Sizin bedellinizi kim ödeyecek?

Vicdanı retçi olmasanız bile “eşit vatandaş” olarak devletin 5'inci maddedeki görevlerini yerine getirmesini talep etmek en temel hakkınız. Vergi kaçıranların çocukları 15 bin TL ödeyip askere gitmezken güvenlik bütçesini ödeyen bir vatandaş niye askere gitsin?

Google Haberlere Abone ol

Orbay Soydan

Türkiye Cumhuriyeti anayasasının 72'nci maddesi “vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir” demektedir.

Aynı anayasanın 5'inci maddesine göre ise devletin varoluş görevi “Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle sağlamaktır.

Özetle karşılıklı bir hizmet sözleşmesi söz konusu. Ancak sözleşmenin devlet tarafı çok uzun zamandır taahhütlerini yerine getirmiyor.

Kamuoyu araştırma şirketi Gallup’un 143 ülkede yaptığı mutluluk araştırmasına göre, Türkiye en mutsuz 3'üncü ülke.

Yargıya güven yok... Şu anda mahkemeye sanık olarak giden de mağdur, mağdur olarak giden de mağdur.

Freedom House’un Özgürlükler Raporu’na göre ise Türkiye’nin adı artık “özgür olmayan ülke” arasında sayılıyor.

Anlayacağınız sözleşme tek taraflı fesih edilmiş durumda; bu maddelerin yer aldığı anayasa filen askıya alındı, yeni rejim KHK’lar ile yönetiliyor. KHK’larla yeni bir devlet yaratıldı. Suç ve suçlu korunuyor. Temel haklar ve özgürlükler yok sayılıyor. Basın özgürlüğü derseniz sizlere ömür.

Vasili Grossman’ın Yaşam ve Yazgı kitabındaki gibi Türkiye’de yeni rejim ile birlikte yeni bir mahkum tipi ortaya çıktı: Suç işlememiş suçlular.

Mahkumların çoğu arkadaşlarıyla konuşurken rejim hakkında eleştirilerini dile getirdikleri, politik fıkralar anlattıkları için hapse düşmüş durumdalar.

Bunlardan en ilginci 2016 yılında Ankara’da yaşandı. Fatih Öztekin isimli vatandaş Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na giderek, Erdoğan'ın koruma polislerine "Buralarda bir hayvanat bahçesi vardı, bu hayvanlara ne oldu?" diye sordu.

Koruma polisleri “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret” edildiğini sanınca Öztekin hakkında Ankara Başsavcılığı dört yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.

İstanbul Beykoz’da da Azmi Koç isimli bir imam arabasını çalan hırsızlar için "hırsızlar dışarıda dolaşıyor" dedi. Konu bir anda 17-25 Aralık Operasyonlarına bağlandı ve imam önce ihraç edildi sonra Erdoğan’a hakaretten dava edildi.

Grossman’ın anlattığı gibi Yeni Türkiye; yan kesiciler ve hırsızlar cezaevlerinde ayrıcalıklı kesimler; siyasilerin gözetimi konusunda en çok onlara güveniliyor. Bu yüzden tulumlarının renkleri bile farklı.

Ama böyle dediğinizde tahrik oluyorlar, çünkü birilerinin makamları itibarsızlaşıyormuş (!)

Girdikleri polemiklerle hem cumhurbaşkanlığı hem de diğer makamları itibarsızlaştıranlar kendileri farkında değiller.

Örneğin AKP Genel Başkanı Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakibi İnce’yi eleştirdikçe alkış tutan Korgeneral Metin Temel 2'nci Ordu Komutanlığı'na, eşi Yargıtay üyeliğine getirildi.

İnce’yi eleştiren tweet atan Danıştay üyesi Aysel Demirel hakkındaki soruşturma talebi ise Danıştay Başkanlık Kurulu tarafından reddedildi.

Halkın önemli bir kesiminin oyunu alan CHP’liler için valilere talimat gönderilip "Onları şehit cenazelerine almayacaksınız" dediler.

İşte bunun gibi olaylar devletin varlığını tartışmaya açıyor. “Kimin yargısı?”, “Kimin ordusu?”, “Kimin Polisi?” diye sormaya başlıyor insanlar. “Sistem beni korumuyorsa niye onu koruyayım” deniyor.

Anlayacağınız tehlikeli sulardayız; Üstelik vatandaşı “askerlikten soğutmak” suç sayılıyor.

Ama birileri yine daha eşit (!) kendine “onun bunun ordusu” demeyi hak buluyor. "İnönücü Paşalar" “Ergenekoncu Paşalar”, “Fetöcü Paşalar” liste uzayıp gidiyor. Bu paşaların ayaklarında ise Çörçil denen postallar, Ruzvelt tipi botlar var.

Onlardan gelecek emri uygulamaz, hiyerarşiyi kabul etmezseniz askerliğiniz yanabilir.

Emri uygularsanız gereği: “darbe girişiminde erler de suçlu”

Ama tüm bu ithamlardan artık 15 bin TL’ye kurtulabileceksiniz.

Ancak “bende o para ne gezer”, “biraz şansım var; asgari ücretli bir işte çalışıyorum” dediğinizi duyar gibiyim.

Soru sormak yanıt bulmak için bu yüzden önemli. Çünkü bunun bedelini çoktan ödediğinizin farkında değilsiniz.

Açıklayayım; Geçtiğimiz Kasım ayında 2018 bütçesindeki güvenlik payı yüzde 41 artırılarak 92.8 milyar TL oldu. Bir önceki yıl 64 milyar TL aktarılmıştı. Bunlar sizin vergilerinizden toplanan para.

Maliye Bakanlığı verilerine göre ise Türkiye’de en zengin 25 kişiden 15’i en çok vergi ödeyen 100 kişi arasında yer almıyor. Başka değişle zenginlerin çoğu, gelir vergisi beyannamesi vermediği ve vergi ödemeyi sevmediği için güvenlik payı ödemiyor.

Aksine yoksulun ödediği vergiler Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma gibi kurumlara paylaştırılıyor.

Yasalar bile emekçiden patrona kaynak aktarmak için tasarlanmış durumda. SGK işçi payı, işsizlik sigortası payı, gelir vergisi, damga vergisi derken maaşının yüzde 30’u eriyor.

Yat, kotra, tekne ve gemi almak istediğinizde ise işler değişiyor; bunların vergisi sıfır. Birkaç yıl önce değerli taşların ve mücevherlerin de vergisi kalktı.

Yine geçtiğimiz yıl giriş seviyesindeki ucuz telefonların ÖTV’si 160 TL’ye çıkarıldı. MWC 2017’de tanıtılan Nokia 3310 dünyada 49 dolardan satılırken bu yüzden ülkemizde 525 TL’ye satılıyor. Üstelik 3310 stoklara girdiğinde dolar kuru 3.52 seviyelerindeydi. Amiral gemisi olarak tarif edilen pahalı telefonlarda ise böyle bir artış söz konusu olmadı. Yeni modeller geldikçe dolar kurundan etkilendikleri için onların fiyatları arttı.

Anlayacağınız vergiler ancak yoksulların sırtını büküyor, güvenlik payı ödemeyen zengin ise bedeli neyse satın alıyor.

O yüzden yazıyorum; vicdanı retçi olmasanız bile “eşit vatandaş” olarak devletin 5'inci maddedeki görevlerini yerine getirmesini talep etmek en temel hakkınız. Vergi ödemeyenlerin çocukları 15 bin TL ödeyip askere gitmezken güvenlik bütçesini ödeyen bir vatandaş niye askere gitsin?

Şunu da kabul etmeli; Sivas Katliamı, 28 Şubat, 15 Temmuz ve sıkı yönetim bölgelerinde yaşayıp travmatize olanlar ile sosyal devletin varlığını hissedemeyenlerin en temel hakkı vicdanı ret.

Vicdanı redde karşı çıkan, "O zaman bedelini ödesinler" diyenlerin bunu anlaması gerek. Her şeyden önce devletin vatandaşlarına karşı görevi var: Anayasamız bunun sözleşmesidir.