24 Haziran GÜVENLİ bir seçimdi!

Söz konusu seçim olunca, değil on gün, aylar da geçse yapılacak analiz çok. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalmasını Sayın İnce’nin belirttiği gibi 10 milyon değil 750 bin oyun engellediği bir seçimde, seçimi kazanmak için her türlü legal ve illegal imkânları seferber eden bir parti ve başkanı varken siz tahmin edin seçimin ne kadar güvenli ve adil olduğunu.

Google Haberlere Abone ol

Ferda Fahrioğlu Akın*

Seçim üzerinden bir haftadan fazla zamanın geçmesini özellikle bekledim ki kim ne diyecek bir göreyim diye. Yazacağım seçim yazısını kafamda defalarca kurguladım ama yapılan her analiz ve açıklama ile revize etme ihtiyacı hissettim. Seçimdeki aktif aktörlerden biri olarak değinilmeyen hangi nokta kalacak diye merak ediyordum.

Kendimi kısaca tanıtırsam size, yedi yıllık akademi hayatından sonra çözüm sürecinin bitirilmesinin ardından yaşananlara karşı verilebilecek en asgari şiddetsiz tepki ile “bu suça ortak olmayacağız” dediğim için 7 Şubat 2017'de yüzlerce diğer meslektaşım/hocam ile birlikte ihraç edildim. Benim öyküm uzun ama analiz yazımı ilgilendiren kısmı beklenen erken seçimin açıklanmasından sonra ülkede kalan iki demokratik partiden biri olan HDP’den Diyarbakır milletvekili aday adayı olmam. Akademide toplum için üretemediğimiz barışı mecliste yaratmak için çalışmaya karar verdim. 21 Mayıs’ta partilerin aday listelerinin açıklanması ile Diyarbakır 12'nci sıra milletvekili adayı oldum.

Sayın İnce, seçimde rüzgâr kendisinden yana eserken seçim gecesi ve sonrasındaki retoriği ve davranışları ile büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Hani “halkı sokağa dökmemi istediler” dedi ya, “arada 10 milyon oy farkı vardı, saygı duymak gerek dedi” ya aslında kendisinin görmediği/göremediği/görmek istemediği seçim gününe dair bazı değerlendirmelerimi, genç bir siyaset bilimci ve acemi bir siyasetçi olarak iki aylık saha çalışması tecrübeme dayanarak size aktarayım:

İnce seçim sonuçlarını kabul etmek gerektiğini ve halkı sokağa dökmeyeceğini açıklayarak ne kadar medeni ve adil bir yarışmacı olduğunu gösterdi. Lakin şunu unuttu galiba: Güvenli ortamlarda yapılan adil seçimlerde sonuçlar ne olursa olsun kabullenilir çünkü halkın iradesine saygı duyurulur. Ama TRT kendisinin mitinglerini göstermiyor diye TRT’de toplam 20 dakikalık konuşma yapmayı kendisi reddetmiş iken başta TRT olmak üzere ana akım medyanın uyguladığı HDP ambargosu, tutuklu bulunan 10 binden fazla HDP parti kadroları/yöneticileri, milleti temsil etmesi gereken yer meclis iken hapsedilen HDP vekilleri, hapiste olmasaydı İnce’nin aynı kulvarda yarıştığı için, en büyük rakibi olarak Erdoğan değil de kendisi duracak olan Sayın Selahattin Demirtaş’ın durumu, iki yıllık OHAL ortamında seçime giden ülke halklarının içinde bulunduğu toplumsal/psikolojik güvensizlik ortamı seçimi kesinlikle güvenli ve adil yapmadı/yapmıyor.

Seçim sabahı saat beşte daha öncesinde benimle birlikte YÖK tarafından sürgün de yaşamış olan oğlumu o uyurken öpüp vedalaşarak evden çıktım; zira o gün ve gece yaşanılacakları biliyorduk. Ve o sabah karanlığında evden çıkarken geri gelmeme/gelememe ihtimalimiz vardı. Yani biz sandık başlarındaydık; kimileri gibi parti binalarında ayak ayak üstüne atarak seçim gününü izlemedik. Seçimin başladığı saat sekizden bittiği saat beşe kadar sürekli köy köy sandık sandık gelen çağrılar üzerinde yollarda geçirdim. Size birkaç güvenli ve adil seçim vakası aktarmak istiyorum: Köy yollarının yapılmadığı bahanesi ile oylarının yüzde doksanının HDP’ye ait olduğu köyün AKP’li muhtarı yanına aldığı altı korucu ile köylülerin oy kullanmasını engelliyordu. Sandık başına gittiğimizde görevi sandığı korumak olan sandık başkanı "niye geldiniz, burada hiç sorun yok" diye bizi uzaklaştırmaya çalıştı. Muhtar yaptığını sivil itaatsizlik eylemi olarak göstermeye çalışıp 'herkesin bireysel kararı' dedi; ama aynı zamanda oy kullanmaya gelenleri yanımızda engelledi. Sonuç mu? AKP’li olan muhtar bütün ikna çalışmalarına rağmen ‘herkes serbest oy kullanabilir ama seçimden sonra onlarla görüşürüz’ diye tehdit ettiği için oy kullandırtmadı. 'Kaymakam gelecek onu bekliyorum' dedi ve biz başka köylerden gelen çağrılara koşarken sonuç: Kaymakam geldi ve devletin zaten yapmak zorunda olduğu köy yolunu yapmak karşılığında muhtarı ikna etti(!) ve muhtarın toplu oy kullanması sonucu sandıktan çıkan sonuçları tahmin edin.

Gelen çağrı üzerine gittiğimiz başka bir köyde muhtar seçim pusulalarının hepsini alıp evde oy kullanmak istedi; yanlış anlamadınız evde kullanmak! Buna karşı çıkan sandık başkanını silahı ile tehdit ettiği için sandık başkanı kolluk kuvvetleri yerine bizi aradı; çünkü olay mahallinde zaten kolluk kuvvetleri, sandık görevlileri ve halkı ‘markaj altına almakla’ meşguldüler. Sonuç: Muhtar eve götürmedi oy pusulalarını ama olay yerine biz gidene kadar köyün yarısının adına oy kullanmıştı. Yerine oy kullanılan köylüler iradelerini gösteremedi. Sizce şikayet ettiler mi peki? Edemeyeceklerini biliyorlardı!

Bu iki olay münferit değildi bölgede seçim günü genel tablo buydu ve bize gelen çağrılar şöyleydi: Muhtar toplu oy kullanmak istiyor, izin vermezsek öldürmekle tehdit ediyor; muhtar halkın oy kullanmasına izin veriyor; muhtar seçimi izlemek için gelen yabancı basını tehdit edip okula girmesine izin vermiyor; korucu başı, kadınların oy kullanmasına izin vermeyip hepsinin yerine oy kullanıyor; muhtarın toplu oy kullanmasına izin vermeyen sandık başkanı ve sandık kurul üyeleri darp edilip zorla istenen partiye toplu oylar kullanılıyor. Evet o gün bize gelen hiçbir çağrı münferit değildi; zira ortada AKP-MHP kanadının cumhurun iradesine karşı stratejik bir planı işliyordu.

Aslında planı seçim arifesinde gittiğimiz bir köy muhtarından öğrenmiştim. Akrabası AKP aday adayı olan ve aday olarak gösterilmeyen muhtar; yani küskün bir AKP’li ama yerel seçimler için köprüleri de yakmak istemiyor; bize iki gün önce AKP il binasında muhtarların toplatılıp AKP seçim güvenliği ile ilgili verdikleri kati talimatlardan birkaçını ağzından kaçırdı/bilerek açıkladı: Oylar toplu olarak muhtarlar tarafından sabah sandıklar kurulduğu gibi kullanılacak. Böylece sonradan oy kullanmaya gelen köylü adının karşısında imza olduğu için zaten istese bile oyunu kullanamayacak. Oylar sayılmaya başlandığında HALK VE MÜŞAHİTLER KESİNLİKLE İÇERİ ALINMAYACAK! İşin garip kısmı muhtar bunun YSK’nın kararı olduğunu sanıyordu. Ben ona YSK’nın el kitapçığında ilgili maddeyi göstermeme rağmen ‘ama bize YSK kararı dediler’ diye anlatıyordu.

Çok güvenli ve adil seçim gününde AKP’nin muhtarları, korucuları ve kolluk kuvvetleri sabahın ilk saatlerinde toplu oy kullanmayı ellerinden geldiğince yapmaya çalıştılar. HDP olarak elimizden geldiğince mücadele ettik ama gelen ihbar sayısı o kadar fazla ve köyler birbirinden uzak olduğu için hepsine yetişemedik; zira parti kadrolarımızdan 10 bin küsuru bu işi yapamasın diye hükümet tarafından rehin alınmıştı.

İstedikleri gibi toplu oy kullanamadıkları yerlerde ise oylar sayılırken iptal edilen oylar da yaşandı. Saat beşte Çınar İlçe YSK’ya gidip sandık başkanlarının ıslak imzalı tutanaklarını bekledik. O gece Recep-Bahçeli oyunları ile Anadolu Ajansı'nın işbirliğinde sahneye konan trajik tiyatroyu izlerken beni en çok şaşırtan gelen tutanaklardaki iptal edilen oy sayılarıydı. 90 kişilik sandıkta 30 oy iptal; 150-200 kişilik sandıklarda 30’un altına düşmeyen iptal edilen oylar dikkat çekmeyecek gibi değildi. O anda aklıma gelen tek düşünce ‘oy sayımında halletmişler’ şeklinde oldu. Türkiye seçim tarihinde hiç olmadığı kadar oy 24 Haziran seçiminde iptal edildi: 1 milyon 52 bin/ 1.052.000 oy. Ve parti sözcümüz Sayın Bilgen’in de belirttiği gibi iptallerin yoğunlukla yaşandığı yerlerde HDP’ye ya oy çıkmamış olması ya da en fazla 10 oy çıkmış olması sizce de ilginç değil mi?

Bir de meşhur bir 142 belgesi durumu yaşandı o gün. YSK tarafından kolluk kuvvetlerinin istedikleri TEK BİR SANDIKTA oy kullanabilmeleri için adlarına düzenlenen 142 isimli belgeyi, oy kullandıkları sandık başkalarına teslim etmeleri gerekiyordu ki aynı belge ile bir daha oy kullanamasınlar. Seçim günü sorunlu bölgeler dışında da en az 50 sandığı dolaşıp bir sorun var mı diye kontrol ettim ve gittiğim her sandıkta oy kullanan kolluk kuvvetlerinden 142 belgesini alıp almadıklarını sordum. Bir tahmin edin kaçı YSK’nın belirttiği şekilde o belgeyi almıştı? Sadece bir sandık! Onun dışındaki sandıklarda 142 belgesi ile oy kullanan görevliler diledikleri sayıda mükerrer oy kullanabilirdi/kullandılar. YSK mükerrer oy kullanımını engelleme görevini yerine getirilmediğine göre 142 belgeleri ile kimlerin nerede oy kullandıkları ve mükerrer oy kullanılma durumunu kontrol etmek için ne yapıldığını açıklama yapmak zorunda. Peki, bunu yapacak mı? Tabii ki hayır.

Söz konusu seçim olunca, değil on gün, aylar da geçse yapılacak analiz çok. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalmasını Sayın İnce’nin belirttiği gibi 10 milyon değil 750 bin oyun engellediği bir seçimde; seçimi kazanmak için her türlü legal ve illegal imkânları seferber eden bir parti ve başkanı varken siz tahmin edin seçimin ne kadar güvenli ve adil olduğunu. Ama en acısı da HDP dışında diğer bütün muhalefet partilerinin 24 Haziran’ı geride bırakıp sonucu kabullenip toplumu da kabullenmeye zorlamaları. Ne de olsa İYİ Parti mecliste MHP’yi sollayıp gelinin/AKP’nin seçimde kirlenen duvağını tek başına yerden kaldırmaya çalışıyor. İnce desen cumhurbaşkanlığı olmadı, parti genel başkanlığını alayım diye seçim sonuçlarını hemencecik hap gibi alıp yuttu. Bakalım hazımsızlık yaptığını ne zaman görecek?

Velhasıl 24 Haziran seçimleri o kadar güvenilir ve adil bir ortamda yapıldı ki AKP-MHP’nin istediği/dilediği şekilde HDP dışındaki muhalefet partileri sonuçları kabul etti ve rotayı erken yerel seçimlere çevirdi. Unutulan nokta 24 Haziran’da ‘markaj altına alma’ görevini layığıyla yerine getiren AKP güçlerinin rantın tavan yaptığı yerel seçimlerde katbekat iyi çalışacaklarıdır.

*KHK’lı Barış Akademisyeni/ 24 Haziran'da HDP Diyarbakır 12. sıra milletvekili adayı