KADINLARLA RÖPORTAJ YAPIYOR'

Peki, kendisini nasıl hissediyor? Cezaevindeki diğer kadınlarla nasıl bir iletişimi var?

Yasemin’in özellikle son 3 aydır çok iyi olduğunu görüyorum. Kitap okuyor ve içerideki kadınlarla röportaj yapıyor. Kendi hikâyesi çok ağır bir öykü; ama içeride yüreğini sızlatan başka hikâyeler de olmuş. Kendi hikâyesi şurada durmakla birlikte, Yasemin gözüyle oradaki kadınların hikâyesine bakıyor. Onların dertlerini dinliyor ve onlarla dertlerini paylaşıyor. Cezaevi emekçileri ile de röportaj yapıyor, onlarla da iyi ilişkiler kurmuş. Ayrıca iç mektuplar da yazıyor. Geçenlerde, “Aslı Erdoğan ile aynı yerde kalıyoruz, kitaplarını okumak istiyorum” dedi. Ayrıca Esra Mungan ve Meral Camcı da oradayken onlarla da iç mektuplaşması oldu.

Kadın savcı ve kadın hâkimlerin yönettiği davalarda bir farklılık oluyor mu? 

Mahkeme başkanı bir kadın... Hissediyordur, anlamaya çalışıyordur diye tahmin ediyorum. Buna dair bir şey söylemedi elbette. Şimdiye kadar bir kadın hâkimin böyle bir ifadesine denk gelmedim, denk gelmeyi çok isterim. Ben isterdim ki bu başkan gerçekten Yasemin’i anlıyor olsun. Yani bilemiyorum, bu noktada söyleyecek bir şeyim yok ama umarım biraz olsun oturup düşünüyordur diye tahmin ediyorum.

BU BİR BAŞARI MIYDI?

Kadın dayanışması ve kolektif dava takibinin nasıl bir gücü var?

Dosyalarda herkesin çok emeği var. Sadece avukatların değil, birçok arkadaşımızın emeği var. Çünkü bunlar feminist dava takibi. Biz ne yazık ki şu an aramızda olmayan ve neredeyse olmayacak olan kadınların davalarını da takip ettik. Bugün maalesef aramızda olmayan Halime Arslan var. Halime Arslan, yanında koruma polisi varken Çağlayan Adliyesi’nde öldürüldü. Azmettiren kocası öldüren oğluydu. Rizeli bir kadın, onun kız kardeşi ve annesi davada en başından beri vardı. Feministler de onların hep yanında oldu. Daha ziyade savunmalara Perihan ve Meriç dönemde katkı koydular. Halime Arslan davasında koca, azzetmetiricilik suçundan içeri girdi ve şuçu işleyen kadar ceza aldı. Bu bir başarı mıydı? Bunu bilemiyorum, çünkü bu Halimeyi geri getirmiyor. Halime’nin 70 küsür yaşındaki dizlerinin ağrısından ayağa kalkamayan annesi her celseye geldi ve her celsede kendini ifade etti. Ama kendi yavrusunu toprağa gömdü. Her yaştan kadınlar erkek şiddetinin mağduru. Bu kadınlar hayatta kalabilmek için erkek öldürmek zorunda kalıyorlar, bazıları da kaçıyorlar ya da ne yazık ki öldürülüyorlar.

7 ARALIK’TA BAKIRKÖY ADLİYESİ’NDE

Yasemin Çakal’ın mahkemesine 7 Aralık Çarşamba Bakırköy Adliyesi’nde saat 13.00'te devam edilecek. Yasemin duruşmasına, tüm kadınları bekliyor. Kadınların dışarıda olduğunu bilince kendini daha iyi hissediyor.