Putin’in ülkesi yine imparatorluk olabilecek mi?

Rusya'nın dünya sahnesindeki yükselişi ve başkanlık seçimlerine müdahale edildiği iddiaları, ABD'nin gündeminden düşmüyor. İşte ülkede geçen hafta yayımlanan iki yorum...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Rusya'nın Vladimir Putin yönetiminde başta Suriye'deki iç savaş olmak üzere bir dizi uluslararası meseleye ağırlığını giderek daha fazla koyması, 'rakip' süper güç ABD'nin gündeminden düşmüyor. Eski Sovyet İmparatorluğu’nun yeniden yükselişe geçtiği fikri, ABD'de bile dile getirilir oldu. Washington bir yandan da, Moskova'nın başkanlık seçimlerine Donald Trump lehine müdahale ettiği iddiasını ciddi ciddi konuşuyor.

Geçen hafta Amerikan basınında, 'Rusya'nın yükselişi' üzerine iki dikkat çekici makale yayımlandı:

'SOVYET İMPARATORLUĞU GERİ DÖNÜYOR'

Amerikan Dışişleri'nde 37 yıl görev yapmış Richard Sokolsky ile ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Rusya ile Orta Asya'dan sorumlu eski direktörlerinden Paul Stronski, '(Eski) Sovyet İmparatorluğu geri dönüyor' başlıklı bir makale kaleme aldı. İki eski yetkili National Interest için yazdıkları makalede, 'ABD’nin temelsiz önyargılar yerine, somut durumun analizini yaparak küresel çapta bir eylem planı oluşturmasının acil bir gereklilik olduğunu' savunuyor:

"Trump yönetiminin oldukça uzun süren çalışmasının ardından geçtiğimiz günlerde yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Milli Savunma Stratejisi belgelerinde, sonunda Rusya’yı stratejik bir rakip olarak nitelendirdiğini gördük. Ancak ulusal güvenlik bürokrasisi Soğuk Savaş’ın yeni sürümünün bedelini karşılamak üzere güç toplamadan önce, Washington derin bir nefes alıp, temel Amerikan çıkarlarını korumak istiyorsa, meseleye aşırı gerilimi önlemek için sabır, gerçekçilik, ihtiyat ve makul bir çerçeve içerisinde yaklaşmalı.

Rusya 2012’den bu yana küresel nüfuzunu Batı karşısında tekrar inşa edebilmek için karmaşık ve genel olarak başarılı bir çalışma sürdürüyor. Buna karşın, yeni Ulusal Savunma Stratejisi’nin öne sürdüğü üzere, Rusya’nın otoriter yaklaşımıyla tutarlı bir dünya yaratmak ve diğer ulusların ekonomik, diplomatik ve güvenlik tercihleri üzerinde kontrol kazanmak istediğini gösteren ciddi bir belirti yok. Putin’i Rus saldırganlığı ve kurumlar arası karmaşık karar verme süreçleri konusunda eleştirirken, Trump’ın bu konularda somut bir delile dayanmayan ve doğaüstü içgüdüleriyle ortaya koyduğu fikirler göz önüne alındığında, ABD yönetiminin Rusya’ya karşı etkin ve sürdürülebilir bir yanıt ortaya koyma kararlılığı veya kapasitesi olup olmadığı tamamen belirsiz.

Ancak Beyaz Saray’ın ulusal güvenlik kurumlarını tek çatı altında toplayabileceğini varsayarsak, Birleşik Devletler Rusya’nın küresel etkinlikleriyle nasıl mücadele etmeli? Öncelikle, Rus hamlelerinin kaynaklarını ve yarattıkları zorlukları anlamak gerekiyor. İkinci olarak, Rusya’nın küresel faaliyetlerine ne zaman, nasıl cevap verileceği hakkında bir plan hazırlamak lazım.

Rusya’nın ABD siyasi sistemine müdahalesi, Kremlin’in Batı’da egemen olarak gördüklerini zayıflatmak ve liberal normları ve kurumları ortadan kaldırmak için daha geniş bir küresel kampanyanın parçası. Woody Allen’ın 1983’te gösterime girmiş olan filmi Zelig’deki karakter gibi, Putin ve onun görevlileri de Amerikan hâkimiyetine ve bu düzenin öncülüğüne karşı çıkmak için neredeyse dünyanın dört bir yanında çaba sarf ediyor.

Avrupa’da, 2016’daki Brexit oylamasını etkilemek ve Fransa, Almanya ve İtalya’daki seçimlerinde Kremlin’le bağları olan aşırı sağcı ve kenar mahalle adaylarını teşvik etmek için Rusya’nın gösterdiği çabalara dair kanıtlar var. Bunun dışında, Moskova Ekim 2017’de düzenlenen bağımsızlık referandumundan önce, Katalan ayrılıkçılarına da ulaşmaya çalıştı ve Karadağ’ın NATO’ya katılmasını önlemek için gerçekleştirilen bir darbeye destek verdi.

Rusya, Ortadoğu’da Esad sonrası siyasi düzene barışçıl bir geçiş sürecini yönetmek amacıyla sürücü koltuğunda oturuyor. Rusya yakın tarihte NATO müttefiki Türkiye’yle kapsamlı bir silah anlaşması imzaladı ve Suriye’de daha fazla Kürt yayılmacılığını engellemek için Ankara’yla koordineli çalışıyor. Bunun dışında, Rus uçaklarının Mısır üslerinde konuşlanmasına izin verecek bir anlaşma imzaladı; ve ardından, ülkenin yarısını kontrol eden bir Libyalı savaş ağasına desteğini arttırdı. Güney Afrika'daysa Zuma hükümetini sarsan yolsuzluk skandalları nedeniyle çamura batmış durumda.

Bunların dışında, Küba, Meksika ve Venezuela ile imzalanan birçok anlaşmayla, Güney Amerika’daki etkisini eski günlere döndürme yolunda büyük bir çaba gösteriyor.

Görünüşte birbirinden ayrı olan bu faaliyetlerin çoğu, Rusya’nın çok kutuplu bir dünyaya olan özleminin bir göstergesi. Rus dış politikasının bu düzenleyici ilkesi, 1990’ların ortalarında Rusya Dışişleri Bakanı Yvegeny Primakov tarafından dile getirilmişti. Sergey Lavrov’un 1994’ten beri Rusya'nın BM’deki büyükelçisi ve son 14 yıldır Dışişleri Bakanı olarak yaptığı her önemli dış politika konuşmasında da tekrarlanıyor. Putin, 2005 yılında “SSCB’nin dağılması, 20. yüzyılın en büyük jeopolitik trajedisi,” ve 2007 Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada, “Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya çapındaki tekelci hâkimiyeti”ne karşı çıkan konuşmasında, bu temayı ortaya koymuştu.

Rusya’nın küresel eylemleri, Putin’in dünyayı nasıl görmek istediğini ve Rusya’nın küresel rolü ve konumunu derinden etkiliyor. Her ne kadar Moskova Batı’nın demokratik yapısını baskılamak istese de küresel ekonomiye eklenmek isteği nedeniyle bundan bir adım geride durmayı tercih ediyor. Ayrıca bunu gerçekleştirmek düşünüldüğü kadar da kolay görünmüyor. Rusya, evdeki ekonomik iyileşmeyi gerçekleştirmek ve yurtdışında daha fazla iş yapmak arzusu nedeniyle küreselleşiyor ve küresel ölçekte ABD’ye eşit düzeyde olmayı hedefleyerek, Amerika'nın karşısına çıkması kendisine fayda sağladığı için küreselleşmeyi sürdürüyor.

***

Kremlin küresel stratejisini asla terk etmeyecek ve Rusya’nın demokratik süreçleri ve transatlantik güvenlik ve ekonomi kurumlarını baltalamaya çalışmak gibi faaliyetleri, temel Batı çıkarlarını tehdit ettiğinde, Birleşik Devletler ve müttefikleri, buna karşı pozisyon almak durumunda. Fakat ABD’nin Rusya’nın küresel faaliyetlerine verdiği tepkinin merkezinde, Rusya’nın müttefikleriyle ve dostu olan ülkelerde yaptıklarıyla ilgili daha net yaptırımlar ortaya konmalı, internet güvenliği ve benzeri konularda işbirliği halinde yanıt verilmelidir. Soğuk Savaş döneminde Batı’nın benzer Sovyet eylemlerine karşı yaklaşımı buydu. O zamanlar işe yaradı; Birleşik Devletler ve ortakları, temel güç ve değerlerini hatırladıkları sürece tekrar yarayacaktır."


'RUSLAR GELİYOR'

ABD'nin önde gelen liberal /ilerlemeci köşe yazarlarından Paul Waldman ise meseleye biraz daha şüpheci bakıyor. Waldman'ın The Week’te yayımlanan yazısına göre, 'Rusya'nın meselesi seçimlerin kendisine müdahale etmek değil, sonrasındaki süreci etkileyebilmek':

"Acaba Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin mevcut durumdan memnun mu? Bir analiz yazına göre, kendisinin tercih ettiği adayın zaferine rağmen, ülkesinin 2016’daki Amerikan başkanlık seçimini manipüle etmek için verdiği benzersiz çabalarla gerçekte ne amaçladığı bilinmiyor. Amerikan politikasında Rusya’ya yönelik kapsamlı değişiklikler olmamıştı ve Magnitsky Yasası gibi belirli zedeleyici maddeler yürürlükte kaldı. Ve neticede, kendisinin asıl hedefi seçim değildi; bundan sonra olacaklar önemliydi.

Ayrıntılarına baktığınızda bu fikir yanlış görünmüyor; fakat Putin’in ulaşmak istediği şeylere ve bu konuda kendisine neyin yardımcı olacağına ilişkin oldukça dar bir görüş verir. Dahası, Rusya’nın neden Amerikan seçimleriyle uğraştığını açıklamaya yetmez.

Asıl nedenler kesinlikle bunlar değil. Amerikan istihbarat topluluğunun liderleri, Rusya’nın önümüzdeki Kasım ayında yapılacak ara seçimlerde hedeflerinin neler olduğunu ortaya koymuştu: “Rusya’nın propagandayı, sosyal medyayı, sahte kahramanları, sempatik sözcüleri ve geniş operasyonel faaliyetlerini geliştirmeye ve ABD’deki sosyal ve siyasi odaklarını daha da güçlendirmeye çalışacak diğer araçlarını kullanmayı sürdürmesini bekliyoruz,” dediler. Ulusal İstihbarat’tan Dan Coats; “Rusya’nın geçmişteki çabalarını başarılı olarak gördüğünden şüphe edilmemeli ve 2018 ara seçimlerini Rus nüfuz operasyonları için potansiyel bir hedef olarak gördükleri açık.”

***

Her diktatör gibi, Putin de her şeyden önce kendi iktidarına odaklanmıştır. Bu nedenle, Rusların daha fazla temsiliyet ve hesap verebilir bir demokrasi istemek hakkında herhangi bir fikir geliştirmediği, ve hatta bir insanın ülkeyi süresiz olarak yönetmesinin mümkün olamayacağını ortaya koyan herhangi bir fikir geliştirmediği biliniyor (Putin, yaklaşık yirmi yıldır iktidarda bulunuyor ve başkanlık için yeni bir dönem daha seçilmek üzere).

Belki de Putin’in Trump üzerinde bazı tehlikeli etkileri olduğuna dair veya sadece Trump’un seçkin zaferini sorgulayan herhangi bir tartışmaya konu olmak istemediği düşünülüyor olabilir. Her iki durumda da bugüne dek Trump, herkesin bildiği şeyi itiraf etmek istemiyor; ketum davranarak, yalnızca Rusya’nın 2016’da gerçekten ona yardım etmeye çalıştığını söyledi. Görünen o ki, Rusya’nın ara seçimlere müdahale edebilmesi için kapıyı açık tutuyor.

Ve bunun gibi birçok mesele mevcut. Rusya’yla ilgili skandalların en az tartışılan kısımlarından biri de 2016’da sadece Trump’a değil, diğer Cumhuriyetçi kongre adaylarına da yardım etmiş olmaları. New York Times’ın Aralık 2016’da aktardığı kadarıyla, Rus internet korsanları, Demokratik Kongre Kampanyası Komitesi’nin sistemlerine sızdılar ve seçim çalışmalarında Demokrat adaylara ilişkin özel değerlendirmeler de dahil olmak üzere, binlerce sayfalık belge çaldılar. Bu belgeler daha sonra bu adaylara karşı kullandırılabilecek şekilde sızdırıldı.

***

İstihbarat yetkilileri, olayla ilgili gerçekleşen duruşmada, hükümetteki hiç kimsenin Rusya’nın seçimlere müdahale etmesini engellemek ve Rusya’nın propaganda ve sosyal medya çalışmalarına karşı mücadeleden sorumlu olmadığını itiraf ettiler. Belki de bu durum, Başkan’ın, Rusya’nın geçmişte herhangi bir rahatsızlık yarattığına ya da sürmekte olan bir tehdit olduğu fikrine karşı direnmeye devam etmesinden kaynaklanıyordur. Sebep ne olursa olsun, ara seçimlerin yapılacağı Kasım ayına yaklaştıkça, Rusya’nın harekete geçeceğinden emin olabiliriz. Onları nasıl engelleyeceğimizi söylemekse çok zor."

Çeviren: Tarkan Tufan