Tuba Ünsal ve çocuk hakları

Genel olarak çocuklar için yapılan yayınlarda çocuk için köklü bir çözüm yerine yaşanan olay ve çocuk için insanların acıma duygularının hedef alındığı ve öne çıkarıldığını ileri sürmek mümkün. Yine çocuğun anne adı dahil kimliğinin açıklanması çocuğun yaşamı boyunca psikolojik ve sosyolojik sorunlarla karşılaşmasına yol açmayacak mı?

Google Haberlere Abone ol

İzzet Doğan*

Tuba Ünsal’ın duygulandıran paylaşımını tüm medyada okuduk ve ayrıca görsel olarak izledik. Tuba Ünsal’ın paylaşımı şöyleydi:

“Dün çok hassas bir gündü benim için… Gazetede hikayesini görüp ulaştığım annesi gözünün önünde öldürülen Almira'yla beraberdik. Onun ablası olmaya, hayatı boyunca elinden tutmaya karar verdim. Tanışmadan önce teyzesine “Ben kimsede kalmam beni sakın bırakma” dedi, tanışınca “Seninle uyuyabilir miyim” dedi hemen… İlk karşılaşmamızda sarıldık, el ele pedagoga gittik. Parkta oynadık, benim çocuklarımla tanıştı. Leyla, Sare ve Civan'la arkadaş oldu. Bir ara bana dönüp “Annemin de adı Tuba’ydı şimdi yok annem ama bahçesi var, onu özleyince oraya gidiyorum” dedi. Sabırla, ağlamadan, sakince yöneterek günü geçirmeye çalıştım.

Yıkadım, sarıldım, uyuttum. Sarey’le uyumak istedi. Her şey şahane geçti derken gece birde uyandı ve ağlamadan sakince “Tuba anneme beni götürebilir misin” dedi. Ben perişan oldum ne yapacağımı şaşırdım. Tekrar sarıldık uyutmaya çalıştım. Yatağıma döndüğümde bunu bu kadar minicik bir çocuğa yaşatan cani adama beddua ettim, umarım hayatında bunun acısını kat kat yaşar dedim. Emineler, Tubalar gittiğinde sadece mezara onların bedenleri girmiyor. Arkada kalanların bir ömür boyu ölümle yaşam arasında hayatları çürüyor. Toplum olarak bu duruma alışmayalım, takım elbise giyip başını öne eğen katile iyi hal indirimi verilmesin artık. Erkek çocukları çocuk yaşta bilinçlendirilmeli, eline silah verilip oyun oynatılmasın, karşı cinse el kaldırmaması en hassas şekilde anlatılsın. Kadın cinayetleri artık son bulsun bu topraklarda”.

Tuba Ünsal’ın bu paylaşımı tüm medyada alkışlar ve tebriklerle karşılandı. Gerçekten Tuba Ünsal büyük bir travmaya uğrayan küçük bir çocuk için çok insancıl ve duyarlı bir davranışta bulunmuştu.

Ayrıca bu tutumu tüm medyayla paylaşılmakla kalmamış Hürriyet yazarı Ayşe Arman tarafından da dile getirilmişti. Herkese Örnek Olsun başlıklı yazısında Arman şunları yazmıştı: “Tuba Ünsal’ı alkışlıyorum.

Yaptığı şey müthiş bir şey! Hepimize örnek olmalı… Seferberlik durumuna geçmemiz gerekiyor artık. Sistem kadınlara yardımcı olmuyorsa biz olalım. Evet, herkese gücümüz yetmez, bütün “denizyıldızlarını” kurtarmak mümkün olmayabilir ama bir insana bile elimiz değse, bir çocuğu bile bu kötü çarktan kurtarabilsek, şefkat ve sevgi verebilsek...”

Gerek sayın Arman’ın yazısında gerekse medyadaki tüm haberlerde çocuğun annesinin ve kendisinin adları açıkça yazılmış. Artık benim yazımda isimlerin gizlenmesi anlam kazanmıyor.

Genel olarak çocuklar için yapılan yayınlarda çocuk için köklü bir çözüm yerine yaşanan olay ve çocuk için insanların acıma duygularının hedef alındığı ve öne çıkarıldığını ileri sürmek mümkün. Yine çocuğun anne adı dahil kimliğinin açıklanması çocuğun yaşamı boyunca psikolojik ve sosyolojik sorunlarla karşılaşmasına yol açmayacak mı?

Öte yandan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ve Medeni Kanun'umuzun düzenlemelerine göre çocuk bir başka yerde konuk edilir ve onun konuşmaları yayınlanırken yasal temsilcisinden izin alınmış mıdır?

Çocuğun da yasal haklarının bulunduğu unutulmaması gereken bir gerçektir. Şimdi de Tuba Ünsal tarafından çocuğun sesinin de sosyal medyada paylaşıldığı konuşuluyor ki bu hiç doğru değil.

Haberlerde Tuba Ünsal’ın yaşam boyu çocuğun elinden tutacağı da yer alıyor. Ama bu haberleri sosyal medyada eleştirenler de var. Örneğin “Sanki her şeyi Tuba Ünsal yapmış gibi haberleştirmeyin”, “Tüm eğitim masraflarını Erdoğan Uludağ ve Haluk Levent üstlendi. Her şeyi siz yapmış gibi göstermeyin. Biraz araştırın.” diyenler de var.

Bu olayın reklam gibi değerlendirilmesi ise gerçekten iyi niyetli ve içten her davranış için haksızlık olur.

Tüm bunların yanında yapılan iyilik ve yardımların kamuoyuna medya yoluyla taşınmasını ne demeli? Yani bizde bir özdeyiş var: "İyilik et denize at, balık bilmezse yaradan bilir”.

Bu açıdan değerlendirildiğinde iyilik ve yardımlarınızı siz kendiniz söylemeyin başkaları söylesin diye düşünmek mi yoksa herkesçe bilinmesi gerekir, örnek olur diye düşünmek mi doğru olur?

Öte yandan çocukların korunması ve çocuklar için her türlü önlemlerin alınması hakkında çok geniş yetkileri bulunan yargının bugüne kadar hangi kararları aldığı da ayrı bir merak konusu.

*Emekli İstanbul Hakimi