Tavırlar çeşitlense savaş zorlaşır

“Ultras Elmas”ın Facebook sayfasında Silvan’da askerî üsse yapılan saldırıda hayatını kaybeden Devrekli Jandarma Üsteğmen Murat Taylan Öncel’in fotoğrafı yeralıyordu, “Şehidin var Zonguldak!” başlığı altında. Hemen altındaki yorumda, pek bildik-tanıdık bir itiraz dile getirilmişti: Amedspor maçına gidenlerin şehidi anmaya hakkı olmadığı ileri sürülüyordu.

Google Haberlere Abone ol

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan insan topluluğunu adlandırmak için en sık kullanılan kavram “millet”tir. Kırk bin kadar ölü, kimbilir kaç katı yaralı, erkenden büyüyüveren çocuklar, mahvolan hayatlar, yerle yeksan olan şehirler, silinen köyler pahasına öğrendik ki, bu hayli problemli bir niteleme. Bütün bu felaketler olmasaydı da öğrenmiş olmamız gerekiyordu, olmadı. Çünkü bize milliyetçiliğin, ırkçılık boyutuna çoktan varmış, başkasına hayat hakkı bırakmayan, benmerkezcilik, şirretlik ve saldırganlıktan mâmûl bir numunesini insanlığın doğal hali diye yutturdular.

“Millet” kavramı üzerinde koparılması gereken, ama bizim fısıltı seviyesinde olanına bile tahammül edemediğimiz yaygarayı kenara koyalım. TC sınırları içinde yaşayanlara genel ve tarafsız ifadeyle “toplum” diyelim. Diyebilir miyiz?

Hayır.

Ölçütü basit: Toplumun ortak değerleri olur, buradakinin yok.

Türkiye “toplum”unu toplum olmaktan alıkoyan eksikler bir değil, bin değil. Bunların eksiksiz dökümünü yapacak gayretkeş, kendini ansiklopedi yayımlarken bulabilir.

Ortak değerlerden söz etmeyeceğim. Bakın meselâ ne yok: Türkiye’de belli başlı meselelerde aynı ortak zemine basarak dile getirilen farklı görüşler, tutumlar yoktur.

MİLLET-İ HAKİME, VATAN HAİNLERİNE KARŞI

Burada kültürümüzü, haydi, peki azıcık iskontoyla zihniyetimiz diyelim, zihniyetimizi de devreye sokmak gerekiyor: Bizim cemiyet hayatımızda esasen ortak zemin var olmadığı gibi, kendini ötekinden farklı sayanın aynı ortak zemine basabilmesi diye bir alışkanlık da yoktur. Bu meşru değildir. Hangi taraftaysan, onun zeminine basarsın. Ötekiyle aynı zemine basarak farklı düşünemez, düşünüyorsan bunu dile getiremez, farklı tavır takınamazsın.

Çünkü Türkiye toplumlarında esas olan taraftır. Hangi taraftaysan, fikrin, tutumun ona göredir, bellidir. Fikir, gözlemler, çıkarsamalar, muhakemeler sonucunda oluşturulmaz; tavır, mantık ve vicdana dayanılarak geliştirilmez.

Devlet, toplumun muktedirlikten uzak, sıradan unsurlarına kolaylık sağlamıştır: Hemen her önemli konuda ortaya çıkan iki ana tavırdan biri devletin de -eğer empoze etmiyorsa- arka çıktığı, millet–i hakime çıkarlarına uygun düştüğü varsayılan, şimdilerde “yerli-millî” olarak adlandırılan tavırdır. Ötekiyse, yerine göre, bünyeye yabancılıktan başlayıp vatan hainliğine uzanan yelpaze içinde konumlandırılan, aşağılanan, suçlaştırılan, cezalandırılan tutum.

Emsalsiz kolaylıklar âdetâ kurumsallaştırılmıştır: Benimsediğiniz, savunduğunuz fikre, aldığınız tutuma göre tarafınız belirlenmez; önce taraf belirlenir, ona göre, fikirdi, tavırdı, bunlar otomatik olarak edinilir, takınılır.

Toplumun büyük çoğunluğuna fikir ve buna dayalı tavır lazım olmadığından, bu sektörde üretim ve dağıtım alanında zorluk yaşanmaz; o da ayrı.

Kürt sorununda niçin sadece iki tavır mümkün, niçin savaşın taraflarından biri olmak dışında seçenek kabul edilmiyor? Bu sorunun sorul(a)mayışı, Türkiye’de kimlerin nasıl yaşadığı hakkında epey fikir verir. Bir insan neden Kürtlerin anadilde eğitim, yerel yönetimde özerklik gibi haklarını savunup aynı anda PKK’nin mücadele anlayış ve yöntemlerine karşı olamasın? Bir insan neden Türkiye’nin bütünlüğünü, merkezî yönetimin ağırlığını savunup devletin yakma-yıkma, aşağılama ve imhaya dayalı politikasına karşı çıkamasın? Başka biri, niye, Kürtlerin bazı haklarından yana, bazı taleplerine karşı olup, Kürt halkoyunlarına bayılamasın ve bunları öğretmek için uğraşamasın? Türk bayrağına çok düşkün biri, neden Mardin’i gezmeyi çok sevmesin ve sırf çocuklarını huzurlu bir ülkede büyütmek için Kürtlere sivil siyaset yolunu açmaktan yana çıkmasın? Öbürü, sporda, yemekte, turizmde kaynaşmanın bugün kavgaya yolaçan meseleleri küçültebileceğine neden inanamasın?

Ve Amedspor maçına giden Zonguldak Kömürspor taraftarı neden “hain” ilan edilebilsin, bu saçmalık neden pek çoklarının gözüne pek tabiî görünsün?

'SİYASET YAPMAYA GİTMEDİK'

Burada rezillikten erdem -ve biraz da umut- doğdu.

Spor Toto 2. Lig Beyaz Grup takımlarından Zonguldak Kömürspor’un taraftar grubu “Ultras Elmas” elemanları, sosyal medya ve mahalle lincine pabuç bırakmadılar, yerli-millî postaya karşı posta koydular.

“Evet bizler vatan hainiyiz” başlığı altında tavırlarını hem izah eden hem savunan tribün liderlerinden Sercan Akar, her şeyi bir taraftar grubu kimliğiyle yaşadıklarını kimse unutmasın diye, patırtılı deplasman raconunu baş köşeye yerleştirmişti:

“Biz diplomat ya da devlet adamı değiliz. Oraya siyaset yapmaya gitmedik. Düzce’ye, Çorum’a, Tire’ye neden gittiysek Diyarbakır’a da o yüzden gittik. Bu yazdığım üç şehri özellikle yazdım. Geçen sezonlarda bu şehirler vatanını çok seven insanlardan oluştuğu için bizleri taşladılar değil mi? He kimse unutmasın bu şehirlerde de Zonguldakspor taraftarı geri vites yapmamış, şehri talan etmiştir. Bundan sonra da etmeye devam edecektir. Bizler bize yapılan iyiliği de kötülüğü de asla unutmayacağız. Çünkü bu kültürle büyütüldük. Bize uzatılan dost elini sıkar, taş atanın kafasını koparırız.”

Zonguldak Kömürspor taraftar grubu adına konuşan Acar, Amedspor taraftarının kendilerini havaalanından otobüsüyle alıp “bağrına bastığını”, “tek tek selamlaşıp ‘hoşgeldiniz’ dediklerini” belirtti, şöyle dedi:

“Siyaset yerin dibine batsın. O benim işim değil. Bu sorunların kaynağı ben olmadığım gibi, çözümü de ben değilim. Diyarbakır’a ne zaman gitsem bana kucak açacak bir grup Amedspor taraftarı tanıdım. Bunun için çok mutluyum.”

Bir ara soruyu, boğazlarda düğüm olsun diye bırakalım buraya: Neden Amedsporlular her geleni öyle güzel karşılar?

Amedspor maçına giden tribün lideri: Bize gösterildiği gibi değilAmedspor maçına giden tribün lideri: Bize gösterildiği gibi değil

NEDEN MÜMKÜN OLMASIN?

Ne yazık ki “Ultras Elmas”ın gönül zenginliğine yerleşik millet-i hakime kültüründe yer yok. Yoksa var mı? “Ultras Elmas” da Çin’den ithal edilmedi, Suriye sınırından gizlice girmedi; burada yetişti.

Ben bu yazıyı yazarken, “Ultras Elmas”ın Facebook sayfasında Silvan’da askerî üsse yapılan saldırıda hayatını kaybeden Devrekli Jandarma Üsteğmen Murat Taylan Öncel’in fotoğrafı yeralıyordu, “Şehidin var Zonguldak!” başlığı altında. Hemen altındaki yorumda, pek bildik-tanıdık bir itiraz dile getirilmişti: Amedspor maçına gidenlerin şehidi anmaya hakkı olmadığı ileri sürülüyordu.

Neden olmasın? Neden mümkün değildir bu?

Oysa görülüyor ki mümkün. Hem Amed’e maça gidilebiliyor hem şehit anılabiliyor. Neden bu kadar azdır, seyrektir, istenmez, olmaz denir, hakir görülür, insanca tavrın bu çeşidi? Daha çok olsa ve çeşitlense, savaş zorlaşacak, meseleleri savaşla halletmeyi dayatanların eli zayıflayacak.

Sadece iki taraf ve ille kazanılacak maç, yeşil sahada olur.

Amed'e gittiği için tepki gören Zonguldaklı taraftar: Evet biz vatan hainiyizAmed'e gittiği için tepki gören Zonguldaklı taraftar: Evet biz vatan hainiyiz