Dersimiz Dersim!..

Müesses nizam ve onun iktidar partileri, 'Dersim'in bölgede ve genel demokrasi mücadelesinde "yalıtılmış uydu" gibi durmasını istiyor. Kürt halkının meşru talepleri ve onun siyaseten temsilcileri ile Dersim halkının arasına bir mesafe koymayı ve çektiği sınırların dışına çıkılmasını mümkün mertebe engellemek istemektedir.

Google Haberlere Abone ol

Hüseyin Tunç* 

Yerel seçimlerin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen seçim sonuçlarına ilişkin kaos, tartışma, değerlendirme ve polemikler devam ediyor. Ciddi bir oy kaybına uğrayan "Erdoğan iktidarı", çok yönlü olarak muhalif halk kesimlerini ve "Cumhur’un" karşısında duran "Millet İttifakı'nın" oy verenlerini sindirmeye, korkutmaya ve onlardan intikam almaya çalışıyor. Gelişmeler önümüzdeki dönemde bu baskıların çeşitli biçimlerde daha da artarak devam edeceğine işaret ediyor. En azından İstanbul’da yaşananlar bu verileri destekliyor.

Müesses nizam, seçimlerden ülkenin tamamında sözde '"beka"yı koruyarak' bir "zaferle" çıkmak için, HDP’yi ve seçmenlerini terörle ilişkilendirdi ve kaybettirmek üzere hedef tahtasına koydu. Geniş bir medya desteğini de arkasına alan "Cumhur İttifakı", ülkenin gerçek sorunlarını perdelemek üzere, şoven-milliyetçi bir çizgi ile halk kitlelerini etrafında toplamaya çalıştı. İktidar, HDP’yi minder dışına iterek yalnızlaştırmak, Kürt halkının, geniş işçi-emekçi halk kitlelerinin ve genel olarak demokrasi güçlerinin moralini bozup etkisizleştirmek istedi. Erdoğan'ın temel politikası muhalefetin diğer güçleri ile HDP’nin arasına bir bariyer çekmek ve bunu bir "zafere" dönüştürmek. Çünkü iyi biliyordu ki, dengeleri önemli oranda değiştirecek bir konuma sahip olan parti HDP'ydi. Halkı aldatmak üzere ortaya atılan "beka" demagojisinin çerçevesi de esasında bundan ibaretti. Bu gerçeği, seçim çalışmaları boyunca net bir şekilde gördük.

Ancak iktidarın bu stratejisi geri tepti ve halkımız, işçi ve emekçiler sözde "beka" propagandasının arkasına takılmadılar.

Ülkenin geneline dair bu değerlendirme pek çok yerde yazıldı, söylendi fakat benim bu genel çerçeveyi çizmemdeki gayem, 'Dersim seçimleri bu büyük görüntünün dışında gerçekleşmiş' gibi bir algının oluşmasına dair söyleyeceklerimdir.

Dersim’de en başından bu yana önemli tartışmalar yaşandı. Bunlara geçmeden evvel sandıktan bir irade çıktığını ve bunun da saygı ile karşılanması gerektiğinin vurgulanması lazım. Ben de sayın F. M. Maçoğlu'na bu anlamda başarılar diliyorum. Dersim seçimlerine dair tartışmayı bu aşamadan sonra "kazanma", kaybetme", "yenme", "yenilme" denkleminden çıkararak, Dersim'i kendi içinde "kutuplaştırmamak" gerektiği kanısındayım. Seçim süresince söylenenler ve seçim sonrası "Devrimci Güç Birliği'ni" oluşturan kurumların yaptığı açıklamalar içeresinde bir özeleştiri barındırmakla beraber 'seçilen meclis üyeleriyle birlikte nasıl yürüyeceklerini' ifade etmesi bakımından önem taşımaktadır.

Seçim öncesi iktidar ve kurumlarının, "Dersim’de HDP kaybetsin de kim kazanırsa kazansın(!)", taktiğini izlediği biliniyordu. Kimi kesimler iktidarın bu siyaseti karşısında, sessiz kalmayı tercih ederken, halk içinde "kayyım atanacak" propagandası bir endişeye ve kararsızlığa yol açmıştı. Seçimler de esasen bu eksende ilerledi. Bunu buraya not düşelim. Fakat HDP ve devrimci güç birliği bakımından sonuçları sadece buradan bakarak analiz etmek ciddi bir eksiklik olur. Bu bakımdan; Dersim Belediyesi'ne bir dönem yönetici olarak katılmış ve onun ötesinde, Dersim'de uzunca bir dönem siyasal mücadelenin içerisinde bulunmuş bir kişi olarak, birkaç noktaya değinmek istiyorum;

Bütünüyle yerel seçim sürecini ve özel olarak da Dersim seçimlerini çok yakından takip ettim. Eğer yapılan onca eleştiri ve özeleştiri bizim demokratik mücadelemizin olgunlaşmasına ve birleşmesine yol açacaksa bütün bu tartışma ve polemiklerin faydalı olacağını düşünüyorum.

Öte yandan hakaret, kibir, öfke vb. tutumların son derece yanlış olduğunu belirtmek isterim. Dostça yapılan eleştirileri de hakaret ve öfke sınıfına koyarak, alınganlık göstermek ve görmemezlikten gelmek de aynı ölçüde yanlıştır. Kimse eleştirilemez değildir. Seçimler kazanılır, kaybedilir. Herkes kendi sonuçlarını çıkarır ve gereğini yapar. F. M. Maçoğlu üzerinden yapılan kısır tartışmaların da aslında bir kıymetinin olamayacağını görmek gerekir. Gerçekler zamanla ortaya çıkar ve anlaşılır. Bu süreç bizlerin tanıklığında yaşanacak. Önemli olan mücadelenin birliği, sürekliliği ve tutarlılığıdır.

Dersim'e yönelik siyasal hareketlerin birbirinden farklı planları ve politikaları olduğu gibi devletin de temel politikaları olduğunu ve bunların da ne olduğunu bir kez daha yaşayarak gördük.

Bunu söylüyor oluşumun sebebi, devletin Dersim seçimlerindeki esas hedefinin HDP ile ittifak güçlerinin yeniden yerelde iktidar olmasını istemeyişidir. (Burada "devlet TKP'yi desteklemiştir" anlamı çıkarılmamalı) Dersim’deki bu özgün durum Dersim’i ülke gündeminde de tartışılan bir yere taşımıştır. Dersim'in ilgi odağı oluşunun bir diğer nedeni ise ülkede bir tarafını AKP iktidarının oluşturduğu "ikili bir süreç" işlerken, Dersim'de bu "ikilik" devrimci- demokrat güçler arasında yaşandı ve ülkenin siyasal argümanları bu bölgeye de etki ettikçe ortaya kimi zaman yakışıksız tablolar çıktı.

Genel olarak Cumhur İttifakı yerel seçim taktiğinde akamete uğramış, kayyımlarla gasp ettiği her yerde halkın tokadını yemiştir. Özetle, bu raundu da halk kazanmıştır.

Dersim'e gelince, esas olan bundan sonraki sürecin nasıl şekilleneceği ve ilerleyeceğidir. Bugünkü temel mesele de budur.

Müesses nizam ve onun iktidar partileri, 'Dersim'in bölgede ve genel demokrasi mücadelesinde "yalıtılmış uydu" gibi durmasını istiyor. Kürt halkının meşru talepleri ve onun siyaseten temsilcileri ile Dersim halkının arasına bir mesafe koymayı ve çektiği sınırların dışına çıkılmasını mümkün mertebe engellemek istemektedir. Yeni seçilen yönetimin elindeki başarı ya da başarısızlığa dair turnusol kâğıdı da bu eksende durup dur(a)mayışıyla ilgili olacaktır.

Popülizm ve 'kişi kültü siyaseti' üzerinden, belediyeyi yönetmek bir siyasal tercihtir. Ama bunları aşıp somut adımlar atmak içinde yeni yönetime verilmiş yetki ve açık bir alan vardır.

Halkın seçimler süresince en ciddi talebi kuşkusuz işsizlik ve yoksulluğun ağırlığının kısmen de olsa paylaşılmasıydı. Salt belediye eliyle bunları bütünüyle ortadan kaldırmak mümkün değildir ama bütün demokrasi mücadelesi veren kurumların ortak yollar araması ve bu alanda birlikte iş yapması elzemdir.

Seçim sonuçlarına dair bir başka noktanın daha altını çizmek istiyorum; Öncelikle ben EMEP (Emek Partisi) üyesiyim. Seçimler süresince partimin aldığı bütün kararların, açıklamaların ve seçim tutumunun da bir parçasıyım.

Partimin geçmiş bütün seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de Dersim halkının mücadelesini 'tek adam iktidarı'na ve kayyıma karşı birleştirme gayesi de olduğu bilinmektedir. EMEP'in Cumhur İttifakı'nın halkın iradesini yok sayan politikalarını geriletmek üzere kutuplaşmaya karşı Devrimci Güç Birliği'nin oluşturulmasının ne denli önemli olduğunu vurgulaması, Dersim ve ilçelerindeki seçim sonuçlarıyla bir kez daha açıklık kazanmış oldu.

Birliğe hiçbir şekilde yanaşmayanların, seçim sonrası "Dersim'i birlikte yöneteceğiz (?)" söyleminin altını nasıl dolduracağı sorusu ise seçimlerden sonra Dersim’de cevabı beklenen önemli sorulardandır. Dileğim bu çelişkinin de bir an önce giderilmesidir.

Geçmiş belediye dönemine yönelik olarak yapılan eleştiri, yorum ve görüşlerin pek çoğunu okudum, gördüm. Kişisel olarak üzerime alınacaklarım ve bu bakımdan yeniden üzerine düşüneceğim öğretici bir dönem olduğunu kabul ediyorum. Cezaevinde bulunan Eşbaşkan arkadaşlarım adına bir şeyler söylemekten ziyade, onlarında katılacağı bazı doğruları yine bu nota eklemekte fayda görüyorum; değişmez bir gerçekliktir ki, söylediklerinizi yapmadığınızda, kibirle, halkla kendi aranıza sınırlar koyduğunuzda ve "benim adamım", "benim siyasetimden" dediğinizde, üstelik, halkın yüzüne gülmeyi de "zayıflık" olarak gördüğünüzde, halk bunu görür ve kendi sırasını sabırla bekler. Dersim seçimlerinin HDP bakımından muhasebesi hesabına bunlar da eklenmelidir. Bütün bunları günü geldiğinde bu arkadaşlarımızla yan yana o dönemi bir deneyim olarak paylaşmak halkımıza borcumuz olsun.

Birkaç küçük öneriyle diyeceklerimi şimdilik noktalayayım; Dersim Belediyesi'ne kayyım atandığı ilk gün, yapılan ilk iş "Dersim Belediyesi" tabelasını sökmek oldu. Orası Dersimdir (!) ve o kurum Dersim Belediyesidir (!) ve bunun gereğini yapmak ilk iş olmalıdır. Birlikte yönetmek, şeffaf siyaset kültürünü geliştirmek ve halka karşı verilen sözleri tutmak, yine halkın yönetime katılmasını sağlamak ana yönelim olmalıdır. Atılması gereken ilk adımlardan bir tanesi de kayyımla ekmeği elinden alınan onlarca işçi arkadaşın işlerini iade etmek olmalıdır.

*Dersim Belediyesi Eski Belediye Başkan Yardımcısı