Suriye nereye? 

Çekilme kararı ABD’nin IŞİD’le sürecek olan mücadeleyi başkalarına ihale ettiği anlamına gelmektedir. Zira, Trump’ın çekilme kararından sonra yaptığı açıklamalar da bunu açıkça göstermektedir.

Google Haberlere Abone ol

Faruk Loğoğlu*

ABD Başkanı Trump yine beklenmedik bir anda herkesi şaşırtan bir karar aldı. İçeride kendi bakan ve generallerini dinlemeden, dışarıda müttefik ve ortaklarına danışmadan Suriye’den Amerikan askerlerini çekeceğini açıklayıverdi. Hemen arkasından Afganistan’dan 7 bin askerini çekeceğini duyurdu. ABD’nin Suriye’den askerlerini çekme kararı hem ABD’de hem dış merkezlerde yoğun fakat farklı tepkilere yol açmış durumda. Kararı eleştirenler çoğunlukta, onaylayanlar azınlıkta.

Trump’ın bu kararı almasında etken olan faktörler: ABD kamuoyunun dikkatini aleyhindeki soruşturmalardan başka yere çekmek; Suriye’nin davetsiz misafiri olmanın artan maliyetlerini fark etmek; askerleri geri çağırarak Noel mevsiminde seçmenlere sevimli görünmek ve belki de en önemlisi başka ülkeleri terörle mücadelenin yük ve maliyetini paylaşmaya zorlamak.

Çekilme kararının sonuçları ne olabilir? Nihai bir değerlendirme yapabilmemiz için kararın ayrıntılarını ve tepkilerin seyrini biraz daha görmemiz gerekiyor. Ancak bu aşamada da bazı gözlemlerde bulunabiliriz.

Çekilmenin sözde ana gerekçesi IŞİD’in Suriye’de yenilgiye uğratıldığı ve dolayısıyla Amerikan askerlerine gerek kalmadığı iddiasıdır. Bu gerekçe inandırıcı değildir. Karar sonrası istifa eden IŞİD’le mücadelede ABD Özel Temsilcisi Bret McGurk dahil uzman çevreler, IŞİD’in Irak ve Suriye’deki toprak kazanımlarını sıfırlamanın, terör örgütünün bitirildiği anlamına gelmediği, örgütün saldırılarına yol ve yöntem değiştirerek ve uyuyan hücrelerini de devreye sokarak bölge içinde ve dışında devam edebileceği görüşünde hemfikirdirler. Trump bile bu gerçeği bilmektedir. Öyleyse, çekilme kararı ABD’nin IŞİD’le sürecek olan mücadeleyi başkalarına ihale ettiği anlamına gelmektedir. Zira, Trump’ın çekilme kararından sonra yaptığı açıklamalar da bunu açıkça göstermektedir.

Dışarıdaki tepkilere gelince: Suriye yönetimi elbette karara alkış tutuyor. Rusya ve İran da haliyle Trump’ın kararını olumlu karşıladılar. Putin, IŞİD’le mücadelede önemli mesafeler alındığı hususunda Washington’la mutabık olduklarını, İran baştan beri Suriye’de istikrarsızlık kaynağı olan Amerika’nın çekilme kararının yerinde olduğunu açıkladı. İngiltere, Almanya ve Fransa ise, kararın erken olduğunu çünkü IŞİD’in henüz yenilgiye uğratılmadığını kaydettiler. Bu durumda kararın kısa vadede şu sonuçları üreteceği söylenebilir: Suriye’deki Rusya nüfuzu daha etkin hale gelecektir, İran’ın etkisi güçlenecektir, Fransa Suriye sahasında yalnız kalacaktır, Suriye Kürtlerinin önündeki seçenekler azalacaktır.

İsrail, çekilme kararına en yüksek seviyeden itiraz etmiştir. Zira ABD’nin Suriye’deki varlığının ve PYD/YPG’ye olan desteğinin sona ermesi durumunda İsrail’in bölgedeki yalnızlık hissi, İran ve Hizbullah karşısında duyduğu kaygılar paralelinde artacaktır. Suriye Kürtleri gibi İsrail de ABD tarafından ihanete uğradığını düşünebilir. ABD-İran gerginliğinin sürmekte olduğu bir ortamda İsrail’in bu huzursuzluğu bölgede beklenmedik çıkışlar yapmasına yol açabilir. Öte yandan, İsrail – Rusya ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması da kimseyi şaşırtmamalıdır.

Karardan en fazla rahatsızlık ve hayal kırıklığı duyan kesim PYD/YPG’dir. Bağımsızlık referandumu sonrasında Irak Kürtleri nasıl terk edildikleri hissine kapıldılarsa, şimdi de PYD/YPG benzeri hislerle aynı şoku yaşamaktadır. Bu gelişme, PYD/YPG’yi iki yöne sevk edecektir. Birincisi, hemen gözlemlendiği gibi Fransa başta olmak üzere IŞİD’le mücadele koalisyonunun Avrupalı ortaklarından destek ve himaye arayışları. Tabii Rusya da bu durumu fırsat bilerek Kürtlerle daha yakın ilişkiler kurmaya çalışacaktır. İkincisi, PYD/YPG’nin Şam yönetimiyle yakınlaşması. Zira, basında çıkan haberler, PYD ile Şam yönetimi arasındaki temasların yoğunlaştığı yönündedir. PYD/YPG’nin Şam’a yaklaşması Esad’ın elini güçlendirecektir. Ayrıca, bu yakınlaşma ayrılıkçı eğilim ve arzuların gemlenmesine, diğer bir deyişle, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına – ki bu Türkiye’nin de politikasıdır- yardımcı olabilir.

Amerikan askerlerinin çekilmesi Suriye’de barış arayışlarını hızlandırır mı? Putin’in bu yönde görüş belirttiği ileri sürülüyor. Ancak IŞİD’e karşı kazanılan mücadele, Suriye’de barış için gerekli ama yeterli bir zemin değildir. Ayrıca, askerlerin çekilmesi ABD’nin Suriye’ye ilgisinin kesileceği anlamına da gelmiyor. Çekilmekten vazgeçmesi veya çekilme sürecini iyice uzatması da işin içinde Trump olduğu için, tamamen dışlanacak ihtimaller değildir. ABD’nin Suriye’den çekilmesinin yararını maksimize etmek ancak Astana ve Cenevre süreçlerinin birbirine bağlanmasıyla ve Anayasa komisyonunun bir an önce teşkili için bütün tarafların gayret göstermesiyle mümkün olacaktır. Amerika’nın çekilmesi de barış için tek başına yeterli değildir. Suriye’de bulunan diğer güçlerin de ülkeden çıkacakları koşullar oluşturulmalıdır. Suriye’de 2011 yılından bu yana silahlı çatışmalar diplomasinin hep önünde yer aldı. Bu sıralama değişmedikçe Suriye’ye barışın gelmesi zordur.

ÇEKİLME KARARI VE TÜRKİYE

Peki, ABD’nin bu kararı Türkiye bakımından ne anlama gelmektedir? Türkiye’deki yorumlar ile Amerika’da da konuya yakın çevrelerin açıklamaları Trump’ın çekilme kararını Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı son telefon görüşmesinin akabinde aldığı noktasında buluşuyor. Dolayısıyla bu gelişme, Türkiye’nin Suriye bağlamındaki kaygı ve beklentilerine Trump’ın bir cevabı olarak okunabilir. Bu adımın Türk-Amerikan ilişkilerinde belirli, ama muhtemelen yine sadece geçici, bir rahatlama sağlayacağı açıktır.

Kararın ilk etkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da açıklandığı üzere Fırat’ın doğusuna yapılması tasarlanan askeri operasyonun şimdilik ileriye bırakılmış olmasıdır. Yalnız burada önemli bir noktayı iyi anlamamız gerekiyor. Türk medyasında çekilmenin çok kısa sürede tamamlanacağı algısı var. Oysa resmi bir açıklama olmamakla birlikte Amerika’da konuya ilişkin haberlerde çekilmenin 60, hatta 100 gün sürebileceğine söylenmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin olası askeri operasyonu ile ABD güçlerinin çekilme takvimi arasında bir ilişki olması beklenir.

Öte yandan, Trump’ın bu adımını “Fırat’ın doğusuna operasyon yapabilirsiniz” olarak anlamak da doğru olmaz. ABD, Türkiye’den PYD/YPG’yi değil, IŞİD’i hedef almasını yeğlemektedir. Türkiye daha önceki açıklamalarında bir temayı hep vurgulamıştır: “IŞİD’le mücadele için PYD/YPG’ye ihtiyaç yoktur. Bu işi biz herkesten daha iyi yaparız!” Trump, herhalde bu hususu da dikkate alarak çekilme kararıyla, IŞİD’in Suriye’deki kalıntılarıyla mücadeleyi müttefiki Türkiye’ye bırakmakta ve attığı son bir tweet’le bunu açıkça ilan etmektedir. Dolayısıyla, İdlib’de Türkiye’nin Ruslar muvacehesinde üstlendiği sorumlukların benzerini ve belki de daha ağırını Amerikalılar muvacehesinde Fırat’ın doğusunda üstlenmiş oluyor olabilir. Bu bağlamda ortaya çıkabilecek pürüzler Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni sıkıntılar yaratabilir. Öte yandan, bundan sonra IŞİD Suriye’de tekrar alan kazanmaya başlarsa veya Batı’da eylem yaparsa dünya kamuoyunda Türkiye’ye sorumluluk yüklemek isteyenler dahi çıkabilir.

Çekilme kararının üçüncü bir etkisi Türkiye, Rusya ve İran’ın Suriye bağlamındaki öncelik ve hedefleri arasındaki farklılıkların bundan sonra daha belirgin hale gelmesi olasılığıdır. ABD’nin varlığı ve politikaları bu üç ülkenin ortak paydalar üzerinden politikalar üretmelerini kolaylaştırıyordu. ABD referansının yokluğunda şimdi bu üç ülke çıkarlarının sürtüşmelere yol açması ihtimali daha yüksektir. Örneğin, Fırat’ın doğusuna bir operasyona İran ve Rusya olumlu bakmayacaklardır. ABD’nin İran’a yönelik kuşatmasında Türkiye’ye bir rol verme ihtimali de Tahran tarafından kabul edilemez bulunacak ve bu konuda Tahran, Ankara’nın pozisyonundan emin olmak isteyecektir. Öte yandan, Rusya’nın PYD/YPG’yle yakınlaşması da Türkiye’yi rahatsız edecektir.

Sonuç olarak, Suriye’deki yükümüz daha da ağırlaşmaktadır. Asıl hedefini PYD/YPG olarak belirleyen Türkiye şimdi IŞİD’le mücadelede ön plana çıkartılmıştır. Bu itibarla, önümüzdeki birkaç ayda Ankara BM Cenevre sürecini işler hale getirmeye, İdlib’deki cihatçı tehdidini bertaraf etmeye, Fırat’ın doğusuna tasarladığı askeri operasyonu gereksiz hale getirecek siyasi koşulları yaratmaya çalışmalıdır. Aksi halde 2019, Suriye için de, bizim için de zor bir yıl olmaya devam edecektir.

*Emekli diplomat, eski CHP milletvekili